Makale

Buraya kadarmis

Murat Belge

Avrupa Birligi’ne girmenin Türkiye için önemli ve ciddi bir hedef oldugu günlerde, ilk olarak kimin ortaya attigini bilmiyorum, bir ‘köprü’
kavrami çikmis ve hemen yayilmisti. Avrupa’nin sol veya liberal demokratlari da tutmustu bu kavrami, çünkü onlar da Türkiye’nin Birlik içinde olmasini gerekli kilacak bir neden ariyorlardi. Dolayisiyla bu ‘köprü’ kavrami, ikide bir, bikkinlik verecek bir siklikla telaffuz edilir oldu.
Ne demek] ‘köprü’ ? Neyin ‘köprü’ sü?
Türkiye daha 1876’da Meclis-i Mebusan kurmus Osmanli’nin devami, çok-partili bir düzeni, arada askerî darbeler olsa da devam ettirebilen, NATO üyesi ve halkinin neredeyse tamami Müslüman olan bir ülke; ‘tek’ ülke. Türkiye’nin deneyim birikimi, Bati’nin demokratik degerlerini Ortadogu’ya, Müslüman toplumlara, hattâ ‘azgelismis’
diye bilinen dünyaya ulastirmada, yaymada çok hayatî bir rol oynayabilir. Ayni zamanda, o dünyalarin anlayislarini, degerlerini, beklentilerini Bati için anlasilir kilabilir. Yani iki tarafli bir iletisim akisinin dere yatagi gibi bir islev üstlenebilir.
2002’de AKP’nin seçim kazanarak hükümet kurmasi bu görüsü zayiflatmadi, güçlendirdi. Çünkü, iste ‘Ben Islâm’ciyim’ diyen bir parti iktidardaydi (gerçekten ‘iktidar’ da oldugu bir hayli tartismali ama o baska konu) ve bu parti Avrupa Birligi üyeligi için canla basla çalisiyordu. Demokrasinin alanini genisleten adimlar atiyordu. Insanlarin hayat tarzina müdahale etmiyordu.
Kendini ‘muhafazakâr demokrat’
olarak tanimlayan bu parti Avrupa’nin önyargili muhafazakârlarinin önyargilarini sarsamadi ama dedigim gibi demokrat sol ya da liberallerin destegini kazandi. Onlarin Avrupa sagina, ‘Iste, bakin. Kosullar uygun olunca sizin yetersiz buldugunuz insanlar da pekâlâ demokrat oluyor, hosgörülü oluyor’
demesine imkân verdi. Bir süre, Sosyalist Enternasyonal, AKP’yi üyelige davet etmeyi düsündü.
Ya simdi?
Simdi bütün bu anlattigim seyler tersine döndü.
‘Köprü’
edebiyati bir absürd masala dönüstü ve zaten rafa kalkti. Tayyip Erdogan’in Türkiye’si köprü möprü degil, kilitli, sürgülü bir kapi oldu. Tayyip Erdogan’in içeride yaptiklariyla bir türlü, disarida yaptiklariyla bir türlü.
Gazete basmak, gazeteci dövmek artik islerin çigirindan çiktiginin isareti. Buraya gelinceye kadar olanlar, açilan davalar, ‘Alo Fatih’
konusmalari zaten Bati’nin bir ‘kanaat olusturma’ si için yeterliydi.
Herhangi bir kilifa sigmayacak yolsuzluk iddialarinin, Dengê Kurdistan
‘Alo Bilal’ konusmalarinin yarattigi ortamin bastirilmasi, bastirmak için basvurulan yöntemler, yargi erkine müdahaleler, Türkiye denilen bu memlekette islerin degismedigini, ‘degisme’ denebilir bir sey varsa bunun bir ‘kötüye gidis’
oldugunu gösterdi.
‘Disarida yaptiklari’
dedigim islerin basinda Suriye geliyor. ‘Diplomatik üslûp’
falan bir yana Esad’a karsi alinan tavir bana temelde yanlis gelmiyor (ama bu durumda, önceki dostluk tezahüratina anlam vermek güçlesiyor tabii). Ama Esad’in muhaliflerini destekleme yolunda ISID’e yapilan ya da genel olarak Sünni ‘fundamentalist’ lere yapilan yardim, kabul edilebilir, hosgörülebilir bir sey degildi. Kürtler’e karsi benimsenmis tavrin da uluslararasi toplulukta paylasilmadigi belli.
Ama bu daha çarpici, yakici davranislarin yanisira ya da onlarin temelinde ‘yedi düvele’
meydan okuma, önüne geleni azarlama, çit çikaranin haddini bildirme tavri var ki, zaten bir ‘dis politika’
kurulmasini imkânsizlastiriyordu.
Dolayisiyla bugünkü durumda Türkiye Cumhuriyeti’, ‘Cumhurbaskani’
‘sayesinde bir ‘sikinti kaynagi’ olarak görülüyor dünyada. Herhalde ‘Müslümanlar’in demokrasi anlayisi buraya kadarmis’
diyenlerin sayisi iyice artti.
Bu benim paylastigim görüs degil. Kaç keredir yazdigim gibi Tayyip Erdogan’in davranislari, edasi, üslûbu ile Islâmcilik arasinda zorunlu bir iliski olamaz. 2002- 2012 arasindaki düzgün dönemde de AKP vardi, hem belki daha Islâmci kadrolarla vardi. Ama bu Erdogan’ ‘yeni Tayyip Erdogan’ la uyum sürdükçe ‘buraya kadarmis’
yargisi da haklilik kaz
———————————————–
Taraf-10 Ekim

Murat Belge

Back to top button