Makale

Cumhuriyet Dönemi Türk Milliyetçiliginin Kürtlere Yaklasimi-II

Türk irkçiligi esas alinarak sömürge Kürdistan’a yönelik Kürtleri yok etme niyetiyle gerçeklestirilen soykirim, asimilasyon ve Kürtlerin zorunlu iskanlara tabi tutulmalarina dair politiklarin uygulamasinda tek parti yani irkçi bir ideolojiye sahip Chp’nin payi çok büyüktür. Örnegin; Chp’nin 1927 yilinda kabul edilen programinin 8. Maddesi „her Türk vatandasi Türk kültürünü ve firkanin bütün umdelerini bihakkin kabul etmis olmasi sarti ile partiye üye olabilir..’1931 yilinda ise parti programina ayrica sunlar da eklenmisti:….her Türk vatandas, Türkçe konusmakta bulunmus, Türk kültürünü ve firkanin bütün umdelerini benimsemis ise firkaya girebilir..1931 yilinda yapilan bu degisiklikle, Chp Türkçeyi ikinci bir dil olarak konusan yurttaslarin partiye üye olamayacagini ilan ediyordu. Chp kendisini Türklerin partisi olarak tanimladiktan sonra, partinin 1931 yilinda yapilan ücüncü Kongresinde temsil edilmeyen 10 ilin tamami Kürt illeri idi. Chp’nin bu illerde örgütlenmemesinin yegane sebebi partinin Kürtlere iliskin politik tavrindan dolayi, Kürtlerin de, Kürdistan’da soykirim siyaseti izleyen Chp’ye karsi gösterdigi siyasal tavir ve sömürge Kürdistan’da egemenlik kurmus olan Türk idaresinin red edilmesinden ileri geliyor idi. Devlet, hükümet, meclis ve Türk irkçiligini temsil eden parti demek olan Chp Kürtleri, Kürtlerde Chp’yi Kürdistan’da reddediyordu. Chp, Türk rejiminin tek siyasal yürütücüsü olarak Kürtler üzerindeki soykirim ve zulümleri talimatlarla yönlendirdiginden dolayi,1950’den sonra Kürtler,Chp’yi dislamayi tercih etmisler idi….(bkz. Hakki Uyar, Tek parti dönemi ve Chp. Mete Tuncay,Türkiye cumhuriyetinde tek-parti yönetiminin kurulmasi-1923-1931.Erik J.Zürcher,Atatürk imgeleri, savas,devrim ve uluslasma Türkiye tarihinde geçis dönemi 1908’1928, Erik Jan Zürcher,Cumhuriyetin ilk yillarinda siyasal muhalefet terakkiperver cumhuriyet firkasi-1924-1925.Erik J.Zürcher,Modernle- sen Türkiye’nin Tarihi). Örnegin bahsi geçen 10 Kürt vilayetinden mebuslarin seçilmesi yasak oldugundan, bu Kürt vilayetlerini temsilen Kürdistan’daki soykirimlarda basarili görülen Türk generalleri ve bürokratlari Chp yani diktatör M.Kemal Atatürk tarafindan mebus olarak ataniyordu.

20.yüzyil Kürt ve Türk iliskileri, sömürge Kürdistan’da yasanmis olan tarihsel olaylar bilimsel bir bakis açisi ile incelendiginde, Chp, Osmanli imparatorlugunun son yillarinda Türk-Turan ideolojisi ile hareket etmis olan Ittihat ve Terraki partisinin (1889-1919) merkez-i umumi kadrolari tarafindan 1919’dan sonra tasarlanmis,Türk irkçiligini esas alan ayni siyasi anlayisin takipçisi olarak 1923’te resmen kurulmustu. Chp, 1923’ten sonra Kürdistan’da yapilan bütün soykirimlarin ve zulümlerin bas sorumlusu olarak karsimiza çikmakta ve içinde yasadigimiz yirmi birinci yüyzyilda da Türk irkinin üstünlügünü ve Türkçülük ideolojisini (daha önceleri yani 1930’lardan sonra Türk irkçiligini ‘Halkçi’ kavram maskesi altinda yapmisti) kamuoyunda demokrasi, hak ve adalet maskesi adi altinda degisik irkçi propaganda söylemleriyle savunarak, Kürtlere karsi mutlak bir sekilde degismeyen kesintisiz irkçi bir siyasal düsmanlik beslemektedir.

1913’ten beri Kürt kimligini yok etmek için çaba harcayan Türkçü kadrolar, zaman zaman iki ucu açik siyasal kavramlarla yada üstü kapali maskeli söylemlerle Kürtlerin karsisina çikmakta idi. Örnegin 1908 darbesi, 1912-1913 balkan savaslari, 1914-1918 birinci dünya savasi,1918-1923 isgalden kurtulma dönemi ve 1923’ten sonra cumhuriyet dönemi ve 1950’den sonra çok partili dönem (siyasal güç kazanmaya çalisan Türk partileri) gibi önemli siyasal geçis evrelerinde/savas dönemlerinde Kürtlerin destegine ihtiyaç duyan Türkçü kadrolar, esitlik, hak, hukuk, adalet,kardeslik, osmanlilik, islamlik, ümmetçilik, halkçilik ve ortak vatan gibi söylemlerle Kürtlerin destegini alarak güç kazanmislar idi/kazanmaktadirlar. Türkçü kadrolar, bahsi geçen her siyasal geçis dönemi esnasinda ve sonrasinda soykirim niyeti ile Kürtleri yok etmeye çalismislardi. Türk milliyetçiligi yani Türk irkçiligi, 1913’ten beri Kürdistan’da gerçeklestirdigi etnik temizlik ve soykirimlarla siyasal güç kazanarak, Kürdistan’i ‘misak-i milli’ veya bölünmez bir bütün olarak tarif edilen Türk vataninin sinirlari içine alarak, askeri vesayet ile Kürt ulusu üzerinde milli hakimiyetini korumaya çalismisti/hala çalismaktadir.

Osmanli devletinin yikilis dönemine kadar ismi bile okunmayan Türk dilinin günümüzde Kürt ve Türklerin ortak dili olarak kabul görmesi, 1923’ten sonra basta diktatör M.Kemal Atatürk olmak üzere Türkçü kadrolar tarafindan planli bir sekilde tasarlanan programlar ile Kürdistan’da yapilan soykirim, asimilasyon, siddet ve zulümlerin bir sonucudur. Örnegin 1936’da yapilan üçüncü Türk dil kongresinde diktatör M.Kemal Atatürk sunlari dile getirmisti:’.. Milliyetin çok bariz vasitalarindan biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, her seyden evvel ve mutlaka Türkçe konusmalidir. Türkçe konusamayan bir insan Türk kültürüne, topluluguna bagliligini iddia ederse buna inanmak dogru olmaz….'(bkz.Utkan Kocatürk, Atatürk’ün fikir ve düsünceleri. Semsettin Günaltay-Hasan Resit Tankut, Dil ve tarih tezlerimiz üzerine gerekli bazi izahlar, devlet basimevi, Istanbul, 1938.Orhan Türkdogan, 50.yilinda Atatürk’ün dil ve tarih Tezi, Türk milli egitiminin dünü, bugünü ve gelecegi). Ankara yönetimi tarafindan 1930’lardan sonra meclis yoluyla çikarilan çesitli kanuni ve cezai tedbirlerle hazirlanan planli programlarla, siyasi yönelimlerle ve ‘vatandas Türkçe konus’ slogani ile sömürge Kürdistan’da Türk dilinin yayginlastirilmasi saglanmisti.Yüzyilin basinda Kürdistan’da hiç bilinmeyen bir dil olan Türkçe, yirminci yüzyilin sonunda ise her Kürt’ün konustugu veya yazdigi bir dil haline getirilmesi saglanmisti.

Ankara merkezli Türkiye cumhuriyeti devletini kuran Türkcü-irkçi kadrolar, Kürdistan topraklarini,’bölünemez-parçalanamaz Türk vatani’ olarak tasavur edilen misak-i milli sinirlarinin içine alarak, hayali düsüncelerle, uyduruk bilgilerle yaratilan Türk tarihini,Türk kültürünü, Türk geleneklerini, Türk yasam biçimini ve Türk dilini Kürtler arasinda asimilasyon programlariyle yayginlastirma siyasetini izleyerek, Kürt ulusunu kültürsüz, tarihsiz, dilsiz,köksüz-geçmissiz ve belleksiz olarak algilayarak,buna benzer uyduruk siyasi anlayislarla Kürtleri asagilayarak, bununla Kürtler arasinda Osmanli devletinin son yillarinda varligini göstermis olan ‘devlet kurma duygusunu’ yok etmeye çalisiyordular. Tarifi dünyada pek nadir görülen Türk irkçiliginin en acimasiz yönlerinden biri, Türk ulusçulugu adina 1925-1940 yillari arasinda Kürdistan’da gerçeklestirdigi soykirimlarda öldürdügü ve zorunlu göçertmeye tabi tuttugu Kürt ailelerin 7-8 yaslarindaki Kürt kiz çocuklarini asimilasyon uygulamalarinin en önemli dinamik gücü olarak degerlendirmis olmasidir.Yimrinci yüzyil Kürt tarihinin en hüzünlü dönemini olusturan bu vahim olay, Türk milliyetçiliginin-irkçiliginin insani bir ruh tasimayan karakterini karsimiza çikarmaktadir.

Sonuçta, Türkiye devletini kuran Türkçü kadrolar,irkçiligi esas alan Türk milliyetçiligi adina 1923’ten sonra yeni bir insan yaratma yani yeni Türk cemaatini ortaya çikarma algisi ile tamamiyle inkar edilen Kürt ulusunu soykirim politikalarinin bir parçasi olan gericilikle,cahillikle asagiliyorlardi. Ayrica o tarihlerde (1930’lar sömürge Kürdistan’da yapilan propagandalarda Kürtler, büyüyen, kalkinan, gelisen çagdaslasan modern Türkiye’nin ilerlemesi önünde engel olarak görülüyordu. Bu siyasi anlayis ile hareket eden Ankara yönetimi, yaklasik yüzyil boyunca Kürt ulusunu baski altinda tutmaya çalisarak, sömürge Kürdistan’daki hakimiyetini korumaya çalisti. 1908’den sonra gelisme göstermeye baslayan Türk milliyetçiligi,siyasi geçis dönemlerinde siyasal iktidar gücüne sahip olabilme niyetiyle Kürtlerin destegini alabilmek için; osmanlilik, islamlik, ümmetçilik, halkçilik esitlik, hak, hukuk, adalet,kardeslik, ve ortak vatan gibi iki ucu açik maskeli söylemlerle Kürtlerin karsisina çikmisti/çikmaktadir. Her geçis döneminin sonucunda istedigi iktidar gücüne ulasan Türk milliyetçiligi, etnik temili niyeti ile Kürdistan’a yönelik düzenledigi askeri seferlerle Kürt ulusunu baski altinda tutmaya çalisiyordu/çalismaktadir.

Içinde yasadigimiz yirmi birinci yüzyilda yani 2008’den sonra Ortadogu, Kafkasya ve Balkan bölgelerinde yani eski osmanli devleti sinirlarinda siyasal güç(simdilik iddia edilmekte) kazanma niyetiyle hareket etmeye çalisan Türkiye yönetimi, sömürge Kürdistan’da Türk idari sistemi ile kopusun sinirlarina gelmis bulunan Kürtleri yeniden Türk sömürge idaresi altinda yasatmaya zorlamakta, bahsi geçen bölgelerde siyasi ve ekonomik güç kurabilmek için Kürtlerin destegini almaya çalismaktadir. Ayrica bir yönü ile Kürtler hala gelisen, büyüyen, ekonomik olarak kalkinan ve ileriye yönelik çagdaslasan Türkiye’nin önünde engel olarak degerlendirilmektedir. Özellikle son zamanlarda Ankara yönetimi, Kürtlerin karsisina baris söylemleriyle çikarak, sik sik hak, hukuk, adalet,ortak anayasa, esitlik ve ortak vatan gibi kavramlari kamuoyunda propaganda ederek,dolayli olarak ortak vataninin Kürtlerden ve Türklerden olusacagi söylemlerini de dile getirmektedir. Bütün bu söylemlerin siyasal dogruluk ve yanlisliklarina dair sonuçlari (Çözüm ve baris adi altinda daha yeni baslayan bir süreç oldugundan) simdilik söylemek mümkün degildir.

Kürtler, Türk milliyetçiliginin/Türk idaresinin 1913’ten beri Kürdistan’daki soykirimlarini, asimilasyon politkalarini zorunlu göçertmeleri, zulümleri ve Kürt ulusuna reva görülen haksiz felaketleri Kürt tarihinin unutulmayan hafizasi-bellegi olarak arsivliyebilirlerse ve bu arsivsel hafizadan yararlanabilirler ise, Kürt-Türk diplomatik iliskilerinde daha basarili olabileceklerini, 1925’ten beri Türk yönetimine karsi yürüttükleri bagimsizlik ve özgürlük mücadelelerine dair amaçlarina yani Kürdistan devletine daha saglam bir siyasal zemin üzerinden ulasabileceklerini söylemek mümkündür.

Ali Haydar Koç

Back to top button