Makale

Din adina dünden bugüne hep yaktilar

ISID’li çetelerin iki Türkiyeli askeri kaçirip 1 yil sonra da diri diri yaktiklarini gösteren videolar sosyal medyaya düstügünden beri içimde tuhaf duygular yasiyorum. Insan olan bunu yapar mi diye kendi kendime soruyorum. Bu soruyu sorarken kendimi duygusallik içinde buluyorum. Izledigim görüntüler o gece beni sabaha kadar yatirmadi.

Ancak duygusalliktan biraz kurtulunca mantik devreye giriyor. Sorular geçidi basliyor beynimde. ISID’in bu yakarak öldürme eylemi bir ilk miydi? Yoksa tarihte dinlerden kaynakli bir yakma gelenegi bir infaz yöntemi olarak var miydi? Ülkemizde yakarak öldürme dinci gericiligin yöntemlerinden birisi olmus muydu? Yazinin sinirlari içinde bu sorulara küçük yanitlar arayalim bakalim bu yazi bizi nereye götürür.

Ortaçag dönemi Kilise’nin egemenliginde yasanmistir. Insanlik tarihinin en karanlik dönemi olan Ortaçagda Katolik kilisesi mahkemeleri yani engizisyon mahkemeleri bu karanlik dönemin sorumlusu olarak tarihin kara sayfalarinda yerini almistir.

12. yüzyildan baslayarak 600 yillik bir dönemde milyonlarca insan engizisyon mahkemelerinde yargilanmis, bu insanlara din ve devlet ilkeleri adina kiyim uygulanmistir. Bu dönemde bir milyona yakin kadin ”Cadi avina” kurban edilmistir. O dönemde Ruhban sinifin cinsel yasamdan uzak kalislarinin sanki bir intikami gibi kadinlar türlü türlü fantezilerle iskence edilerek ve yakilarak öldürülmüslerdir.

O dönemde odun atesinde yakilarak öldürülme yönteminin yaninda boga görünümlü bir metal içerisine suçlu görülen kisi yatirilir. Içerisi oldukça dardir. Boga görünümlü metalin altinda da odun atesleri yakilir. Metal isindiktan sonra metale degen her yer bir et parçasi gibi kizarir. Içerideki insanin feryatlarindan dolayi bu iskence ile infaz yöntemine o dönemde boga bögürmesi iskencesi denilmistir.

Yine o dönemde felsefe ile ugrasan, bilimle ugrasan insanlarda Kilisenin inancina ve tanriya karsi gelmekle suçlanmis ve yakilarak öldürülmüslerdir. Bunlardan birisi filozof Giordano Bruno’dur. Sekiz yil hapiste kalarak tanriya saygisizlik, ahlaksiz davranis ve dinden çikmak suçlarindan sorusturuldu ve yargilandi. Uzun bir yargilamanin sonunda Hristiyanligin ünlü ilkesine göre, ‘kani akitilmadan eziyet edilerek öldürülmesine’ karar verildi. Ölüm kararini Bruno’ya bildiren yargiç, ondan su cevabi almistir: “Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz”

Bruno sehrin meydaninda diri diri yakilir.

Bruno’dan sonra Galilo Galile yargilanir. Savundugu düsüncelerinden caydirilmaya çalisilir. Galile Bruno gibi direnemez. Galile, kendisini yargilayan engizisyon mahkemesinde yüzlerce izleyici ve jüri üyesi din adamlarinin ortasinda kendini kapana kisilmis bir av gibi hisseder. Ve son söz olarak ”Ben, ‘Günes evrenin merkezindedir’ dedigim için yargilaniyorum ve bu tür aykiri görüsleri nefretle kiniyorum, lanetliyorum. Ayni zamanda Kutsal Katolik Kilisesi’ne yapilan tüm yanlislari da.” der. Ve mahkeme onu ev hapsine mahkum eder.

Elbette 600 yillik engizisyon dönemi bu bir iki örnekten ibaret degildir. Ancak insanlik engizisyon sonrasinda da bu vahset yöntemleri ile insanlari cezalandirmaya devam etmistir.

Hitler Almanya’sinda Yahudiler, Komünistler ve escinseller alti milyondan fazla kisi sistemli bir sekilde ya gaz odalarinda ya firinlarda yakilarak öldürüldüler. Hitleri bu soykirima iten nedenler arasinda dinsel ve siyasal düsünceleri ve nefret yatar.

Kendi tarihimize dönersek daha 1915 yilindan baslayan süreçte insanlar dinsel ve siyasal hesaplarla çesitli biçimlerde öldürülmüslerdir. Bu süreçte de Ermeni köylülerin evlerine hapsedilerek yakilarak öldürülme örneklerine rastlanir.

Cumhuriyet döneminde daha 1927’den baslayan süreçte Kürtlere karsi binlerce yakilarak öldürülme olaylari yasanir. Dersimde insanlar magaralarda ”fareler” gibi zehirlenir.

1969 Yilinda Türkiye Ögretmenler Sendikasi (TÖS) Kayseri’de genel kurul yapmaya karar verir. Ancak sehirde provokasyonlar yasanir. Ve toplantinin yapilacagi sinemaya benzin dolu siseler atilarak içeride ki 800 delege yakilmak istenir. TÖS genel Kurulu’nu Ankara’da yapmak zorunda kalir.

Yil 1978. Maras’ta Alevilere ve solculara karsi bir provokasyon kol gezer. Bilinen taktikle bombalar patlatilir, insanlar din adina galeyana getirilir. Ve orada 111 insan çoluk çocuk kadin, hamile denilmeden öldürülür. Evler atese verilir.

Yil 1993.Yer Sivas. Pir Sultan Kültür Dernegi tarafindan düzenlenen etkinlikte çogunlugu alevi olan 33 yazar çizer sanatçi kaldiklari Madimak otelinde yakilarak öldürülür. Yine sehirde halk din adina galeyana getirilmistir. Din elden gidiyor diye çagrilar yapilir ve bu yakilma olayi gerçeklestirilir.

1990 Kürdistan’da faili meçhullerin yasatildigi bir dönemdir. Mus’un Altinova beldesinde 9 kisinin yakilarak öldürülmesi olayi da bu dönem yasanan katliamlardan biriydi.3 Ekim 1993’te operasyon sirasinda bir evde sözde ‘yangin çikti.’ Mehmet Nasir Ögüt ile hamile esi Esref ve yaslari 3 ile 13 arasinda degisen 7 çocugun cesetleri kömürlesmisti. Bir aile askerler tarafindan diri diri yakilmislardi.

Son olarak 2016 yilinda Kürt illerinde yasatilan ablukalarda, Cizre’de onlarca insan bir binanin bodrumuna siginmislardi, tüm çabalara karsi devlet bir koridor açmadan onlari bile isteye vahsice yakarak öldürdü. Sonrasinda duvarlara PÖH’ler tarafindan yazilan yazi vahsetin belgesi gibiydi. ” Ask bodrumda yasanir güzelim.”

ISID yakarak vahsice insan öldürme görüntülerini ilk kez bize Ürdün’lü pilotu yakarak göstermisti. Bugünde iki askeri diri diri yakan görüntüler gözümüzün içine sokuldu.

Tarihte baktigimizda yakarak insan öldürme yöntemini kullananlar ya kiliseler olmus ya da Islami cihat adina savastigini düsünenler ya da fasizm dönemleri olmustur. Hepsi din ve devlet adina islenmis birer vahset cinayetleridir.

Bu yöntemle cinayetleri isleyenler din adina tanri adina kendilerini birer infaz memuru gibi görmüslerdir. Bu zihniyet için hukuk, demokrasi, yargi yoktur. Dün ortaçag karaligindan kurtulmak kolay olmadi. Bugün insanligi ortaçag karanligina hapsetmeye çalisan cihatçi radikal Islam gerçegi ile karsi karsiyayiz.

Ki ülkemizde Solculara, Kürtlere, escinsellere, gayri Müslümlere, inanmayanlara karsi ISID zihniyeti benzer düsünenlerin çogunlugu gelecegimizi tehdit etmektedir. Aslinda ISID dünden bugüne geçmisimizde, içimizde zihnimizde, iktidarlarda kendisine yer bulmustur. Tehlike kapimizda avini bekliyor.

——————————————-

Gaziantep Sabah-26 Aralik

Celal DENIZ

Back to top button