Diyarbakir ve Kürtler, Türkiye’nin can yelegidir

Toplumsal yapi içinde, birbiriyle kavga eden degil, birbiriyle dayanismaci, ezilenlerin ve özellikle kadinlarin kosulsuz, beni ezemesiniz, ben burdayim diyenlerin sesini tüm dünyada artik daha net duyuyoruz.
Yillardir, Türkiye’de; demokrasinin, barisin ve özgürlügün sesi olan tüm kesimlere karsi, çogulcu sesin, barisin, özgürlügün sesininin, susturulmasi politiktir. Yüzyillardir, Katliam, sürgün, hapis, afarozlarla cinayetlerin islendigi bir cografaya’da bu tekilci anlayis hala sürdürülüyor.Türkiye’deki sorunun sadece Erdogan’mi? Yoksa devletin politik anlayisinda mi? Sorusunu aklima getirdi.
Geçmiste de, Nazim Hikmet’ten, Yilmaz Güney, Musa Anter, Sabahattin Ali, Abdi Ipekçi, Ahmet Kaya, ülke topraklarinda yasayan aydinlara yönelik, sokak ortasinda öldürülen gazeteciler, 5 nolu Diyarbakir’da dönemin aydin Kürt kadrolarina, Hrant Dink, Ugur Mumcu’ya en son her dönem çok severek dinledigim; sanatçi Sezen Aksu’ya yönelik olanlar da tam da bu politik anlayisin sonucudur. Bu anlayis tarafindan kabul edilmeyen ise; bu topraklar üzerindeki; çok kimlikliktir. Ve bu kimlige sahip aydinlara, ülkenin renkli çogulcu yönünü tek renge indirmeye çalisan yöneticilerin, demokrasinin sesini kismak, gerçegin duyulmasini isteyenlerin kulllandigi yöntemlerin, hala bu topraklar üzerinde sürdürülülügüdür.
Bu devlet anlayisi, sürgüne gönderip öldürdüklerinin hesabini, tankla topla öldürdüklerinin, faili meçhul diyerek öldürdüklerinin, yaylasinda havanlarini otlatirken öldürülenin, tanklar altinda ezilenlerin, evini geçindirmek için yola koyulanlari katirlariyla birlikte öldürenlerin, diri diri yakilan sanatçisini, aydinini ülkede demokrasi sesini yükseltenleri; hain, terörist, bölücü, saki diye gören bu devlet anlayisinin gidis sancilaridir.
Yüzyila yakin bir zamandir ükeyi bu yöntemle yönetenler, her seferinde ülkeyi ekonomik darbogazi ve seçim istemleri söylemleriyle, ülkedeki en temel sorun olan Kürt sorununu çözmedi. Kiliçtaroglu’nun ‘Demokrasinin yolu Diyarbakir’dan geçer,’ sözü de politiktir. Artik politik olan da olmayan da biliyor ki, Diyarbakir ve Kürtler, Türkiye’nin can yelegidir. Bu yüzden, dün oldugu gibi, bugün de devletin kademelerini parseleyenler, aralarindaki her kavgada, her sikistiklarinda bu söylemleri, halklarinin gözünün içine baka baka söylemeye devam ediyorlar. Yöneticiler de, ülke halklari da biliyor ki; söylemlerle vaatlerle ‘Diyarbakir’-Kürt sorununu çözülmedi.
Yöneticiler, her muhallif sesi, her dönemde baski uygulayarak susturmaya çalisti. Esitlik, demokrasi ve adaletten yana olan kesimler zarar görmeye devam ediyor. Atesten, kandan, ölümden, siddeten beslenenler bu yöntemlerini kullanmaya devam ediyorlar. Sagci bir siyasi anlayisin Türkiye siyaseti içinde daha güçlü yerlestiginin sinyalleri, Iyi Parti ve AKP’den kopup yeni kurulan partilerin bugün ki siyasi anlayisin devami olacaktir. Meral Aksener’in hangi siyasi kimlikten geldigi belliyken, sol cephesi içinde, hatta en güçlü muhallefet diye görünen CHP’yle diyaloglari Kürt seçmeninin ve Alevilerin oylarina göz koymak degil de nedir? Bunlar gelince Erdogan’in yaptiklarindan daha kötüsünü yapmayacaklarinin garantisi var mi?
Ondokuz yildir Erdogan iktidari ülkeyi yönetiyor. Geride kalan, yüzyillik Türkiye cumhuriyetini hangi anlayis, kim yönetti. Sözün kisasi; bugün Cumhurbaskani basta olmak üzere, Türkiye’de muhallif kanal da yer alan liderler de, bugün Erdogan’in söyledigi söz ve baskilara karsi durus sergileyememesine sasiranlar da kendini ve bu ülkeyi dumura ugratanlardir.
Ülkede yasananlarin temelinde yatan sorun, sistemden kaynaklidir. Yönetim anlayisindaki tekçiliktir. Sorunlar, esitlik, demkorasi, özgürlük, baris ancak ülkedeki ezilen kesimlerin, taraflarin karsilikli hak ve hukkukunun korunmasiyla güvence altina alinmasiyla, anayasal güvenceyle, saglanir. Yoksa, bir sonraki seçimle basa gelen, bu sistemin koruyuculari, ikinci gün meclisten tezkere çikarmaya, direnen kesimleri ezmeye, zengini zengin edecek degisiklikler, yoksul halk çocugunu askere, zenginini Avrupa’ya göndermeye, adaletten, esit haklardan özgürlüklerden hukkuktan söz etmeye devam edecekler. Sonra kimin eli kemin cebbinde karanlik bir tablo olusumuna yol açarlar. O pusulu havanin olusumuna sebep olanlar, puslu havadan beslenmeye devam ederler.
Dünya hizli birsekilde degisiyor. Bu degisim, Türkiye’deki devlet anlayisinin da degismesini dayatiyor.
Türkiye’nin uluslararasi islenen suçlari artarak sürüyor, ekonomi batmis durumda. Güçlü muhallafet ve TC’nin kurucu anlayisi, seçimler olsun da iktira gelmek için demokrasi ve adalet anlayisini da ona göre yani kendi çikarina göre kullaniyor. Olan yine, basta ülkede yiribes milyonu asan Kürtlere ve diger ezilen, horlanan, yoksul halk kesimlerine oluyor.
Peki çözüm;
Onlar ölüm dedikçe, biz yasamak, onlar siddet dedikçe bizler baris ve adalet , ülke halklari ezilen tüm kesimler için özgürlük diyecegiz. Vazgeçmeyenler, demokrasi, baris yanlilari mutlaka kazanacaktir.
Türk milleti adina konusan yetkili Erdogan’in geldigi nokta daha önce bu devlet anlayisi içinde gelip giden yöneticilerden çok farkli degildir. Onlarin, ülkenin geldigi bu çikmazda paylari vardir. Türkiye’deki çözümsüzlügün sorumlusunu sirf Erdogan’göstermek, sorumluluktan kaçan siyasetçilerin politikasidir. Al birini vur ötekine. Fatma nenem derdi: ‘Nînan heta nika miletê ma ra, qomê ma ra, ecdadê ma ra fayda nîyardo, zirarê nînan zaf rusîyora ma’… Bu anlayis, bugüne kadar hiç bir dönem ülke sorunlarini çözüme götürmedi.
Tüm bu tabloya bakildiginda; yönetim devlet mekanizmalarinda demokrasi olmadan hiçbir ülke kalkinamaz. Bu tablo bize gösterdi ki, ‘hikaye hep ayn’i baslikli makalemde de sistemin mantigini yazmistim. Suç sadece Erdogan’indir demek ülke sorunlarini çözüm getirmedi. Asil olan, onu bu sürece getiren siyasi politik atmosferdir. Bu anlayistan Erdogan gibileri hep çikti. Sorun sadece Erdogan’in söylediginde degil, sorunun asli bu sistemin politik anlayisindadir.
Kürtler basta olmak üzere, ülkede baristan, demokrasiden, esitlik ve özgürlüklerden yana barisçil olan tüm kesimlerin seçimlerde bir kadin aday çikarmasi özellikle Kürt çevrelerinin cumhurbaskani adayi olarak bir kadin çikarmasi, politik kadin bakis açisi; ülkedeki siyasi atmosferi ve barisa giden yolun önünü açacagi, hem muhallafet hem de ülkedeki sorunlarin çözüme bakisi kesinlikle degistirecektir.
Ülkenin aydin kadinlari; yüzyillardir bu kendi topraklarinda her türlü yasama hakki elinden alinmis tecrübeli, ezilmisler ve Kürt kadinin bakis açisi; Türkiye’ye demokrasiyi yillarin birikim ve tecrübesiyle mücadele veren kadinlarin anlayisi, Kürdistan’a özgürlük getirecektir..
Neden kadin bakisi siyasete yerlesmeli? Bunu bir sonraki makalemde degerlendirecegim.
Devam edecek…
Necla Çamlibel