Makale

Bu savas ne için?

Bingöl’de üç gün arayla, öncekinde 8 özel harekât polisinin, ikincisinde ise 10 askerin hayatini kaybettigi, 70 dolayinda askerin ise yaralandigi olay akla ciddi kuskular getirdi ve bu Türk medyasina da yansidi. Bazi yorumcular bunu 1993’teki 33 asker olayina benzetti.

Olaylari bence iki açidan ele almali. Birincisi PKK’nin geçen yil Haziran ayinda yeniden baslattigi ve adina ‘halk savasi’ dedigi bu çatismalarin amaci ne?

PKK bu savasi Kürt halki için, onun haklari ve özgürlügü için mi yürütüyor? Peki PKK’nin Kürt halki için istedigi ne: ‘Demokratik özerklik.’

PKK demokratik özerkligi söyle niteliyor: Sinira, topraga, bayraga gerek yok… Resmi dil yine Türkçe olsun… Kürt kimligi Türk ulusu içinde bir alt kimlik olsun…

Türkçe bilen herkes yillardir PKK-BDP kesiminin tekrarladigi bu taleplerin ne anlama geldigini bilir. Bu, Türk siyaset adamlarinin ve medyasinin sik sik iddia ettikleri gibi, bagimsiz bir devlet istemi degildir. Bölgesel özerklik, yani otonomi bile degildir. Bir baska deyisle bölücülük filan degildir.

Kürtler bakimindan bu, bir sey istiyor gibi görünüp gerçekte dise dokunur bir sey istememektir, yani bir tür kandirmacadir. Türk devleti bakimindan ise ‘kelepir fiyatina çözüm’dür.

Öyleyse Türk devleti ve medyasi bu talebe neden öfkeleniyor. Neden bu talebi öpüp basina koymuyor ve oturup PKK ile bir güzel anlasmiyor?

Iste herkesin sormasi ve cevap vermesi gereken soru bu.

Bana göre devlet pekâlâ bu düzeyde PKK ile bir güzel anlasip ‘Kürt sorununu çözdüm’ diye dünya aleme ilan edebilir. Bununla Kürt sorunu çözülmüs olur mu? Besbelli olmaz. Ama en azindan PKK-BDP kesiminin diyecegi bir sey kalmaz.

Ama devlet bu konuda birlik degil. Devletin içinde bir kesim, örnegin AKP hükümeti Kürtleri bazi ufak tefek tavizlerle (örnegin TRT-Ses ve iki saatlik seçmeli ders) razi ederek silahlari susturmak ve bu sorunu tatliya baglamak isterken, devletin öbür kanadi, derini, Kemalist çevreler vs. buna bile razi degiller. Birincisi, onlar kültürel haklara, örnegin TRT-Ses’e ve seçmeli Kürtçe derse bile karsilar. Ikincisi ise, onlar savasin bitmesini istemiyorlar, PKK’yi birilerine karsi kullanma derdindeler. Ecevit Öcalan’in idamina karsi çikarken öyle demisti: ‘Herkes kullaniyor, biz neden kullanmayalim.’

Derin devlet kanadi PKK’yi simdi AK Parti’ye karsi kullanmaya çalisiyor. Derin devletin su anda devam edegelen savastan pek memnun olduguna, Ergenekoncularin agzinin kulaklarina vardigina kusku olamaz.

Peki, PKK’nin kendisi, ‘Demokratik özerklik’ gibi içi bos bir talebe ragmen bu savasi neden yürütüyor? Böylesi basit, sinirli bir talep için halk savasina, bunca kan dökmeye, bunca genci ölüm tarlasina sürmeye ve ortami bu denli germeye gerek var mi? Bu mücadeleyi siyasal ve barisçi yöntemlerle yürütemez mi? Bunun araçlarina (örnegin BDP’nin kitle gücü, yerel yönetimlerdeki ve Parlamento’daki varligi) sahip degil mi?

Dagdaki gerilla gençler bile ‘böyle bir talep için halk savasina gerek yok, bir an önce su savasi durdurun da biz de evlerimize dönelim,’ derken, bunun bilincinde iken, PKK’nin saç-sakal agartmis siyasi yöneticileri ve komutanlari bunun farkinda degiller mi?

PKK’nin basindakilere, ‘halk savasi’nin ideologlarina bakarsaniz, onlar bunu AK Parti hükümetini yikmak için yürütmekteler. Yani düsman AK Parti, baska bir sey degil. Demek AK Parti hükümeti yikilsa savas da amacina ulasmis olacak ve PKK silahlari susturacak…

Peki, AK Parti gidince kim gelecek? Onun karsit cephesi kim? Besbelli Ergenekoncular, darbeciler, militaristler… Vesayet güçleri ellerinden alinanlar… Ayrica bunlarin su andaki müttefikleri Iran, Suriye rejimleri ve Bagdat’taki Maliki rejimi…

Demek ki bu savas, bizzat Osman Öcalan’in deyisiyle Kürt halki için degil, baskalari için…

Özel olarak Bingöl-Mus karayolunda cereyan eden son iki olaya gelince… Bu iki olay, özellikle de izinden dönen sivil giyimli ve silahsiz askerlere yönelik olani, 1993’teki 33 asker olayina pek benziyor.

1993’te 33 silahsiz asker, ateskes ve çözüm sürecini sabote etmek için PKK’nin kucagina atilmislardi. Yani onlar kamuoyunu germek için kurban edilmislerdi. Bu kez de ayni amaçlar için, yangini büyütmek, kamuoyunu germek için kurban edilmis olmasinlar?

Ergenekoncularin, darbecilerin bir bölümü Silivri’ye konmakla onlarin sonu gelmedi. Bu ser agi tümden temizlenmedi ve onun her firsati degerlendirecegine kusku olmasin. Su günlerdeki ortam ise tam kurdun sevdigi dumanli hava. Hangi eylemi kimin, hangi amaçla yaptigini seçmek kolay degil.

Evet, AK Parti hükümeti degisimin gerektirdigi cesur adimlari atamadi, durdu ve geri mevzilere çekildi. Ama çoban bu hatalari yapti diye, kurdun havasina uymak, onlarin oyunu karsisinda susmak, bu oyuna gelmek veya dur diyememek, sonuçta meydani onlara birakmak akillica bir siyaset olmaz.

Daha AK Parti’nin hükümet oldugu dönemin basinda söylemistim, AK Parti degisimin partisi degildi. Buna ragmen, olumlu isler yapti. Ama bir yere kadar. Simdi durdu ve geri çekildi diye ona kizmak, degisimin gedikli düsmanlarina karsi sessiz kalmayi gerektirmez.

Degisim isteyenler, baris ve çözüm isteyenler resmin tümüne bakmayi bilmeli. Resmin tümünde ise görülen sudur:

Bu savasin kimseye bir yarari yok. Bu savas ne Kürt halki, ne de Türk halki içindir. Silahlar bir an önce karsilikli olarak susmali.

PKK’nin savasinin Kürt halkina hiçbir yarari yok. Silahlar çözümün önünde bir engel. Kürt halkinin barisçi bir ortama ihtiyaci var. O, barisçi bir ortamda, kirip dökmeden hakli taleplerini dile getirebilir ve gerçeklestirebilir.

Dökülen kandan aci duyan, ister Kürt ister Türk olsun, gençlerin hayati üstüne titreyen her vicdanli insan artik bu savasa dur demeli. PKK’nin silah birakmasini istemeli.

Hiç kuskum yok ki mevcut dünya ve ülke kosullarinda çözüm, yani baris ve özgürlük, silahlarin susmasindan geçiyor.

19 Eylül 2012

Kemal Burkay

Back to top button