Makale

DERSIM’DE FESTIVAL GÜNLERI

Bu yil, 26-29 Temmuz tarihleri arasinda yapilan Munzur Doga ve Kültür Festivali’ne katilmak üzere gittigim Dersim’de 10 gün geçirdim. Benim konusmaci olarak yer aldigim „Dersim’de Alevilik ve Cemevleri’ programi festivalin ilk günündeydi. Panelde, Alevilik ve Alevilerin yüz yüze bulunduklari sorunlari tartisma firsatimiz oldu. Bu olanagi tanidiklari için basta Belediye Baskani Edibe Sahin olmak üzere düzenleme komitesine tesekkürlerimi sunmak isterim.

Asagida deginmeye çalisacagim kimi eksikliklerine ragmen, Festival Dersim için önemli bir aktivitedir. Bu eylem sayesinde her yil onbinlerce insan bölgeye gidiyor ki bu da ekonomik ve sosyal açidan çok önemlidir. Ayrica Festival günlerinde düzenlenen panel, seminer, konferans ve miting gibi etkinliklerde yöre halkimizi ilgilendiren birçok sorunun tartisilmasi; sergiler, müzik programlari, kitap standlari türünden kültürel etkinlikler, cem baglama ve kutsal yerlerin ziyaret edilmesi türünden inançsal faaliyetler, bir bütün olarak göazardi edilemeyecek ölçüde önemli çalismalardir.

Simdi gelelim bahsini ettigim kimi eksik ve yanlis noktalara.

1. Festival programini ve bunun hayata geçmesi için harcanan çabayi gördükten sonra, 4 günlük sürenin uzun oldugu kanisina vardim. Bu süreyi kisaltmak, bunun yerine düzenlemde daha seçici davranip daha kaliteli bir program ortaya koymak, daha uygun olur gibime geliyor.

2. Gerek Festival programinin hazirlanmasi asamasinda gerekse uygulama sirasindaki politik müdahale kabul edilebilir çerçevenin hayli üstündedir. Daha dogrusu Festivalin bir politik koalisyon çalismasi seklinde düzenlendigini söylemek yanlis olmaz. Bu hazirlama yöntemi ise her seyden önce anlamsiz tartisma ve müdahalelere yol açiyor, gereksiz yere zaman kaybina yol açiyor. Ayrica, adi var kendi yok denilebilecek durumdaki kimi gruplara, güç ve katkilari ile oratili olmayan ölçülerde kendilerini gösterme firsati veriyor. Panel ve benzeri toplantilarda her kes kendi adaminin yer almasini istedigi için konusmaci sayisi gereksiz yere artiyor. Yaz sicaginda, 6, 7 ya da 8 kisinin yer aldigi ve asagi-yukari ayni seylerin tekrarlandigi uzun panellerin biktiriciligini düsünmek bile gereksiz yere tasinilan bir yük degil mi?

Surasi bir gerçek ki saglikli bir festival çalismasi ancak bu tür politik kaygilardan uzak, isin ehli olan kisi ve kurumlar tarafindan, yöre halkinin gereksinme ve taleplerine uygun düsecek sekilde hazirlanmasi halinde kendisinden bekleneni tam olarak verebilir. Bu iste asil yük ise belediye, sivil toplum kuruluslari ile gerçekten de kültürel faaliyet gösteren kültür kurumlarina düsmektedir.

3. Festival programlarinda yer alan kimi sanatçilar, zaman zaman nerede olduklarini adeta unutuyor, dinleyici ya da izleyicilerin beklentilerini kulak ardi ederek biktirici ölçülerde politik ajitasyon yapmaktan geri kalmiyorlar. Bu yüzden bu yil kendimi zaman zaman bir festival programinda degil de herhangi bir „sol’ örgüte ait politik bir etkinlige katilmis gibi hissettim.

4. Üstelik bu politik ajitasyon konusunda bu kadar aktif olan söz konusu gruplar, sira is yapmaya gelince ortada pek te gözükmüyorlar. Bu yil bir keze daha izledim; Festival çalismalarini yürütme yükü, Belediye Baskani basta olmak üzere, günlerce büyük özveri ile çabalayan belediye personli ile öteki kimi BDP’lilerin omuzlarindaydi. Yine Diyarbakir’dan bu amaçla gelmis olan grubun yogun çabalari da gözden kaçacak gibi degildi.

Politik Mesajlarda Göze Çarpan Kimi Yanlislar

Politik mesajlarda, yanlis ve hatta hedef sasirtici belirlemelere rastlamak zor degil. Diyelim ki Dersim halkinin geçmisten bugüne devam edegelen mücadelesinden bahsedilirken pekâlâ yanlis mesajlar verilebiliyor ki bu en çok da direnis önderligini yapan kisilerle ilgili belirlemelerde göze çarpiyor.

Örnegin, sik sik 60’li-70’li yillardaki gençlik hareketinin kimi liderleri, sol grup mensuplarinca oldukça sik aniliyor ve Dersim halkinin günümüzde sürdürdügü mücadelenin, o gelenegin devami oldugu iddiasinda bulunuluyor. Peki, bu dogru mu? Isimleri verildigi için söyliyeyim; Mazlum Dogan ve arkadaslarinin içerisinde yer alddiklari mücadelenin temelinde, Mahir Çayan, Deniz Gezmis ve Ibrahim Kaypakkaya’nin verdikleri mücadele mi var? Kuskusuz degil.

Elbet adi geçen her üç gencin idealleri vardi ve onlar da bu ideallerden taviz vermeden ölüme gitmeyi göze aldilar ki bu da çok saygin bir tutumdu. Ancak, genel olarak son 40-50 yilki Kürt direnmesinin temelinde, asil etken olarak o gençlerin mücadelelerini görmek ve göstermek gerçekçi olmaz. Mazlum Doganlarin da içerisinde yer aldigi mücadeleye temel aradigimiz zaman, 100 yil hatta 200 yil gerilere gitmemiz ve Kürt halkinin özgürlesme mücadelesine bakmamiz gerekir. Daha eskileri bir yana birakarak konuyu Cumhuriyet dönemi ile sinirli tutarsak, çok açik bir sekilde görürüz ki Kürt yurtsever mücadelesi, en basta da Seyh Sait ve Sey Riza gibi halk önderlerinin sahsinda sembollesen direnme gelenegi üzerine yükselmektedir.

Bu gelenegi Dersim özeline indirgediginizde ise Sey Riza’ya ek olarak gözlerimizi Alîyê Gaxî’ye, Îdare Îvrayîm Aga’ya, Usênê Seydî’ye, Alîsêr’e, Zerîfa Xanime’ye, Nurî Dêrsimî’ ye; düsmanin korkulu rüyasi Sahan Aga, Lil Aga, Qopo Usên, Findiq Aga, Memê Hure, Îvisê Seykalî, Hesê Gewe, Hemê Civê Kejî, Alîyo Qiz, Seyîd Hesen, Silê Pitî, Hesê Kalê Goncî, Qemerê Hesenî, Besa Sîyaye ve daha düzinelerle kahramana bakmamiz gerekir. Ancak ne yazik ki izleyebildigim programlarin hiç birinde, ara sira Sey Riza’nin adini telaffuz etmek disinda, Dersim halkinin bagrindan çikmis bu kahramanlarin isimlerinin agiza alindigina sahit olmadim. Bu tutum, her seyden önce Dersim tarihine ve o direnis kahramanlarina haksizliktir. Bu, ayni zamanda halkimizin mücadelesinin kürdistani özelligini bir kenara iterek onu türkiyelilestirme gibi bir egilimin göstergesi oldugu kanisindayim.

Festival aktivitelerinde, BDP ve ona yakin duram kesimler disinda, bir tek Kürt partisi, politik grubu ya da demokratik ve kültürel örgütüne rastlanmamasi da üzerinde dikkatle durulmassi gereken bir noktadir. Örnegin, HAK-PAR ile KADEK’ten birer kisi toplantilarda birine katilip görüs belirtemezler miydi?

Elbet, sol gruplar karsisinda BDP’yi bile zaman zaman geri plana iten bu tabloyu Dersim’de festivali organize edenlerin bir eksigi ya da yanlisindan ibaret saymamak gerekir. Bu, BDP’nin Türkiye genelinde izledigi ittifaklar politikasinin bir yansimasidir. Bunu, Halkin Demokratik Kongresi denilen olusumun pratigine uygun bir sonuç olarak görmek gerekir.

Türk Dili Ile Munzur Festivali

Ben Mamekiye (Tunceli) Belediye Baskani Edibe hanimi taniyorum. Onun dil ve kültüre büyük önem verdigini, hatta mecbur kalmadikça toplantilarda kendi ana dili ile konustugunu da yakindan biliyorum. Ama gel gör ki bu yil da festivalin esas dili Türkçe idi.

Bunu söylerken tabi ki Kürdistan’da ve özellikle de Dersim’de asimilasyonun kattettigi mesafeyi gözden uzak tumuyorum. Günümüzde genc neslin önemli bir kesimi Kürtçeyi ya hiç bilmiyor ya da çok az biliyor. Bu durum, insanlara Türkçe ile hitap edilmesini de bir bakima zorunlu kiliyor. Ayrica Kürtçe ile sunum yapabilmenin sikintilarini da hesaba katmak gerekir. Ne var ki Festival’de karsilastigimiz tablo, bu tür gerekçelerle açiklanamayacak derecede vahimdi. Belediye Baskani Edibe Sahin’in Kürtçe (Kirmancca) yaptigi konusmalar, 26 Temmuz günü aksamüzeri, Gola Çetu ya da Gola Xizirî’de gerçeklestirilen kirmancca (zazaca) agirlikli cem, Belediye’ye ait çocuk korosunun programi ile Kürtçe (Kirmancca ve Kuramncca) ile yapilan müzigi saymazsak, Festival programlarinin tamaminin Türkçe oldugunu söyleyebiliriz.

Kürtçe Tekstlar Için Iki Ayri Alfabe

Brosür seklinde basilip dagitilan Festival programinda, Kürtçenin iki ayri lehçesi (Kirmancca ve Kurmancca) için iki ayri alfabe kullanilmisti. Muhtemelen Kirmancca (Zazaca) tekstleri yazmayi üstlenen kisi, bilinçli olarak yapmisti bunu.

Bundan ayri olarak Kirmancca sözcük ve cümlelerin yazilisi, kendi içinde de standart degildi; yani birbirini tutmuyordu. Diyelim ki ayni kelime ya da cümle farkli yerlerde farkli sekillerde yazilmisti. Buna iliskin bir örnek vereyim:

1) „Serê Çarsiyê Binê Hardî’ s.3 //

2) „Serê Çarsi ê Binê Hardi’ s.4 //

3) „Serê Çarsîê Binê Hardi’ r.5

Asli Türkçe olan özel ad ve ünvanlarin Kirmancca çevirisinde de keyfi davranilmisti. Diyelim ki bunlarin kimilerinin kirmanccasi yazilmis, kimileri ise yaziilmamis, bir yerde yazilan baska bir yerde unutulmustu vs. Kimi tekstler ise amaçlanan anlami vermekten uzaktilar.

Festival Için Nasil Bir Program Düsünülebilir?

Bu çerçevede bir festival de politik konularin tartisilmasina karsi degilim. Tersine bunu önemsiyorum ve programda da yer almasindan yanayim. Ancak festivalin politik çitasinin asagiya çekilmesinden, buna karsilik kültürel faaliyetlerinkinin ise yükseltilmesinden yanayim. Daha önce de degindigim gibi, politik konularin, koalisyon ortakligi seklinde bir anlayisla ele alinmasi da bence çok yanlis bir tutumdur. Konular, su veya bu grubun adami yer alsin anlayisi ile degil, konusmacinin konuya hâkimiyeti, diger bir deyisle bilgi ve becerisi kriterlerine göre seçilmesi son derece önemlidir.

Diger taraftan açiktir ki asimilasyon Kürt toplumunu bir ahtapot gibi kollari arasina almis, dil, kültür, kimlik ve inanç gibi yönlerden hizla tüketiyor. Dersim, bu konuda en kötü durumda olan yörelerin basinda geliyor. Bu durum, bize yörede düzenlenecek festival ve benzeri etkinliklerin nasil olmasi gerektigi konusunda da ipuçlari vermektedir. Dersim’de düzenlenen bir kültür festivalinin temel amaci yöre halkin ait tarihi ve kültürel degerlerin gün isigina çikartilmasini saglamak, onlarin korunmasi ve daha ileri bir noktaya götürülmesine katki sunmaktir.

O halde, eger istisnalar disinda festivalin dili yöre halkinin dili degil de yabanci bir dil ise, o festival dil ve kültürün korunmasi ya da asimilasyona karsi mücadele konusunda daha bastan itibaren kendisinden beklenen rolü oynama sansini kaybetmis demektir ki Türkçenin egemenliginde geçen Munzur Fetsivalinin durumu da böyledir. Söyle bir düsünelim; yüzlerce radyo ve TV kanali 24 saat Türkçe yayin yaparken, Festivalde, bu dilden o onca müzik programina neden yer verilsin? Dersim halkinin buna çok mu ihtiyaci var?

Kuskusuz, bunun temel nedenlerini siralarken yine yukarida bahsettigim koalisyoncu anlayisi basa almak gerekiyor.

BDP, su an Dersim’de AKP ve CHP’ye karsi sol gruplarla birlikte hareket etme politikasi güdüyor. Bu ise onu dil, kimlik ve kültür konularina duyarsiz hatta bunlari küçümseyip reddeden sözkonusu gruplara karsi gereginden fazla tavizkar davranmaya itiyor. Her kes kendi adamini ya da kendi grubunu önplana çikartmayi düsündügü için de yöre halkinin gereksinmeleri, küçümsenemeyecek ölçüde devredisi kaliyor.

Bir Dersim festivali düsünün ki onda, kimi müzik programlari disinda bölge halkinin dilinden, onun siirini, hikâyesini, masalini, romanini, mizahini, dua ve bedduasini; dügün, kirvelik törenleri, giysiler, yemekler, geçim yöntemleri, is aletleri türünden kültürel ürünlerini göremiyorsunuz. Bütün bu konularla ilgili toplantilar düzenlenmiyor, sorunlar ve çözüm yollari irdelenmiyor, ortaya çikan somut sonuçlarin isiginda hangi somut adimlar nasil atilabilir; bunun için çaba harcanmiyor vs. Yine bölge halkinin dili ile eser veren kisiler kitle ile bulusturulmuyor, dolayisiyle de halk ama özellikle de yeni nesiller ile geçmis arasinda herhangi bir bag kurulamiyor vs. Diyelim ki okuma aksamlari, kitap tanitimi, siiri, hikâye yarismalari, yöresel kültür ürünlerinin düzenlendigi sergiler, tiyatro oyunlari, özel müzikal programlar vs. programda neden yer almasinlarkar ki?

Daha Esnek ve Kucaklayici Bir Festivale Ihtiyaç Var

Görebildigim kadariyla festival hazirlik çalismalarina baslamada geç kaliniyor. Bence, bir sonraki yilin festival çalismalarina, o yilki festival biter bitmez baslamak gerekir. Örnegin görevlendirilecek bir komite ya da komisyon gerekli ön hazirliklari yapar ve uygun bir süre önce asil düzenleyici organa sunar. Böylece acele etmenin yarattigi sorunlar ortadan kalkmis olur.

Festival düzenlenmesinde gözardi edilmemesi gereken bir diger nokta ise festival düzenlemede rahat davranma ve genis kesimleri kapsayacak sekilde esnek bir anlayisla hareket etmedir. Çünkü festivaller karakterleri geregi dislayici, daraltici degil, bir araya getirici ve baristirici özellikte aktivitelerdir. Dersim’de yapilan festivalin adi „Munzur Kültür ve Doga Festivali’ olduguna göre, onun kapsaminda yer alan konular Dersim halkinin her kesimini ilgilendiren ortak konulardir. Öyle ise festival programlari neden olabildigince genis kesimleri kapsayacak, onlari bir araya getirip yüzlestirebilecek sekilde hazirlanmasin? Örnegin, genel seçimlerde en çok oy almis parti olan CHP’nin kendi kendisini bu isin disinda tutmasi ya da baskalarinin onu distalamasi gerçekçi bir tavir olarak kabul edilebilir mi? Dersim halkini ilgilendiren kimi spesifik sorunlarin ya da Anayasa gibi genel konularin tartisildigi toplantilara, CHP ya da AKP çizgisindeki kisilerin de yer almamalari, görüslerini komuoyu ile paylasmamalari için her hangi bir hakli neden oldugu kanisinda degilim.

Kamer Genç için önerici olmak istemem ama o ilin parlamenteri olan Hüseyin Aygün’ün Festival çalismalarinda göze çarpmamasi saglikli bir duruma isaret etmiyor. Çesitli konularda Aygün’ün ile ayni görüste olmamak, böyle bir distalamayi hakli kilmaz. Eger Aygün’ün kendisi ya da partisi, onu, su veya bu gerekçe ile bu isin disinda tutuyorlarsa, o da en az ötekisi kadar yanlistir.

Sonuç olarak Dersim halkinin her kese ait olan önemli sorunlari var, bunlarin çözümü ancak en genis kesimlerin seferber edilmesi ile saglikli politikalarla mümkün olabilir. Munzur Festivali bu konuda bir manivela rolü oynama sansina sahiptir. Bunun olabilmesi için de en basta isin içerisindeki aktörlerin zihinsel bir degisim ve dönüsümü yasamalari gerekiyor. 40-50 yil öncesinin, degisime kapali bir takim kaliplarina yapisarak yenilenme ve ileriye dogru gelisme gösterilemez. Halk ideolojiler için bir figüran degildir. Tersine, ideolojiler halkin hizmetinde olmali, ona hizmet edebilmelidir. Bir kültür festivaline bu çerçevede degil de politik manevra alani olarak yaklasildigi zaman, o festival eninde sonunda yozlasir ve amacindan uzaklasir. Munzur Festivalinin, bütün Dersimlileri kucaklayan hosgörülü ve özgürlükçü bir karaktere bürünmesi halinde bu günkünden çok daha olumlu sonuçlarin ortaya çikmasina yol açacagindan kusku duymamak gerekir.

Munzur Çem

Back to top button