Burkay: HAK-PAR olarak en dogru seçenegiz

BasNews ile söylesi
Sorular: Yeter Polat
Dengê Kurdistan’in notu: Asagidaki söylesi BasNews adli haber portalinca HAK-PAR Genel baskani Kemal Burkay’la yapildi ve ‘Kürtlerin büyük çogunlugu Kürt partilerine yönelmis degil’ basligi altinda yayinlandi. Burkay tarafindan dil ve anlatim yönünden bazi düzeltmeler yapilan söylesiyi asagida okurlarimiza sunuyoruz.
9 Mayis 2014
BasNews – Türkiye siyasi tarihinde daha simdiden özgün bir yer edinen 30 Mart yerel seçimleri hiç süphesiz daha uzun bir süre tartisilacak. Ülkede bes yillik süre ile yeni yerel yöneticilerin belirlenmesi amaciyla yapilan seçimler çok daha boyutlu ve derin bir siyasi hesaplasmanin arenasina dönüstü. Seçim sonuçlari çatismali alanlara yenilerini ekleyerek siyasi yasamdaki gerginligi, yatistirmak bir yana, iyice derinlestirdi. Gündemin ilk sirasindaki yerini daha uzun bir süre koruyacak olan Türkiye’deki siyasi sisteme iliskin kapismada karsilikli güç ölçme niteligi tasiyan 30 Mart seçimleri Kürtler açisindan da önemli sonuçlar ortaya koydu. Kürtleri hesaba katmayan yeni bir siyasi sistem arayisinin sonuç alma sansi bulunmadigina göre yerel seçim sonuçlarini kürt partileri açisindan da degerlendirmek hiç süphesiz büyük önem tasiyor. BasHaber Hak ve Özgürlükler Partisi (HAKPAR) Genel Baskani Kemal Burkay ile seçim sonuçlarini ve çözüm sürecine iliskin degerlendirmelerini konustu.
Yerel seçim sonuçlarini öncelikle Kürtler açisindan nasil degerlendiriyorsunuz? BDP, HDP, HAKPAR ve HÜDAPAR’in aldigi oylari Kürt blogu oylari olarak degerlendirmek mümkün mü?
HAKPAR ikinci kez seçimlere giren bir parti. BDP öteden beri Kürt siyasi yasaminda vardi. BDP etkili bir parti. Bu seçimlerde de varligini ve etkinligini korudu. Bazi belediyeleri kaybetti, bunun yaninda yeni belediyeler kazandi. Ama BDP oylari artmadi azaldi. Bunun bir bölümü HDP olayina baglanabilir. Batida seçimlere HDP olarak girdiler. HDP ile birlikte alinan oylar toplam yüzde 6,1 oluyor. HDP diger sol partilerle ittifak sonucu olusan bir parti. Kanimca bekleneni veremedi. O oylar herhalde BDP’ nin zaten var olan oylari sayilmali.
HAKPAR’a gelince ikinci kez yerel seçimlere katiliyoruz ilk olarak 2009’da katilmistik. Çok büyük oy almadik ancak oylarimiz artti. 27 bin civarinda oy almisiz 2009 yerel seçimlerinde. 2014 yerel seçimlerinde 52 bine çikmisiz. Bir artis var, ancak biz bunu yeterli bulmuyoruz, daha iyi bir sonuç bekliyorduk. Bu seçimlerde çok daha fazla yerden seçimlere girdik. Bir belde belediye baskanligi aldik, Mus’ta.
Bu seçimlerin bir özelligi var: keskin bir kutuplasma yasandi. AK Parti’nin, ayni zamanda CHP ve MHP’nin seçimlerde izledigi politikalardan kaynakli bu kutuplasma. Seçmen oylari daha çok AK Parti çevresinde ve ona karsi güçlü olan adayin etrafinda kümelendi. Örnegin batida daha çok AK Parti ile CHP-MHP, Kürt illerinde ise AK Parti ile BDP arasinda oldu yaris. Bu seçimler bir bakima varlik yokluk meselesi oldu AK Parti açisindan. Bir kesim ‘Ak Parti gitsin de ne olursa olsun’ dedi. Bu nedenle tuttuklari partiye, öteden beri sempati duyduklari partiye oy vermediler. Bizim açimizdan da öyle oldu. Bizi destekleyen, sempati duyan pek çok insan oyunu ya Ak Parti kaybetsin diye verdi, ya da tam tersine, AK Parti kaybetmesin diye…
Kürtler açisindan alinan toplam oy bakimindan basari görüyor musunuz?
Kürtler açisindan fazla bir degisiklik oldugu kanisinda degilim. Hem bizim hem de BDP açisindan. Kürdistan cografyasinda eskiden beri yaris AK Parti ile BDP arasinda oluyordu. Yine öyle oldu. Bu seçim Kürtler açisindan ‘geçmisteki seçimlerden farkli olarak basarilidir’ demek bence mümkün degil. Çünkü dengeler devam ediyor. Kürtlerin büyük çogunlugu Kürt partilerine yönelmis degil. Öteden beri düzen partilerine veya Türkiye partisi diye görünen partilere oy vermeye devam ediyor Kürtler. Ak Parti onlardan sadece bir tanesi. CHP bir digeri… Hatta yer yer MHP’ye, yani hiç oy vermemesi gereken bir partiye oy veriyor Kürt seçmen. Örnegin MHP’nin Elazig, Erzurum ve Malatya’da gücü var. MHP gibi Türk irkçiligi yapan bir parti pekâlâ Kürtlerin bir bölümünden oy alabiliyor.
Kürt seçmeninin bu tavrini neye bagliyorsunuz?
Kürt siyaseti dedigimiz sey; eger bununla Kürt yurtsever hareketini kastediyorsak, Kürtlerin haklarini savunan, bilinçli, örgütlü, siyasi hareketleri kastediyorsak, demek ki hala kendilerini Kürtlerin büyük kismina kabul ettirebilmis degiller. Biz de dahil. En basta BDP bakimindan böyle. Batida, Iç Anadolu’da, Ege’de büyük bir Kürt kitlesi var. BDP bu Kürt kitlesinin yüzde kaçinin oyunu aliyor.
‘Kürt Siyasi Hareketi’ dendigi zaman genel olarak BDP kastediliyor. Ben öyle düsünmüyorum. Kürt siyasi hareketinin böyle yansitildigi biçimiyle tekil oldugu kanisinda degilim. BDP-PKK kesiminden ibaret degil Kürt siyaseti. Biz de variz, baskalari da var. Islamci kesimler var.
Öte yandan, En güçlü olan ve medyada en güçlü Kürt siyaseti hareketi olarak gösterilen BDP, Kürtlerin büyük kesiminden oy alamiyor hâlâ. Bunun nedenleri olmali. Bunun basta gelen nedenlerinden biri tutarsizliktir. Bir kere PKK’nin Kürt siyasi hareketi olmak bakimindan fazla sansi yok. PKK kurulusundan beri çok büyük yanlislar yapmis, çok saibeli bir hareket. PKK’ye Kürt siyasi hareketidir demek haksizlik olur. PKK’ye paralel çizgide siyaset yapan çevreler Kürt hareketinin disinda midir? Elbette degildir. Ama tek basina Kürtleri temsil edemez.
BDP ‘irademiz Öcalan’ diyen bir hareket. En büyük yanlis da budur. Öcalan bir tek kisidir. Bir siyasi hareket, ya da Kürt halki bir tek kisiye irademdir diyemez. Ne demokrasiyle bagdasir bu, ne demokratik kültürle bagdasir, ne de dogrudur. Öcalan’in kisiligi, sahneye çikisi, PKK’nin kurulusu… Ben bu konularda geçmisten beri pek çok sey söyledim ve bu görüslerim devam ediyor. Öcalan kendisi de söylüyor bunu: ‘PKK’yi kurduk, üç yil boyunca ekmegimizi silahimizi devlet verdi, korumamizi devlet sagladi’ diyor. Bu çok önemli bir seydir. Bütün Kürtlerin göz önünde tutmalari gereken bir seydir bu.
Ikincisi, PKK’nin politikalari bulundugu yere ve kosullara göre hep degismistir. Suriye’deyken Suriye denetimindeydi Öcalan. Türkiye ye döndü, yeniden Türkiye’nin denetimine girdi. Imrali’yi kim denetliyorsa Öcalan’i da o denetliyor. Dün Genelkurmaydi, bugün MIT’tir. Dolayisiyla Öcalan’i irade olarak göstermek en büyük handikaptir. BDP’nin en büyük hatasi budur. Böyle oldugu için zaten politikalari da tutarsiz. PKK’nin de Öcalan’in da BDP’nin de.
Öcalan ilk ortaya çiktiginda bagimsiz Kürdistan diyordu, onun disindaki bütün seçenekleri reddediyordu, ihanettir diyordu. Öcalan Türkiye’ye getirildikten sonra bu fikrini terketti. Terketme bir tarafa otonomiyi, federasyonu da reddetti. ‘Bunlar ilkelliktir’ dedi. Böyle politika olur mu? Ve hiçbir sey istemeyen bir hale geldi. Son noktada da bu içi bos ‘demokratik özerklik’ talebine sarildi.
Aldiginiz oydan memnun degilsiniz, ne yapacak HAKPAR?
Memnun degiliz sonuçlardan elbette, söyledim bunu. Bizim politikalarimiz Kürt halkindan yana, bizim politikamiz alevi sorununda, demokrasi konusunda da dogru politikalardir. Bizim kitlelerden oy almamiz gerekir dogal kosullarda.
Politikalarinizin dogruluguna inaniyorsunuz her parti gibi, ancak sonuçlar ortada, HAKPAR bu sonuçlari nasil tersine çevirecek, daha güçlü bir örgütlülük daha güçlü bir partiye nasil ulasacak?
Seçmen oylari bloke edilmis durumda, iktidar partisi ve onun karsisindaki en güçlü gibi duran CHP-MHP-BDP arasinda. Ve bence yanlis kanallarda bloke edilmis durumda. Bu konjonktürde bizim fazla oy almamiz zaten mümkün degil. Seçmen oyunu dogru olana degil, güçlü olana verdi. Ama her seye ragmen, HAKPAR’in bir önceki seçimden daha fazla oy almasi iyi bir isarettir. HAKPAR’in oylarinin artmasi sosyolojik olarak da siyasi olarak da önemli bir isarettir. Kararli olursak, ilerde büyüyebiliriz ve biz Türk halki için de Kürt halki için de dogru seçenegiz. Bir kere siddette karsiyiz, siddet hiçbir sorunu çözmedi, çözemez.
Kürt siyasetinin giderek yerel yönetimlerde etkinlik alanini genislettigi görülmekte. Bu gelismeler Kürdistan sorununun çözümünde kolaylastirici bir etkisi olacak midir?
Bu yerel seçimlerde Kürt hareketinin aldigi oylar 2009 ile kiyaslandiginda çok farkli degil oran olarak. BDP’nin aldigi belediyeler bakimindan derseniz yine degisiklik yok. Diyarbakir’da aksine azaldi oylar. Siirt ve Bitlis’i aldilar, ama Diyarbakir’da azaldi oylari. Öyle olunca Kürt sorununun çözümü bakimindan yerel seçimlerin sonuçlari pek bir seyi degistirmiyor. Bence asil aktörlerin politikalarina bakmak gerekir. Birisi hükümettir. Hükümetin Kürt sorununun çözümüne yönelik siyasetinde bir degisim var mi? Bir yenilik var mi? Bence yok. Su anda görünmüyor. Bir projesi var mi, kapsamli bir projesi? O da yok. Peki BDP’nin var mi? Yok. BDP’nin Kürt sorununun çözümüne yönelik projesi demokratik özerkliktir. Bize göre bu Kürt sorununun çözümü konusunda yetersizdir ve içi bostur, geçmisten beri hep söylüyorum: Otonomi bile degil demokratik özerklik diye tarif edilen talep.
Yerel yönetimleri güçlendirerek çözülmez Kürt sorunu. Kürt sorunu bir ulusal sorundur. Bir halkin sorunudur. Dolayisiyla Kürt halkinin temel haklarinin taninmasini gerektiren bir sorundur.
BDP çevresinin demokratik özerklik talebi realize edilebilecek bir sey midir?
BDP çevresi seçimlerden sonra demokratik özerkligimizi ilan edecegiz diyor. Ne yapacaklarini görecegiz. Ama zaten bu özerklik falan degil. Öteden beri diyorlar ki bizim talep ettigimiz demokratik özerklikte herhangi bir toprak talebimiz yok. Ne demek bu? Sinirlara gerek yok, diyorlar. Anadil yine Türkçe olacak, diyorlar. Peki özerklik nedir? Demokratigi nedir? Aslinda ‘Demokratik özerklik’ diye bir kavram siyasi terminolojide yoktur. Otonominin Türkçesidir özerklik. Bu demokratik lafini PKK’li arkadaslar, Öcalan yapistirdi. Zaten böyle seylerde çok dâhidir, hep demokratiktir PKK!
Oysa demokratik özerklik diye bir sey yok, özerklik vardir. Özerklik iki türlüdür: kültürel özerklik, bölgesel özerklik. Diyelim ki belli bir kesim kültürel haklarini kullanir. Buna kültürel özerklik denir. Belli bir kesim de cogrefi bir bölge de olusan özerkligi kullanir, ki buna bölgesel özerklik denir. Mesela Qeebec’te bölgesel özerklik, yani otonomi vardir. Bugünkü Rusya’da da federal bölgeler var, otonom bölgeler var. Ispanya’da da otonom bölgeler var, mesela Bask bölgesi gibi, Katalanya gibi. Bu arkadaslarin dedikleri böylesi bir özerklik degil. Toprak yok diyorlar. Otonomi olacaksa cografyasi olacak. Diyeceksiniz ki Kürtlerin yogun oldugu su su illerde özerklik ilan edecegiz. O zaman sinirlari da olacak. Hem topragi olacak, hem sinirlari olacak; ama Türkiye devletinin sinirlari içinde olacak bu otonomi. Ikincisi, resmi dil Türkçe olacak, diyorlar. Niye? Türk devletinin sinirlari içinde 20-25 milyon insanin kullandigi bir dildir Kürtçe. Kürtlerin yogunlukla yasadigi illeri hesaba katarsaniz yine 10 milyonun üzerinde bir nüfus… Siz burada otonomi talep edeceksiniz, ama resmi dili olmayacak… Niçin?
Bu ‘demokratik özerklik’ denen sey bir yalanci mamadir Kürtler bakimindan.
‘Türkiyelilesmek’ HDP?
HDP olayi bir Öcalan prodüksiyonu. Öcalan geçmisten beri bunu hep yapar. Örgütler kurar sonra dagitir. Mesela Avrupa’da ‘Kürdistan Parlamentosu’ kurdular. Bizi de çagirdilar, ben gitmedim ‘kosullari yoktur’ diye. Siz bir toprak denetlersiniz, orada parlamento kurarsiniz. Kürdistan Parlamentosu Avrupa’da kurulmaz. Nitekim bir süre sonra dagittilar. Sonra bir ‘Ulusal Kongre’ kurdu PKK, yine çagirdilar yine gitmedik. Ulusal Kongre kurulacaksa sadece PKK ile, onun hegemonyasinda kurulamaz; bütün parçalardan örgütler bir araya gelir, bu ulusal kongre olur. Nitekim o ulusal kongre de bir Öcalan kongresiydi., PKK kongresiydi o da; yürümedi. Su anda ismi var cismi yok.
Peki bu HDP olayi neydi? Zaten BDP var ve Türkiye’nin bütün illerinde seçimlere giriyordu. Türkiye sol örgütleriyle kurulan su partiye, HDP’ye neden ihtiyaç duyuldu? Türk solu neden buna ihtiyaç duydu? Yani Türk solu resit degil mi? Kendi ayaklari üzerinde yürüyemiyor mu? Yürüyemiyorsa Kürt oylarinin sayesinde mi sol olacak? Veya BDP Türk solunun sayesinde mi büyüyecek batida? Olmadigini gördük.
Türkiyelilesmek kavramina karsi çiktiginizi söyleyebilir miyiz bu durumda?
Onu demiyorum ben, o ayri bir tartisma konusudur.
Somut olarak her partinin kendi adi, programi var. Biz de HAK-PAR olarak sadece Kürtler arasinda örgütlenmiyoruz, Bati’da da örgütleniyoruz, Türklerden de oy istiyoruz. Bu ülkede yasayan herkesten oy istiyoruz. Bu Türkiyelilesmek midir, degil midir, ayri bir konu ve ayrica tartisilmali. Buna bazilari kadar önem vermiyorum ben. Önemli olan programimizdir bizim. Simdi biz HAK-PAR olarak sadece Kürt partisi miyiz? Hayir degiliz. Saflarimizda Türkler de var. Hem Kürt halkinin özgür olmasini, hem de demokratik bir Türkiye istiyoruz. Hem Alevi sorununun çözümünü istiyoruz, hem gerçek bir laiklik istiyoruz. Türkiye’de yasayan herkes için, Hristiyaniyla, Müslümaniyla, Sunnisiyle, Alevisiyle. Öyle olunca dar bir kabukta kalmak akil kâri degil. Bazilari sanki bir bölgeye sikisip kalmayi düsünüyorlar, bunu tercih ediyorlar; hayir biz HAK-PAR olarak öyle düsünmüyoruz. Programimiz da öyle degil zaten. HDP ne yapar ayri bir konu, Ama BDP sosyalist bir parti degil. HAK-PAR da sosyalist bir parti degil. Elbet Kürtlerin içinde sosyalistler olabilir ve var.
Sonuç olarak HDP projesini iyi niyetli bulmuyorum.
KCK-AKP hükümeti arasinda baslatilan müzakere süreci nereye gidiyor?
KCK illegal bir yapidir. KCK diye legal bir örgüt yok degil mi? Türk hükümeti ve KCK arasinda müzakere olamaz mi? Olabilir. Hükümet ve PKK arasinda da olabilir ve dikkat edildiginde bu müzakerelerin oldugunu görürsünüz. Mesela Oslo’daki neydi? PKK ile Türk istihbarati arasinda bir görüsme yapildi orada. Açik resmi bir görüsme degildi. Keske gizli istihbaratla kapali kapilar arkasinda olmasaydi da dogrudan dogruya hükümetle açik sekilde olsa. KCK olayi da öyle. Kapilar arkasinda ne görüsülüyor, neler konusuluyor? Bu yöntemi Dogru bulmuyoruz.
Su olabilir: silahlarin birakilmasi için hükümet PKK ile görüsebilir. KCK ile de görüsebilir ve bu tür görüsmeler herkesin gözü önünde olmayabilir. Bir takim kapilar arkasinda olabilir bu görüsmeler; silahlari birakin derler, onlar da bir takim sartlar ileri sürerler. Ve bir uzlasma olabilir, bu kamuoyuna açiklanabilir. Bu mümkün. Ama Kürt sorunu çözülecekse KCK ile PKK ile kapali kapilar arkasinda görüsmekle çözülmez. Kürt sorununun çözümü için yapilacak görüsmeler açik olmali. Hem Türkiye kamuoyuna hem de dünyaya açik olmali. bunun muhatabi ise ne PKK olur tek basina, ne KCK olur, ne de tek basina Öcalan olur. Eger muhatap alinacaksa BDP, HAKPAR gibi legal örgütler var. Bu bir. Ikincisi, Türk hükümeti bu sorunu çözmek istiyorsa Kürt halkinin temel haklarini tanisin. Bu haklar taninirsa sorun çözülür.
BDP çözüm sürecinde yasal statü olmamasindan sikayetci; bu noktada Kürt tarafi resmi olarak muhatap alinacak mi yakin zamanda?
Bu BDP’nin ve PKK’nin sorunudur. Görüsmeler eger PKK ve Öcalan’la yapiliyorsa, BDP de sirf mektup getirip götürüyorsa, bu pek de hos bir durum degil. BDP, HAKPAR gibi legal partiler var, asil taraf bunlardir. Hükümet bizimle görüsebilir. Üçüncü bir taraf olabilir bu görüsmede. Uluslararasi planda güvenilir bir taraf, mesela BM temsilcisi olabilir bu görüsmelerde. Biz Kürt halki olarak neler talep ediyoruz, Türk hükümeti nasil bakiyor bizim taleplerimize? Kamuoyu bunudan haberdar olur. Böyle olmasi gerekiyor, ancak böyle degil. Abdullah Öcalan’la görüsülüyor. Öcalan özgür degil, tutuklu. Imrali kosullarinda özgür iradesi olmayan biriyle müzakere yapiliyor; böyle olur mu? Kürt halkinin taleplerini biz daha özgür biçimde savunabiliriz. Nitekim öyle yapiyoruz; biz esitlik temelinde federasyon diyoruz.
Federasyon derken neyi kastediyorsunuz, cografik bir federasyon mudur öneriniz, ayri bayrak, sinirlari belli bir bölge mi istiyorsunuz?
Biz Kürt halki için Türk halkiyla esitlik temelinde bir çözüm istiyoruz. Birlikte yasayabiliriz. Yani ille ayri bagimsiz bir Kürt devleti demiyoruz. Türk halkiyla birlikte yasayabiliriz. Bu gerçekçi bir taleptir, biçimi de federasyondur. Dolayisiyla Kürt sorununun bu biçimde çözümü mümkün ve kolaydir.
Nedir federasyon? Biz icat etmedik bunu, dünyanin birçok yerinde var. Isviçre’de var, Belçika’da, Rusya’da, Çin’de var. ABD de federal bir ülke. Elbette Kürt sorununun cografi bir boyutu var. Havada bir sorun degil Kürt sorunu. Kürtlerin bir ülkesi, tarihi, dili var. Almis olduklari bütün yaralara ragmen su anda da tüm bunlar var. Güney Kürdistan’da federal bir çözüm oldu. Eger Arap kesimi, yani Irak hükümeti akilli davranirsa bu federasyon yasar. Akilli davranmazlarsa Kürtler ayrilir kendi devletlerini kurarlar. Simdi biz Türkiye’de birlikte yasamaktan yanayiz. Bunu basarabiliriz, bu her iki tarafin da sagduyulu davranmasina bagli. Bir taraf diger tarafin esitligini kabul etmezse, baski yaparsa tabi ki olmaz. Federal çözüm esitlik temelinde bir çözümdür. Kürtlerin çogunlukta oldugu cografya, yani Kürdistan federal bir bölge haline gelir. Yerel yönetimini seçimle belirler; yerel parlamento, yerel hükümet olur. Diyelim ki Diyarbakir bu yerel hükümetin merkezi olur, Erbil gibi. Bayragi olur, sinirlari olur. Resmi dili Kürtçe olur. Türkiye’de hem Türkçe hem Kürtçe resmi dil olur. Baska gruplar yok mu? Araplar, Lazlar, Ermeniler, Süryaniler, Gürcüler, Bosnaklar var ve bunlar da yogun olduklari yerlerde kendi kültürel haklarini kullanmak isterlerse kullanirlar.
Federasyonu sadece Kürtler için degil, tüm Türkiye halklari için mi talep ediyorsunuz?
Ben farkli düsünüyorum, bir Türk-Kürt federasyonu düsünüyorum. Türkiye’nin gerçegi budur. Yoksa 10 tane federal devlet olusmaz. Nüfus yogunlugu bakimindan bu ülkede iki temel halk var, Türkler ve Kürtler. Kürtler ülkenin üçte biridir. Diger halklar için bu orani veremezsiniz. Antakya yöresinde Araplar var, Mardin’de, Siirt’ te de varlar. Küçümsemek anlaminda degil elbet; bunlar da bulunduklari yerde yerel yönetimlerini olusturabilmeli, en azindan kültürel haklarini kullanabilmeliler. Zazaca konusan halk var Kürdistan’da, bu anlamda kendi dillerini özgürce kullanabilmeli. Kürtçenin farkli bir lehçesidir, ancak serbestçe kullanilabilmeli; okullari olmali.
Türkiye’de ikili bir federasyona ihtiyaç var, Irak’ta oldugu gibi. Orada da farkli halklar, Türkmenler, Asuriler var Kürtlerin yani sira. Ama Federal bölge Kürdistan bölgesidir, çünkü nüfusu en yogun olan Kürtlerdir. Türkiye bakimindan da diliyle kültürüyle yogun bir Kürdistan bölgesi var. Ayni seyi baska gruplar için söyleyemezsiniz.
Türkiye’de Kürt sorununun çözümüne sicak bakmayan kesimler sunu söylüyor: Türkiye’yi Kürtlerin yasadigi bölgeden iyi tamam bölelim; diger azinliklar isterse onlari da mi bölecegiz?
Mesele su: Türkiye’nin bir mozaik oldugunu söylerler. Yalniz Türkiye degil dünyanin her yerinde bu benzetme yapilir. Bu gayet dogaldir, normaldir, dogrudur. Türkiye’de var olan tek etnik grup Kürtlerdir demiyorum. Ama mozaik dedigimiz seyin söyle bir özelligi var: Kürtler genis bir cografyalari olan, genis nüfusa sahip bir halktir. Digerlerinin hiçbiri böyle degil, Türkler disinda. Türkler-Kürtler… Kurtulus savasi sirasinda da böyle düsünüldü. Yeni kurulacak devletin sinirlari Türklerle Kürtleri kapsayacaktir dendi. Neden? Çünkü daha o zamanda 1920lerde de Osmanli devleti Arabistan’i ve Balkanlari kaybettikten sonra kalan nüfus içerisinde Türkler ve Kürtler öne çikiyordu, baslica iki unsur olarak. Bugün de ayni sey ortadadir. Lazlar, Çerkezler, Araplar da var denilir. Evet dogrudur, varlar. ‘O halde salt Kürtlere federasyon verilemez’ demek, suyu yokusa sürmek demektir. Laz, Çerkez ve Araplarin varligini Kürt meselesinin önüne dikmek demektir. Gerçekçi olmak lazim, Türkiye’nin en büyük sorunu Kürt sorunudur. Kürt sorunu esitlik temelinde federal bir yapiyla çözülür, Lazlar, Araplar, Çerkezler de kültürel haklarini elde ederler. Yogun olduklari yerlerde kendi kendilerini yönetebilirler. Ama bu federasyon olmaz. Küçük otonom bölgeler olabilir belki. Rusya da 20 federal bölge var, 20’den fazla otonom bölge var ve eyaletler var. Federal bölgelerin yani sira otonom bölgeler olabilir.
Bir sürü saibenin yasandigi yerel bir seçim süreci geçirdik. YSK resmi bir açiklama yapmadan, yerel seçim sonuçlari degerlendirilmeden gündemden düstü. Cumhurbaskanligi seçimleri konusu çok hizla gündemin en basina yerlesti. Cumhurbaskanligi seçimleriyle ilgili senaryonuz nedir?
Kavgaya taraf degiliz, öte yandan taraf oldugumuz bir yer var, demokrasinin tarafiyiz. Türkiye’nin demokratik bir ülke olmasini istiyoruz. Hem hukukun üstünlügü geçerli olmali, hem de devlet içerisinde gizli yapilanmalar olmamali. Devlet seffaf olmali. O bakimdan biz AK Parti ile cemaat arasindaki kavgada taraf degiliz, Türkiye’nin demokratiklesmesini istiyoruz. Türkiye sorunlarini çözebilirse demokratiklesebilir. En basta Kürt ve Alevi sorunlarini çözmeli, yeni bir anayasa yapmali ve Avrupa standartlarinda bir demokrasi insa edilmeli. Avrupa Birligi ile bütünlesmeli, bunu söylüyoruz. Türkiye bunlari basarabilirse seffaflasir, demokratiklesir. Seffaf ve demokratik bir ülkede gizli yapilar olmaz. Böyle bir ülkede yolsuzluklar da zordur, yapanlar ortaya çikar ve hesap sorulur..
Cumhurbaskanligina parti olarak aday göstermemiz mümkün degil. Nasil hareket ederiz, bu ortaya çikacak adaylara bagli, adaylarin niteligine bagli bir durum.
Basbakan Erdogan’in Cumhurbaskani olmak konusunda istegini biliyoruz. Kürtler bu sürecin talepleri dogrultusunda sonuçlanmasi için Erdogan’a oy verir mi?
Cumhurbaskani olmayi isteyecek herkesin Kürtlerin oylarina ihtiyaci var. Dolayisiyla kefeye Kürtlerin kendi agirliklarini koymalari Cumhurbaskani seçiminde önemlidir. Kürtlerin oylari bir bütün degil, AK Parti’ye oy veren, yer yer CHP’ye, hatta MHP’ye oy veren bir Kürt kitlesi var. BDP ve bizim gibi partilerin disinda baska kesimler de var. Öyle olunca Cumhurbaskanligi seçimlerinde Kürtlerin bir kismi AK Partinin gösterecegi adaya oy verecektir. Eger adaylar Kürt sorunu konusunda net olurlarsa, Kürtlere güven verirlerse, en azindan bu adaylardan birinin Kürt sorunu konusunda daha açik, statükocu olmayan, daha olumlu politikalar yürütecegi izlenimi edinirlerse belki oraya daha fazla yönelim olur Kürt oylarinda. Bu da o adayin seçilmesini saglayabilir.
Güney Kürdistan örnegini verdiniz az önce. O yapinin Türkiye Kürdistan’i için de örnek teskil etmesi hususunda bir umut olabilir mi?
Türkiye’de Kürt sorununu gerçekten çözmeye hazir bir parti ya da lider var mi? Bunu konusmak lazim. Su anda görünmüyor. AK Parti’nin sansi muhalefetin bu konuda çok daha geride olmasidir. CHP sözde sosyal demokrat, ama Kürt sorunu konusunda hiçbir projesi yok. MHP’nin zaten yok. AK Parti’nin sansi bir bakima muhalefetin çapsizligi, ufuksuzlugu. CHP sosyal demokrat bir parti olsaydi, degisimci bir parti olsaydi, Kürt sorununun çözümü, Alevi sorununun çözümü, demokratiklesme için üstüne düsüni yapabilseydi, dengeler çok degisirdi. AK Parti bu yönüyle sansli; muhalefet hiçbir umut vermiyor. Çikaracaklari aday kim olacak? Elbet, salt adaya bagli bir durum degil, siyasi partilerin temel politikalari önemli. Falan kisi kazanirsa bu baris süreci devam eder, kesintiye ugramaz demek abartili olur. Bu hiçbir kisiye bagli degil; hatta hiçbir partiye bagli degil. Degisim Türkiye’yi zorluyor, bu degisim rüzgarinin önüne dikilecek olan partiler liderler sonunda sahneyi terkeder.
(BasHaber)
Dengê Kurdistan