Makale

Çalkantinin nedeni?

Ülke su anda yeni gelismelerle çalkalaniyor, yasa disi dinlemeler ve sanal aleme servis edilen kasetlerle…

Ülkenin çalkalanmadigi dönem var mi diyeceksiniz. Evet, bu ülke bir türlü durulmuyor. Yeterince demokratik ve seffaf olmadikça da durulmayacak. Bu ise kolay degil. Bati ve Kuzey Avrupa’nin bugünkü demokrasi standartlarina ulasmasi yüzyillar aldi. Avrupa’nin, Ingiltere’de Magna Carta’dan baslayan demokratiklesme serüveni, Fransiz Devrimi’nden geçerek, iki dünya savasini ve fasizm dönemini ardinda birakarak bugünlere ulasti. Ortadogu’nun adam olmasi kolay mi?

Demokrasi insan hak ve özgürlüklerini elde etmeye yönelik büyük halk hareketleri ve deneyimler gerektiriyor. Iktidari ve gücü ellerinde tutanlar ise buna direniyor, kendi avantajlarini, imtiyazli konumlarini, yani statükoyu korumaya çalisiyorlar. Muhalefette olanlar iktidara gelince çogu kez gücün büyüsüne kapiliyor, degisime ugruyor, karsitlarina dönüsüyorlar. Bunu engelleyecek bir demokrasi gelenegi, kurumlasma ve seffaflasma ise zaman istiyor. Bunun için ayni zamanda kul olmaktan kurtulmus, kisilik kazanmis, uyanik bir yurttas kitlesi gerekiyor. Yillar önce yazdigim bir rubaide söyle diyordum:

Dostum, has gül her zaman açmaz, günü-demi dolmali
Derde göre derman, yaranin merhemi olmali
Sen güzel bir dünya istedin, özgür ve barissever
Ama o yeni insan nerde? Denize uygun gemi olmali

Söz konusu dinlemelere gelince… Hükümet bundan, ardinda Cemaat’in oldugunu söyledigi ‘paralel devlet’i sorumlu tutuyor.

Bu ülkede öteden beri polisin sistem karsiti ya da sakincali gördügü kisileri dinlemesi gelenektir. Bunda sasacak bir sey yok. Bu ülkenin solculari, Kürtleri, azinliklari, hatta aydinlari buna alisiktirlar. Yani bu muamele onlar için bir bakima dogaldir.

Dogal olmayan, bu dinlemenin bizzat sistemin sahiplerine, yönetenlere, iri-kiyimlara yönelmesidir. Iste o zaman hir çikar.

Balyoz ve Ergenekon davalari sirasinda bu tür dinlemeler sorun oldu. Çünkü ilk kez koca koca generaller izlenmis, dinlenmis ve bu yoldan elde edilen bilgiler onlara karsi, ‘darbe düzenleme’ suçlamasina kanit olarak kullanilmisti. Generaller de, yakinlari ve vekilleri de buna karsi seslerini yükselttiler, polisi ve yargiyi yasadisi delil üretmekle suçladilar.

Simdi bu dinlemeler yoluyla elde edilen benzer kanitlar, yolsuzluk ve rüsvetle suçlanan bugünkü hükümetin mensuplarina, onlarin yakinlarina ve hükümete yakin is adamlari ile medya mensuplarina karsi kullanilmaktadir. Bu nedenle de hükümet öfkeyle oturup kalkmakta ve Gülen Cemaati’ni kendisine komplo kurmakla, darbe girisimiyle suçlamaktadir.

Kuskusuz biz isin gerçek yüzünü, ortada bir kumpas olup olmadigini bilemeyiz. Ama geçmiste bu ülkede çok sayida darbe ve darbe girisimi oldugunu, bu ülkenin generallerinin iktidara el koyup hükümetler devirdigini, basbakanlari bile kodese tiktiklarini, hatta astiklarini biliriz. Bize karsi yapilan ve hukukla ilgisi olmayan nice uygulamayi da…

Biz bu ülkenin solculari, Kürt yurtseverleri, aydinlari geçmisten bugüne nice yasa disi baskiya, zulme, iskenceye, faili meçhule hedef ve tanik olmusuzdur. Bunun için sistemin hosuna gitmeyen düsünceler tasimak yeterliydi. Barisçi bir siyaset izlemek, siddete bulasmamak sistemin sahipleri için fark etmezdi. Polis izler, suçlar; savcilar ve yargiçlar icabina bakar ve siz kendinizi zindanda, ya da saldirinin hedefinde bulurdunuz.

Bize yapilanlar o dönemin devlet ve hükümet anlayisina göre son derece dogaldi. 12 Mart ve 12 Eylül’ün iskenceleri de… 4000 Kürt köyünün yakilip yikilmasi, binlerce faili meçhul cinayet, on binlerce siyasi sürgün de… Dogal olmayan, ‘Fikri iktidarda, kendisi ise hapiste olan’ Türkes gibilerin, yani ‘devlet için savasanlarin’ durumuydu…

Bu ülkede baklava çalan çocuklarin 3-5 yil ceza giydikleri görülmüstür ve bu dogaldir. Dogal olmayan polisin, savcinin ve yargicin ülkeyi yöneten politikacilari ve onlarin yakinlarini, koca koca is adamlarini izleyip suçlamasidir; su anda oldugu gibi…

Elbet bizim, su andaki amansiz kavgada, taraflarin ileri teknik araçlar ve yöntemlerle elde edip servise soktuklari, karsi tarafi suçlamaya yönelik kanit ve belgelerin ne derece dogru ya da düzmece oldugunu bilmemiz mümkün degil. Bunu ancak adil bir yargilama süreci ortaya koyabilir.

Adil yargilama sürecine gelince… Bunun da garantisi yoktur. ‘Hukukun üstünlügü’ bu ülkede geçmisten bu yana bir laf-i güzaftir. Hukuk hep güçlülerin elindeki keser gibi islemis, zayiflara, ezilenlere karsi kurulu sisteme hizmet etmistir. Bunu biz solcular ve Kürt yurtseverleri onlarca aci deneyimle biliriz.

Ama bazen de güçlüler, gücü bölüsmekte anlasamaz, çekisir ve bu çekisme çok sert biçimler kazanir. Iste o zaman polis ve yargi da ne yapacagini sasirir, bölünür ve bu kapismada taraf olur. Böyle durumlarda, hakli ile haksiz konusunda vatandasin da kafasi karisir. Su günlerde oldugu gibi…

Böyle durumlarda dürüst ve sorumlu yurttaslara düsen nedir? Böylesi bir çatismada taraf olmak mi, yoksa onu seyretmekle yetinmek mi? Ikisi de degil.

Dürüst ve sorumlu insanlara düsen gerçegin ne oldugunu bilmeden körü körüne taraf tutmamak, ama gerçegi arastirmak ve adaletin yerini bulmasi için çaba göstermektir.

Öte yandan kendi payima benim ve partimin tarafi bellidir. Biz demokrasi ve degisimin tarafiyiz. Çünkü sorunlarin çözümü de, temiz toplum da bununla mümkün.

Bir ülkede düsünce ve örgütlenme özgürlügü yoksa, orada illegalite, bir baska deyisle gizlilik devreye girer. Bir ülkede baski ve zulüm varsa orada karsi siddet ve direnis devreye girer.

Bir ülkede demokratik mekanizmalar ve kurumlar yeterince olusmamissa, seffaflik yoksa, orada haksiz ve keyfi uygulamalar, yolsuzluk ve rüsvet yasanir.

Dolayisiyla gizliligi, kumpaslari, siddeti ve darbeleri önlemenin yolu özgür ve demokratik bir toplum yaratmaktir. Keyfi uygulamalari, yolsuzlugu ve rüsveti önlemenin yolu da böylesine ileri bir demokrasi ve seffafliktir. Özgürlügün, barisin ve temiz toplumun kosulu budur. Hukukun üstünlügü de böyle bir toplumda mümkündür.

Iste biz, iktidarda sunun ya da bunun olmasina bakmaksizin bunu istiyor, bunun için çaba gösteriyoruz. Tercihimiz özgürlük, demokrasi ve baristan yanadir.

Kendisine kumpas kuruldugundan, darbe girisiminden, ‘paralel devlet’ten dert yanan hükümetin yapmasi gereken ise yargiyi denetimine almak, MIT’i yargi denetiminden kaçirmak ve benzeri, Parlamento’dan alel-acele geçirilen yasalarla patlayan delikleri yamamak degildir. Bu kendisi açisindan günü kurtarma çabasidir ve sorunu temelinden çözmez. Öte yandan iktidar gücü hiç kimse ve hiçbir parti için ebedi degildir. Bugün isine gelen bu tür uygulamalar, yarin iktidari yitirdigi zaman kendisine dönebilir.

Özgür, demokratik, adil olmayan bir sistem herkes için risktir; o yalniz zayiflari degil, günü gelir güçlüleri, sistemin sahiplerini de vurur. Bunun örnekleri çoktur.

28 Subat 2014

Kemal Burkay

Back to top button