Makale

CORONAVIRÜS SONRASI NE YAPMALI

Latif EPÖZDEMIR

Bilim çevreleri bu virüsün hayatimizda uzun süre kalabilecegine isaret ediyor. Bu nedenle ‘hiçbir sey eskisi gibi olmayacak’ denilmektedir. Pandemi aslinda insanin hayata dair tutum ve davranislarini gözden geçirerek yeniden degerlendirmeler yapmasina olanak hazirladi. Dünyanin bir çok yerinden yükselen sesler tarim ve hayvanciligi isaret ediyor. Neden olmasin. Biz Kürtler bakimindan pek elverisli kosullar varken bu firsati degerlendirmek için hiç de fana fikir olmasa gerek.
Yillarca bölgede sürmüs olan siddet, baski ve savas kosullari halkimizin hayatini zindana çevirdi, evini basina yikti. Bu gerilim ve huzursuzluk günlerinde çok sayida insan evinden, yurdundan göç etmek zorunda kaldi. Kürdistan cografyasindaki nüfusun yariya yakin bir kismi Türk metropol kentlerine göç etti. Adana ve Mersin gibi kentlerde nüfusun yaridan fazlasi Kürtlerden olusmakta. Istanbul, Izmir, Antalya ve Bursa’da da ciddi oranda bir Kürt nüfus var. Buralardaki Kürtlerin çogu asimile ve entegre olma ile karsi karsiya birakilmis durumda.
Tarim ve hayvanciliktan baska geliri olmayan, elinde bilgi ve becerilerini degerlendirebilecegi bir meslegi ya da sanati olmayan insanlar metropol kentlerin varoslarina siginarak oralarda gettolar olusturdu ve yasam sürmeye basladi. Elinde avucunda ne varsa onu da ev kirasina ve diger kentsel harcama kalemlerine harcadi. Geçinmek durumunda kalan insanlarimiz büyük kentlerde pazarcilik, taksicilik, garsonluk, insaat isçiligi gibi geri hizmet sektörlerine yöneldi. Kadinlar günlük temizlik ve hizmetçilige basladi.
Daha da önemlisi bu zorunlu göçertme sonucunda bir çok Kürt genci ise savruldu, büyülü kentlerin sirlarla dolu yasaminda kendi kültüründen aidiyetinden uzaklasti, kimileri çetecilere, mafya bozuntularina nefer olmaya basladi. Kapkaççi, hirsiz ve uyusturucu islerine bulasan çok sayida Kürt insani bu savas kosullarindan kaçip metropollere gelince dejenere oldu, kriminal suç çetelerinin hizmetine girdi. Tüm bu yazgiyi getiren kendi ülkelerinde devam eden siddet ve savas kosullariydi.
Savasa ve teröre evlatlarini kurban vermek istemeyen anne ve babalar çareyi onlari gurbet ellere göndermede buldu. Bu göçertme kendilerince bir ‘can güvenligi ‘önlemiydi. Gençler bir anda kendilerini yabanci olduklari büyülü kentlerin merkezinde buldu. Bir anda yabanci olduklari sosyal ve kültürel yasam iliskileri ile karsilasti. Bu yeni yasam tarzina ayak uydurma telasina yönelen geçlerin ne yazik ki, pek azi soylu ulusal degerlerini koruyabildi. Savas ve terör ortami onlari yurtsever-demokratik düsüncelerinden uzaklastirdi, yurtseverligin faturasini agir bir biçimde ödemek durumunda birakti. Korku, siddet ,terör ve savas onlari endiseye bogdu, panige sürükledi.
Savrulup kendine yabancilasmayan gençlerin bir kismi ise daha çok mevsimlik is olanagi bulunan nispeten daha küçük olan turistik beldelere giderek oralarda is bulmaya çalisti, oralara yerleserek kendine yeni bir yasam kurmaya basladi.
Ne var ki bu kisiler bir çok beldede onlarca kez irkçi fasist saldirilara ugradi, tehdit aldi horlandi, ötekilestirildi.
Kisacasi Kürdün makûs talihi ; yillarca sürmüs ve ülkeyi bir kaosa sürüklemis olan terör ve siddet ortami nedeni ile baslamis oldu. Bu talihi yenmek için simdi hep birlikte bir rehabilitasyon çabasi içine girmeliyiz. On binlerce insanimiza yakin durarak onlarin sorunlarini çözebilmelerine yardimci olmaliyiz.
Özellikle bu salgin dönemi nedeniyle bu yil turizm bölgelerine giden gençlerin is imkanlari çok azaldi. Ayni sekilde özellikle Istanbul’da kafe ve restoranlarda kötü kosullarda ve çok sinirli paralarla çalisan on binlerce Kürt genci var ve çogu da issiz.Görünen o ki, önümüzdeki dönemde de onlarin issizlik sorunlari devam edecek, hatta onlara Corona sonrasinda yeni issizler de katilacak. Ancak hayat devam ediyor ve her gencin asgari ihtiyaçlari için elde etmesi gereken bir paraya ihtiyaci var. Söz konusu bu kisilerin çogu vasifsiz ve egitimsiz.
Önlemlerin azalacagi ve seyahat kosullarinin olabilecegi önümüzdeki aylar için bu insanlarla ilgili öngörülerimiz mevcuttur. Tarim ve hayvancilik gelecekte insanlarin yönelebilecegi iki önemli kirsal üretim alanidir. Geçen yillarda köyler bosaltildi, ekinler yakildi, hayvanlar telef oldu, kirsal yasam insanlarimiz için çekilmez bir hal aldi. Bu nedenle bir çok köy hayalet haline geldi. Insanlar can ve mal güvenligi olmadigi için evlerini bahçelerini arazilerini terl ederek büyük metropol kentlere siginmak zorunda kaldi.
Su anda gidilmesinde ve yasanmasinda bir sorun olmayan yüzlerce köy ve bu köylerde terkedilmis, yikilmaya yüz tutmus ev ve bu köylerde az ya da çok ekilebilir arazi var.
Yapilan anketlerde yakin gelecekte çok sayida insan evden is yapabilecegini, keza çok sayida kisinin de köylere tasinacagini göstermektedir.
Bu kosullarda gençlerimiz üretimin içinde olmali, üretici olmali, tarim ve ziraatayönelebilir, bag ve bahçelere kendi enerjisini vererek oralari senlendirebilir, gelir kapisi haline getirebilir. Bu ayni zamanda ülkede ticaret hayatini da canlandirir ve istihdam olanagi yaratir.
Kürt gençleri metropol kentlerde, özellikle de Istanbul gibi sehirlerde müthis bir dejenerasyon yasiyorlar. Istanbul’da sabit bir isi, okulda çocuklari, is baglantilari olmayan gençlere hayatlarini yeniden gözden geçirme ve üretime yönelme için yeterli neden dogmus bulunmaktadir.
Bu konuda önerisi olan gençler, öneri ve düsüncelerini açikça tartisabilmelidir. Bu iletisim beraberinde örgütlenme ve etkilesim olanagi da saglar.
Bu günkü kosullarda ülkemizde siddet ve huzursuzluk kosullarindan, issiz kalip kentlere göç etmis on binlerce aile var. Bu ailelerin tarlalari yillardir terk edilmis durumda ve bos duruyor. Hiçbir sey yapilmazsa bile dönüp bu tarlalara nohut, mercimek, bugday vs. gibi ürünler ekilebilir. Bölgede sayisiz dut agaci var,o dutlar toplanip degerlendirilebilir.
Mevcut kosullarda bölgede un, kirmizi ve yesil mercimek üretiminde ve ihracatinda önemli bir rezerv ve potansiyeli mevcut. Atil duran yüzbinlerce hektar arazi ekilebilir, üretime açilabilir.
Elbette ki bu önerilere yenileri de eklenebilir. Geri dönüs ve mevcut kosullarin degerlendirilebilmesi için ailelere yardimci olmaliyiz. Insanlarimizi ‘mülteci’ konumundan kurtarip ülkeye dönüslerini hizlandirmaliyiz. Bosaltilmis, hayalete dönmüs ve insansiz, üretimsiz bir bölgeye hangi statü verilirse verilsin ise yaramaz. Siyasal statüler insan yasamlarini mutlu ve huzurlu hale getirmek için talep edilir. Insanin ve hayatin olmadigi bir yerde insana ve hayata dair projeleri gerçeklestirmek hayaldir.
Bu nedenle ülkemiz insaninin evine, köyüne, yurduna geri dönüsü demek onun ait oldugu yere yeniden kavusarak, diline kültürüne sosyal hayatina yeniden kavusmasi demektir. 12.05.2020
Latif Epözdemir
( HAK-PAR Genel Baskani)

Latif Epözdemir

Back to top button