Makale

Bu oyunu bozmaliyiz!

Bu ülkenin kimyasini degistirebilecek olan tek gerçek var o da; herkesimin bir digerinin hak ve özgürlüklerini sahiplenmesidir.

Her dönem, darbeleri savunan ve bunun gerekliligine inanan insanlar olabilir. Bunlari ikna edemezsiniz. Ancak biz kendi insanlik projelerimizi,bireyi önceleyen özgürlükçü demokratik bakis açimizi, herkesin bir digerinin hak ve hukukunu gözettigi bir zihniyeti kendi çabalarimizla hayata geçirebilmenin yollarini aramaliyiz.Bunu gerçeklestirdigimizde inanin hiçbir güç bundan böyle bizi insanlik disina atamayacaktir.Yillardir çesitli gerekçelerle,yapay korkularla üretilmis olan birçok antidemokratik müdahalelere maruz kaldik. Ancak bu antidemokratik, yasakçi ve baskici kesimlere karsi olanlar eger bundan böyle herkesimin özgürlügünü de garanti altina alacak esasli bir manifesto ortaya koyamadiklari sürece bu ülkede normal, insani, hukuki ve ahlaki bir yasam anlayisinin/bilincin olusmasi daha uzun yillar mümkün olmayacaktir. Bu ülkenin kimyasini degistirebilecek olan tek gerçek var o da; herkesimin bir digerinin hak ve özgürlüklerini sahiplenmesidir. Bu ülkenin demokrasisinin insani ihtiyaçlari karsilamakta yetersiz olduguna inananlar, demokrasinin ahlaki bir bilinçle felsefesinin yeniden üretilmesini ve pratiginin evrensel kavramlar ölçeginde denetlenebilir bir hale getirilmesini en azindan içlerinden geçirenler, mutlaka ortak bir duyguda(özgürlük) birlesmek zorundadirlar. Aksi takdirde her gün küçük bir çay kasigiyla kendi mezarimizi kazmaya devam edecegiz.

Türkiye’de yillardir herkesimden insani silindir gibi ezen, ufalayan, varliklarini yok sayan darbelerin hangi hedefler ugruna yapildigi bilinen bir gerçek. Ulus devletçi anlayis, cumhuriyetçilik, laiklik ve Kemalizm adi altinda yillardir farkli görüslere, inançlara, irklara, dillere ve mezheplere özgürlük tanimadi. Bu ülkenin sinirlari içinde yasayan herkesin egitim araci edilerek tek-tip uysal yurttaslar olmalari dayatildi. Yapay korkular icat edildi. Öyle ki TBMM’de basörtüsü serbestligini saglayacak olan yasa degisikligi oylamalari devam ederken disarida 76 sivil toplum örgütünün, bir takim akademisyenin yazar ve sanatçilarin aklin ve bilimin rehberliginde çagdaslik, ilericilik ve aydinlanmacilik adina bu hakkin reddi için eylem yapmalarina ayrica yine bu hakkin iptali için akil almaz açiklamalarda bulunduklarini sahit olmustuk.76 sivil toplum örgütünün ve siyasi partilerinin muhalefetine ve canhiras engellemelerine ragmen insan haklarini ve evrensel hukuk normlarini gözeterek özgürlükçü bir bakis açisiyla bir yasa degisikliginin altina imza atilmisti. Hatirlayin basörtüsü ve fiyonk tartismalarini… Basörtüsü yasaginin kalkmasi için hükümet gerçektende zor olan bir seyi gerçeklestirmisti. Bakmayiniz bugünlerde genel grev karari aldiklarina.. Normalde tabiati geregi sivil örgüt dedigimiz yapilanmalarin hak, özgürlük ve demokratik talepleri iktidardan talep etmesi beklenir ancak 76 sivil toplum örgütü o gün yasa degisikligi meclisten geçerken Tandogan’da hak, özgürlük ve demokratik bir talebin reddi için ilericilik adina eylem yapmaktaydi. Iktidar ise bir sorunun halledilmesi ve magduriyetin giderilmesi için bir taraftan da muhalefet rolünü üstlenmisti. Sonuç malum. Anayasa Mahkemesi 2 ret oyuna karsi 9 oyla basörtüsünün üniversitelerde serbest birakilmasina iliskin Anayasa degisikligini iptal etti ve durdurdu. Mahkemeden yapilan yazili açiklamada, düzenlemenin Anayasa’nin 2, 4 ve 148’nci maddelerine aykiri bulundugu bildirildi..Türkiye özgür ve demokratik bir ülke olma yolunda yine bir engelle karsilasmisti..Çünkü burasi laik bir ülkeydi ve öyle kalmasi icap ederdi!

Diger taraftan bu ülkede yillardir farkli kesimlerin birbirine düsman olmasi istendi bu yüzden Türk Kürdü, Kürd Türk’ü, solcu sagciyi, sagci solcuyu, sünni Alevi’yi, Alevi Sünni’yi, Islamci ateisti, ateist Islamciyi kovdu, Kemalistler de hepsini birden… Herkes birbirini kovmaya çalisti ülkeden.. Kisacasi bizler öncelikle hâkim güç tarafindan insanligimizin sömürülmesine müsait bir zemin olusturduk. Vahim olan ayni anlayisin kismen devam ediyor olmasidir. Bugün sokaklari provoke edenlerin perde arkasina bakildiginda yilardir bu ülkenin insanlarini ayristiran, bölen, parçalayan, varliklarini görmezden gelen bir zihniyetin hakim oldugunu göreceksiniz. Buna ragmen bir çikis yolumuz var. O da herkesin bir digerini kucakladigi, sahsiyetini, kültürünü, inancini, mezhebini yücelttigi, saygi duydugu, sahip çiktigi bir ortami olusturmak adina alacak oldugumuz sorumluluktur. Yeter ki bunca haksizligin, adaletsizligin ve hukuksuzlugun adresini bilelim. Her zaman basarili sivil iktidarlari avlamaya çalisan karanlik güçleri bilelim ve ayrica resmi ideolojiyle hesaplasmayi yarida birakmayalim. Ona göre tavir alalim ve birbirimizin hak ve özgürlüklerine sahip çikalim. Bunu elbette biz yapmaliyiz, aramiza atilan nifak tohumlarini temizleyerek, sislerden arindirilmis duru bir zihinle ve kesin bir kararlilikla…

Darbecilere hizmet eden, beyinleri sulanmis, resmi ideolojinin gönüllü acentesi gibi çalisan sözde aydinlarin söylemlerine kulak asmadan, derinlikli, insani ortaya çikaran bir ahlaki anlayisi kendi aramizda yayginlastirarak yani özgürlügü ve adaleti herkes için arzu ederek bunu basarmak durumundayiz.Bu ülkenin farkli farkli düsünen ve inanan renkleri olarak herkese verebilecegimiz net mesaj bu olmalidir. Bizler bu ülkenin gerçekten zor bir ülke oldugunun bilincindeyiz. Burada yasamak, özgürlesmek, insan olmak ve kalmak gerçekten zor. Artik rengin, irkin, dilin, inancin ve mezhebin bir önemi yok. Çünkü saldiri hepimize karsi, insanligimiza karsi… Tüm darbeler öyle olmamis midir? Kimsenin ne olduguna bakilmiyor. Insanlasma, özgürlesme ve demokratiklesmeye karsi bu engelleme operasyonlari…Safini insanliktan yana koyanlar, bizlere yasam hakki tanimayan, kendine bagimli tek bir renkten halk kurmaya niyetli baskici zihniyetlere karsi hep birlikte biz insaniz demesi gerekmektedir.. Tam bir kararlilikla ve samimi bir tavirla bunu dillendirmek gerekiyor..

Insanin kendisini gerçeklestirmesinin tüm yollarinin tikandigi, var olma bilincinden kopartildigi, bireylerin kasitli olarak sürekli birbirlerinden uzaklastirildigi bunun için engelleme operasyonlarina tabi tutuldugu bir zamanda ve ortamda özgürlük, ahlak ve vicdan degerleri için mücadele eden bilge insanlara ne kadar çok ihtiyacimiz oldugu açikça ortada degil mi? Ne hazindir ki ortaligi, çagin gerisinde dogmatik-skolâstik anlayisin ürünü, bagnaz, sig, ilkel, anti özgürlükçü, insan karsiti,200’300 yillik üç-bes kavramin kiskacindan kurtulamamis, kendisini yenilemeyi bilmedigi gibi toplumun bireylerini de gerileten/geren, kendi putlarini kiramamis sözde aydinlar kaplamis durumda. Buradan ‘insan’ çikmaz. Buradan ‘ask’,’hosgörü’,’ahlak’,’vicdan’,’erdem’ çikmaz! Bir taraftan bilgisiz birakilan diger taraftan korkan/korkutulan bireylerin var oldugu bir toplulukta tüm karmasikliklari çözebilecek bu anlamda toplumun fertlerini aydinlatabilecek ve insani, insan olmasindan ötürü getirdigi tüm vasiflarini yeni kavramlarla gündeme sokabilecek ahlak sahibi, özgürlükçü düsünce adamlari olmadan ne bir tarafin endiseleri yok olacaktir nede diger tarafin talepleri kabul görecektir..

Halkin arzusuna yanit veren her türlü düsünce degerlidir… Bu düsünceleri hiçe sayan, deger, kiymet vermeyen halka ragmen buyurgan bir tavirla bildigini okuyanlar bu topraga ruh veren her türlü degere baskaldiriyor demektir. Bu bakimdan özellikle son zamanlarda yasadiklarimiza bir de bu açidan bakmakta fayda vardir. Bilsinler ki bize ragmen her ne çevriliyorsa bunlar gelecek demokratik ve zengin bir ülkenin ayak sesleridir. Çünkü her gün birilerini daha taniyoruz. Ve birileri her gün kendisini bir sekilde desifre ediyor. Biz onlari tanidikça daha çok özgürlük, demokrasi, hukuk, adalet ve hosgörü talep ediyoruz. Inadina yeni anayasa, inadina özgürlük, inadina baris, inadina halkin iradesi ve inadina sandik diyoruz. Artik ne tür numara çevirirlerse çevirsinler hiçbir engelleme operasyonlari tutmamaktadir.

———————————————————

Sivil Düsünce Platformu-20 Haziran

Ufuk Coskun

Back to top button