CUMHURIYET, KÜRTLER VE BAZI SORUNLAR
Bir toplanti nedeniyle, Kasim ayi baslarinda 5 günümü Diyarbekir`de geçirdim. Açik söyliyeyim; son 7-8 yildir sikça ugradigim bu kenti hiç bu kadar gergin görmemistim. Oraya varisimdan bir gün önce yapilan ve omurgasini kepenk kapatmanin olusturdugu eylemin oldukça etkileyici geçtigi her kesin üzerinde birlestigi bir konuydu. Ondan iki gün sonra yapilmak istenen miting ise binlerce polisin müdahalesi ile gerçeklesemedi ama kentin degisik yerlerine dagilan gruplarin korsan eylemeleri gün boyunca sürdü, yer yer polisle çatismalar yasandi. Eskiden beri bu kente ne zaman adim atsam, onu isgal altinda, kendimi de bir sicak savasin içerisindeymisim gibi hissediyorum. Bu kez, bu atmosfer daha da agirlasmisti. Nereye baksaniz kisla, nereye baksaniz irkçiligi ve katliamlari sembolize eden sloganlar, heykeller, zirhli tasiycilar, panzerler vs.. Ve tabi kentin semalarainda sürekli alçak uçusla uçan savas uçaklarinin eksilmeyen gürültüsü!.
Diyarbekir`de bunlari yasadigimiz günlerde, kimilerinin ölüm orucuna dönüstürdükleri açlik grevleri ise yayginlasarak devam ediyor, katilimcilarin yasamlari ile ilgili endiseler giderek artiyordu. Özellikle de Basbakanin, siradan bir devlet yöneticisi sorumlulugu ile bile bagdasmayan alayci, asagilyaici ve tabi bir o kadar da tahrik edici demeçleri, atmosferi büsbütün zehirlemekteydi.
Kürdün çok agir bedeller gerektiren çileli direnisi yasamin her alaninda sürerken, kemalist blok Cumhuriyet Bayrami’ denilen resmi bayramin da etkisiyle Atatürk ve Cumhuriyet’ üzerine, alisageldigimiz kampanyalardan birini daha hayata geçiriyor, Ata’nin yüceligi ile Cumhuriyetin’ erdemlerini anlata anlata bitiremiyordu. Övündükleri sey irkçilik, zulüm aci ve gözyasindan baska bir sey degildi. Diyarbekir`de, görevli polisler disinda tas çatlasa 40-50 kisinin katilimi ile gerçeklesen 29 Ekim töreni ile bu palavralar arasindaki derin ve uzlasmaz karsitliga kafa yoran ise yok gibiydi.
Ancak gerçek ne olursa olsun, bizzat Basbakanin kilitlenmeye basladigi 2023 hedefi, yani TC`nin kurulusunun 100. Yili nedeniyle, önümüzdeki dönemlerde, sistemin çok daha yogun propaganda dalgalariyla yüz yüze kalacagimiz açik.
Buna karsilik magdurlar cephesi hayli daginik gözüküyor. Ideolojik bulaniklik, hedeflerde muglaklik, yaranmacilik, hatta boyun egmeci egilimler, bu kesimler arasinda hayli etkin egilimlerdir.
Örnegin, Türkiye`de Türk miliyetçiliginden en agir darbeleri yemis olan Kürt, Laz, Çerkez, Süryani, Arap ve Yahudi gibi Türk olmayan halklarla Alevi ve Hristiyan gibi dini kesimlerin mensuplari içerisinde de böyle bir yolda yürüyenlerin sayisi hiç te azimsanacak gibi degil. Kimi korkudan, kimi yorgun düsmüs olmaktan, kimi çikar pesinde kostugundan, kimi ise beyni yikandigi için..
Bir bakiyorsunuz, Kürdistani parçali bir sömürge, Türk devletini ise onun en büyük parçasini elinde tutan sömürgeci bir devlet olarak gören bir partiye sempati beslemis ve bu yüzden agir iskence görmüs, yillarca zindanlarda kalmis, defalarca ölüm ile burun buruna gelmis olanlardan bazilari, bir çirpida çark edip son hizla sistemin kucagina dogru ilerlemekte tereddüt göstermiyorlar. Tabi bu arada dünün sömürgeci devleti de Cumhuriyetimiz’ olma payesine erismis oluyor. Buna paralel olarak Kürdistan da bu gibilerinin literatüründe ambargolu bir terime dönüsüyor. O, artik ya Dogu ve Güneydogu’, ya Kuzey Irak’, ya da Iran`in Batisi’, ya da Suriye`nin Kuzeyi’dir. Ayni anda, Kürt halkinin payina düsen ise Türkiye, Suriye, Iran ya da Irak`in Kürt vatandaslari’ olmak oluyor.
Halen yurtsever mücadelede aktif olan kesimlerde bile sik sik Biz ülkeyi bölmek istemiyoruz. Bizim tek istegimiz, Türkiye`ye demokrasinin gelmesidir,’ türü garantiler verme adeta bir gelenege dönüsmüs haldedir.
Bir halk için ögürlesmenin anlamini kavrayamama, Kürdistan`in zenginlik kaynaklarindan habersiz olmanin bir sonucu olarak ya da sirf bir yerlere yagcilik olsun diye Kürtler Türklerden ayrilip ne yapacaklar? Egeyi Marmarayi birakip kendilerini Dogu ve Güneydogu’nun daglarina yasamaya mi mahkum edecekler?’ diyen parlak!’ görüs sahipleri de ayni sekilde az sayilmazlar.
Son yillarda giderek yayginlasan bir diger ideolojik dalga ise Kürt hareketinin türkiyelilesmesi ya da türkiyelilestirmedir. Peki niye, Kürtler neden Kürdistani olmayi terk edip türkiyelilessinler? Biz onlara gelin kürdistanilesin diyor muyuz? Eger sorun Kürt yurtseverlerinin Türkiye demokrasi ve sol güçleriyle birlikte mücadelesi ise bunun için ille de türkiyelilesmek gerekmez. Kürtler Kürt ve Kürdistanli kalarak ta bu çevrelerle birlikte en ileri birlikler kurabilir, ortak mücadele verebilirler.
Açiktir ki Türkiyelilesmek ve Türkiye örgütü olmak, Kürt halki bakimindan kaçinilmaz olarak asimilasyonculugu ve örgütsüzlügü getirir. Çagimizda bir ulus eger her alanda örgütlü ise ulus olma özelliklerini koruyabilir yoksa bir kalabaliktan öte bir sey olmaz.
Türkiyelilesme’ halinde Kürt dili, kimligi, kültürü ve tarihi ister istemez geri plana düser. Insanlarin beyinlerinde ve ruhlarindaki Kürdistan ile Kurdistani olma özlemi giderek dumura ugrar, ulusal biliç kötürümlesir.
Hem Türk tarafinda hem de Kürtlerin belli kesimlerinde ülkeyi bölme’ ya da bölünme’ kavramlarinin kullanilisi alaninda da ciddi bir çarpiklik siritiyor. Iki halk arasinda birlesme, bunu en üst düzeyde örnegi olan ayni devlet çatisi altinda yasama, iki tarafin özgür iradesiyle gerçeklesmesi ve her bakimdan esitlige dayali olmasi halinde mesru sayilabilir. Oysa Kürt-Türk iliskisinde böyle bir durum yok. 1923 yilinda yönetime gelen Kemalistler, Kürt halkinin varligini dahi inkar ederek, sinirsiz baski ve asimilasyon uygulamalari ile onu türklestime yolunu tercih ettiler. Yani bu olayda birlesme degil, bir tarafin gasp ve boyun egdirme yoluyla öteki tarafi yok etmeye çalismasi söz konusudur. Bu bakimdan, kimi kesimlerce sürekli olarak tekrarlanan Kürtlerle Türkler Cumhuriyetin kurulusundaki asli unsurlardir’ görüsünün gerçekle bagdasan tarafi yok. Bu, politik hesaplarla ortaya atilmis konjonkturel bir slogan, bir fantaziden ibarettir. Varligi inkar edilen yani yok sayilan, var olanla herhangi bir sekilde ortak olabilir mi? Yok’ nasil var olanla ayni sayilabilir?
Bu açidan bakildiginda, Kürtler ayrilip kendi devletlerini kursalar bile, yaptiklari sey bir halki ya da ülkeyi bölmek olmayacak. Kürtler böyle bir durumda, ulusal zulüm altinda inleyen kendilerini kurtarip ülkelerini özgürlestirmis olacaklar.
Pratikte, sömürgeci cephe büyük olanaklarla ve örgütlü olarak iç ve dis kamuoyunu aldatma, magdurlari ezmeye devam etme çabasini sürdürürken yurtsever çevreler içeride ve disarida oldukça daginik haldeler. Bunlarin bir araya gelme, ortak alanlarda, birlikte çalisma, gelecege yönelik projeler ortaya koymak diye bir dertleri yok gibi. Daha açik söylemek gerekirse Kürtlerin ortak bir stratejisi ve programi mevcut degil. Çok siradan konular bile çogu kez kendilerini yan yana getirmeye yetmiyor.
Oyasa basari için;
1. Açiklik, elestiri ve diyalog,
2. Farkliklara karsi hosgörü ve tolerans,
3. Paylasmasini bilmek,
4. Taktik ve stratejik hedeflerde netlik ve bunlari savunmada kararlilik,
5. Ortak çalismanin önemini bilmek ve bunu filen hayata geçirilmesini istemek,
gerekir.
Kürtlerin de bu çerçevede kendilerini yenilemekten ve bu yenilikleri hayata geçirmekten baska sanslari olmadigi açik. Yoksa bizi yok etmek için can atan canavar 2023`lerde de, ondan ötelerde de gönlünün istedigi gibi at oynatmaya devam
Munzur Çem