Haber

Burkay: Devlet yeniden ve federal bir temelde yapilanmalidir

Burkay: ‘Çözüm süreci ve yeni, demokratik anayasa’

HAK-PAR Genel Baskani Kemal Burkay, bugün (29 Temmuz 2013) saat 11.00’de Parti’nin yeni genel merkezinde, çözüm süreci ve yeni anayasa ile ilgili bir basiin toplantisi düzenledi. Birçok TV kanali ve haber ajansinin izledigi toplantida Burkay konusmasinin basinda basin mensuplarini selamladi ve çözüm süreci ile yeni anayasaya iliskin görüslerini dile getirdi. Burkay bu konuda söyle dedi:

‘Sayin basin mensuplari,

Toplantimizin konusu Kürt sorununa iliskin çözüm süreci ve yeni anayasa çalismalaridir. Bu konudaki açiklamalarimin ardindan, buna ve diger güncel konulara iliskin sorulariniz olursa cevaplarim.

Su anda ülkemizin gündeminde, bulunan iki önemli konudan biri kanimca Kürt sorununun çözümüne yönelik süreç, digeri ise yeni, çagdas, demokratik bir anayasadir.

Bu ikisi birbirine siki sikiya baglidir. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye demokratiklesemez. Bunun gibi, Kürt sorununun çözümüne uygun bir zemin olusturan bir anayasa yapilmadan Kürt sorunu çözülemez.

Bir baska deyisle, verili kosullarda Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratiklesmesi birbirine baglidir.

Türkiye’nin egemen çevreleri, on yillar süren Kürtlerin inkârindan, buna eslik eden esi menendi görülmemis baski politikasindan, Kürtlerin varligini kabule ve sorunun salt siddetle çözülemeyecegi noktasina geldiler. Bu nedenle ve ülkeyi esir alan son 30 yillik çatisma ortaminin ardindan, bugün sorunun diyalog ve siyaset yoluyla çözümünden söz ediyoruz. Bu elbet olumlu bir gelismedir.

Ancak çözüm ne? Bazilarina göre bu PKK’nin silahlari birakmasidir. Bu kesimlere göre PKK silahlari susturmanin ötesinde tümüyle birakirsa sorun kalmayacaktir.

Peki bu süreci baslatan ve onu ‘baris ve çözüm süreci’ olarak niteleyen hükümetin çözüme ve barisa iliskin projesi ne? Bu proje ortada görünmüyor.

Silahlari birakmasi beklenen ve çözüm sürecinde taraf gibi davranan PKK-DTK-BDP kesiminin barisa ve Kürt sorununun çözümüne iliskin projesi ne? Onun da ne oldugu net degil, bu kesim de kamuoyuna derli toplu bir çözüm projesi sunmus degil. Eger çözüm için önerdikleri, zaman zaman dile getirilen ve ‘demokratik özerklik’ denen sey ise, bu da içi bos bir talep.

Oysa Osmanli’dan miras kalan ve Cumhuriyet dönemiyle birlikte iki yüzyili asan süredir devam eden bu sorun, ancak bugüne dek izlenen yanlis ve sonuç vermeyen politikalarin terki ve esitlik temelinde adil bir çözümle mümkündür. Bu da taraflar bakimindan, özellikle de Türk yönetimi bakimindan köklü bir zihniyet degisimini ve kapsamli, cesur bir projenin hayata geçirilmesini gerektirir.

Partimiz, 30 yila yakindir süregelen çatisma ortaminin, kirli savasin çözüme hizmet etmedigini, siddetin iki taraf için de bir çözüm olmadigini, bu nedenle PKK’nin silahlari tümden birakmasini, devletin de Kürt gerçegini kabul edip bu sorunun boyutlarina uygun biçimde barisçi bir çözüme yönelmesini, yani Kürt halkinin tüm temel haklarini tanimasini öteden beri savundu.

Kürt sorunu PKK ile ve onun silahlariyla ortaya çikmis degil. PKK silahlari tümden biraksa, hatta tümden ortadan kalksa bile bu sorun çözülmüs olmayacaktir.

Dünyanin baska yerlerinde de dünden bugüne yasanan benzer onlarca sorun nasil çözülmüsse Kürt sorunu da öyle çözülecektir. Yani ya ülkesi dört devlet arasinda bölünmüs Kürt halkinin ayrilip kendi devletini kurmasi, ya da tüm temel haklarina sahip olarak birlikte yasadigi halklarla, Türkiye’de Türk halkiyla federal biçimde bir arada yasamasidir.

Biz HAK-PAR olarak bu ikincisini tercih ediyoruz ve böyle bir çözümü, ülke ve bölge kosullarina uygun ve gerçekçi buluyoruz. Kürt halkinin ezici çogunlugunun da bunu tercih edecegi kanisindayiz.

Bunun için devlet yeniden ve federal bir temelde yapilanmalidir.

Kürt halki nüfusun çogunlugunu olusturdugu cografyada, tarihi ve bugünkü adiyla Kürdistan’da federal bir statü edinmeli, serbest seçimlerle yerel yönetimini (yerel meclis, yerel hükümet vb.) olusturmalidir.

Kürtçe Türkçenin yani sira ülkenin ikinci resmi dili olmali, kamu alani ve egitim dahil, hayatin her alaninda serbestçe kullanilmalidir.

Nüfusu ve yasadigi genis cografya olarak, Türklerin yani sira ülkedeki ikinci büyük ulusal grup olarak Kürt halkinin kimligi anayasada yer almalidir.

Yeni anayasanin gerçekten demokratik olmasi ve Kürt sorununun çözümüne zemin hazirlamasi buna baglidir.

Yeni anayasa ile ilgili olarak diger önerilerimiz de sunlardir:

Yeni anayasa ayni zamanda, laiklik için temel ilkeleri kapsamalidir. Diyanet Isleri Baskanligi’nin anayasada yer almasi laiklikle çelisen, onu hiçe indiren bir durumdur. DIB resmi kurum olmaktan çikarilmali ve vakfa dönüstürülmelidir. Diger inançlar da kendi dinsel hizmetleri için benzer özel kurumlar veya vakiflar olusturabilirler.

Bunun yani sira zorunlu din dersleri kaldirilmalidir.

Bu olmadan Türkiye gerçek anlamda laik bir ülke olamaz. Ülkenin ikinci büyük sorunu olan Alevi sorununun çözümü, Alevilerin kendilerini esit yurttas olarak görmeleri, bunun yani sira Hiristiyan, Musevi, Êzdi gibi diger inanç mensuplarinin üzerindeki baskilarin son bulmasi, böylesine demokratik bir düzenlemeyle ve bunun hayata geçmesiyle mümkündür.

Anayasa, bunun yani sira düsünce, basin, örgütlenme ve gösteri özgürlükleri gibi temel özgürlükler, sendikal ve sosyal haklar, kadin haklari, çevre haklari bakimindan da AB standartlarina uygun biçimde formüle edilmelidir.

Böyle bir anayasa, hukuk sisteminin bir bütün olarak gözden geçirilmesinin, Seçim Yasasi, Siyasi Partiler Yasasi, TCK dahil, tüm diger yasalarin demokratiklestirilmesi için de temel bir adim olacaktir.

Peki su anda durum ne? Böyle bir anayasa yapmak için ilgili kurumlar ve aktörlerde niyet ve kararlilik var mi?

Ne yazik ki buna evet demek mümkün degil. Ne Parlamento ne hükümet, ne de iktidari ve ana muhalefet partisiyle etkili aktörler böylesine bir köklü degisimi istemekten, hatta düsünmekten çok uzaklar.

Iktidar Partisi’nin ne Kürt sorununun çözümüne, ne de anayasaya iliskin olarak böylesine köklü, kapsamli bir projesi yok. Sayin Basbakan daha yeni, anadilde egitimi ve yüzde 10 seçim barajini düsürmeyi bile düsünmediklerini söyledi. Sayin Basbakan ve diger hükümet sözcüleri sik sik mevcut anayasanin dibacesindeki ve ilk üç maddesindeki degismez olarak nitelenen kimi belirlemelere dokunmayacaklarini dile getirmekteler.

Ana Muhalefet Partisi CHP ise böyle seylerden söz etmeye bile açik degil; hükümetin, mevcut sistemle, yüz yillik paradigma ile çelisen bazi sinirli, palyatif adimlarini bile ihanet sayiyor.

MHP derseniz zaten umutsuz bir vaka, her türlü degisim ve dönüsüme karsi, statükonun yilmaz bekçisi.

Parlamentoda olusturulan ve 400 günü askin süredir sözde yeni anayasayi hazirlamakla görevlendirilen Anayasa Uzlasma Komisyonu, BDP ile birlikte bu dört partinin temsilcilerinden olusuyor ve tam bir uzlasmayi sart kosuyor. Böylesi bir kosulla yeni anayasanin yapilamayacagi daha basindan belliydi. 420 gün sonra gelinen durum da bunu gösteriyor.

Anayasa Uzlasma Komisyonu’nun bugüne kadar üzerinde uzlasmaya vardigi 48 maddenin parlamentodan geçirilmesi de ne yeni anayasa sorununu çözer, ne de temel sorunlarin çözümünün yolunu açar. Bu da bir kez daha mevcuda rötus yapmak olacaktir.

Oysa Türkiye’nin köklü bir degisime, çagdas bir demokrasiye, bunun için de bastan sona yeni bir anayasaya ihtiyaci var.

Yeni ve mevcut sorunlarimizin çözümü için yolu açacak gerçekten demokratik bir anayasa için öngörü, cesaret ve kararlilik gerekir.

Yeni anayasa ülkenin gerçegine, toplumsal çok renklilige uygun biçimde düzenlenmelidir. Gelinen asamada toplum artik, onu tek renge boyamaya çalisan ve elini kolunu baglayan böylesi deli gömlekleriyle yönetilemez.

Mevcut 12 Eylül anayasasi yenisine esas alinamaz. Bu anayasadaki hiçbir hüküm, devletin cumhuriyet ve ‘sosyal, demokratik hukuk devleti’ ilkeleri disinda, degismez olarak kabul edilmemeli, hiçbir tabu degisim gereginin önüne konmamalidir.

HAK-PAR olarak gelinen asamada bu konuda kamuoyunu aydinlatmayi ve mevcut partileri uyarmayi bir görev sayiyoruz. Parlamento’nun bu yapisiyla, bu partiler ve bu tutumla ne Kürt sorununu ve diger önemli sorunlari çözmesi ne de demokratik, çagdas bir anayasa yapmasi mümkündür.

Parlamentoda çogunluga sahip olan ve hükümet eden AK Parti, ayni zamanda yeni anayasanin yapilmasindan birinci derecede sorumludur. AK Parti eger su andaki açmazi asmak ve ülkenin bekledigi tarihsel degisim ve dönüsümün mimari olmak istiyorsa, cesur ve kararli olmali, ayni zamanda kendisini degistirmelidir. Bunun için yukarda temel ilkelerinden söz ettigimiz çagdas ve demokratik bir anayasa taslagi hazirlayarak parlamento’nun onayina sunmali, BDP ve CHP’nin ‘tamamen, belki kismen-destegini alarak üçte iki çogunlugu saglamaya çalismalidir. Böylesi bir tasari parlamentodan geçerse, referanduma gitmesi halinde halktan onay alacagindan kusku olamaz.

Ana Muhalefet Partisi CHP de, eger geçmisin agir kamburunu üzerinden atip, demokrasiye ve degisime omuz vermek istiyorsa, kendisini yenilemeli, bos laf üretmekten vazgeçip söz konusu çözüm ve degisim sürecinin gerek duydugu köklü, kapsamli projelerle ortaya çikmali, bu konuda iktidari engellemeyi birakip onu olumlu yönde zorlamalidir.

Kürt kesiminden parlamentoda temsil edilen BDP de, gözünü Imrali ve Kandil’e dikmekle vakit geçirmeyip Kürt halkinin tüm temel haklarina sahip çikmali ve hem çözüm, hem de yeni anayasa konusunda net projeler üretmeli ve bunun için çaba göstermelidir.

Aradan 30 yili askin süre geçmesine ragmen 12 Eylül fasist rejiminin anayasasina dokunmayan parlamento ve siyasi partiler tarih önünde sorumlu olacaklar.

Eger onlar bunu yapamazlarsa yeni ve gerçek anlamda demokratik bir anayasanin yapimi da, Kürt sorunu dahil, bugün çözüm için dayatan diger önemli sorunlarin çözümü de ne yazik ki, toplumun ve kosullarin bunun için olgunlasacagi bir yeni bir bahara, yeni siyasi aktörlere kalacaktir.

Bu asamada bir çagrimiz da davanin asil sahiplerine, Türkiye ve Kürdistan halklarina, degisim, özgürlük ve demokrasi bekleyen kitleleredir.

Degisime sahip çikin, baris, çözüm ve demokrasi için sesinizi yükseltin! Parlamentonun, hükümetin ve tüm siyasi aktörlerin size kulak vermesi, sizin taleplerinizi duyurmaniza baglidir.

Sözümüz ayni zamanda ülkenin sorumlu aydinlarinadir: Toplumun degisime hazirlanmasi, sorunlarin çözümü ve gerçek bir demokrasi ve baris için yapacaklariniz var.’

* * *

Burkay’in konusmasinin ardindan gazetecilerin sorularina geçildi. Sorulardan biri PYD lideri Salih Müslüm’in Türkiye ziyareti ile ilgili idi. Burkay bununla ilgili olarak söyle dedi:

‘Diyalogu olumlu buluyorum. Ilgili devlet kurumlari daha önce öteki Suriye Kürt partilerinin, örnegin Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi’nin (ENKS) temsilcileriyle de görüsmüslerdi. Daha sonra ENKS ve PYD, Sayin Mesud Barzani’nin girisimiyle bir araya gelerek Suriye Kürt Yüksek Konseyi’ni (Desteya Bilind-DBK) olusturdular. Bence bu üst konseyin muhatap alinmasi en dogrusudur.

‘Daha da önemlisi diyalogdan ne amaçlandigi ve iki tarafin tutumu, talepleridir. Basina yansiyan bilgilere göre hükümet PYD’den Esat rejimiyle iliskisini kesmesini, Suriye muhalefetine entegre olmasini ve özerklik ilanindan vazgeçmesini istemis. Esat rejimiyle iliskilerin kesilmesini biz de dogru buluyoruz. Ama Suriye Muhalefetiyle birlesmek için bu muhalefet Kürt halkinin hakli taleplerine evet demelidir. Bugüne kadar bunu yapmadigi için ilgili Kürt partileri muhalefetle birlik yapamadilar. Özerklik isteyip istememek ise bu parçadaki Kürt halkinin ve onu temsil eden partilerin hakkidir. Bu özerk veya federal bir yönetim biçimi olabilir. Kürtlerin buna haklari vardir. Biz HAK-PAR olarak demokratik bir Suriye’den yanayiz. Savas durmali, taraflar demokratik bir anayasa üzerinde uzlasmali ve serbest genel seçimlerle Suriye’nin yeni yönetimi belirlenmeli. Yeni Anayasa’da Kürtlerin, Alevilerin, Dürzilerin ve Hiristiyan hakin haklari da güvenceye alinmali. Bu bizce demokratik ve federal bir Suriye olacaktir.’

Sorulardan biri Erbil’de toplanacak olan Kürt Ulusal Kongresi’ne iliskindi. Burkay bununla ilgili olarak da sunu dedi:

‘Geçmisten beri böylesine bir ulusal kongre için çabalar oldu. Ama bu isimle, degisik parçalardan çok sayida Kürt partisinin ve demokratik örgütün, sahsiyetlerin katilacagi bir kongre ilk kez toplaniyor. Bu olumludur. Biz de hazirlik toplantisina katildik, beklenmedik bir gelisme olmazsa kongreye de katilacagiz.

‘Böylesi bir kongreden ne beklenebilir? Bu tartisilacaktir. Kanimca gerçekçi olmak gerek. Her parçanin kosullari farklidir,mücadele kosullari da farklidir. Dört parça için tek parti olamayacagi gibi, ortak bir yürütme de söz konusu degil. Bence bu kongre görüs alis verisi saglayacak; ayrica, hangi noktalarda ortak bir görüs saglanirsa, onunla ilgili iç ve dis kamuoyuna ortak ses verecektir. Böylesi bir kongrenin Kürt halkinin hakli taleplerini duyurmakta olumlu bir islevi olabilir. Yine Kürt partilerinin iliskilerini iyilestirmede de olumlu rol oynayabilir.

Burkay Roboski ile ilgili bir soruya ise söyle cevap verdi: ‘Basbakan, Roboski olayinda emir veren kisi olmadigini söyledi. Ama birilerinin emir verdigi açik. Bu büyük bir katliam; çünkü sinir ticareti biliniyordu ve güvenlik güçleri buna göz yumuyordu. Söz konusu eylem kanimca, ayni zamanda Hükümeti köseye sikistirmak için yapildi. Hükümet ise bu krizi iyi yönetemedi. Bu iste sorumlulugu olanlarin üzerine gitmedi. Bu nedenle zor duruma düstü ve hakli elestirilere ugradi. Hiç degilse bu asamadan sonra olay aydinlatilmali, sorumlular açiga çikarilip kendilerinden hesap sorulmali.’

Burkay’a Gezi olaylari ile ilgili de soruldu. Burkay Bu konuda da söyle dedi: ‘Gezi Parki’na topçu kislasi veya AVM yapilmasi projesine ben de karsiyim. Görüsümü daha bastan söyledim ve parki korumaya yönelik sivil inisiyatifi destekledim. Hükümet yanlis yapti, barisçi gösteriyi siddetle dagitti. Bu da eylemin yayilip isin içine siddet unsurunun karismasina yol açti. Hatta bazi çevreler bundan yararlanip hükümeti sokak eylemleri sonucu düsürmeye heveslendiler. Bu tutumu yanlis buluyorum. Taksim Dayanisma Platformu’nun, hükümetin mahkeme kararina uyacagina, gerekirse plebisite gidecegine dair açiklamasinin ardindan bu eylemleri sonlandirmasi, en azindan bunun için çagri yapmasi iyi olurdu. Hükümet sandikta düsürülebilir, demokratik yöntem budur.’

Kemal BURKAY
Hak ve Özgürlükler Partisi
HAK-PAR
Genel Baskani

Dengê Kurdistan

Back to top button