Cumartesi Anneleri ve sivil alan
Türkiye’de siyasal ile sivil ayrimi, sivilin siyasaldan uzak durmasi, sivilin siyasali kendinden uzak tutmasi, sivil alani sivil bilinçli ve refleksli insanlarin doldurmasi, siyasalin sivil alani kabullenmesi hiçbir dönem saglanamadi. Bu basarilamadigi için de sivil baslangiçlar bile siyasallastirildi ve kendisi olmaktan çikip çatismalarin ortasinda eridi, parçalandi, ufaldi. Sivil, siyasal ve askeri ayirim net olarak belirlenmedi, kati sinirlar örülmedi. Bu nedenle, Türkiye’de sivil olan siyasal ve askeri alandan (siyasal da askeri ve sivil alandan) ayrisamadi ve ayrismadiginin da bilincine varamadi. Ayrismamasi yüzünden yayginlasamadiginin, sahiplenme alanini genisletemediginin, gelisemediginin, güçlenemediginin, sorun çözemediginin, sorun önleyemediginin ayirdina varamadi.
Cumartesi Anneleri 27 Mayis 1995’ten itibaren her cumartesi saat 12.00’de yarim saat için Galatasaray Lisesi önünde kayiplarinin fotograflariyla ve her hafta bir kaybin öyküsünü anlatarak, haykirarak oturma eylemi yapti. Oturanlar seviyeli, sakin ve derdini anlatmaktan baska kaygisi olmayan, içi yanan kayip yakinlarindan olusuyordu. Kayip yakinlari çok yönlü baski ve siddete maruz kalinca katilim çok azaldi ve böylece oturma eylemine 19 Mart 1999’dan 2009’a dek ara verildi. (https://bianet.org/bianet/yasam/159385-cumartesi-nasil-basladi-neden-ara-verildi)
Cumartesi Anneleri söz konusu oldugunda devlet çevresi ve karsisinda konumlananlardan bahsetmiyoruz demektir. Kayip yakinlari kayiplarinin akibetini, kemiklerini, yakinlarini kaybedenlerin kimler oldugunun belirlenerek yargilanmasini talep ediyor. Kayip yakinlarinin bu taleplerine kim itiraz edebilir, onlardan susmalarini kim isteyebilir!
Pervin Buldan kocasi katledilmis bir kadin olarak bu oturmalara basindan beri kayitsiz kalmamisti. Sezgin Tanrikulu, Cumartesi Anneleri’nin hemen her anmasina katilmis, onlar için elinden geleni yapmis ve halen de yapmaktadir. 700. hafta anmasi için de CHP adina degil kendi adina destek çagrisi yapmistir. Halbuki, HDP hem genel merkez hem de il ve ilçe örgütleri araciligiyla HDP adina yazi ve videolarla anmaya katilma ve destek çagrisinda bulunmustur.
Bu yazida gerekli bir bilgi olarak deginmek gerekiyor! HDP milletvekillerinin devlet koridorlarindan ve iletisiminden bu dönem tamamen dislanmis oldugu ifade edilmektedir. HDP’li vekillerin meclisle tek baglari ve fonksiyonlari aldiklari maas, devam/devamsizlik ve komisyonlara üyelik durumlaridir. HDP’li vekillere göre, kendilerinin komisyonlarda yer alip öneri ve elestirinin kayitlara geçmesini saglamaktan baska mecliste bir islevleri yoktur, dahasi, kamu kurumlarinin yöneticileri HDP milletvekilleri ile telefonla ya da yüz yüze görüsme yapmamaktadir. Kisacasi siz bir seçmen olarak HDP vekillerinden de sokaginizin su probleminin çözümünde yardimci olmasini bile isteseniz, onlarin bunu iletebilecekleri bir makam yok.
HDP’ye karsi açik tavir alan Erdogan ya da AKP degil, bir bütün olarak devletin ve paradigmaya sahip çikanlarin kendisidir. Erdogan’in 4 Agustos’ta ‘HDP’nin parlamentoya girmesini destekleyenler hesap verecek!’ demesi, meselenin ve hedeflenenin HDP’nin çapindan daha fazla oldugunu ifade ediyordu. Bu, aktif ya da pasif de olsa, HDP’nin dahil olduklarina göz yumulmayacaginin, o girisimlere de HDP’ye nasil yaklasiyorlarsa öyle yaklasacaklarinin açik ve net bir isaretiydi. Kisacasi, HDP’nin dahil oldugu her sey sertçe ve kararlica engellenecek, aman verilmeyecek, göz açtirilmayacakti. Yasananlara bakilirsa tam da böyle gelismeler olmaktadir.
700. hafta
Kayip yakinlarinin bir kismi hemen yandaki Hazzopulo Pasaji’nda beklerken, cumartesi annelerinin her hafta oturdugu alani kapatan polis kendileriyle yasagi tartisan ‘komisyon’a su açiklamayi yapiyordu: ‘Bu anmaya destek çagrisi yaptigi için bu hafta anma yapilmayacak ama gelecek hafta devam devam edilebilir.’ Ardindan komisyon üyeleri gözaltina alindi. Polis sokakta bekleyenlere ‘dagilin’ çagrisi yapti. Polisler blok haline sokagi enine kaplayarak sokaktakileri Tünel tarafina dogru yürümeye ve dagilmaya zorladi. Kalabalik ‘Kahrolsun fasizm! Analarin öfkesi katilleri bogacak! Kaybedenler kaybedecek! Katil devlet hesap verecek!’ benzeri sloganlar atmaya basladi.(https://www.birgun.net/haber-detay/cumartesi-anneleri-ne-700-uncu-haftada-polis-saldirisi-228069.html)
Kalabaligin içindeki biz birkaç kisi çatisma istemedigimizden hemen sagdaki sokaga girdik ve ardindan kayip yakinlarinin bekledigi hana girip onlarla birlikte beklemeye basladik. Cumartesi Anneleri’nin o meydanda her cumartesi sessizce oturmasi dünyanin hakli, güçlü, kalici ve sonuç alici eylemlerinden biriydi zaten ve orada tam yanlarinda olusumuz sözü bile edilemeyecek küçücük bir detaydan ibaretti. Çatisma istemiyorduk çünkü kayip yakinlarina destek sunmak için oradaydik; onlar ne derse kabullenmeye ve öyle davranmaya hazirdik. Komisyon üyeleri gözaltina alindigi için kayip yakinlari ne yapacagini bilemiyordu: ‘Alana mi girmeye çalissinlar, bulunduklari yerde mi otursunlar, yoksa dagilsinlar mi?’ 699 haftalik deneyimin ardindan ne yapacaklarina karar veremiyorlardi.
Sokaktaki arbededen kurtulup gelen biri coskulu bir sesle ‘Cumartesi Annelerinin öfkesini haykirdik’ dedi. Halbuki, cumartesi annelerinin öfkelerini ve taleplerini haykirmalari için araciya ihtiyaçlari yoktu ve yaz kis demeden tam 699 cumartesi bunu kendileri yapmisti ve 700. kez yapmak için acilari göz kapaklarindan tasar halde oradaydilar. Sokakta polise karsi çikanlar kayip yakinlarinin sesini bogduklarinin farkinda bile degillerdi. Kayip yakini olmayanlarin ‘sessizce geri çekilmeleri, susmalari ve inisiyatifi Cumartesi Anneleri’ne birakmalari, güvenlik güçleriyle hiç muhatap olmamalari’ beklenirdi, ancak öyle olmadi.
Polis sürekli bir araya gelen ve dagilmayanlar için yerde sürükleme, gaz bombalari ve plastik mermiler ile kararli ve acimasiz bir sertlik sergiledi. Polis, HDP’nin oturma eylemini sahiplenmesi ve destek çagrisi yapmasi yüzünden yasaklandigini açikça ifade etti. Kisacasi polis, ‘HDP’nin dahil oldugu herhangi bir seye izin vermeyecegiz’ demek istedi, daha dogrusu (devletin bu politikasini) tekrarlamis oldu. Bu yaklasima ve israra ragmen HDP’nin alana girisi ve sokakta bekleyenlerin de israrla polise direnç göstermesi tam da istenilen sonucu hazirladi. Cumartesi anneleri ve kayip yakinlari zarar gördü, kimi sürüklendi, kimi gözaltina alindi. Sivil alan, sivil talep siyasallasti! Sivil alan sivillerden alinarak siyasilerin alanina dönüstürüldü (tipki anadilimiz Kürtçenin siyasi bir argüman haline getirilmesi gibi). Böylece polis karsisinda kendisine direnenleri iki saatte dagitiverdi ve 700. oturma eylemi yapilamadi.
Sokaktaki olaylar böylece devam etti. Bir ara Sezai Temelli ve Pervin Buldan yan yana kalabaliga karisti. Arat Dink’in verilmemesi gibi fotolar böyle olustu. Ardindan polis Hazzopulo Pasajina girerek orayi da dagitti. Bunlarin hiçbiri olmayabilirdi. Bunlarin üzerinden magduriyet, bunlarin üzerinden politika, bunlarin üzerinden suçlamalar yapilmamaliydi. Siyasiler ve destek için gelen insanlar çatismaya girmemeli, sakin ve sessizce beklemeli ve sivil bir eyleme mesafelerini koruyabilmeliydi ama yasanan bu degildi.
Görünen o ki, cumartesi annelerinin 700. kez oturmasi yakinlardaki bir cumartesi günü gerçeklesmeyecek. Ve bunda kimlerin katkisinin oldugu üzerine tutarli, dobra ve gerçek tartisma baslatilmazsa kayiplarin kemikleri, nasil kaybedildikleri, kaybedenler bilinmeyecek ve adalet asla elde edilemeyecek. Sivil alansa tamamen kaybedilecek.
Sivil taleplerin ideolojisi, arka plani olmaz ve olmasina izin verilemez. Cumartesi Anneleri’ne Sezen Aksu, Emine Erdogan da sahip çikabilmisti ve kayip yakinlarinin talepleri, ifade edis biçimleri, yöntemleri hala da degismis degil: Kayiplarinin kemiklerini alip törenle defnetmek ve akibetlerini ögrenmek istiyorlar. O gün, o meydanda sivil alan Cumartesi Anneleri’nin kilavuzlugunda güçlenerek, güven vererek, genisleyerek, çogalarak çikabilirdi.
Bundan sonrasinda Cumartesi Anneleri’nin sesini bastiran her cenahtan gelen ses susarsa, adimlar kayip yakinlarinin adimlarinin bir adim gerisinden gelirse toparlanma olasidir. Birakiniz kayip yakinlarinin sesi ile muhataplarinin sesinden baska ses isitilmesin, birakiniz bizim sessiz destegimizle bu iki ses basbasa kalsin; o zaman açiga çikar sivilin sesi inilti mi, yoksa gümbürtü mü!
Aziz Yagan