Makale

CHP mi yeni bir parti mi?

Yirmi yildan beri CHP’de halka inanç, ülke gerçekleri ve seçim kazanma hedefi yoktu!

Erol Tuncer’den ‘CHP’nin Yeniden Açilis Öyküsü’ kitabini alinca, partinin gelecegine ait düsüncelerin masamin üzerine bosaldigini hissettim! (*)

1981’de bütün partilerle birlikte CHP de askeri idarece kapatilmisti. 1983’te siyasal hayat açilinca CHP’nin dogal mirasçisi Erdal Inönü’nün seçime girmesine izin verilmedi; izin verilen Inönü’nün özel kalem müdürü Necdet Calp’in basinda oldugu Halkçi Parti muhalefette kaldi. Sonra SODEP, SHP çabalari sürdü, 1991 seçiminde Demirel-Inönü koalisyonu kuruldu.

Kitap, koalisyonun partilerin yeniden açilmasina izin veren kanunun çikarilmasini ve 1992’de CHP’nin bir heyecan firtinasiyla yeniden kurulusunu anlatiyor.

1992’de CHP yeniden kurulmali miydi? Bu soruyu cevaplamadan önce, ‘CHP, 1950 seçimlerinden sonra siyasal hayata Inönü liderliginde mi devam etmeliydi?’ sorusunun cevaplanmasi daha dogru olmaz miydi?

CHP kurulusundan 1981’de darbe karariyla kapatilisina kadar dört dönem geçirmisti: Atatürk’ün genel baskanligi dönemi, Inönü’nün genel baskanligi dönemi, çok partili demokratik seçimlerden sonraki Inönü liderligi dönemi ve Ecevit dönemi.

Bu dört dönemde, farkli siyasal kuruluslar, öncekinin devami sanilarak gerçekte partide iç içe yasamisti. Örnegin 1950 sonrasinda, demokrasinin genislemesi için çabalayanlarla tek parti özlemini ve geregini duyan merkeziyetçi ve devletçi kadrolar ayni kurullarin koltuklarini paylasmis, çok farkli devlet özlemini duyarak çalismislardi. Bu farklilik sonucu, birbirine temelden karsi kadrolarla program ve örgütüne bagli bir ‘parti’ kurulamamisti.

1992’de ‘kapatilanin yerine’, içindeki çok farkli görüs ayriliklarini uzlastirarak veya kaldirarak degil korunarak ‘yeni CHP’ açilmak istendi.

Yeni partinin baskanligina seçilen Deniz Baykal, son yirmi yilinda ayni politikalari tartisma yerine kabul ettirmeye çalismis bir liderdi. Partinin basina gelir gelmez, fütursuz, Ecevit’in mahcup ve istemiyormus gibi görünerek kurmaya basladigi ‘tek adam yönetimi’ni kurumsallastirdi.

CHP 1995 seçimlerinden itibaren demokratik bir parti olmaktan çikip bir kisinin dar kafasinin emrine hizla girdi!

1999’a gelindiginde parti, sadece hayalleriyle yasayan lider ve illerde genel baskana ters olmamak kosuluyla üyeleri yok sayan örgüt vardi.

Bu düzende halk olmadigi gibi, ülke meselelerinin gerçegi ve seçim kazanma hedefi yoktu! 1999 seçim kaybindan sonra partide çikan isyani, tek adamcilar kisa sürede geri döndürdü.

1991 sonrasinda sorumluluk almis partilerin Meclis disina çikarilmasi karariyla gidilen 2002 seçiminde halk, bir yil önce kurulmus yenilikçi AK Parti’yi iktidara getirirken önceki seçimde Meclis disinda biraktigi CHP’yi de muhalefet partisi olarak parlamentoya geri aldi.

CHP için akil disi politika dönemi yeniden basladi; iktidarin bütün önerilerine incelemeden yanlis, bilime ve daha da kötüsü demokrasiye ters söylemlerle karsi çikildi, 1946’dan baslayarak 65’e kadar sürdürülen demokratik ve toplumsal politikalarin yerini merkeziyetçi ve devletçi politikalar aldi; 1983 sonrasinda baslatilmaya çalisilan yeni arayislarin hepsi terk edildi. Dokuz yil içinde parti liderinin hiçbir görüsü ve politikasi toplumca desteklenmedi.

Kaset olayiyla ayrilan Baykal yerine gelen Kiliçdaroglu, mevcut düzeni koruyacagini gösterdi, yapisal degisiklik önermedi.

Eski ikili-üçlü omurgalarin hâkim olmaya çalistigi parti, yine 1992’de karsilastigi sorunla karsilasmisti: CHP ülke ve dünyadaki degisimi gören ve o degisimi yönetecek bir partiye dönüsebilir miydi? Yoksa eski kalintilarin üzerine asilmis ‘CHP’ levhasi korunacak, 1990 baslarinda görülemeyen gerçek bugün görülebilecek miydi?

Yayimlanan kitap bence ‘CHP mi yeni bir parti mi?’ diye soruyordu!

(*) Erol Tuncer, CHP’nin Yeniden Açilis Öyküsü, 21 Mart-9 Eylül 1992, TESAV Yayinlari, 2013 Nisan, Ankara, 430 s. (Tel: 0312 467 04 62

Tarhan Erdem

Back to top button