Burkay: Dogru partideyiz, dogru yoldayiz; Partimize güvenelim, basaracagiz

Burkay: Dogru partideyiz, dogru yoldayiz;
Partimize güvenelim, basaracagiz
Kemal Burkay ile Hak-Par’in 6. Kongresinden sonra yapilan söylesi
Necla Çamlibel
Sayin Burkay, 26 Ekim 2014 tarihinde gerçeklestirdiginiz kongrede neden görev almadiniz? Bu konudaki duygu ve düsüncelerinizi ögrenebilir miyiz?
Bunun nedenlerini kongre öncesi çesitli vesilelerle ve son olarak kongrede yaptigim konusmada dile getirdim. 50 yildir örgütlü siyasi mücadelenin içindeyim. Bu süre boyunca genellikle yönetici olarak ön planda görevler yaptim. Yöneticilik ise agir bir istir, desen demesen kisiyi yorar. Bu nedenle 2003 yilinda da, kurucusu oldugum ve 29 yil boyunca genel sekreterligini yaptigim Kürdistan Sosyalist Partisi’nde söz konusu görevi birakmistim. Yurda döndükten sonra HAK-PAR Genel Baskanligi görevini, parti tabaninin istegi üzerine ve bir dönem için almistim. O dönem de sona erdi. Ben 77 yasinda bir insanim ve sürekli kosturmayi gerektiren böylesi bir görev benim için agirdir. Partiye katkida bulunmak için ille de genel baskan olmam gerekmiyor; bundan böyle de bir üye, aydin ve yazar olarak konusur ve yazarim. Eger dediklerimin bir degeri varsa arkadaslarim da yararlanirlar.
Iki yil süren genel baskanliginiz sürecinde karsilastinginiz en önemli parti sorunlari nelerdi? Bunlari çözüme ulastirabildiniz mi? Sizce bu sorunlar nasil çözülür?
Partilerin sorunlari da ülkelerin sorunlari gibi bitmez; çözümleri ise bazen yöneticilerin ustaligina, bazen de kosullara baglidir.
HAK-PAR’in sorunlarindan biri mevcut parti örgütünü aktiflestirmek, yönetim ve üyeler planinda mobilize etmek, partiye güven kazandirmak ve parti çalismasini canlandirmakti. Ülkeye dönüsümle birlikte, yani daha genel baskan olmadan bunun için çalistim. Partiye üye oldum ve il kongreleri dahil, çesitli toplantilarda bu konunun üzerinde durdum. Genel Baskan olduktan sonra da buna yönelik çabami sürdürdüm. Her sey sihirli bir degnekle dokunmus gibi bir anda degismese de, bu çabamin örgütsel çalismanin canlanmasinda katkilari oldugunu düsünüyorum.
Partinin sorunlarindan biri de kitlelerle bag kurmak ve örgüt agini genisletmekti. Bu alanda somut adimlar attik ve iki yil içinde küçümsenmeyecek bir basari sagladik. Mardin, Batman, Antep, Adiyaman, Dersim, Manisa ve Malatya il örgütlerini kurduk. Konya il örgütünü yeniledik. Cizre ve Tatvan’da, Istanbul’un, Mardin’in, Elazig’in ve Dersim’in bazi ilçelerinde örgütlendik. Parti olarak 55 ilde 2014 Mart yerel seçimlerine katildik, iyi bir seçim çalismasi yaptik. Ben son üç yil içinde üniversitelerin ve degisik kurumlarin düzenledigi toplantilarda Kürt sorunu ve çözüm üzerine birçok konferans verdim. Medyayi ve sosyal medyayi mümkün oldugunca iyi biçimde kullandik; böylece partimizin taninmasinda, görüslerimizin kamuoyuna yansimasinda bir hayli mesafe aldik.
Ülkede yürütülen mücadele anlayisiyla yurtdisinda yürütülen arasinda ne tür farkliliklar ve zorluklar var?
Aslolan elbet yurt içindeki mücadeledir. Ama hem yurt disinda, Avrupa ülkelerinde ve digerlerinde önemli bir göçmen kitlemiz oldugu, hem de 12 Eylül rejimi kadrolarimizin bir bölümünü göçmen durumuna düsürdügü için, ister istemez siyasal çalismalarimizin bir bölümünü yurt disinda sürdürdük. Bu çalismalarin elbet yurt içindeki mücadeleye önemli katkilari oldu.
Yurt içi ve yurt disi bakimindan içinde bulundugumuz ortamin farkli özellikleri vardir. Örnegin 12 Eylül sonrasi, yaklasik 20 yil süren agir baski döneminde yurt disinda daha özgür kosullarda çalisma olanagi vardi. Öte yandan, içte ve dista verilen mücadelenin etkisiyle yurt içinde ortam giderek yumusadi, militarist rejim geriledi, örgütlenme ve özgür tartisma ortami bakimindan elverisli bir ortam olustu. Legal ve demokratik bir parti olarak HAK-PAR da bu kosullarda ortaya çikti.
Bundan sonraki yasaminizi ülkede mi geçireceksiniz, yoksa Avrupa’ya geri dönecek misiniz?
Avrupa’ya 1980 sonrasi zorunlu olarak gitmistim. Yurda dönüs için kosullar elverince ise döndüm. Bundan böyle elbet yurt içinde olacagim. Ama bazi çocuklarim Isveç’te yasiyor. Onlarin bazisi Isveç’te büyüdü, bazisi orada dogdu, okudu ve is sahibi oldular. Hem onlari görmek için hem de gerekli oldugu zaman baska nedenlerle, dost ve arkadaslarimi görmek, bazi toplantilara katilmak için birkaç günlügüne veya bir süre için yurt disina çikabilirim.
Bundan sonra neler yapmayi düsünüyorunuz. Aktif siyaset yapmayi devam ettirecek misiniz?
‘Aktif siyaset’ eger parti yöneticiligi olarak anlasiliyorsa, hayir, onu biraktim ve bir daha dönmeyi düsünmüyorum. Ama siyaset yapmak eger, hiç degilse bir yaniyla, ülke sorunlarina iliskin görüslerimi söyleyip yazmaksa bunu bundan böyle de sürdürürüm. Açiktir ki benim gibi ömrü siyasetle yogrulmus biri kösesine çekilip salt baska seylerle oyalanamaz.
Elbet bundan böyle olup biten her olaya, her konuya, ya da bunlarin birçoguna laf yetistirmek zorunda olmam; siyaset kapsaminda söyleyip yazdiklarimda daha seçici olabilirim. Yine bundan böyle sevdigim baska islere, yakinlarima, dostlarima ayiracak daha çok zamanim olur. Örnegin kitaplarimin basimi-dagitimiyla ilgilenebilirim.
Iki yillik genel baskanliginiz sürecinde, legal alanda Kürt sorununun çözümünü isteyen HAK-PAR ile Kürt sorununun çözümü konusunda öne çikan diger parti ve hareketlerle iliskileriniz hangi temeller üzerine oturttunuz. HAK-PAR disindaki demokratik kesimlerle nasil bir diyalog gelistirdiniz ve bu konuda ne tür zorluklar yasadiniz?
Bu örgütlerden etkin ve kitlesel olan, bu nedenle de bazi çevrelerin yanlis bir sekilde, bizi ve baskalarini yok sayarak, biricik ‘Kürt siyasi hareketi’ diye adlandirdiklari BDP-HDP kesimiyle iliskilerimiz hiç de iyi yürümedi. Bunun sorumlusu ise biz degiliz. Malum, PKK hattini izleyen bu kesim öteden beri diger devrimci, yurtsever örgütleri yok saymakta, onlarla demokratik iliskileri reddetmekte, onlari kendi içinde eritmeye çalismaktadir. Bu yüzden kisilikli bir politika güden parti ve liderleri sevmezler. Yurda döndügümde bana karsi açtiklari kampanyanin nedeni de buydu. Buna ragmen onlara karsi hasimane bir tutum izlemedim. Diyaloga açik olduk.
Kürt siyasetindeki öteki örgüt ve gruplara gelince, onlarla diyaloga da açik olduk. Yerel seçimler sirasinda seçimlere giremeyen parti ve gruplara seçim ittifaki önerdik, listelerimizin kendilerine açik oldugunu söyledik; ama onlar buna yanasmadilar, BDP’nin çevresinde dolasmayi tercih ettiler.
Sizce, Kürtler arasinda bir ulusal birligin kurulma sansi var mi?
Malum, Kürdistan parçalanmis bir ülke ve her parçanin kosullari farkli. Bu nedenle ulusal güçlerin birligi dendigi zaman, öncelikle her parçanin kendi içinde ulusal güçlerin ortak bir cephede bir araya gelmesi akla gelir. Biz kuzey parçasi için yillar boyu bunun için çalistik, ne yazik ki bir sonuç alamadik. Bunun bir nedeni PKK’nin, basindan beri baska örgütlere karsi hasimane tutumuydu ve yillar içinde degismedi. Ama onun ötesinde de, diger örgütler kendilerine düseni yapmadilar, ya da yapamadilar. Hem yeterince kitlesel ve istikrarli degillerdi, hem de yeter sorumluluk göstermediler. Zaten bu örgütlerin çogu zaman içinde dagildi, eridi gitti. Anilarimin 2. Cildinde bu konuda bir hayli bilgi var.
Eger ulusal birlikten dört parçanin yurtsever güçlerinin birligini kast ediyorsaniz, bu da bir ulusal kongre biçiminde olabilir. Kürt partilerinin bir bölümü 1970’lerden bu yana bunun için çaba gösterdiler, ki biz de bunun içinde idik; ama bir ulusal kongrenin toplanmasi gerçeklesemedi. Kürdistan’in bölünmüslügü ve örgütlerin Kürdistan’i aralarinda bölüsmüs bölge ülkeleriyle var olan iliskileri, örgütler arasindaki rekabet ne yazik ki bu konuda engelleyici oldu. Anilarimin 2. Cildi’nde bu konuda da bir hayli bilgi verdim.
Bundan sonra ne mi olur? Fazla iyimser degilim. Özellikle PKK gibi bir klinik vaka varken Kürt örgütlerinin hem Kuzey parçasinda bir cephe kurmalari, hem de Kürdistan’in dört parçasi bakimindan ulusal bir kongrede bir araya gelmeleri çok zor.
Son yillarda birçok yeni Kürt kimlikli partiler kuruldu. Bunlarin kitlelesme sanslari var mi?
Partiler kendilerine ihtiyaç varsa, programlari mevcutlardan farkliysa ortaya çikarlar ve böyle partilerin yasama ve büyüme sansi olur. Yoksa ayni görüste, ayni programi paylasan birden çok partinin yapabilecegi fazla sey yoktur; bu kendi kulübesini kurma çabasindan öteye gitmez. Yeni kurulan partilerin ne olacagini ise zaman gösterecek.
Bildiginiz gibi, uzun yillar genel sekreterligini yaptiginiz PSK, legale çikma karari aldi. Bu partinin legal alanda nasil bir sansi olabilir? Kitlesellesme sansi var mi?
Ben PSK’nin legale çikmasini daha 20 yil önce, 1994’te önermistim. O zaman ülkede legal partiler vardi ve PSK’nin söyleyip yazdiklarini pekâlâ legal olarak yapmakta idiler. Söyledigimiz, yazdigimiz her sey, ülkede çikan Azadi, Deng gibi haftalik gazetelerde, aylik dergilerde kamuoyuna yansiyordu. Öyle olunca gizlilige artik gerek yoktu.
1990’da Halkin Emek Partisi’nin (HEP), 1993’te Demokrasi Partisi’nin (DEP) kurulusunda önemli payimiz vardi ve yurt içindeki arkadaslarimiz bu örgütlerde çalistilar. 1994’te ise Demokrasi ve Degisim Partisi’ni (DDP) kurmaya hazirlaniyorduk ve ben arkadaslarima artik tarihi misyonunu tamamlamis olan Kürdistan Sosyalist Partisi’ni (PSK) sonlandirip legal planda DDP içinde çalismayi önermistim. 1995 yilinda yapilan 4. Kongremizde bu konuyu tartistik. Ne var ki Kongre’nin çogunlugu bu öneriyi benimsemedi ve kanimca, zamani gelmis adimi atamadi.
Ben 1994’te basinda bulundugum örgüte bu öneriyi yaptigim zaman sosyalizmden vazgeçmis degildim, bugün de degilim. Yalnizca çalisma tarzimizi degistirmeyi önermistim. Ama legal, demokratik bir partide, yalniz sosyalistlerle degil, özgürlük ve demokrasi hedefini paylasan baska insanlarimizla birlikte çalismanin mümkün ve daha yararli oldugunu düsünmüstüm, bugün de öyle düsünüyorum.
Çünkü su anda ülkemiz, 1970’li yillardaki beklentilerin aksine, özellikle de 1980’li yillarin sonunda sosyalist sistem bir çöküse ugradiktan sonra, bir sosyalist devrim esiginde degil. Böyle bir beklenti yok. Ama ülkenin ve toplumun gerek duydugu ve günümüz kosullarinda gerçeklesme sansi olan bir demokratik devrimdir.
PSK bu adimi, yani legale geçmeyi simdi, yani 20 yil sonra atiyor. Çok geç de olsa iyi. Tabi bunu nasil yapacagi önemli. Önünde iki yol var: Ya PSK’nin adiyla ve programiyla legal bir parti kurmak; ya da legal çalismayi hazir örgüt HAK-PAR’da sürdürmek. Ben dogru olanin ikincisi oldugu kanisindayim. Zaten yurt içindeki PSK kadrolarinin nerdeyse tamami HAK-PAR’dalar. Yurt disindakiler de KOMKAR’da çalismayi sürdürür ve HAK-PAR’la dayanisma içinde olurlar, hatta HAK-PAR’a üye olur, dayanisma dernekleri olustururlar.
HAK-PAR’in programi bir demokratik devrim programidir ve su anda ülkemizin ve halkimizin acil ihtiyaci özgürlük ve demokrasidir.
HAK-PAR hangi nedenlerle kitlesellesemiyor. Bu nedenleri asmak sizce mümkün mü?
12 Eylül sonrasi olusan yeni kosullarda dengeler degisti, toplum savasanlara göre kutuplasti. Türk toplumunda militarizm, Kürt kesiminde PKK güçlendi. Ama 12 Eylül sonrasi olusan bu militarist denklem sorunlari çözemedi, çözemez. Bu gerçek son yillarda iyice anlasilir oldu. Öyle olunca silahlarin susmasi, barisçi ve siyasal yöntemlerle sorunun çözümü geregi gündeme girdi. Kaldi ki PKK ve onu legal planda izleyenler Kürt halkinin temel taleplerini de bir yana birakmis durumdalar. HAK-PAR’in rolü-önemi buradadir. Ama kitlelerin gerçekleri görüp kavramasi, yanlisi birakip dogruya yönelmesi, bu anlamda dengelerin degismesi zaman alir ve olumsuz konjünktür hâlâ son bulmus degil. Bize gerekli olan partimize güven, sabirli ve kararli çalisma, uzun soluktur.
6. Kongre sonrasi kamuoyunda yansidigi kadariyla HAK-PAR’in güçlenme ve büyüme sansi olmadigi konusunda propagandalar yapiliyor. Sizce HAK-PAR yeni yönetimi bunu basarabilir mi?
Bu propagandayi yapanlar kim? HAK-PAR’a öteden beri karsi olanlar, onun büyümesini, güçlenmesini istemeyenler Kürt hareketinin saglikli bir kanalda toplanmasi için çaba göstermeyip, birlikten kaçinip kendi kulübelerini kurmayi tercih edenler
PKK ve onu legal planda izleyen kesim Kürt hareketine yanlis yol gösterdigi, Kürt halkinin taleplerini bir yana biraktigi için HAK-PAR 12 yil önce bir seçenek olarak kuruldu. Özgürlük ve demokrasi isteyen tüm yurtsever güçleri saflarinda birlestirmeyi hedefledi. HAK-PAR, gelinen asamada HDP ve HUDA-PAR’in yani sira, Kürt kesiminde seçime girebilen üç partiden biri. Belli bir örgütlenmeyi basarmis ve kamuoyunda epeyce taninmis. Bu nedenle, özgürlük ve baris isteyen yurtsever insanlarimiza düsen, ‘HAK-PAR’a yönelik umutsuzluk yaymak degil, onun saflarinda birlesmek, ona güç katmaktir.
Bir parti açisindan elbet liderin kisiligi ve kadrolarin niteligi önemlidir. Ama su anda Parti yönetimine seçilen arkadaslar da yillardir siyasette olan deneyimli arkadaslar. Bundan da önemlisi partinin hedefleri, temel politikalaridir. Bunlar dogruysa, yani yol dogruysa, o yolda yürüyenler mesafe alirlar ve parti zamanla büyür, kitlesellesir. Yol yanlissa zaten o yolda yürüyenlerin az ya da çok olmasinin bir önemi yoktur. Ben HAK-PAR bakimindan iyimserim. Dogru partideyiz, dogru yoldayiz. Partimize güvenelim, basaracagiz.
Kamuoyunda tartisilan bir baska konuda yeni baskanin seçilmesine sizin katki sundugunuz söyleniyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz? HAK-PAR’in yeni Genel Baskani Fehmi Demir’in diger baskan adaylarindan farki nedir sizce?
Fehmi arkadasin öteki aday arkadaslarimizdan farkini söylemek, böylesi bir degerlendirme yapmak, hele su asamada dogru olmaz. Öte yandan, ben özel olarak bir arkadasi isaret etmedim. Aksine, bana göreve devam etmemi isteyen bazi arkadaslara, bu görevi yapacak birden çok arkadas oldugunu söyledim. En az 5-6 isim saydim ki bunlar arasinda Fehmi arkadasin da adi vardi. Sonra aday olarak üç arkadas sahneye çiktilar: Fehmi Demir, Mehmet Celal Baykara ve Bayram Bozyel. Bazi arkadaslarim bu durumdan tedirgin oldu, benden adaylarla konusup tek bir baskan adayi ile seçimlere girilmesi için müdahil olmami istediler. Böyle bir müdahaleyi yanlis ve anti demokratik buldum. ‘Her üçü de deneyimli ve emektar arkadaslarimiz, onlarin bazisina çekil deme hakkim yok; eger üçü de sonuna kadar aday olmakta israrci olurlarsa demokratik süreç isler ve baskani Kongre belirler,’ dedim. Öyle de oldu.
Yine daha Kongre öncesinde, bir ekibin organlar disinda ve örgüt disi bir odak adina aday belirleyip bunu HAK-PAR delegelerine empoze etmeye çalistigini gördüm ve bunu herkes de biliyor. Bu tavri yanlis buldugumu il baskanlariyla yaptigim toplantida açikça belirttim. HAK-PAR’in legal ve demokratik bir parti oldugunu, hiç kimsenin disaridan bu tür müdahalelerle delegelerin özgür iradesine ipotek koyamayacagini vurguladim.
Sonuç olarak, benim Genel Baskan olarak yaptigim bir sey varsa, o da Kongre’nin demokratik biçimde yapilmasi ve delegelerin özgür iradesinin Kongre’ye yansimasi için gösterdigim çabalardir ve bu da zaten benim görevimdi.
Ben Kongre’de ortaya çikan iradeye saygiliyim ve herkesin de öyle yapmasi gerekir.
Dengê Kurdistan