Dikkat! Seçim var
Hatirlanacagi gibi; 24 Haziran milletvekili seçimleri sürecinde HAK-PAR’in ortaya koydugu sömürgeci partiler ve HDP disindaki Kürtlerin, güçlü istikrarli bir seçenek yaratma politikasina agir elestiriler, suçlamalar getirerek, hatta alay ederek ‘ULUSAL BIRLIK’ nakaratiyla HDP’nin kapisinda vakit geçirenler umduklarini bulamadiktan, hatta azarlanip asagiladiktan sonra bile HDP’yi direk veya dolayli destekleme karari almislardi.
HAK-PAR aday belirleme sürecinin bitmesine az bir süre kala, bu HDP’nin kapisindan dönen Kürdistani partilere ‘madem HDP ile ittifak yapma imkâninizin kalmadigini ilan ettiniz, o zaman buyurun birlikte bagimsiz aday çikarmak için harekete geçelim, istikrarli bir birlik için zemin olusturalim’ demis ancak bu ‘ulusal birlikçi’ partiler ilgi göstermemisti.
Simdi, Türkiye yerel seçimlere giderken, sosyal medyada HDP’ye verdikleri oylarin resmini çekip paylasan bu ‘Kürdistani’ partilerin kadrolari, yerel seçim sürecinde ne yapacaklarini tartismaya basladilar.
Yeniden HDP’nin kapisina mi kosalim yoksa biz de alinacak oylarin azligina çokluguna bakmadan HAK-PAR gibi kendi özgün politikamizi mi insa edelim?
HDP ile ilintilenmek disinda gündemi olmayanlar açisindan gelistirilen çesitli ataklar, konferans ve toplantilar zinciri hangi isim altinda yapilirsa yapilsin, asil amacin HDP’ye ilintilenmenin zeminini yaratmak oldugu siritiyor.
Bu siyaset cambazlari seçimlere aylar kala HDP ile ortak etkinlikler düzenlemekte, ardindan da bu isi ‘seçimlerde de ortaklasmaya’ çevirmektedirler.
Toplumdaki karsiliklari astiklari tabelalarin alani kadar bile olmayan bu siyasetçilerin, HDP’nin Kürtlerin tek siyasi temsilcisi olma israrini, farkli, seçenek olabilecek yapi ve kadrolari etkisizlestirme, bu amaçla ve biat karsiliginda, bir iki koltugu feda etme politikasini firsata dönüstürerek, o koltuklara kavusma çabalari, bu konudaki yaratici, kararli duruslari taktire deger.
Yillardir tekrarlanan bu tiyatroda rol almak için çirpinan çok aktörün oldugunu biliyoruz.
Ancak bu tür girisimlerin kurumlarda iç çekismelere dönüsecegini, kisisel beklentilerin tetikledigi çürütücü bir etki yapacagini da biliyoruz.
Bu türden eklemlenme çabalarinin PKK çizgisindeki legal yapilari büyütmekten, muhtemel alternatifleri çürütmekten ve onlarin Kürt halkinin basina açtiklari belalari, yarattiklari felaketleri aklamaktan baska bir sonuç ürettigi görülmüs müdür?
Bu eklemlenme süreçlerinin ardindan olusan enkaz, yurtsever kurum ve kadrolar arsindaki daginikligi arttirmakta, derin güvensizligi büyütmekte ve özgüven yitimini besleyen bir islev görmektedir.
‘Birlik’ adina onca deneyim yasandiktan sonra siyaseten bir sonuca ulasmak, ders çikarmak gerekmez mi?
PKK ve onun çizgisindeki legal yapilarla dans edenlerin her seferinde ciddi kan ve prestij kaybina ugradigi ortada iken, çorbanin tuzlu oldugunu anlamak için sonuna kadar içmek sart mi?
Bu süreçte de HDP’nin karli çikacagina, ona eklemlenmeye çabalayanlarin iç kavgalara sürüklenecegine kusku yok.
Zira, eklemlenen bölünüyor, bir parçasini, öne çikan birkaç kadrosunu HDP ye kaptiriyor. Bu kadrolar HDPlilerden daha çok HDPlilesiyor, eklemlenen yapi hiçbir somut kazanim elde etmeden iç tartismalara sürükleniyor, kadrolar arasinda güvensizlik yayiliyor, bölünüyor ve kitleler nezdinde siliklesip, söylemlerine itibar edilmeyen yapilar olarak görünür oluyorlar.
Ister tek basina bir parti, inisiyatif olsun, isterse blok olsun, ‘ilke’, ‘prensip’ gibi söylemlerle perdelense de bu eklemlenme çabalarinin sonuçlari hep ayni oluyor.
Bu konuda Kürt yurtseverlerinin arkalarinda biraktiklari çok zengin bir deneyim var.
Birkaç hatirlatma;
Bu çizgi ile ‘demokrasi mücadelesi’ ve ‘ulusal birlik’ adina Halkin Emek Partisi’nde bir araya gelenler büyük bir hayal kirikligina ugradilar. PKK çizgisindeki kadrolar HEP’i, Kürtlerin, legal zeminde de sömürgeci partilerden ayrismasinin önüne geçmek için MIT’in yönlendirmesiyle SHP’ye yamamaya çabaladilar. Basarili da oldular. Öyle ki HEP kongresinde kürsüde konusan Fehmi Demir gibi yurtsever kadrolari konusturmayacak, yaka paça indirecek kadar ileri gittiler.
Farkli geleneklerden gelen Kürt yapilar HEP’de ortaya çikan rant nedeniyle PKK kadrolari ile birlikte ‘ulusal birlik’çilik oynamayi sürdürürken, tüm tabanlarini, kimi öncü kadrolarini PKK ye kaptirdilar.
HEP’te PKK kadrolarinin devletle (MIT) kol kola girerek pek çok kisiyi Parlamenter yaptigini görenler yönünü onlara çevirdi. HEP kongresinde Öcalan’in ablasinin elini öpmek için bir birini ezmeye basladilar.
Bu süreçte en zararli çikan hareketlerin ulusal demokratik mücadelenin iddia sahibi iki hareketi; DDKD ve PSK- Özgürlük Yolu hareketi oldugunu söylemek yanlis olmaz.
12 Eylül darbesi sonrasi, örgütsel yapisi dagilmis, hiyerarsisi kaybolmus, fikri bütünlügü zedelenmis DDKD tümden eridi. Küçük gruplara, bireyler etrafindaki etkisiz kümelenmelere dönüstü.
Kemal Burkay’in tutarli, kararli çizgisi, örgütsel yapisini korumasi ve görece güçlü tutmasi nedeniyle PSK Özgürlük Yolu hareketi öncü kadrolarini korumayi basardi. Ancak kentlerdeki tabaninin bir kesimini, sempatizan agini, STK’lardaki kadrolarini önemli ölçüde bu çizgiye kaptirdi.
Daga, kirsal alana sikismis PKK hareketinin kentlere tasinmasinda ve hizla kitlesellesmesinde HEP’in ve bu süreçte DDKD ve PSK Özgürlük Yolu hareketi basta olmak üzere yurtsever hareketten gelen kadrolarinin bu çevre ile ‘birlik ‘ adina yaptiklari hatalarin payi büyük oldu.
Yine de PSK ve diger geleneklerden gelen az sayida yurtsever kadro bu gidise direndi.
SHP ‘ye yamanan HEP ten ayrilip yeni bir legal parti kurmaya soyundular.
Yeni parti çalismalari epey mesafe almisken kapatilma asamasina gelen HEP’te yalnizlasan PKK kadrolarindan yeni bir çagri geldi.
Gelin birlikte yeni bir parti kuralim!
Bu olumsuz deneyime ragmen Kürt yurtsever kadrolari ‘ulusal birlik’ adina bir kez daha PKK lilerle bir araya geldiler. Ne de olsa ‘ulusal birlik’ herkesin önceligiydi.
Bu süreçten DEP dogdu.
DEP’de de legal zeminde ‘ulusal birlik’ deneyimi hayal kirikligiyla sonuçlandi. PKK, kurulus sürecinde verdigi sözlere ragmen DEP’i disaridan yönetme çabasini sürdürdü. Üstelik diger çevrelerden gelenleri sadece birere dekor malzemesi haline dönüstürdü. Parti organlarinda karar mekanizmalarinda salt çogunlugu kendisinde tutma israrini sürdürdü. DEP PKK ye endeksli politikalar nedeniyle de tikandi.
PSK Özgürlük Yolu hareketindeki kadrolar ve az sayida yurtsever bir kez daha hayal kirikligina ugrayarak DEP’i terk ettiler. Diger çevrelerden gelen kadrolar, atandiklari koltuklara yapisip kaldilar. PKK’nin ayak oyunlarini kaniksadiklarindan DEP ile yollarina devam ettiler. Ancak DEP de tikandi ve kapatildi.
PKK ‘ye biat etmeden, birlikte legal partide çalismanin mümkün olmayacagi, bu çevre ile legal zeminde birligin, birlikte demokratik çalisma kurallari içinde çalismanin ‘romantik ‘bir söylemden öte bir anlam tasimayacagi anlasildi.
Bu süreç, diger politik aktörlerin siliklesmesi, legal zeminin de PKK tarafindan doldurulmasi ile sonuçlandi
Özgürlük Yolu PSK hareketi PKK’li kadrolarla yolunu ayirdi ve kendi legal parti serüvenini baslatti.
Iyi de oldu.
PSK Özgürlük Yolu Hareketi, Demokrasi ve Degisim Partisi’ni, bu partinin kapatilmasinin ardindan da Demokrasi ve Baris Partisi’ni kurdu. Bu süreç bu gün HAK-PAR ile devam etmekte.
Yani her seçim sürecinde Kürt siyasetinin bas gündemi olan bu çevre ile ‘ulusal birlik’ adi altinda ilintilenme yeni bir durum degildir. PSK, DDKD, Rizgari, KAVA, KDP vb örgütlerin grup ve bagimsiz kadrolarin defalarca denedikleri ve her seferinde ayni olumsuz sonuçlarla karsilastiklari bir durumdur.
PKK kadrolari legal zeminde ne zaman yalnizlassa, toplumda, siyaset arenasinda itibar kaybina ugrasa, ortaya koyduklari pratikler nedeniyle sert elestirilere muhatap olsalar; Ne zaman ‘derin’ çevrelerle kirli iliskileri desifre olsa, toplumda yeni arayislarin isaretleri görülse, hemen yönlerini Kürt yurtseverlerine çevirmekte, onlari bir incir yapragi gibi kullanarak ayiplarini örtmeye yönelmektedir.
Bu yolla hem ‘yeni’ olarak ‘umuda’ dönüsmekte hem de farkli seçeneklerin önünü kesmektedir.
Devam edelim;
DEP’te, daha sonra PKK çizgisinde kurulan diger partilerde birlikte çalismaya devam eden DDKD, KAVA, RIZGARI, ve diger hareketlerden gelen kadrolar veya ‘bagimsiz ‘kadrolar neredeyse tümden baskalastilar. PKK çizgisinin legal sövalyelerine dönüstüler.
Bu farkli çevrelerde gelen kadrolarin zaman zaman yeniden toparlanma, örgütsel birliklerini olusturarak seçenek olma çabalari da sekteye ugradi.
PKK ve PSK disinda kalan partilerin illegal zeminde bulusarak tek partiye dönüstükleri PYSK hareketi bu açidan önemli deneyimler sunmaktadir. Nitekim bu yapilar da kadrolarini PKK’nin yönettigi legal partilere kaptirdigi, geri çagiramadiklari için kisa sürede tasfiye oldular.
Peki ‘örgütsel birlik’ yerine ‘is birligi’ çabalari olmadi mi?
Ayni legal örgütte bir arada olamayanlarin bu çevre ile is birligi deneyimleri de hep fiyasko ile sonuçlandi.
‘Emek, baris, özgürlük blogu’ sürecinde de PKK çizgisindeki legal parti (HADEP) ile is birligine yönelen kesimler agir bir hayal kirikligi ile yüz yüze geldiler.
Keza bu hayal kirikliklari her seferine tekrarlanip durdu. 2005 seçimlerinde, 2011 seçimlerinde, ulusal kongre sürecinde yasananlari, Güney’de, bati Kürdistan’daki pratiklerini hatirlamak yeter.
Bütün bu örneklere ragmen PKK çizgisinde siyaset yapan Legal partiler ne zaman çagri yapsa tüm olumsuz deneyimleri unutarak çagriya uyan, kosarak giden çok sayida kadronun olmasi hüzün verici.
Bu duruma yol açan nedir?
Kürdistan’da dominant hale gelen PKK’nin legal uzantisi partiler ile bir araya gelme çabasinin altinda sahsi beklentilerin, bu çevrenin sagladigi ‘koltuk’larin belirleyici olduguna kusku yok.
Bunun farkinda olan PKK’liler her seçim sürecinde bu yapilarda zaafli ancak etkili pozisyonda olan sahsiyetlere yönelmekte, biat karsiliginda koltuk teklifinde bulunmakta ve maalesef çogu kez basarili olmaktadir.
Kendisine muhalefet eden tüm parti, inisiyatif veya etkili sahsiyetleri bu yolla siliklestirmekte, kendisini alternatifsiz hale getirmektedir.
PKK karsitligi ile bilinen Serafettin Elçi bu çevre ile ‘ittifak ‘yapti. Vekil seçildi. KADEP bitti. Öcalan ve PKK yöneticileri dahi sikça öldürdükleri yurtsever Kürtler için bir çesit özür dilerken Elçi ; ‘Simdi ben PKK’nin öldürdügü Kürtleri izliyorum. Hepsi itirafçi olup ihanet edenlerdir. Kendi disindan ona muhalefet edenlere PKK dokunmuyor ‘ diye bildi
Büyük umutlarla dogan Azadi Inisiyatifi bu çevre ile ittifak yapti. Sözcüsü Adem Geveri vekil oldu ve Azadi inisiyatifi bitti.
DDKD bu çevre ile ittifak kurdu, Sözcüsü Imam Tasçier vekil oldu ve DDKD bitti. Imam simdi kendisini atayan kibleye secde etmekte.
Diger hareketleri de tek tek saymaya gerek yok.
Evet, bu yapilar tabela yapilara dönüsüp biti. Ancak arkalarindan olumsuz bir gelenek biraktilar.
Yamanma gelenegi!
Bu, ulufe dagitma olanagina sahip yapiya karsi direnmek, milli demokratik bir seçenek yaratmaktansa, alternatif olma iddiasiyla ortaya çikan kendi örgütünü bir pazarlik unsuruna dönüstürerek hedefine ulasmak!
Bir koltuk kapmak, vekil veya belediye baskani olmak!
Dogrusu ödül, zaafli sahislar için büyük olunca direnmek de zorlasiyor.
Kürt siyasetine çöreklenmis kimi kadrolar açisindan vekillik gibi, belediye baskanligi gibi bir etiket ugruna harcanmayacak yapi, gelenek, ilke, siyaset yok gibi.
Bu ugursuz eklemlenme çabasinin milli demokratik kurumlasmanin, güçlü yurtsever bir seçenek yaratmanin önündeki en önemli engel oldugu ortada.
Bu gün de çok sey degismis degil.
Son zamanlarda bu çevre ile flörtün Kürdistani blogu da ikiye böldügü, her bilesenin içinde de parça tesirli bir bomba gibi patladigi görünüyor.
Nitekim, geçen genel seçim sürecinde yara bereyle çikan PSK ‘PAK bu kez HDP’ye mesafeli olacaklarini, hatta ‘bagimsiz aday’ çikarmak için karar aldiklarini ilan etseler de diger ‘Kürdistani’ler HDP nin kapisinda koltuk kapma ihtimalinin motivasyonu ile beklemekte israr ediyorlar.
Beklendigi gibi ‘Kürdistani Blok’un istikrari, ilkeleri, hedefleri Türkiyelilesmeyi hedefleyen ve her firsatta ben ‘Kürt partisi degilim’ diyen HDP’nin esigine varildiginda çatirdiyor.
Kimileri pazarliklarda elini güçlendirmek için olusturduklari ve yillarca emek verdikleri bu blogu HDP kapisina sürüklerken, umduklarini bulamayinca geri çekildiklerinde pek çogunu oraya kaptiracaklarini, en az kendileri kadar ‘akillilarin’ da ayni ‘koltuk kapma’ stratejisini izleyeceklerini hesap etmemeleri ne komik
ÖSP, KDP-T, Kürt Demokratik Platformu, Azadi Inisiyatifi, Insan ve Özgürlük Partisi gibi ‘Kürdistani blok’ bilesenleri HDP ile diyaloglarini sürdürme adina PAK ve PSK yi bir kenara ittiler.
Oysa Onlar bu ‘Kürdistani birlik’i bin bir emek ile insa etmis ve yönlendirmislerdi.
Öte yandan bu deneyimsiz parti ve inisiyatifler çok daha narin, korunmasiz ve savrulmaya egilimli
Aninda bir uçtan digerine savrulmaya müsait.
Kimi ‘Kürdistani’ kadrolar için vekil veya belediye baskanligi söz konusu oldugunda, ne ilke, ne prensip , ne yol arkadasliginin kalmayacagi belli degil mi?.
Ne agizdan çikan, yazilan çizilen sözler hatirlanir, ne alinan ‘kararlar’.
‘Dün dündür bu gün bugündür.’
Evet,
Her ne kadar PSK ile Pervin Buldan baskanligindaki HDP heyeti ‘PSK’nin talebi’ üzerine ‘özel’ görüsseler de, HDP ile söz konusu partilerin arasindaki iliskilerde bir kirilganlik oldugu ortada.
Halbuki bunca somut deneyime ragmen ‘ulusal birlik’ adina HDP’nin etrafinda kenetlenenlerin, reddedilseler de, uzlastiklari talepleri seçim bildirgesinde yer verilmese de, Kandil’den ‘bunlar hak ettiklerinden çok vekil talebinde bulundular’ gibi açiklamalarla azarlansalar da yapmalari gereken HDP’ye küsmek degil ‘ULUSAL birlik ‘hatirina yeniden eklemlenme çabasini sürdürmek olmalidir (!)
‘Kürt partisi degilim’ diye yirtinmasina ragmen HDP yi Kürt partisi ve Kürt ulusal birliginin’ en merkezi yapisi olarak görenlerin simdi farkli bir tutum almasi, onun disinda seçenek yaratma çabasina yönelmeleri, bagimsiz adaylarla sürece müdahale edeceklerini ilan etmeleri acaba samimi bir dönüs müdür?
Yasanan deneyimlerden ders çikarildigini mi göstermektedir?
Yoksa bir serzenisten mi ibarettir?
Isaretler bu açiklamalarin malum ‘Kürdistani’ çevrelerin HDP karsisinda ellerini güçlendirme blöfü oldugunu göstermektedir.
Nitekim bu açiklamalara paralel olarak HDP/DBP ile dil konusunda ortak etkinlikler organize etmek, HDP Es Genel baskani Pervin Buldan’a ‘sizinle özel görüselim’ teklifleri ve HDP ile ’24 Haziran seçimlerindeki basarisiz isbirligi konusunda yasananlar, 31 Mart 2019 tarihinde yapilacak yerel seçimler ve bu seçimlerde ittifak yapilmasina iliskin fikir alisverisinde’ bulunmalar bu tespiti dogrular niteliktedir.
Her seçim öncesi ayni manzaralarla karsilasiliyor. Süreçten rahatsiz olan taban HDP’lilerle birkaç görüsme, bir iki demeç, mümkünse bir iki ortak etkinlik ile yeniden manipüle edilir. Sonrasi buyurun ‘Ulusal birlik’ tiyatrosuna
Seçimler bir kez daha Kürt hareketinde seyrine doyum olmaz manzaralar yaratacak.
Biz bu çevrelerin HDP ile mesafelerini korumalarindan, dogru ve gerçekten ‘Kürdistani’ bir siyasal hatta kalmalarindan sevinç duyariz.
Sudan gerekçeler yaratarak, zaten az olan Kürt siyasal kadrolarini bloke etmenin, aralarina buzdan duvarlar örmenin, küçük temsil barakalari yaratarak, sahsi beklentilerine payanda yapanlarin ne kendilerine ne de Kürt hareketine bir faydasi olmadiginin görülmesi ve buna uygun adimlar atilmasi memnuniyet verici olur.
Küçük bir beldede ‘yetkileri baskasinda olan’ ‘kagit üstü’ belediye baskani veya meclis üyesi olmak için bu kadar eziyete gerek var mi?
Kürt siyasetçilerinin görevi ‘pazarlikçilara’, yamanmayi fazilet diye sunanlara hizmet etmek degil, gerçekten barisçil- demokratik-milli bir siyasi hatta birleserek Kürt halkinin özlem ve taleplerine cevap olmaktir.
Örgütlenmek, kitlelerle bulusmak ve bir milli, bagimsiz, siyasal aktör olarak alternatif olmaktir.
Bu zordur ancak basarilmasi zorunlu bir görevdir. Kürt yurtsever hareketinin basarisi bu zorlugu asmasina baglidir.
HAK-PAR Parti Meclisi’nin çagrisi yerindedir ve sunlari söylemektedir;
‘Kürtler açisindan bir kez daha adil ve demokratik olmayan kosullarda yapilacak bu seçimlerde de, Kürt yurtsever partileri ya seçimlere sokulmayacak ya da bin bir engelle etkisiz kilinmaya çalisilacaktir.
Hak ve Özgürlükler Partisi örgütlenme çabalarini ve önüne konan engelleri asma çabasini sürdürecek, Kürt karsitligi üzerinde sekillenen hiçbir bloga dahil olmayacak, Kürt halkinin hakli ve mesru taleplerini öne çikarma politikasini sürdürecek ve Kürt halkini seçeneksiz birakmayacaktir.
HAK-PAR Kürt yurtseverlerini bu süreçte de Kürt halkina zarar veren projelere eklemlenme çabalarina, savrulmalara karsi duyarli olmaya, milli demokratik politikalarda bulusmaya davet etmektedir.’
HAK-PAR bu yerel seçim sürecinde de Kürt halkina zarar veren proje yapilarin ve onlara eklemlenme çabalarinin desifre edilmesine, ‘milli, demokratik’ hattin öne çikmasina çalisacaktir.
Ancak bu sayede Kürt halki gerçek temsilcilerine kavusabilecektir.
Her Kürt yurtseveri bu süreci desteklemelidir.
Aydin Günesli