Makale

“Cografyaya hükmetmek”

“Kürt sorunu iddia edildiginin aksine bir kültürel haklar ve esitlik sorunu degildir. Belli bir cografya parçasina ait olmaya ve o cografyaya hükmetmeye dair insani, ontolojik ihtiyaç yatiyor Kürt sorununun temelinde.”

Son günlerde o kadar çok alintilandi ki, artik ögrenmissinizdir yukaridaki satirlarin Bejan Matur’a ait oldugunu…

Bu yaziyi yazmadan önce, Matur’un duygularini anlamak için gerçekten çaba gösterdim. Empati kurmak için zorladim kendimi, o varolussal ihtiyacin nasil bir sey oldugunu hissetmeye çalistim.
Ama olmadi, yapamadim…

Ulustan etnik aga

“Belli bir cografya parçasina ait olma ihtiyaci” sözleri bana, bundan yillar önce okudugum bir söylesiyi hatirlatti.

Massachusetts Teknoloji Üniversitesi’nden (MIT) Michael Dertouzos bundan on bes yil kadar önce NPQ’da yayinlanan bir söylesisinde tam da bunu anlatiyor, ulusun cografyadan kopup dünya çapinda etnik bir aga dönüsme sürecinin isaretini veriyordu:

“Ben Yunanliyim ve yeryüzündeki Yunanlilarin yarisi Yunanistan disinda yasiyor. Yahudilerin yarisi da Israil disinda. Filistinlilerin yarisi da öyle… Devam edeyim. Küresellesme devam ettikçe, daha fazla sayida insan kendi etnik gruplarinin ana topluluk yeri olan ülkelerin disinda yasiyor olacak. Diyelim ki, 50 yil sonra, çok garip bir durum ortaya çikabilir. Örnegin, belli bir toprak üzerinde yogunlasmis bir Yunan ulusu artik kalmayabilir. Onun yerine Yunanlilar yeryüzünde bir etnik aga sahip olurlar. Böylece, ulustan etnik aga ulasilir.”

Elli yil mi, daha az mi, daha çok mu zaman alir bilemiyorum. Ama gidisatin Michael Dertouzos’un isaret ettigi gibi etnik aga dogru oldugunun, bu sözlerin söylendiginden bu yana geçen on bes yilda daha da belirgin hale geldiginden kusku yok…

Artik insanlar agaçlari degil leylekleri taklit ediyorlar. Dogduklari ülkeye bir agaç gibi kök salmaktansa, leyleklerin bin yillardir yaptiklari gibi mevsimlik göçler yasiyorlar.

Dünyanin küçücük bir noktasina hapsolup yasamayi reddediyor, bu planetin tümünü kendilerine ait hissediyorlar. Hayatini Londra’nin puslu havasinda günese hasret geçirmis Ingiliz emekliligini de orada yasamak zorunda hissetmiyor kendini.

Günes, yasadigi gezegenin neresini daha çok isitiyorsa solugu orada aliyor ve bir bakiyoruz yazlik sitemizde komsumuz olmus. Baksaniza, bizim Ege kiyilarinda 50 bin kisilik, 20 bin kisilik “Avrupa kentleri” olusuyor. Isveçliler, yani basinda da Irlandalilar… Her biri farkli farkli yasam tarzlarina, aliskanliklara, dini kültürel özelliklere sahip topluluklardan olusmus adaciklar halinde, hiçbir varolussal kriz belirtisi göstermeden gül gibi yasayip gidiyor. Bu arada Amerikali bilgisayar yazilimcisi da dizüstü bilgisayarini kapip Tibet’in yolunu tutuyor.

Aslinda o kadar uzaga gitmeye de gerek yok. Bugün Kürt nüfusun yarisinin Bejan Matur’un deyisiyle “ait oldugu cografyadan” kopup Türkiye’nin diger bölgelerine dagildigini, oralarda kendi dilini serbestçe konusarak, kendi kültürünü yasatarak yasamaktan baska bir sey istemedigini, geri dönüsü de aklindan geçirmedigini düsünürsek, “belli bir cografya parçasina ait olma ihtiyaci”nin hiç de Matur’un söyledigi gibi ontolojik bir ihtiyaç olmadigina hükmedebiliriz.

Hükmetme iktidar tutkunlarinin ihtiyacidir

Bütün bu yazdiklarima ragmen, “Belli bir cografya parçasina ait olma ihtiyaci” meselesini yine de anlayisla karsilayabilirdim.

Ama “o cografyaya hükmetmeye” dair insani, ontolojik ihtiyaç da neyin nesi oluyor?

Ben simdiye kadar hiçbir seye hükmetme ihtiyaci duymadim. Kendi evime bile… Evimi sevdim, benimsedim, içinde olmaktan mutlu oldum ama hiçbir zaman orayi “hükmettigim bir alan” olarak görmedim.

Bejan Matur, Türkler’in Türkiye’ye hükmettigini mi saniyor ki, Kürtler’in Kürdistan’a hükmetme ihtiyacindan söz ediyor.

Hükmetme ihtiyaci halklarin degil iktidar tutkunlarinin ihtiyacidir. Onlar da cografyalara, tasa topraga degil insanlara hükmederler.

————————————————-

Bugün-3 Nisan

Gülay Göktürk

Back to top button