Burkay: AK Parti iktidarina dis bileyen Bahçeli ve Perinçek gibileri dostlar kervanina katilip AK Parti’ye müttefik oldular

Hak ve Özgürlükler Partisi Eski Genel Baskani Kemal Burkay, Sivil Düsünce’ye özel açiklamalarda bulundu.
Sivil Düsünce Haber Portali Genel Yayin Yönetmeni Semra Polat, Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) Eski Genel Baskani Kemal Burkay ile röportaj gerçeklestirdi. Çözüm Sürecinden günümüze degisen Kürt politikasindan Cumhurbaskani Recep Tayyip Erdogan’in Diyarbakir ziyaretine kadar birçok konuda Polat’in sorularini yanitlayan Burkay, HDP’nin kapatilmasinin Türkiye siyasetine etkilerini de objektif bir sekilde yanitladi.
Röportajin tamami söyle:
1-HDP’nin kapatilmasinin Türkiye siyasetine etkisi ne olur?
Kapatilir mi bilemem. MHP kapanmasini istiyor ve dava da onun çabalariyla açildi. Ama Ak Parti bu konuda tereddütlü görünüyor, bunun kendisine yarayip yaramayacagini düsünüyor. Kapanmasinin bazi etkileri olacagina kusku yok. Bu etki kendisini nasil gösterir ayri bir konu. Herhalde yerine yeni bir parti kurulur. Çünkü simdiye kadar bu ülkede çok parti kapatildi ve yerlerine yenileri kuruldu. Iç kamuoyu buna alisik. Disarda ise AB ülkelerinde bazi mirildanmalar olur, ama tez unuturlar; Türkiye’de demokrasi olmus olmamis onlarin pek umurunda degildir.
2-HDP’nin kapatilmasi halinde Kürtlerin siyasi tercihi hangi parti olur?
‘Kürtlerin siyasi tercihi’ derken, öncelikle bu tercihin tek yönlü, tek renkli olmadigini göz önünde tutmak gerekir. Kürtler Türkiye sinirlari içinde 25 milyona yaklasan bir nüfustur. Dogal olarak her halk gibi farkli sinif ve tabakalardan olusuyor. Kürt siyaseti de tek renk degil; içinde farkli egilimler barindiriyor. Kürtler simdiye kadar tek partiye oy vermediler. Alevi Kürtlerin oylari, Koçgiri, Dersim gibi CHP döneminde Kemalist rejimden gördükleri kiyimlara ve cem ayinlerinin bile yasaklanmis olmasina ragmen, Sünni kesimden duyduklari allerji ve Kerbela olayi, Yavuz kiyimi gibi eski, Maras, Çorum Sivas katliamlari gibi yakin dönem travmalari nedeniyle bugüne kadar genellikle CHP’ye gitti; bundan sonra da gider. Ama sag partilere, örnegin DP ve AP’ye oy verdikleri dönemler de oldu. Sünni Kürt oylari ise son 20 yil içinde daha çok AKP ile HDP arasinda bölüsüldü. Ama bu ikisi de çesitli nedenlerle yiprandilar. Özellikle AKP diyalog sürecini terk edip kendisinden öncekiler gibi sertlestigi, MHP’ye yanastigi için, HDP de elde ettigi genis olanaklara ragmen (60-80 milletvekili, 100 dolayinda belediye) PKK’ye uyup siyaset yapamadigi ve Kürt kentlerinin yikimina yol açtigi için Bu durumda her iki partiden de düs kirikligina ugrayan Kürt seçmenin bir bölümü, son yerel seçimler sirasinda oldugu gibi CHP’ye yönelebilir ve bu da dengeleri degistirir.
Bazi çevreler ‘Kürt partisi’ deyince HDP’yi gösteriyorlar. Bu birçok bakimdan dogru degil. Bir kere HDP kendisini Kürt partisi saymiyor, Daha da önemlisi HDP Kürt halkinin temel istemlerini dile getiren bir parti degil. Bir zamanlar PKK’nin mutlaklastirdigi bagimsizlik istemi surda kalsin, PKK’nin, Öcalan yakalandiktan sonra 180 derece degisen politikasina uygun olarak, federasyon, hatta otonomi bile istemiyorlar; üniter yapiyi ve Türkiyelilesme denen bir görüsü savunuyorlar. Kültürel haklar planinda da öyle. Kürtçenin resmi dil olmasini istemedikleri gibi, egitim dili olmasi konusunda da kararli bir tutumlari yok. Yani HDP aslinda CHP ve AKP gibi tipik bir düzen partisi. Kürtlerin partisi gibi gösterilmesi tam bir yakistirma.
Ikincisi, Türkiye’de Kürt seçmenin siyasi tercihini özgürce yapmasi için kosullar yok, hiçbir dönemde de olmadi. Devlet uzun dönem hem sola, hem Kürtlere parti kurmayi yasakladi. Ayrica onlarin görüslerini dile getirmelerine bile izin vermedi; baski, hapis, sürgün ve kiyimlar birbirini izledi. 1960’li yillarda isçiler ve solcu aydinlar ilk kez legal planda Türkiye Isçi Partisi’ni örgütlediler ve nispi temsil sisteminden yararlanarak 1965 seçimlerinde yüzde 3 oy ile parlamentoya 15 milletvekili soktular. Ama bunun engellenmesi çok sürmedi. Askeri darbeler % 10 baraji ve bir dizi baska engellerle isçilerin ve Kürt barisçi legal hareketinin de önünü kestiler. Yillar içinde parti kapamalar ve baskilar sürdü.
Bugün de Kürt siyasal hareketinin diledigi isim ve programla örgütlenme, legal çalisma yapma hakki yoktur. Ülkede demokrasi denen sey de seçimler de göstermeliktir. Nitekim programina federasyonu koymus ve Kürt halki için Kürtçenin resmi dil ve egitim dili olmasini isteyen, barisçi-demokratik yöntemleri esas alan, HAK-PAR da 2014-2015 seçimlerinde iyi bir gelisme egrisi yakalayip 8. Parti durumuna gelmisken daha sonra, Siyasi Partiler ve Seçim yasalarindaki binbir tuzakla engellendi ve seçimlere sokulmadi.
HDP’ye gelince, o, Kürt halkinin hakli istemlerini dile getiren bir parti olmadigi gibi, onlarin özgür iradesiyle kurulmus bir parti de degil. HDP’yi, bir zamanlar bizzat PKK’yi kendi eliyle kurdugu gibi, devlet örgütledi. HDP kuruldugu zaman Içisleri Bakani olan Besir Atalay’in basina verdigi demeci hatirlayin: ‘MIT Müstesari Hakan Fidan’la Öcalan el ele vererek günler süren bir çalisma sonucu güzel bir projeye imza attilar, HDP’yi kurdular!..’
Evet, devlet kendi eliyle Kürtler için bir parti kurmus ve bir kisim diger sözde Kürt örgütlerini ve sol parti ve kisileri de, birer milletvekilligi veya belediye baskanligi postu karsiliginda ona eklemisti. Böylece ortaya devlet açisindan güdümlü bir yapi, bir çesit dikensiz gül bahçesi olusturulmustu.
‘Peki bugün olan bitenler, HDP yöneticilerine yönelik baskilar, tutuklamalar ve partinin kapanmanin esigine gelmesi ne?’ diyebilirsiniz Bu da evdeki hesap çarsiya uymadigi, güdümdeki Öcalan HDP yöneticileri ve Kandil’dekiler tarafindan baypas edildigi, Demirtas gaza gelip ‘Seni baskan yaptirmayacagiz!’ dedigi ve Duran Kalkan gibi derin devlet elamanlari eliyle ‘Çukur ve Hendek’ savaslari tezgahlandigi içindir.
Devreye 15 temmuz darbesi de girince dost ve düsman saflari degisti, Silivri Ergenekonculardan bosalirken oraya Gülenci kesim dolduruldu, liberallerle ittifak da son buldu; diyalog ve baris süreci rafa kaldirildi, ordu ve polis Kürt kentlerinin üzerine sürüldü ve daha önce AKP iktidarina dis bileyen Bahçeli ve Perinçek gibileri dostlar kervanina katilip AKP’ye müttefik oldular
Sonuç olarak, Kürt seçmenin, onlarin yani sira ülkenin isçi ve emekçilerinin tercihlerini özgürce dile getirebilmeleri için öncelikle devlet hem keyfince parti kapama uygulamasina son vermeli, tam bir örgütlenme ve düsünce özgürlügü tanimali, hem de Kürtler ve sol kesimler için paravan yada düzmece partiler kurmaya son vermelidir. Bu olmadan demokrasi ve seçimler adina ne söylense bostur, gülünçtür, aldatmacadir.
3-Çumhurbaskani Erdogan’in Diyarbakir ziyareti neyi amaçliyor? Bu ziyareti Kürtler nasil yorumladi?
2015 seçimlerinin ardindan olup bitenler, yukarda anlattiklarim, Kürt seçmenin AKP’ye olan destegini oldukça zayiflatti. Erdogan son Diyarbakir ziyaretiyle yeniden güven kazanmaya çalisiyor.
4-Çözüm süreci döneminde Erdogan’in daveti ile Türkiye’ye geldiniz. O dönemle bu dönemi karsilastirdiginizda ne gibi farkliliklar görüyorsunuz?
Ben davet üzerine gelmedim. Hakkimdaki dava çok gecikmeli de olsa, aradan 30 yil geçtikten sonra müruru zaman nedeniyle düstügü ve ülkede bir yumusama ortami olustugu için döndüm. Nitekim benden önce sürgündeki birçok örgüt lideri, bizzat benim yönetici plandaki yoldaslarim da ülkeye gelip gidebilmekte idiler. Ben de bu durumda, riskini de göze alarak döndüm.
Ben öteden beri Kürt sorunun çözümü için siyasal mücadelede barisçi yol ve yöntemler izleyen ve geçmisten beri PKK’nin siddete dayanan provakatif politikalarini elestiren bir insanim. Bu nedenle hem PKK yönetimi, hem de savasa kosullanmis ve bu isi PKK ile yürüten Türkiye’deki savas ve baski yanlisi militarist kesim beni sevmezler. Ama baris yanlisi kesim benim ve partimin tutumunu olumlu bulur. Nitekim bir keresinde Özal döneminde, 1993 yilinda silahlar sustugu ve barisçi çözüm yolu arandigi zaman üstümdeki ambargo kalkti, medyada benimle söylesi yapmak için yogun bir ilgi olustu. Ne yazik ki bu dönem kisa sürdü. Özal ve ekibi tasfiye edildi ve silahlar yeniden konusur oldu.
Ikinci kez ise AK Pati iktidara geldikten sonra 2010 yilina dogru üzerimdeki ambargo kalkti. Derin devletin, darbeci, cuntaci kesimlerin, yine Imrali’daki Öcalan eliyle PKK ile oynayip siddeti körükledikleri bir dönemde… AK Parti’nin ise barisçi seslerin, demokratik çevrelerin destegine ihtiyaci vardi. Bu nedenle üstümdeki ambargo yine kalkti. Daha ülkeye dönmeden yogun bir medya ilgisiyle karsilastim. Dönüsümde iyi karsilandim. TV ve gazetelerle pek çok söylesi yaptim, pek çok konferans verdim. Siradan insanlar da baris özlemi içindeydiler.
Ama ne yazik ki bu olumlu ortam çok sürmedi. AK Parti, ‘Çözüm ve Baris Süreci’ adi altinda baslattigi sürece ve baslangiçta TRT Kurdi’yi açma, bazi üniversitelere Kürtçe dil bölümleri koyma, irkçi ‘Andimiz’i kaldirma, askeri vesayeti kaldirip !2 Eylül darbecilerinin yargilanmasina yolu açma gibi bazi olumlu adimlar atmasina ragmen (ki ana muhalefet partisi CHP ile Kemalist çevreler bunlara bile karsi çiktilar), Kürt sorununun kapsamina uygun köklü bir çözüm ve demokratiklesme programina sahip degildi. MIT yönetimini sivillestirip Imrali’nin denetimini ele geçirince ve Öcalan degisen güç dengesine bakip askerlerin yandasligindan AK Parti yandasligina geçince, AK parti yönetimi de artik güdümdeki Öcalan eliyle PKK’ya ve bagli örgütlerine yön verebilecegini düsündü, barisçi seslere ihtiyaci kalmadi. Zaten Öcalan ve PKK kesimi Kürt halki için bir sey istemiyorlardi. Söz konusu ortamda AK Parti yöneticileri ‘En makul Kürt siyasetçisi Öcalan’dir,’ dediler ve yeniden dügmeye basilmis olmali ki bana ve o zaman basinda oldugum HAK-PAR’a yönelik medya ambargosu yeniden basladi
Ama yukarda da degindigim gibi evdeki hesap çarsiya uymadi. Sihirli bir anahtar gibi görülen Öcalan fazla ise yaramadi. HDP kendisinden bekleneni vermedi. PKK ‘halk savasi ile AKP iktidarini yikma’ gibi iddialar ve provakatif eylemlerle süreci sabote edince söz konusu diyalog süreci ve yumusama ortami sona erdi. Ne yazik ki yeniden karamsarlik verici bir ortama döndük.
5-Erken seçim olmali mi? Olursa hangi ittifak daha fazla oy alir?
Tam bir örgütlenme özgürlügü ve demokratik bir seçim sistemi olmadikça, türlü oyun ve tuzaklarla seçmenin özgür iradesini yansitmasi, diledigi partiye veya kisiye oy vermesi engellendikçe erken ya da geç herhangi bir seçimi önemsemiyorum. % 10 baraji ve 41 ilde örgütlenme mecburiyeti basli basina bir handikaptir. Yaris egemen güçlerin kendi arasindadir. Baski görenler, ezilenler, Kürtler, emekçiler yaris disidir. Öyle olunca da kimin fazla oy alacagi bence önemli degil. Baylarimiz oyunlarini kendi aralarinda oynayip dursunlar… Ama unutmasinlar, bu tutumla simdiye kadar nasil ülkenin hiçbir önemli ve temel sorununu çözemedilerse ve ülke bir bataga dogru sürüklendiyse, bundan sonra da öyle olacak, barisa ve demokrasiye ulasamayacaktir.
6 Kürtler mevcut iktidardan ve devletten ne talep ediyor?
Kürtlerin her bir kesiminin beklentilerini tek tek sayamam. Bu beklentiler arasinda ortak ve farkli seyler olabilir. Ama ben kendi payima su andaki iktidardan da, -HDP dahil- muhalefet partilerinden de, devletten de bir sey beklemiyorum. (HDP’yi, onun eliyle Kürt hareketini kontrol etmek, güdüme almak için kendileri kurdular; simdi kapatirlar mi, kapatmazlar mi, kendi bilecekleri is. HDP onlarin mali çünkü.) Ama iktidari ve muhalefetiyle Kürt oylarina talipler, buna ihtiyaçlari var ve simdilik bu nedenle Kürtler onlari ilgilendiriyor. Ne Kürtlerin hak ve özgürlük talepleri, ne Alevi kesimin hakli talepleri, ne baris, ne de çagdas bir demokrasi umurlarinda degil.
Kürt kardeslerim de tüm bu gerçekleri görerek, anlayarak davransinlar ve kendilerine bir çikar yol arasinlar. Benim söyleyeceklerim bu. Aslinda bu yol var ve yillardir PKK ve efendilerinin tuzaklarini bosa çikarmak, Kürt halkina ve emekçilere, demokrasiye ihtiyaci olan toplum kesimlerine dogru yolu göstermek için çok konustuk, çok yazdik, çok çaba harcadik. Bundan böyle de ömrümüz vefa ettigi sürece yapariz. Yapilacak is en basta PKK gibi bir ajan provakatör örgütün sultasindan kurtulmak, paravan, düzmece kuruluslara kanmamak, dogru yolda güçleri birlestirmektir. HAK-PAR Kürtler bakimindan böylesine bir birlik projesidir ve iyi, gerçekçi bir programa sahiptir. Ama lafa gelince Kürt halkinin özgürlügü için yanip tutusur görünen, birlikten çokça söz ettikleri halde önlerine birlik olanagi çiktigi her keresinde bundan israrla kaçan, iki evli köyün birincisi olma tutkusuyla kendi küçük kulübelerini kurmayi tercih edenler Kürt sahnesinde çok yaygin. Bu ülkede özgürlügün ve barisin önündeki engellerden biri egemen güçlerin yukarda belirttigim baski, tuzak ve engelleri ise bir nedeni de Kürt politika sahnesindeki, feodalizmden miras kaldigina kusku olmayan bu hastaliktir.
Kemal Burkay
13 Temmuz 2021
Dengê Kurdistan