Makale

Çözüm süreci

Mantik yürütmeye isin basindan baslayalim: ‘Çözüm süreci’ denen niyet belirtimi ne zaman ortaya çikti? 30 yillik bir düsük yogunluklu savasin siddet-karsi siddet yöntemiyle sonlandirilamayacaginin anlasilmasindan sonra.

Bu nasil oldu? Koca bir ordunun, polis ve korucu teskilatinin bastirma harekâtinin yarattigi insani, maddi ve ruhi-ahlaki tahribatin ülkenin bütünlügüne, birlik duygusuna ve ekonomik kalkinmasina telafisi mümkün olmayan zararlar verdigi genel kabul gördügünde… Özetle mecbur kalindigi için!

Bu durumu bir yenilgi ve ‘teröriste taviz vermek’ olarak görenler yok degil. Hep olacak; çünkü mesele halka hep ‘kimi hainlerin isyani’ ve terörizm olarak anlatildi. Oysa terörizm yani silahli siyaset, baska yollarla yapilamayan veya sonuç getirmeyen siyasetin en kötü yedegi olarak görülseydi bu kanli yöntemle isyancinin ne istedigi anlasilabilirdi. Biz sonuca baktik, nedenleri görmedik, görmek istemedik.

Kürt düsman olarak kodlandi

O zaman çözüm veya baris, teröriste verilen bir ödün veya devletin yenilgisi olarak algilandi. Böyle olmasi kaçinilmazdi çünkü on yillarca gençlerimizi, sinirlarimiz içinde süren ve adini bir türlü koyamadigimiz kanli mücadeleye göndermek için sartlandirdik. Ölmek ve öldürmek için karsida iflah olmaz ve mutlaka yok edilmesi gereken bir düsman oldugunu ileri sürdük. Aksi halde baba ve ogul iki kusak boyunca gençleri nasil silah altina alir ve sehadete razi edilebilirdik?

Sonuçta ortaya çikan duygusal iklimde Kürt düsman olarak kodlandi. Terörist PKK’yi destekledigi sürece ona yardim ve yataklik ediyordu. Bu Kürt alerjisi o kadar ruhumuza isledi ki, ona usulen (vatandas oldugu için) ‘kardes’ desek bile buna çogumuz içten inanmadi. Bu ruh haliyle çözüm, bizim (hükümetin) sartlarimizi Kürtler’in kabul etmesinden öteye pek anlam tasimadi. O nedenle de çözüm niyeti, basi, asamalari, yöntemi ve umulan sonucu belli bir süreç haline gelemedi.

Acili ve son derece tahripkâr bir mücadeleyi durduran ateskes, herkesi rahatlatmasina ragmen baris(ma) konusunda ortada netlesmis bir tablo hâlâ yok. Olmasi da zor çünkü toplumun büyük bir bölümü ‘teröristle’ anlasilmasini istemiyor. Hükümet de siyasi kaygilarla bu egilime aykiri bir girisimden sakiniyor. Bu da süreç denen yolun sonunda nereye varacagimiz konusunu hep karanlikta birakiyor.

Kobane’ye destek bizi rahatsiz etti

Sinirimizda adi konusunda (Kobane Kürtçe oldugu için) bile tereddütlü davrandigimiz bir Suriye kasabasi için verilen mücadelede Kürtler’le savasan ISID, Batili müttefiklerimiz ve bölge dengeleri için tehdit arz ettigi için Kürtler’e verilen uluslararasi destek bizi rahatsiz etti. Savastigimiz ve daha anlasamadigimiz PKK’nin eli güçlenecek diye endise ediyoruz. Bu endise bile Kürtler’i hâlâ kazanilmasi gereken bir dost olarak görmedigimizi açik ediyor.

Ortadogu’da kartlar karilirken ve Kürtler bir bölgesel aktör olarak önem kazanirken ya onlarla baris içinde bir birliktelik gelistirmemiz ya da ayri yasamayi düsünmemiz lazim.

Eger tercihimiz birliktelikten yana olacaksa birakin esitlik gerektiren ve bir türlü içimize sindiremedigimiz çözüm sürecini, gelin tüm yurttaslari esitleyecek ve siyasete aktif olarak katacak hukuk devletinin anayasasini yapalim. Bir toplumun asil baris belgesi anayasasidir. Yürürlükteki halki devlet için tehdit olarak gören bir vesayet belgesidir. Devletle millet baris yapmadan yurttaslar arasi barisi nasil gerçeklestirecegiz?

———————————————–

Bugün- 28 Ekim

Dogu ERGIl

Balkêş e ?
Close
Back to top button