BURKAY: Barzaniler, Kürdistan ulusal davasinda önemli roller üstlenmis bir aile

Serpil Günes’in Kemal Burkay’la yaptigi, BasNews’te yayimlanan söylesiyi okuyucularimiza sunuyoruz.
BasNews ‘ Neçirvan Barzani’nin Bölge Baskanligi’na seçilmesi Mesrur Barzani’nin yeni hükümeti kurmakla görevlendirilmesi, Kürdistan Bölgesi’nde ISID sonrasi güçlü bir sürecin baslangici olarak yorumlaniyor. Kürdistan Bölgesi’ndeki bu yeni dönem Kürdistan’in diger parçalari ve dostlari tarafindan da heyecanla karsilandi.
Kürdistan Bölgesi Baskanligi’na seçilen Neçirvan Barzani’nin yemin törenine Kürdistan parçalarindan ve yabanci ülke temsilciliklerinden çok sayida temsilci katildi. Törene yüksek orandaki katilim, Kürdistan Bölgesi’nin güçlenen konumu ve beklentilerin yüksek oldugunun bir isareti olarak görülüyor.
Kürdistan Bölgesi Baskani Neçirvan Barzani’nin yemin törenine katilan Kürdistan mücadelesine ömrünü adamis siyasetçi ve Özgürlük Yolu Vakfi Onursal Baskani Kemal Burkay Neçirvan Barzani’nin seçilmesi sonrasi Kürdistan Bölgesi’nde gelisecek olasi gelismeler ve Kürtlerin beklentilerini konustuk.
Kemal Burkay, Kürdistan Bölgesi Baskanligi’na Neçirvan Barzani’nin seçilmesini, Basbakanliga ise Mesrur Barzani’nin aday gösterilmesini degerlendiren Burkay, Barzani ailesinin Güney Kürdistan’daki uzun soluklu mücadeledeki rolüne dikkat çekerek ayni aileden iki kisinin seçilmesinin Kürdistan’in bu parçasinin gerçekligi olarak degerlendiriyor.
-Kürdistan Bölgesi Baskanligi’na Neçirvan Barzani’nin Mesrur Barzani’nin yeni hükümet kurmaya aday gösterilmesini nasil degerlendiriyorsunuz?
Sayin Mesud Barzani’den sonra Barzani ailesinden Kürdistan Bölgesi Baskanligina Neçirvan Barzani’nin seçilmesi, Basbakanlik koltugu için Mesrur Barzani’nin düsünülmesi, ilgi çekici olabilir, hatta muhtemelen Kürdistan kosullarini iyi bilmeyenler açisindan elestiri konusu olabilir. Bölgenin ve bizim Güney Kürdistan’in bir gerçegi bu.
Birincisi; Barzani ailesi Kürdistan ulusal kurtulus mücadelesinde çok önemli bir rol oynamis bir aile. Ikincisi; hem Neçirvan Barzani hem de Mesrur Barzani, siyasi mücadele içinde pismis insanlar. Sadece bu aileye mensup olma nedeniyle söz konusu makamlara düsünülmüs degiller. Bu ayni zamanda bir mücadelenin ürünüdür.
Tabi baska etkenlerde var; Irak Cumhurbaskanligi Barzani ailesinde degil. Daha farkli bir siyasi harekette. YNK’ye yakin bir isim olan Berhem Salih’de. Ilk önce Cumhurbaskani Mam Celal’di. Daha sonra Dr. Fuad Masum cumhurbaskanligi görevini yürüttü. Aralarinda bir centilmenlik anlasmasi oldugu sürece, bu tür görevlerin paylasilmasi herhangi bir sorun yaratmamasi mümkün. Zaten asil böyle olmasi lazim. Daha da önemlisi, demokratik sürecin islemesi. Sayin Neçirvan Barzani Parlamento’daki seçimle o makama seçildi.
Tabi PDK’nin son seçimlerde aldigi oy orani bir hayli yüksekti. Bunun da etkisi var. O da demokratik bir seçim sonuçta. Bir partinin oy çoklugunu almasi ve Bölge Baskanligi’ndan kendi partisinden aday göstermesi dogal bir durum. Bu bakimindan Neçirvan Barzani’nin Kürdistan Bölgesi Baskani seçilmesini dogal bir süreç olarak görüyorum. Bu açidan ben Neçirvan Barzani’nin Kürdistan Bölgesi Baskanligi’na seçilmesini olumlu buluyorum.
Yemin törenine davet edildigimde memnuniyetle kabul ederek, Kürdistan Bölgesi ile dayanisma göstermek için katildim.
Benim gibi kuzey, Rojava’dan Avrupa’dan, eski Sovyetler Birligi’nden Rusya’dan gelmis Kürtlerden siyaset adami ve aydinlar da katilarak dayanisma gösterdiler.
Orda, Kürtlerin dört parçasindan ve yurtdisindan siyaset adam ile aydinlarinin buraya kadar gelerek dayanisma göstermeleri, sevindirici bir sey. Kürler bakimindan önemli ve gurur duydum. Sayin Neçirvan Barzani’nin hangi partiden veya aileden olmasinin ötesinde Kürt halki bir cumhurbaskani seçiyor bu parçada. Bu sevindirici bir sey.
Biz büyük acilar çekmis, büyük bedeller ödemis bir halkiz. Özgürlük yolunda her adim bizi sevindiriyor, her basari gurur veriyor. Ben yillar önce 1992’de Güney Kürdistan özgürlügüne kavustugunda ayak bastigim zaman yasadigim duygularin aynisini yasadim. Bu çok heyecan verici bir sey . O zaman Fuad Masum Basbakandi. Onu Parlamento’daki Basbakanlik ofisinde ziyaret etmistim.Kendisini daha önceden 70’li yillardan taniyordum. Içimizden birinin basbakan olmasi, çok sevinmistim. O dönem Irak’in Stokolm Büyükelçisi bir Kürt’tü. O da gurur vermisti bana.
Çünkü biz Kürtler göçmen durumuna düstük. Darbeler, baskilar ve iskenceler yüzünden Kürt siyaset adamlari aydinlari olarak, yillarca sürgünler yasadik, göçmen durumuna düstük. Ve o elçilikler bize dost olarak bakmiyor, hatta düsman olarak görüyordu. 1990’dan sonra bir Kürt büyükelçi oldu, gidip onu ziyaret ettik bu da gurur verdi bana. Bu bir degisim göstergesiydi. Umarim bundan sonra bu degisim tüm parçalar açisindan yasanir. Kürt halki artik seytanin bacagini kirar. Özgürlesir. Bu bir degisime bagli. Bu hem bizim mücadelemize hem de dünya siyasetindeki degisime bagli. Kürdistan’i kendi aralarinda bölüsmüs olan devletlerin, yönetimlerin degismesi ve demokratiklesmesine bagli.
-Kürdistan Bölgesi’nin bir statüye ulasmasi Kürtler mesuiyet kazanmasi açisindan önemli bir gelisme. Bu Kürdistan’daki dger parçalar açisindan önemi ve anlami nedir sizce? Bugün Kürtler cumhurbaskani seçiyor. Nasil degerlendiriyorsunuz?
Kürdistan halkinin mücadelesi iki yüz yilli askin bir süredir devam ediyor. En azindan 19.yy basindan beri, 1806 tarihinden Irak parçasinda(ki o dönem Irak diye bir devlet yoktu) Abdurrahman Pasa ayaklanmasinda basliyor. Kürtler bu kadar uzun bir süre çok direndiler özgürlük için. Özgürlük için büyük bedeller ödediler. Bizim için özgürlügün anlami çok büyüktür. Dünyada bizim kadar büyük bedel ödemis ve aci çekmis ve hala daha özgülük mücadelesini sonuçlandirmamis bir halk azdir.
Ama ülkemizin bir parçasinda, Güney Kürdistan’da bunu basardik. 1990’da birinci körfez savasi ardindan otonom bir statü elde etti burasi. Arkasindan 2 yil sonra federasyon ilan etti. 2003’de ikinci körfez savasindan itibaren federal bir statü kazandi.
Anayasal bir statü ayni zamanda. Bu tabi ki sevindirici bir sey. Federal sistem anayasaya göre islese, belki de Kürtler kendilerini özgür hissedeceklerdir. Ama öyle olmadigi , maalesef anayasanin bazi maddeleri -özelikle geçici maddeler özellikle- isletilmedigi için, merkezi hükümet anayasaya göre davarnamadigi için Kürtler referanduma giderek kendi kararlarini bagimsizlik yönünde belirleme yolunu seçti. Referandum büyük bir çogunlukla kabul edildi. Ama ne yazik ki, bölge ve dünya kosullari Kürtlerin bagimsizlik adimi atmasina el vermedi. Bu durum Kürtlerin buna hakki olmadigi anlamina gelmiyor, Kürtlerin buna hakki var. Halkimizin ekmek ve su kadar dogal hakki var.
Simdi federal çerçevede de olsa, yerel yönetimin belirlenmesi, cumhurbaskanin seçilmesi, basbakan daha sonra seçilecek olmasi sevindirici gelismeler. Yalniz bu parça bakimindan degil, tüm Kürtler bakimindan sevindirici gelismeler. Sadece bu parçadaki degil tüm parçalardaki Kürtleri sevindirdi.
Bu parçada bazi tatsiz olaylar yasandi. 90’li yillardan beri varolan bazi tatsiz olaylar yasandi. Zaman zaman tekrarlaniyor. Referandum sonrasi da, Kerkük olaylarinda da yasandi. Simdi siyasi güçler, partiler, liderler arasinda rekabet demokratik ölçülerde çözüm bulmali. Bu olmadigi zaman, Kürtler arasi çekisme ve sürtüsme Kürdistan davasina büyük zararlar veriyor. Kürt halki karamsizlasiyor, umutsuzlasiyor. Birçok kazanim kaybedilebiliyor. Yani Kürtlerin gücü birlik olmalarindadir.
-Mesud Barzani’den sonra görev alan Neçirvan Barzani nasil rol üstlenebilir?
Demokratik mekanizmalarin isletilmesinde Baskan’in büyük rolü vardir. Sayin Mesud Barzani mesela bu rolü layikiyla yerine getirdi. Ben Sayin Neçirvan Barzani’den de ayni pratigi bekliyorum. Fark olacagini sanmiyorum. Çünkü sadece Kürdistan Demokrat Partisi’nin veyahut kisi olarak kendisinin degil, Kürt halkinin da bunda yarari var. Ama ayni sorumluluk diger partilere düsüyor. Siyasal süreci demokratik sekilde isletmek hepsinin görevi. Bunu yapmadiklari zaman hem kendileri zarar görür, hem kendi örgütleri zarar görür hem de bir bütünen Kürdistan halki zarar görür. Bunu çok yasadik, çok gördük, tecrübe ettik.
Ben bir kehanette bulunmuyorum. Yillarca bu tür seyleri gördüm, gerek çatismalari, gerek eski sürtüsmelerin bize ne kadar zarar verdigini biliyorum. Bence bunu herkes biliyor. Neçirvan Barzani’den de burdaki herkesin de yasanan sorunlara ayni sagduyu ile yaklasmasini bekliyorum. Yani YNK olsun diger partiler olsun, PDK olsun demokratik sürece sadik olmalilar. Bunu isletmelidirler. Bu çok önemli. Kolay degil. Biz Ortadogu’da ‘biz de onun bir parçasiyiz ‘ demokrasiyi çagdas anlamda, çagdas standartlarda göre isletmek kolay degil. Ama bunu basaran ülkeler vardir. Bir Avrupa Birligi var mesela somut.
Biz de basarabiliriz. Hatta Kürdistan’in su anki durumu, örnek olarak gösterilmeyi hak ediyor. Ben de bazen yazilarimda konusmalarimda bunu söylüyorum. Yani Güney Kürdistan çok büyük bir yer degil. Üç buçuk, dört milyon bir nüfus. Ama bu haliyle bile -henüz tam bagimsiz da degil- federal bir devlet. Bu haliyle bile demokrasinin asgari ölçülerine saygili. Örnegin Kürdistan’daki etnik ve dini gruplar üzerinde bir baski yok. Azinliklar üzerine bir baski yok. Tam tersine, Kürtçe’nin yani sira bes tane resmi dil var. Süryanilerin, Türkmenlerin az sayida da olsa Ermenilerin, dili resmidir. Egitim hakkinda yararlaniyorlar. Okullari var. Türkiye’deki 20-25 milyon Kürt’ün durumunu düsünürseniz, burada alinan mesafenin ne kadar önemli oldugunu görürsünüz.
Demek ki Kürt halki aci çektigi için, baski gördügü için bugün Kürt aydinlari, Kürt yöneticileri siyaset adamlari baska insanlarin haklarina saygi göstermesini biliyorlar. Ve bunu yapiyorlar. Bu çok iyi bir sey.
Güney Kürdistan’da birçok siyasi görüsler, siyasi parti seklinde örgütlenebiliyor. Türkmenlerin de kendi siyasi partileri var. Hristiyanlarin da var Bu ne kadar güzel bir örnek. Dolayisiyla diger ülkelerin buradaki demokrasiden alacaklari dersler var. Onun için biz örnek gösteriyoruz. Türkiye’nin de Suriye’nin de Iran’in da alacagi dersler var. Demokrasi konusunda Kürtlerden ögrenecekleri seyler var.
-Kürdistan Bölgesi Baskani Neçirvan Barzani’nin yemin törenine genis bir katilim oldu. Farkli ülkelerin hükümet temsilcileri ve konsolosluklari katildi. En sürpriz katilim belkide Türkiye hükümetinden Disisleri Bakani Mevlüt Çavusoglu’nun katilimi oldu. Türkiye’nin bagimsizlik referandumu sürecinde Kürdistan Bölgesi’ne karsi tutumu olumsuz olmustu. Genel anlamda bu katilimi ve özellikle Türkiye’nin katilimini nasil degerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Yönetim ile ilgili iliskileri inisli-çikisli oldu. En basta Türkiye Kürdistan’in özerk veya federal bir statüsünün varligini kabul etmek istemedi. Bu olusumu sindiremedi Türkiye. Ama hayat, Türk yöneticilerinin zaman içinde daha gerçekçi olmaya zorladi. Bu iyi de oldu. Özal döneminden baslayarak burdaki siyasi lider ve partiler ile iliskiler kuruldu. Ve tabi ki daha sonra da buradaki Kürdistan Bölgesel Yönetim ile iliski kuruldu. Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ortak çikarlari vardi. Diplomatik iliskiler, ekonomik iliskiler her iki tarafin yararinaydi. Keske bu aksamadan devam etseydi hatta daha da büyüseydi. Nitekim referandum sürecinde -ben o zaman da görüslerimi açikladim- bu parçanin bagimsiz olmasi Türkiye’nin zararina degildir. Tam tersine Türkiye ekonomik iliskilerden diplomatik iliskileri daha da güçlendirebilir. Güçlü bir dost edinebilir. Bunu siar edinmeli.
Türkiye neden korkuyor? Hatta diyelim Rojava’da Kürtlerin statü elde etmesinden bugün neden korkuyor? Bu korku pek makul degil. Bunun Türk halkina da bir faydasi yok. Türkiye’nin yapmasi gereken Kürtlerin, su veya bu parçada Suriye’de Irak’ta veya Iran’da belli bir statü elde etmesi, özgürlesmesinden korkmak olmamali. Türkiye kendi Kürt sorunu çözmeli bunu çözdügü zaman, öyle bir korku zaten olmaz.
Türkiye’nin kendi Kürt sorununu çözmesi kendi zararina degil, tam tersine belki Osmanli’nin son dönemlerine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasindan beri 200 yildan beri kanayan bu yaragi sagaltmasidir. Bu olumsuz durumu asmasi, barismasi demek. Kaynaklarini artik iç çatismada heder etmemesi demek. Yani Türkiye’de Kürt sorunu çözerse çagdaslasir, Daha hizli demokratiklesir ve gelisir. Bu hem Kürt halkinin yararina hem Türk halkinin yararinadir. Bunu basarmak lazim. Birçok ülke bunu basardi, Türkiye de basarabilir. Bu sekilde kendi korkularindan da kurtulur, Kürt halkinin da yaralari sagalir.
Mesela Disisleri Bakani’nin sayin Neçirvan Barzani’nin baskanligi devralma törenine katilmis olmasi, sevindirici ve olumlu bir tutum.
Referandum sürecinde yerinde olmayan, asiri hassas ve yanlis alginin bir bakimi tamiri yönünde bir katilim anlami tasiyor. Bunun devam etmesini temenni ediyorum. Türkiye Kürtlerden korkmamali. Çünkü Kürtler Türkiye’nin üçte birini olusturuyor. Cografik olarak da bu böyle. Dolayisiyla Türkiye’yi yönetenlerin Kürtler ile baris içerisinde yasamayi ögrenmesi lazim. Eski siyaset anlayisini degistirmek zorunda.
-Kürdistan Bölgesi’nin ISID saldirilari sürecinde ilerlemesi sekteye ugradi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin önünde duran asilmasi gereken birçok sorun var. Sizce KBY sorunlarini asmak için neler yapmali? Kürdistan Bölgesi diger parçalardaki Kürtler açisindan nasil bir rol üstlenebilir?
Birinci Körfez Savasi’nda 1990’larda Kürtler otonomiyi hayata geçirdiler. Sonra federal bir sisteme dönüstü. Ikinci Körfez Savasi ile birlikte federal sistem anayasal bir statü kazandi. O zamandan beri Kürdistan’daki gelismeler az degildir. Yani ben 92’de geldigim için biliyorum. Nasil bir yikim ve enkazi devraldiklarini biliyorum. O zamandan bu yana Hewler, Süleymaniye, Duhik ve diger sehirlerdeki gelismeleri gözlemlemek mümkün. Çok önemli gelismeler. Hem kültürel, hem ekonomik hem de kurumlasma anlaminda. Bu sevindirici bir sey.
Ama bu devam etmeli kesintiye ugramamali. Çünkü zaman zaman kesintiye ugradi. ISID saldirilari ve kendi içerisindeki iç çatismalardan ötürü önemli kayiplar yasandi. Bunlar yasanmamali artik. Kendi iç çatismalarini önlemek kendilerinin sagduyulu davranmasina bagli. Buradaki siyasetçi, idareci liderlerin sorumlu davranmalarina bagli. Ama ayni zamanda da Irak ve bölgedeki gelismelerin bütününe bagli. Özellikle Irak merkezi hükümetinin tutumu önemli. Yani anayasanin bütünün islemesi, Irak’daki iç demokrasinin islemesi gerekir. Sadece Kürtlere bagli degil. Kürtler dogsu bir politika izleseler dahi, eger merkezi hükümet yanlis bir politika izliyorsa ve ISID gibi beklenmeyen ve önlenemeyen bir gelisme yasaniyorsa bu gelismeler sekteye ugraya bilir. Nitekim sekteye de ugradi. Dolayisiyla buranin kültürel, ekonomik, siyasal gelismenin sürdürülebilmesi Irak’taki çogulcu demokratik anayasal hükümlerin islemesine bagli. Yemin törenine katilan Arap siyasetçilerde konusmalarinda ayni seyleri dile getirdi. Kürt tarafindan da konusmacilar da. Sayin Mesud Barzani, Neçirvan Barzani ötekiler de dile getirdiler. Federal sistemin islemesi sadece Kürtlere degil, ayni zamanda merkezi Irak hükümetinin tutumuna bagli. Onlar da bundan söz ediyorum. Temenni ediyorum ki bunlar sözde kalmasin. Hayata geçsin. Örnegin Kerkük ve diger tartismali bölgelerin statüsü netlessin. Anayasa hayata geçsin. Yine anayasanin Kürtlerle ilgili benimsedigi diger maddeler hayata geçsin.
Eger bunlar hayata geçerse, demokrasi islerse Irak barisa kavusursa federal sistem uzun ömürlü olur. Ama olmazsa o zaman Kürtlerin kendi kaderlerini belirlemeleri ve bagimsizliklari da kaçinilmaz olur. Bu esas olarak Kürtlere bagli degil, merkezi hükümete bagli. Yani merkezi hükümet Irak’a demokrasinin yerlesmesi için sorumlu tavri gösterebilmelidir.
Dengê Kurdistan