Dogu gene Dogu

Sovyet sisteminin ortadan kalkmasindan bu yana yirmi bes yili askin bir zaman geçti ‘çeyrek yüzyil demektir.- Buna ‘sistem’ mi demeli, ne demeli, onu da çok iyi bilemiyorum. Ama, farkli toplumlarda benzer kaliplar ortaya çiktigina göre, ‘sistematik’ denecek bir sey herhalde varmis. Bunun ne oldugunu, nasil bir sey oldugunu anlamakta güçlük çekiyorum.
‘Sistem’ ayaktayken, isliyorken, sosyalizm olmasi gereken seyden bir hayli uzak totaliter, donuk bir rejim oldugunu, kitleleri tamamen depolitize ettigini görüyor ve söylüyorduk. Bunlari söylemek ve olani elestirmek, yeterince açiklayici görünüyordu. Ama bu rejimler yikildiktan sonra olanlari anlamak bana daha zor gelmeye basladi.
Bakalim Almanya’ya: New York Times polis içinde istihbarat örgütü içinde Alman asiri sagina dostça bakan azimsanmayacak sayida ‘devlet memuru’ oldugunu yazmis. Bu yöne dogru hizli bir yönelis oldugunu da vurguluyor. Ama su anda beni öncelik ilgilendiren devletin içinde olanlar degil, toplumda olanlar.
Alman saginin yükselisi Alternatifler’in yükselisiyle ivme kazandi. Bu hareketin dogum yeri de alistigimiz biçimde Dogu-eski ‘Demokratik Alman Cumhuriyeti’nin var oldugu topraklar, örnegin Saksonya. AfD Saksonya’da birinci parti.
Alternatifler yabanci düsmani. Dogu’da ‘yabanci’ pek yok. Onlar gelince zengin Bati’ya geliyorlar; Dogu’da bir ‘göçmen sorunu’ yok! O halde niçin böyle?
Kimileri Dogu’nun entegrasyonun yanli ya da eksik yürütüldügü, dolayisiyla daha yoksul kaldigi, bunu sindiremedigi tezini ileri sürüyor. Iyi de gene Dogu’da kurulmus bir sosyalist parti var ve böyle bir sorunu kucaklamaya çok daha hazirlikli. ‘Bati iyi entegre edemedi’ diye ‘Heil Hitler!’ avaneleri koparmanin alemi yok. Dogu bölgelerinde ‘yabanci sorunu’ olmadigi, fazla yabanci olmadigi anlaminda evet, dogru. Ama Chemmitz’de kopuyor kiyamet! ‘Araplar nasil olur da bir Alman’i öldürürmüs?’ diye ortalik birbirine giriyor. Bu gürültüyü koparan öncelikle Dogu. Seyreden de Dogu’nun polisi.
Konuya Almanya’dan girdik ama Almanya ile Almanya’nin dogusuyla sinirli degil. Polonya ve Macaristan’a bakalim. Bunlarin ikisi de agir fasizan bir siyasi atmosfer içinde daha daha saga kayarak gidiyorlar. Slovaklar onlarin çok da solunda degil. ‘Sosyalizm’ döneminin en yoksullarindan Bulgaristan onlara göre daha medeni bir konumda.
Polonya ve Macaristan, Avrupa Birligi içinde sorun yaratan iki toplum haline geldiler. Yakinlarda birtakim yaptirimlarla karsilasacaklarini tahmin ediyorum.
O tuhaf ‘sosyalizm’in kendilerini Avrupa’dan kopardigina inandiklarini ve bu nedenle o ‘sosyalizm’e düsman kesildiklerini düsünürdük. Yanlis düsündügümüzü de sanmiyorum. Öncelikle Avrupa’nin refahindan kopardigina inaniyorlardi; ama sorun yalniz ‘refah sorunu’ degildi. Avrupa’nin ‘demokrasi’sinden de kopmuslardi. Avrupa’da insana duyulan sayginin ve verilen degerin Dogu Avrupa’da geçerli olmaktan çiktigini düsünüyorlardi ‘düsündüklerini düsünüyorduk.- Bu nedenle seksenlerin sonunda bu rejimlerin domino tarzinda art arda yikilmasini ‘blue-jean devrimi’ diye adlandiranlar da oldu ve bu da çogumuza hakli göründü.
Ama, ‘demokrasiden kopardilar’ diye düsünüyor idilerse, bugünkü rejimleri ne oluyor? Orban’in bas düsmani demokrasi. Polonya’da ayni hikaye devam ediyor. Avrupa Birligi’ne de muhalifler; çünkü Avrupa Birligi demokratik.
Bugünkü bu durum geçerliyse demek ki, aradiklari ‘demokrasi’ degilmis. Öyle bir sey olsa simdi kendi elleriyle kurduklari ‘Macar fazsizmi’yle, ‘Polonya fasizmi’yle mutlu olmazlardi. Mutlu olmayanlari var ve azimsanmayacak oranlarda ülkelerini terk ediyorlar. Bir kere AB’ye girmis olduklari için bunu yapmalari da görece kolay. Gittikleri yerde yadirganma dozu da düsük ‘Afganistan ya da Suriye gibi degil.- Ama rejimler ayakta; ‘kalan saglar bizimdir’ diyerek bildiklerini okuyorlar. Tabii bir de bütün isin basi var. Rusya. Orada da ‘sosyalist demokrasi’nin ne kadar iyi sindirildigi basta Putin rejiminden anlasiliyor. Orta Asya v.b. hepsi birer demokrasi aniti! Ancak, kimse bu durumdan öyle aman aman sikâyetçi görünmüyor.
‘Sosyalizm’ diye metazon giydirilen deli gömleginden o kadar mi nefret ettiler ki, simdi ‘bu onun karsitidir’ diye fasizmi böyle bagirlarina basiyorlar diye düsünmedim degil. Ama dogru cevabin bu oldugunu sanmiyorum. Kendilerini ‘sosyalizm’, ‘komünizm’ diye adlandiran o rejimlerin, evet nefretlik birçok yanlari vardi ama öfke onlari böyle bir bilinçli fasizm seçmesine degil, bir milliyetçilige götürdü sanirim. O milliyetçilige vardiktan sonra, tamamen yalan yanlis bir demokrasi deneyimiyle, alisik olduklari otoriter yapiyi ‘milli bir kilif’ içinde yeniden üretmeleri zor olmadi. ‘Halk Cumhuriyeti’ denilen yapi varken, ‘Ben Macar’im’, ‘Ben Slovak’im’ türünden bir kimlik var olan duruma karsi savunma sagliyordu. Bir ‘siginma’ kazandiriyordu, diyebiliriz. Simdi ayni kimlik çok daha ‘saldirgan.’ Birilerine karsi ‘korunma’dan çok birileri üzerinde ‘egemenlik’ duygusu veriyor. Yabanci olmayan Dogu Almanya’da yabanci düsmanliginin alip yürümesi de bunun gibi bir sey; ‘hazirlik’ yapiyorlar.
———————————————————–
T24-8 Ekim 2018
Murat Belge