Dindar (devlet) nesillere ihtiyaç var mi?
Cumhuriyeti kuran elitler Fransiz Laikliginden esinlenerek, dini devlet kontrolü altina almaya basladilar.
Fransa’da dini kontrol altina almanin tarihi arka plani vardi. Ortaçag boyunca tüm Avrupa’da iktidarin kaynaginin tanri oldugu, kabul ediliyordu. Kilise ve Papalik Kurumu tanrinin yeryüzündeki temsilcisi olarak kabul görüyordu. Dolayisiyla neredeyse tüm Krallar taçlarini Papanin elinden takiyordu. Bunun yaninda dünyevi nimetler de neredeyse siyasal iktidarlar ve Kilise arasinda pay edilmisti. Kilisenin serveti yer yer siyasi iktidarlarin elindeki olanaklardan fazlaydi. Siyasi otorite pek çok icraatinda Kilisenin icazetine, onayina muhtaçti. Öte yandan toplum alabildigine yoksuldu. Ne Kilise’nin ne de dönemin Fransiz aristokrasisinin, yoksul halkin durumunu umursadigi yoktu.
Gelismekte olan burjuvazi para sahibi olmakla birlikte, sosyal ve siyasal sistem içinde yeterli itibar görmüyordu. Burjuvazi mevcut statükoyu lehine degistirmek için dönemin degisim yanlisi fikir ve düsünce adamlarini destekledi. Rönesans’tan sonra Avrupa’da iktidar kaynagi zaten tartisilmaya açilmisti.
Katolik kilisesi içinde bile aykiri fikirler dogmaya basladi. Yeni mezheplerle birlikte, dine iliskin yeni yorumlar ortaya çikti. 1616-1648 yillari arasindan Avrupa’da 30 yil savaslari diye bilinen mezhep savaslari yasandi. Pesinde Aydinlanma fikri boy vermege basladi. Iktidarin kaynagi gökten yere indi. Böylesi kosullarda Fransiz devrim oldu. Devrim ile kilisenin tüm mal varligina el konuldu. Kilisenin dahi siyasal otoriteye bagliligi yasal düzenlemelere baglandi.
Osmanli da Hilafetle yönetiliyordu. Osmanli da bir ruhban sinifi yoktu. Ama dini ulemanin siyasal iktidar üzerideki etkisi yadsinamaz. Cumhuriyet’in kurucu kadrosu da Fransa gibi, dini devlet kontrolü altina almaya çalisti. Bu vesile ile Tekke ve Zaviyeler kapatildi. Egitim birlestirildi. Hilafet ve saltanatin geri gelme tehlikesi gözetilerek, dinciler güvenlik tehdidi olarak algilandilar. Milli Güvenlik Kurulu kararlarinda irtica ve bölücülük tehlikesine her zaman isaret edildi.
Ikinci Dünya savasindan sonra siyasal Islam üzerindeki kati denetim zaman zaman gevsemekle birlikte AKP hükümetine kadar devam etti. AKP’ siyasal Islam’i güvenlik olarak görülmekten çikardi. Bununla kalmadi, Islam dininin Hanefi mezhebini yaymak için kamudan büyük kaynaklar aktardi. Devlet gücünü arkasina alan dinci kesim, durumu tersine çevirmeye basladilar. Simdi artik dinci olmamak, seküler yasami savunmak ayiplanir oldu, mahalle baskilari olusmaya baslandi. Her mahallede degil, her apartmanda ”Kuran Kursu” açildi. Her taraf vaizlerle doldu. Dinci, tarikatçi, cemaatçi dernek, vakif vb. kuruluslar, toplumsal yasami neredeyse tamamen kontrol altina aldi. Durum tersine döndü ve artik Islamci olmamak neredeyse güvenlik tehdidi olarak kabul edilecek.
Bu kadarina gerek var miydi?
Altini çizerek belirteyim ki Din ve Vicdan (inanç ) özgürlügü insan haklarindandir. Her kesin dini vecibelerini, inancinin gereklerini hiç baski altinda kalmadan tam bir özgürlük içinde yerine getirme hakki verir. Bu her inanç grubu için geçerlidir.
Siyasal tarihimizde dine dayandigini iddia eden pek çok terörist örgüte sahit olduk. Bin dokuz yüz doksanli yillarda Hizbullah Kürdistan’da pek çok faili meçhul ve açik cinayete karisti. Hatta kendi mensuplarini bile domuz bagi baglayarak katletti. El Kaide ve ISID hem Orta Doguda hem de bizzat ülkemizde pek çok katliama imza atti. ISID dünyada esi görülmemis vahset eylemleri yapti. En son On Bes Temmuz darbesini yapmaya kalkisan Fetö Terör örgütü de Islami bir cemaat oldugunu iddia ediyordu
Bu ülkenin dindar nesillere ihtiyaci yoktur. Devlet seküler olmali, tüm inanç gruplari karsisinda nötr davranmali. Devletin görevi gerek bireylerin gerekse, inanç gruplarinin kendi inançlarinin geregini yerine getirmesini saglayacak yasal düzenlemeler yapmak, inanç gruplarinin bir birlerine karsi baris ve saygi ortaminda bir arada yasamasini saglamaktir. Bu ülkede ihtiyaç olan, Demokrasi, Insan Haklari ve Hukukun üstünlügünü saglamaktir. Toplum mühendisligi ile bazi inanç ve deger alanlarini, toplumun diger kesimleri karsisinda genisletmek degildir.
07.10.2016
Av.Abdulmenaf KIRAN
HAK-PAR Gn.Bsk.Yrd.
Abdulmenaf Kiran