Burkay, PKK tartismasi ve tepkiler…
Siddete basvurmayan, siddeti kiskirtmayan her fikrin rahat tartisilabildigi bir ortama ihtiyaç var.
Kemal Burkay’in adinin öne çiktigi ve uzun süredir Kürtlerin genis bir kesimi içinde devam eden tartismanin kapagini dünkü yazimda birazcik açmaya çalistim. Amacim birilerini mahkûm etmek, aklamak veya desteklemek degildi.
30 yildan uzun bir süreden beri, bu tartismayla ‘iç içe’yim… Kürtlerin kimlik haklarini basindan beri kararlilikla savunuyorum, savunmayi da sürdürecegim. Bir diger ifadeyle söylemek gerekirse, ‘durus’umu degistirmeyi amaçliyor degilim.
KCK tutuklamalarinin arka planindaki mantigi birçok defa elestirdim, elestirel yaklasimimda hâlâ israrliyim.
Kürt sorununda siddeti, bir siyasi mücadele biçimi olarak hiçbir zaman onaylamadim. Öcalan’in da sorunun çözümü ve siddetten arindirilmasi konusunda bir ‘agirlik’ olarak degerlendirilmesinden yanayim. Siddete ve silaha dayali formüllerin Kürt sorununun özgürlükçü bir düzlem içinde ele alinmasini zorlastirdigini, devlet içindeki sahinleri heveslendirdigini biliyoruz.
Kürt sorununda çözümün iki tarafi var: Bir taraf devlet, öteki taraf Kürtler. ‘Kürtler’e PKK da dahildir, BDP, Kemal Burkay, Muhsin Kizilkaya, Orhan Miroglu ve AK Parti milletvekili Galip Ensarioglu da… Kürtlerin temel kimlik talepleri ortaktir. Ayrilik noktalari ise mücadelenin yöntemine iliskindir.
Kimisi sorunun çözümünü AK Parti iktidarinda görüyor ve bu nedenle AK Parti’ye oy veriyor, kimisi BDP’yi destekliyor, kimisi kendisini Burkay gibi düsünenlere yakin hissediyor, kimisi sorunu siddet üzerinden çözecegini iddia eden PKK’ya egilim gösteriyor. Bütün farkli yaklasimlarin somut toplumsal temelleri var. Her biri farkli birer gerçekligi yansitiyor.
Barisçi ortam ihtiyaci
Siddete basvurmayan, siddeti kiskirtmayan her fikrin rahat tartisilabildigi bir ortama ihtiyaç var. O nedenle, devletin tartismalari baski ile engellemesine, Kürt siyasetçilerin düsünceleri nedeniyle tutuklanmasina karsi çikmaya devam etmek zorundayiz.
Son dönemde, ‘Kürt meselesinde silah miadini doldurdu’ düsüncesi, BDP içinde korkak bir tonda da olsa seslendiriliyor.
Su sorular üzerinden tartismayi sürdürecegiz: Kürtler arasinda çok sayida devrimcinin, solcunun öldürülmesine neden olan ayriliklar yasanmadi mi? PKK, bu açidan ciddi olarak karsi çikilmasi gereken, elestirilmesi gereken isler yapmadi mi?
Ne olursa olsun, Kürtlerin ezici çogunlugunun temel istegi, sorunun silahlarin konusmadigi bir ortamda masaya yatirilmasi ve her iki tarafin da siddet dilini terk ettigi yeni bir iklimin dogmasi yönünde.
Çözümün öncelikle devletin demokrasiye, insan haklarina, özgürlüklere, kimlik taleplerine duyarli bir tutum benimsemesinden geçtigini belirtmeyi de, PKK’nin en kritik dönemlerde basvurdugu (ve sivilleri de hedef alan) katliamlari masaya yatirmayi da sürdürecegiz.
Hükümeti, ‘çözüm karsiti’ anlayislarin etkisine kapildigi ve milliyetçilige teslim oldugu noktalarda, PKK’yi ise siddete basvurdugu, siddet dilini öne çikardigi noktalarda elestirmeyi sürdürecegiz. Siddetin tek tarafli bir mesele olmadigi, siddetin siddeti tetikledigi açik.
Devletin geleneksel çizgilerinin, inkârci ve imhaci anlayislarin asilmasinin kolay olmadigi açik. Öte yanda ise yillardir sorunu ‘siddetle götürmeye’ alismis ve bu sekilde kurumsallasmis bir ‘Kürt hareketi’ görüyoruz…
‘Hiyerarsik egemenlik’ olusturarak farkli görüsleri susturmayi ve ‘teksesli ortam yaratmayi’ hedefleyen yaklasimlari, devletten geldiginde de, Kürt hareketinden geldiginde de kabul etmeyecegiz.
Tartisacagiz. Birbirimizi anlamak için… Siddetin dinmesi için… Kendi kendimizi sorgulamaktan ve elestirmekten kaçinmayarak, degisimden korkmayarak tartismayi sürdürecegiz…
Sorunun çözümü için, demokrasinin yerlesmesi için…
01 Subat 2012, Radikal
Oral Çalislar