Makale

Dogru Yerde Saf Tutmak

Çok halkli, çok sinifli, çok cinsli, çok dilli, çok kültürlü, çok din ve mezhepli bir dünyada, yani karmasik çeliskiler yumagi içinde yasiyoruz. Dolayisiyle, bazi toplumsal gruplara yakin, bazilarina da uzak duruyoruz. Bu nedenle zaman zaman kendimize zarar veren yanlis yerlerde saf tutuyoruz.

Daha önceleri insanlik alemi biri kapitalist, digeri sosyalist olmak üzere, iki ana eksen üzerinde kümelenmisti. Amerika ile Sovyetler Birligi, bu iki blokun agalariydi. Onlar ne derse ne yaparsa, destekçiler de ayni seyleri gözü kapali tekrarlardi. Sonuçta iki aga, tüm dünyaya hükmettirdi.

Dünya sosyalist sisteminin yikilmasi üzerine durum degisti. Artik insanlar ve topluluklar, sorunlarini yasak, baski, dayatma, zor, siddet ve savasla çözmeden yana olanlarla, sorunlarini barisçi, demokratik diyalog ve uzlasmalarla çözmeden yana olanlar biçiminde, iki ana eksen üzerinde kümelenmis bulunuyor.

Bireyleri ve toplumlari komünizm geliyor tehlikesiyle, korkutup beyin yikama politikalari giderek etkisini yitirdi. Insan haklari, demokrasi, hukukun üstünlügü konusunda önemli degisim ve dönüsümler meydana geldi. Bu ve buna benzer nedenlerden dolayi, Neo-liberal düsünce ve yasam anlayisi güçlenmeye basladi.

Ben, sömürü ve egemenliginden geri adim atmamak için her türlü yolu deneyen birinci hatti bir yana birakip, Kürtlerin de yer aldigi ikinci hat üzerinde kisaca durmak istiyorum.

Ortadogu’nun en zayif kesimleri, bu hat üzerinde toplanmis bulunuyor. Dünya egemen çevreleri, bu zayif kümeleri güdümünde tutmak için, ideolojik, politik ve örgütsel bir çember içine almis, bilinç karartan, hedef sasirtan bir politik bombardiman altina almis bulunuyor.

Bu çevreler, garibanlari denetim altinda tutmak için, en çok içinde yasadiklari kimlik karmasasindan yararlaniyorlar. Malum, hepimizin bir ulus, sinif, cins, dil, kültür, din ve mezhep kimligimiz var. Bunlardan biriyle ezen ötekisinde ezilen; biriyle efendi digeriyle köle; biriyle sömüren digeriyle sömürülen konumundayiz.

Dünya egemen çevreleri, iste bu kimlik karmasasindan yararlanarak bizleri yönetiyor ve sömürüyor.

Bu çevreler Kürtlerin üzerine yürüdüklerinde, Türkleri, emekçileri, Sunnileri, Alevileri, feministleri savas alanina sürüyorlar. Emekçilerin üzerine yürüdüklerinde, Türk, Kürt, feminist, dindar, laik, Alevi ve Sunni kapitalistleri mücadeleye davet ediyorlar. Sira dindarlara gelince bu sefer, laikleri, meteryalistleri, Kemalistleri, gericileri ezip yok etmeye çagiriyorlar. Alevilerin üzerine yürüdüklerinde, Türk, Kürt, emekçi, kapitalist, kadin, erkek Sünnilerin tümünü cihada davet ediyorlar.

Yani, birey ve toplumsal gruplari birbirlerine karsi kiskirtarak, vurusturarak ve savastirarak insanlari daha kolayca yönetiyorlar.

Simdi sözü Kürtlere getirmek istiyorum. Kürtler, 40 milyonluk nüfusu, 5 milyon kilometrelik ülkesi, tarihi geçmisi, zengin dili ve kültürüyle Ortadogu’nun en eski halklarindan biridir. Bu nitelikleri nedeniyle Kürtler, bölgeye yeni bir sekil verebilecek temel aktörlerden biri konumuna gelmis bulunuyor.

Buna karsin Kürtler, hala kaderini tayin etme asamasina ulasmis degil. Çünkü Kürt önderlerinin büyük bir bölümü, sorunun ulusal bir sorun oldugunun bilincine varmamislardir. Bu nedenle mücadeleyi Kürt ulusal çikari temelinde yürütmemislerdir. Hep yanlis hat üzerinde kümelenmislerdir.

Özellikle Kürdistan’i aralarinda bölüsen bölge devletleri, Kürtleri sinif, din, mezhep, dil ve kültür mücadelesine yönlendirmislerdir. Bu durum, Kürt ulusal dinamiginin tarihi görevini yapmasini engellemistir. Kürt ulusal ve toplumsal mücadelesi, lokomotif yerine vagon durumuna düsmüstür.

Günümüzde yürütülen mücadele de, ayni hatalari tekrar etmektedir. Bu nedenle mücadeleyi ulusal kanalda yürütüp Ortadogu’nun siyasi lokomotif olma, Kürtlerin ulusal kaderini belirleme ve bölgedeki mevcut tüm zayif gruplari vagon gibi pesine takip kurtulusa tasima görevini yerine getirememektedir.

Kürt önder kadrolarinin üzerine düsen tarihi görevini yerine getirebilmesi için, Kürt ulusal birligini saglamasini, mücadeleyi ulusal bir kanalda toplamisini, tüm ulusal degerleri esgüdüm halinde mücadele alanina sürmesini stratejik bir amaç haline getirmesi sarttir.

Tarihi bir vesikayi hatirlatarak yazimi bitirmek istiyorum. 16 mayis 1926- 14 eylül 1930 tarihleri arasinda, Agri Kürt Ulusal Kurtulus Savasini yürüten Xoybûn örgütünün amaç maddesi söyledir. ‘Xoybûn, Türk devletinin baski, zor, zülüm ve katliamlarina karsi, Kürtlerin özgür yasama istegini gözönüne almis, bu nedenle temel amacimiz, Kürdistan’i özgür hale getirmek ve bagimsiz bir Kürt devleti kurmaktir.’

Kürt dedeleriyle torunlar arasindaki bu çarpici fark üzerine, bilmemki ne söylemek gerekir?

Yilmaz Çamlibel

Back to top button