Makale

Cennet vatanimiz ve uygarlik

Ne kadar da sik kullaniriz “cennet vatanimiz” deyimini… Ama ülkemizde insan eliyle yapilmis çok az sey güzeldir, o nedenle üzerine yerlestigimiz cennet giderek yok olur.

Gazeteleri okurken üç haber üst üste düstü ve bu yazinin konusunu olusturdu. Ilki Istanbul’daki 3,5 milyon konutun yüzde 50’sinin kaçak oldugu ve Türkiye genelinde konut stokunun yüzde 40-45’inin yenilenmesi gerektigiydi. Ülkemizin yüzölçümünün yüzde 42’sinin deprem kusaginda olmasi ve yapilarin bu gerçege uygun olmasi gerekirken çadir kurar gibi hiçbir uygar ölçüye, sehircilik kaygisina ve imar kuralina riayet etmeden yapilip bunca servet topraga gömülmüs. Simdi “kentsel dönüsüm” adi altinda yikilacak. Uygarlasacagiz!

Ortak mal varligimizi bu kadar hoyratça, servetimizi bu kadar pervasizca tüketmemizin çokça andigimiz “vatan sevgisi” ile ne kadar ilintisi var, varin siz düsünün! Kentli olmanin ve ortak kurallara uymanin geregi bir tarafa, yasadigimiz yeri güzellestirmek, toplu hayat kalitemizi artirmak ve elimizdeki kaynaklari akillica kullanmayi pek umursamamisiz. Simdi büyük kentlerimizden baslamak üzere binalarimizin yarisini yikmak zorundayiz. Diyelim bu can güvenligimizi saglamak kadar uygar kentler yaratmak için gerekli. Iyi de bu ölçüleri neden gözetmedik? Bunca yikim ve servet kaybi mi gerekiyordu?

Bari geride kalanlari koruyalim

Ikinci haber, Kuruyan Göller Için Uluslararasi Bulusma Toplantisi’nin Türkiye’de yapilmasiydi. Dünyanin bir zamanlar baliklara ev sahipligi yapan çevresinde kuslara, bitkilere ve insanlara hayat veren sayisiz gölün kuruduguna dikkat çekilen toplantida çareler görüsülmüs. Bari geride kalanlari koruyalim, daralan ve kuruyan cennetten ne kurtarabilirsek kurtaralim düsüncesiyle ortak akil ve izana yönelik tartismalar yapilmis.

Tespitlere göre Akdeniz havzasinda 1900’lerde var olan sulak alanlarin %50’si kaybedilmis. Bu ne demek? Ne varligimizi destekleyen dogayi korumayi becerebilmisiz ne de emanet aldigimiz cenneti. Yani hem fiziksel varligimizi korumak hem de uygar bir toplumun neler yapmasi konusundaki ev ödevimizi ihmal etmisiz. Bu olumsuz tabloyu bizim açimizdan daha da koyulastiran, tarimsal sulama amaçli sondaj kuyularinin yer alti sularini tüketmesi, baraj ve bentlerin akarsularin göllere tasidigi yüzeysel suyu azaltmasi nedeniyle basta göller olmak üzere tüm Akdeniz’de sulak alanlarin kurumasi olgusunun Avrupa’da en çok Türkiye’de yasandigi gerçegi. Göllerimizi yasatmazsak, göllere bagli canli hayat da yok olacak! Bunu önlemenin tek yolu, insan ihtiyaciyla dogal dengeleri uyumlu kilacak uygar politikalarda uzlasmak ve “su hakki” merkezli bir anlayis gelistirmek.

Makulde uzlasmak ve dogala uyum

Üçüncü haber iste bu dogrultuda atilmis sevindirici bir gelismeye iliskin. Çevre ve Sehircilik Bakanligi bir süredir ODTÜ orman alanindan geçirilecek iki otoyol için yasanan gerginligi bitirecek bir karar almis. ODTÜ yerleskesindeki orman insan yapimidir ve dogallikla korunmasi gereken bir dogal/ulusal varliktir. Hükümet ile ODTÜ’lüler arasindaki çekisme uygarca bitirildi. Nasil mi? Yolun biri 4,000 hektar (40,000 dekar) olan orman alaninin kenarindan ve sadece %1’i oraninda bir bölümü etkileyerek geçecek. Var olan agaçlar baska yerlere dikilecek.

Ama asil uygar olan ve demokratik uzlasmaya oldugu kadar çevre korumaya örnek olan karar, ODTÜ yönetiminin teklifinin kabul edilip ikinci yolun tünel haline getirilmesi. Alkislar… Artik isteyen ormana, isteyen okuluna, isteyen de yoluna gidebilecek. Kentlesme, kentlilik (hemsehrilik) ve uygarlik bu demek: Makulde uzlasmak ve dogayla uyum. Devami dilegiyle…

——————————————————–

Bugün-22 Eylül

Dogu ERGIl

Back to top button