Makale

Bu Iktidar Darbeden Yargilanacak

Türkiye, yillardir ülke demokratiklessin, gerçek bir hukuk devleti kurulsun diye beklerken, Basbakan Recep Tayyip Erdogan ‘yolsuzluk ve rüsvet’ iddialarinin üzerini örtmek için sivil darbe gerçeklestirdi.

Anayasanin emrettigi ‘güçler ayriligi’ fiilen yok edildi, iktidarin emrindeki silahli polis güçleri mahkeme emirlerine baskaldirdi, mahkeme kararlari uygulanmadi, savcilarin sorusturmalari engellendi, yargi ‘yürütmenin’ emrine verildi.

17 Aralik’tan bu yana ülke, anayasanin emirlerini açikça yok sayan bir darbe hükümeti tarafindan yönetiliyor.

Bugün hala ‘rüsvet ve yolsuzluk operasyonunun’ 2’nci dalgasi için mahkemenin verdigi arama ve gözalti emrini hükümetin sivil darbesi nedeniyle yerine getirmeyen bir polis var. Sadece hükümet degil mahkeme kararlarina direnen polisler de suç isliyor.

Hükümetinin ve polisinin alenen suç isledigi bir ülkede yasiyoruz su anda. Bu suçu islemeyi de kararlilikla sürdürüyorlar.

Bu ülkede yasayan insanlarin dayanabilecegi bir anayasa, güvenebilecegi yasalar, anayasal çerçeve içinde duran bir hükümet, insanlarin siginabilecegi bir polis yok artik.

Hatay’da ise iktidarin kendine göre bir ‘memleket yarari’ uydurup açikça yasalara karsi geldigini, yabanci güçlere silah tasidigindan kuskulanilan bir TIR’i aratmamak için polis, jandarma ve MIT’in yargiya direndigini, savciyi tehdit ettigini görüyoruz.

Yolsuzluk ve rüsvet iddialarini beyhude bir çabayla gömmeye çalisan hükümet bu kez de uluslararasi bir hukuksuzlugun üzerini zorla örtmeye kalkisiyor.

Ülkenin nasil yönetilecegini artik anayasa ve yasalar degil, iktidarin lideri belirliyor. Tek adamin iradesi anayasanin yerini aliyor.

Siyasal iktidar gerçeklestirdigi darbeyi mesrulastirmak için de yalanlardan medet umuyor.

Hiçbir yalanin, mazeretin, iddianin, anayasayi çigneyen bir darbeyi mesrulastiramayacagini anlayamiyor.

Darbeyi arkasina saklayacaklari hikâyeler anlatiyorlar, yolsuzluk sorusturmasinin baslamasiyla birlikte 17 Aralik’a kadar söz edilmeyen bir ‘çete’ zuhur ediveriyor aniden.

Yolsuzluk ve rüsveti yakalayip yargilamak isteyenlerin komplocu paralel devlet oldugu anlatiliyor. On bir yildir iktidarda olan bir hükümetin o ‘çetenin’ devletin içine yerlesmesine niye göz yumdugu sorulmuyor.

Yiginlari aldatmak için sadece ‘çete’ hikâyesinin yetmeyecegi endisesiyle daha Mayis ayinda büyük törenlerle ziyaret edilen, ‘stratejik ortak’ sayilan ABD de ‘düsmanlar’ arasina katiliyor, büyükelçisi kapi disari edilmekle korkutulmaya çalisiliyor. Amerika’dan sert bir tepki gelince birden bu politikadan vazgeçiliyor.

Bütün bu bagirip çagirmalarla 14 aylik teknik takibi, kasalari, ayakkabi kutularini, milyonlarca dolari, elden istenen yüklü paralari unutmamiz isteniyor.

Evinden dört buçuk milyon dolar nakit para çikan banka müdürü ‘iyi ve saf bir çocuk’ tanimlamasiyla koruma altina aliniyor.

Aynisini hala yargilanmayan 27 Nisan darbesinin sorumlusu Genelkurmay eski baskani Yasar Büyükanit da yapmisti. Gözlerimizin önünde yasanan Semdinli olayini yok saymamizi isteyerek, bombalama ve kursunlama eylemini yapanlarin ‘iyi çocuklar’ oldugunu, savcinin da ‘komplo’ yaptigini iddia etmisti.

Simdi ayni numara ve taktikleri siyasal iktidar yapmakta… Darbeler darbelere, darbeciler de darbecilere benziyor.

Kendi yolsuzluk ve rüsvetini yargiyi yok ederek önlemeye, uluslararasi suçlari zorbalikla saklamaya soyundugunda mesru çizgilerin disina çikarsin.

Yolsuzluk dosyalariyla, mahkeme kararini dinlemeyen polisle, saibeli bir TIR için savciya gögüs geren silahli devlet bürokrasisiyle, saibeli insanlarla kurulan ticari iliskilerle bir karanliga yuvarlanmaya koyulursun.

Toplumun güvencesini temsil eden mesruiyet ortadan kalkinca, haliyle koalisyon ortakligi da gayri mesru islere bulasanlar safinda aranmaya baslanir.

Düne kadar darbecileri yargilamaktan, askeri vesayeti kaldirmaktan dem vururken aniden birilerinin ‘milli orduya’ kumpas kurdugundan söz edersin.

Rüsvet ve yolsuzluklarini örtmek için darbecilerden medet umar hale gelirsin. Ergenekon yoktur, Balyoz yoktur, darbe planlari yoktur, internet andiçlari yoktur, askeri vesayet yoktur.

Ne vardir peki? ‘Milli orduya’ kumpas kuranlar ve tertemiz bir ‘milli ordu’ vardir.
Yillarca yapilan konusmalar, verilen demeçler, ‘askeri vesayeti yikan kahraman’ pozlari bir anda unutulur, ‘milli ordunun’ etekleri altina saklanilir.

Her türlü anayasal yapiyi yok edip denetimsiz bir çiftligin yeni agasi olmak isterken, köhnemis bir vesayeti hortlatip ‘milli ordunun’ postallari arasinda dolasmaya mecbur kalirsin.

Sayistay’i istemeyeceksin, Kamu Ihale Yasasi’ni istemeyeceksin, savci istemeyeceksin, mahkeme istemeyeceksin, denetim istemeyeceksin, anayasayi çigneyeceksin, yasalari yok sayacaksin, ülkeyi Kenan Evren usulü bir zorbalikla yönetmeye kalkacaksin. O zaman ‘milli ordunun’ karargâhindan baska gidecegin bir yer kalmaz tabii.

AB standartlarinda bir rejim kurmak, Cumhuriyet’i demokratiklestirmek yerine Sanghay Beslisi’nin din istismarcisi yeni adayi olmaya meyletmenin dogal ve karanlik sonu budur.

Girdikleri sokak çikmaz sokak. Bunu anlamiyorlar.
Mahkeme kararini uygulatmamak için darbe yapan kim olursa olsun er ya da geç ‘darbeci’ olarak yargilanir.

Darbecilerle is birligi yapmak, Ergenekoncularla kolkola girmek, Balyozculara çiçek atmak filan da bunu engelleyemez.

Anayasada ve yasalarda tarif edilen suçu isledin mi, islemedin mi?

Islediysen yargilanacaksin.

Ister ‘laik’, ister ‘dindar’ görünümlü olsun her türlü darbeci sonunda yargilanir.

Ne Türkiye ne de dünya ‘suçlu bir devleti’, birilerinin koca devleti alip suç denizlerinde dolastirmasinin agir faturasini tasiyamaz çünkü bu çagda

———————————–

Taraf-6 Ocak

Mehmet Altan

Back to top button