DOSYA; Lice 1993

Kejé BÊMAL
Barbarlari bilir misiniz? Bunlar at sirtinda gezgin talancilardir. Kökleri yoktur. Atin sirtinda yasarlar. Yol boyunca gittikleri yerlesik yerlerde yer, içer, kavga çikarir, güçleri yeterse yerlesik halki talan eder, kadinlarina tecavüz eder, orayi terk etmeden evvel de atese verip, yeniden atlarinin sirtlarina atlayip talan edecekleri, yakip yikacaklari yeni adreslere dogru yol alirlar! Bunlarin en büyük övünç kaynaklarindan biri ki bu ayni zamanda ”varolus hikayeleri”nin baslama noktasidir, kundakta bebekken bir sekilde dag basinda kalip burada disi bir kurt (adi da Asena’dir) tarafindan bulunduklarina ve o kurdun sütünü içerek büyüdüklerine inanirlar ki bu hikayenin içinde en akla yakin olan bu ihtimaldir, çünkü yasam pratiklerine baktiklarinda insan sütü ile beslenenlerin yapamayacaklari talan ve vahseti gördügünüzde ilk akliniza gelen sorulardan biridir ”ne sütüyle beslendiniz ey zalimler? Nasil bir ana emzirdi ki sizi bu hale dönüstünüz?”
Hasili bir gün bu akincilarin yolu bir gül ülkeye düser. Bu ülke öyle bir ülkedir ki talan etmekle, yakilip, yikilmakla, atese verilmekle bitiremeyecekleri kadar zengin, köklü, kadim ve bereketlidir. O gün bu gündür, yakmaya yikmaya, talana devam ederler. Gittikçe artan zulümlerinin bir nedeni de bu ülkeyi er ya da geç asil sahiplerine birakip gideceklerini bilmenin öfkesidir. Siddetlerinin dozunun en çok arttigi, dört yani talan, zulüm ve atesin kapladigi anlar, onlarin artik bu ülkeyi terk etmesinin en yakin oldugu zamanlarin geldigine dair isarettir
Ve bu köklü, kadim ve insan cografya bagrinda asla talancilari barindirmayacak, günü geldiginde bögrüne batan yabanci bir maddeyi vücudun red etmesi gibi, sanciyla, irinle, kanla disari atacaktir! Bu gül ülkenin kadim halki binlerce yil öteden seslenen Gilgamis’in sesine kulak vererek bilir ki ‘Gecenin en karanlik ani, safaga en yakin zamandir!”
Simdi size sunacagim dosya, ucundan, kiyisindan, ya da göbeginden hepinizin sahit olup bildigi, hakkinda çok yazilmamakla beraber döneminin en büyük insanlik suçlarini içinde barindirmasi bir yana, suçun islenmesi biçimiyle çok özgün örnekler barindiran, Kürdistan’daki kirli savasa sebebiyet veren kirli yapilandirmayi küçücük bir arastirmayla bile gözler önüne seren, bana göre sonuca ulasilmadan üzeri asla kapanmamasi gereken, mercek altina alip incelemeniz gereken bir dosya.
Acitacak biliyorum, beni de acitti!
Kanayacaksiniz
biliyorum ben de kanadim.
Öyle bir dosya düsünün ki yas ve cinsiyeti ne olursa olsun tüm taniklarin ve sorgulayanin kayit sirasinda birbirine sarilip hiçkira hiçkira agladigi bir dosya. Asla unutulmamasi gereken olaylarin siliklesip, belleklerden kaybolmamasi için hazirlandi bu çalisma. Benim için sarsici bir tecrübeydi, ruhsal sikintilari, fizyolojik sikintilara bile sebebiyet vererek beni hasta etti. Umarim okurken siz de hasta olursunuz! Kendi gerçekliklerimizle yüzlesmemiz ve bellegimizi diri tutmamiz için ara da bir geçmise dönüp, atesli ve sanrili hastaliklara yakalanmamizda fayda var diyorum!
1993 Lice
Kurdistan tarihinin en kanli yüzyilinda, tüm dünyanin gözü önünde cayir cayir yanan bir kent! Üzerinden dumanlar yükseliyor. Kapkara dumanlar
sessizce seyreden insanligin ve dünyanin yüzünü kara eden dumanlar!
Bu 93’te Lice’ye disaridan bakanlarin gördügü ve hafizalarina kazinan ilk görüntü.
Peki ya içindekiler? Sahi o dumanin içindekiler nasil bir kiyamet yasadilar?
Merak edip soraniniz oldu mu? Ben sizlerin bellegine kazinsin diye kapi kapi gezip sordum?
O gün o cehennemi göbeginde yasayanlarla konustum
Bilmenizi isterim ki Lice 93 dosyasindan sonra benim hayatimda hiçbir sey eskisi gibi olmadi.
Boyut degistirdim. Acilarimin, sevinçlerimin, direncimin ve umudumun boyutu degisti.
Eger yüregimin gücü yeter diyorsaniz; buyurun okuyun
Unutmamak ve unutturmamak için
Lice 22 Ekim 93
Lice’deki o korkunç tarihe gelmeden önce ben isterim ki 91-93 arasinda gelisen olaylara ana basliklari ile bir göz atalim ki neler oldugunu daha rahat anlamamiz ve yorumlamamiz konusunda bu olaylar bize yardimci olsun.
Kürdistan her zamanki gibi kayniyor. Dönemin Cumhurbaskani Turgut Özal, bu isin savasla çözülemeyecegine kanaat getirip 91-93 arasi (kendi zihniyeti çerçevesinde) kararli bir tutum sergiliyor. Genel af yüksek sesle dillendirilmeye baslaniyor. 12 Eylül sürecinden sonra gelen hükümet yavas yavas rengini ortaya koymaya basliyor. Özal dönemi süreci apayri bir dosya konusu oldugu için dileyen arkadaslarin bu sürece göz atmalarini salik vererek simdilik bu üst baslikla birakiyorum. Özal’in bu tutumu ve PKK’nin ateskes süreci Kürd siyasi örgütlerinden de destek buluyor.(Örnegin PKK-PSK protokolü böyle bir sürecin sonucunda ortaya çikiyor.) Ortamda nispeten estirilmeye çalisilan bu iliman iklim Türkiye Cumhuriyeti’nin var oldugu günden bu yana içinde malum nedenlerden dolayi barindirilan ve her firsatta piskince varligini ret ettigi Gladyo yapilanmasini (II. Dünya avasi sonrasi Varsova Pakti ülkelerince Komünist bir isgalin önüne geçmek ve Avrupa ülkelerine yayilmasini önlemek amaci ile Amerika ve Ingiliz gizli servislerince NATO ülkelerinde cephe gerisi gizli faaliyetler için planlanmis ve birçok ülkede yapilanmis bir tür derin yapilanma,
Bilenler bilir. Dosyayi okuyan genç arkadaslara Kürdistan’daki bir çok karanlik olayi okuyabilmek için bu konuda titizlikle arastirma yapmalarini siddetle salik veririm) rahatsiz ediyor. Ve tam bu süreçte, her iliman süreçte bas gösteren tuhaf eylemler bas göstermeye basliyor. Bir tarafta Kürd aydinlari faili meçhule kurban gitmeye baslarken (Vedat aydin-Musa Anter)diger tarafta örnegine az rastlanir bir sekilde ordu içinde rütbeli subaylar öldürülmeye baslaniyor.
(Diyarbakir Jandarma Bölge Komutani Tuggeneral Bahtiyar Aydin, Adana Jandarma Bölge Komutani Tuggeneral Temel Cingöz, Mardin Jandarma Alay Komutani Ridvan Özden, Tunceli Jandarma Alay Komutani Albay Kazim Çillioglu, emekli Korgeneral Hulusi Sayin, Jandarma Binbasi (JITEM kurucusu) Cem Ersever)
Derken 17 Nisan 93’te Cumhurbaskani Turgut Özal oldukça saibeli ve bu gün hala tartisilan bir kalp krizi neticesinde öldü. 6 Mayis 93 te Demirel Cumhurbaskani oldu.
15 Haziranda Tansu Çiller basbakanliginda DYP-SHP koalisyon hükümeti kuruldu. 17 Ekim 93 te Tansu Çiller Kürt sorununun çözümü için ”Bask Modeli”n den bahsettiyse de Demirel’in sert tepkisiyle çark etti.
Özal ölmüs(öldürülmüs) Türk siyaset sahnesi yeniden sekillenmisti. Sahne artik tamamen derin devlet yapilanmasi ”Gladyo”daydi. Yalniz küçük bir sorun vardi, dünyada Gladyo tasfiye edilmeye baslanmisti. Lakin bu örgütü T.C’nin bagrindan söküp atmasi o kadar da kolay olmayacakti. Ödenegi kesilen bu yapilanma Kurdistan’daki savasi gerekçe gösterip varligini sürdürmeye devam etti.
O kirli savastan besleniyordu. Kirli savas sürdükçe palazlaniyor siyaseti de kontrol etmeyi sürdürüyordu. Örtülü ödenek bu kirli savasa yetmeyeceginden stratejik olarak uyusturucu- her türlü kaçakçilik ve daha birçok yeralti dünyasi kaynaklarindan kendine bütçe olusturma derdine düserek büyük bir organizasyonun içine girdi. Bu anlamda ilk yöneldikleri yer Kurdistan’da stratejik olarak sinir boylarinda kaçakçiliga elverisli olan yerlerdi. Yani devlet görülmemis bir biçimde hizla mafyalasiyordu. Bu duruma askeriyenin içinde olan bazi üst rütbeliler müdahale etti. Ilginçtir Albay Kazim Çillioglu Esref Bitlis’in ekibindendi. Esref Bitlis Suikasti sirasinda ayni uçakta bulunmasi gerekirken, o uçaga binmeyip kara yolu ile Diyarbakir’a geçerek canini kurtarmasina ragmen, bu kurtulusu çok kisa süreli olacak. Çok degil iki yil geçmeden saibeli bir sekilde, önce Tunceli il jandarma alay komutanligina atanacak ve orada intihar ettigi açiklanacakti. Mardin Jandarma Alay Komutani Albay Ridvan Özden de benzer bir kader, paylasacak , devletin akaryakit ve uyusturucu kaçakçiligina, mafyalasasina tanik olacak ve Mardin’de çatisma süsü verilen bir suikastla öldürülecekti. Tam bu süreçler çok dikkatli incelenirse Kurdistan’daki, derin devlet yapilanmasinin tavan yaptigi süreçlerdir. Artik hak-hukuk ihlalleri mafyalasmis bir devletin oyuncagi haline dönüsüp, siradan olaylarmis gibi kamuoyuna medya kanaliyla yutturulmaya çalisilmaktadir. Ve açikçasi ellerinde bölünmez bütünlügünü koruduklarina iddia edikleri bir ülke ve terör diye adlandirdiklari bir isyan varken Kurdistan onlarin cirit atmasi için muhtesem uygunlukta bir cografya haline dönüsmüstü.
Ne de olsa mafyalasarak Misak-iMilli sinirlarini koruyacaklardi (!)Bu gün Ergenekon’dan yargilanan saniklarinin gözlerine kocaman açarak hakime ”Biz ülkemizin bölünmez bütünlügünü koruyorduk, siz bizi yargilayamazsiniz. Konusursak ortalik karisir!” tehditlerinin, hiç de öyle bos-beles tehditler olmadigini en iyi TC devletinin kendisi bilir! Bu olayda yasanan hak-hukuk ihlallerini ortalama hepimiz biliriz. Akillara ziyan ihlaller bir kenara, bu olayin bir de ekonomik boyutu var ki, asil gürültüde bu büyük pastayi paylasma esnasinda kopar! Hasili bu basliklarla derine inilmeden verilen bilgiler isiginda biz isterseniz dosyamiza Lice 23 Ekim 93 yilina dönelim
Öncelikle Lice’nin yerini bilmeyenler için tanitalim. Lice Diyarbekir’in Kuzey dogusunda yaklasik 95 km. uzaklikta daglarin arasinda kurulmus orta ölçekli bir ilçedir. Serhad’la sinir komsusu oldugu için sinir bölgelerine Serhad iklimi hakimdir. Doguda Kulp, Güneyde Hazro, Güneybati’da Kocaköy, Batida Hani, kuzey ve kuzeybati’da Bingöl’le çevrilidir. Nüfus ve yerlesim yapisi 6 Eylül 75 Lice depreminden sonra (ki o dönemin kaynaklarindan verilen bilgilere göre ölü sayisi 1000’nin üzerindedir)oldukça degismistir. Halk o dönem onlara verilen prefabrik evlere yerlestikten sonra bir daha ne aranmis ve ne sorulmus. Kendi kaderine bu anlamda terk edilmistir. Stratejik konumu basina bela olan Lice’ye (ki yeni dönem gençler son otuz yildir haber spikerlerinin gözlerini kocaman kocaman açarak ”Bingöl, Lice Genç üçgeninde teröristlerle çatisan kahraman güvenlik güçlerimiz
”diye bolca kulak dolgunluguna sahiptirler.) devlet karakol ve askerden baska hiçbir hizmet götürmemis. Depremin üzerinden 37 yil geçmesine ragmen halk hala prefabriklerde oturmaya devam etmistir. Bana anlatilana göre ”Bolu komando taburundan oraya mekanize birlik adi altinda getirilen komandolar devletin üstün hizmetini Lice halkina sunmak için her daim hazirda bekletilirlermis. Lice halkinin var oldugu günden beri devletle hakli çeliskisinin oldugu, ikliminin ve cografyasinin kisiligindeki asilige ve uzlasmasizliga sekil verdigi, nevi sahsina münhasir bir takim özellikler barindirdigi ve Kürdistan’daki basta Sex Seid isyani olmak üzere tüm ayaklanmalarda önemli roller oynadigi dogrudur. Yine Ahmed Arif’in tabiri ile ”pasaporta isinmayan içleri” yüzünden devletin kanunlarini takmayip çogu zaman kendi sinirlarinda evlerinin bir odalarindan digerine geçmenin verdigi rahatlikla, sonradan baslarina bela edilen anlamsiz Misak-i Milli sinirlarini devletin gözüyle ”ihlal” kendi gözüyle ticaret için kullandigi da bilinen bir gerçekliktir. Bu anlamda kaçakçinin en büyügü ve ta kendisi iken ellerinden kaçirdigi ülkesinin sinirlarinda gezinenleri ”kaçakçi” ilan etme pervasizligi gösteren devletin her daim listesinde ”kaçakçi ve asi” siralamasinda en üst siralarda yer alan Lice devletin öncelikli gazabina periyodik olarak ugramistir.
Bu gazaplarin en büyügüne 23 Ekim 93 sabahi gözlerini açtiginda taniklarin ifadesine göre öncelikle her zamanki alisilagelmis(!) artik umursamadiklari silah seslerinden biri zannetmis, bu yüzden dört bir tarafi atese verilip, dünya ile baglantisi kesilen memleketlerinin orta yerinde kirli eller tarafindan kanli tezgahlarda planlanmis, görülmemis bir zulmün ve vahsetin basrol oyuncusu olmuslardir!..
Tuggeneral Bahtiyar Aydin Suikasti
Genelkurmay’in açiklamasi;
”22 Ekim 93 günü, Diyarbakir Jandarma Bölge Komutani Tuggeneral Bahtiyar Aydin’in Lice’nin güneyindeki operasyonu sevk ve idare etmek üzere Lice Jandarma Bölük Komutanligi’nda bulundugu sirada teröristlerin kaçis istikametleri ates altina alinmaya çalisilirken teröristlerce ilçe içerisindeki binalardan ve çevredeki tepelerden Jandarma bölük komutanligi kislasiyla topçu mevzilerine uzun namlulu silah, roket ve havanla ates açilmistir. Saat 11;45 sularinda çatismayi bizzat yanindaki Hareket Asayis Sube Müdürü ve emir astsubayi ile görerek sevk ve idare etmekte olan Jandarma Bölge Komutani Tuggeneral Bahtiyar Aydin bölük binasi önündeyken keskin nisanci tüfegi Kannas mermisi isabet etmesi sonucu sag sakagindan yaralanmistir. Jandarma Komando Bölük Komutanligi doktoru tarafindan kendisine ilk müdahale yapilarak helikopterle Diyarbakir Askeri hastanesine sevk edilen Tuggeneral Bahtiyar Aydin tüm çabalara ragmen kurtarilamayarak maalesef sehit düsmüstür.”
Küçücük bir ilçede o güne kadar süren savasin en kidemli kurbani
Sizce tuhaf degil mi? Peki hadi olaya ve sonrasina Ergenekon gizli taniklarindan ”Kiskaç” kod adli birinin ifadesiyle farkli bir açidan ve biraz daha yakindan bakalim!
”Ben Elazig Jandarma Komando taburuna gittikten bir ay sonra suikast düzenlendi. O dönem PKK ya büyük bir operasyon yapiliyordu. Operasyona gitmeden önce Lice Komando Bölügünün önünde beklerken Jandarma Asayis Bölge Komutani ve Bahtiyar Aydin’i uhs 1 tipi helikopterden indi. Kürsüde konusurken sag gözünden vuruldu. Pasa’nin o gün gelecegini Fikri Karadag ve birkaç kisi biliyordu. Suikastin ardindan bulunan kannas marka silahi tabur komutani ”bu terörist isi degil!”diye bana verdi. Ben de silahi Jandarma yarbaya teslim ettim. Bu Yarbaydaha sonra Televizyonlarda kursunun saplandigi yeri gösteren kisiydi. Sonra suikast silahi kaybedildi.” 4 Haziran 2008
Simdi siz bu iki paragraftan ne anladiniz?
Süreci tahlil açisindan baslarken verdigimiz basliklar altinda bir daha bakarsaniz her seyin oldukça net ortada oldugunu göreceksiniz. Ama ben yine de meseleye daha içeriden(!) bakan bir tanigin Türkiye gazetelerine düsmüs ilginç bir beyanini burada pekistirmek için yeniden vermek isterim;
Birsen Aydin (Tuggenaral Bahtiyar Aydin’in kiz kardesi): ‘Agabeyimin çatismada
öldügüne kesinlikle inanmiyorum. Suikastin içeriden düzenlendigine eminim. Agabeyimin yerel halkla arasi çok iyiydi. Kendisinin tayini oraya çiktiginda terör tirmandirildi. Halkla kaynastigi için öldürüldü.’
Ayni süreçte islenen diger cinayetler de dikkat çekiyor. ‘Bu olaylarin perde arkasinda devletin içindekilerin parmagi olduguna inaniyorum. Esref Bitlis, Ridvan Özden, Cem Ersever, Gaffar Okan, Ugur Mumcu
.Tüm bunlar benzer cinayetler. Bu olaylarda devletin içindekilerin eli var. Ergenekoncular iyi incelendiginde ifadelerinden daha çok seyin ortaya çikarilacagina inaniyorum.
Bana göre agabeyimin cinayetinde bas süpheli Veli Küçük. Agabeyim vurulduktan sonra Veli Küçük’ün tayini Giresun’a çikti. O zaman bizim eve sik sik gidip geliyordu. Annemle konusuyordu. Bu Ergenekon olayi ortaya çikinca görüntülerini
TV’lerden izlerken ”Anne bunlar öldürmüstür oglunu. Oglunu bunlar yedi. Bak anne oglunun katilleri!”
Yine Mardin il Jandarma Alay Komutani Albay Ridvan Özden’in esi Tomris Özden meseleyi çok basit bir öneriyle özetliyor ”Açiklama yerine otopsi yapsinlar. Gerçekler ortaya çikar!” Eger tablo biraz daha kafanizda netlestiyse, son olarak bir dönemi üst rütbelilerinin arka arkaya bu sekilde öldürülmesinin neden ve sonuçlarini ayri bir dosyaya birakarak biz asil konumuza geri dönelim; Tugayin içerisinde Bahtiyar Aydin vuruldu.
Peki ya sonra? Lice’de o gün ne oldu? Buyurun olayi o gün o cehennemde yasayan taniklarinin agzindan o anlar
Olay Sirasinda Lice’de olan taniklarla yapilan röportajlar
Tanik Esref. Yas;32
Esref olay sirasinda kaç yasindaydin?
Ve neler gördün bizimle paylasir misin?
13 yasindaydim. Karahasan mahallesindeydim.
Bulundugum mahallenin batisi yatili okuldur. Asagiya kadarda askeri alan. Hemen güney ucunda kara yollari ve eski köy hizmetleri binasi vardir. Iki yere de askeriye el koymustur. Ikisinin arasindan zaten Lice’ye girersiniz. Ortasinda da askeri karakol vardir. Dogusunda büyük bir Alay vardir. Kuzeyinde eski devlet hastanesi var. Hani o yukari kisim sizin teleferikle yiyecek götürüldügünü gördügünüz yer. Oraya da askeriye el koymus ve karakol yapmistir. Yüksek kayaliklarin üzerindedir. Yani dört tarafi zaten askeri alandir. Liceliler o karakolun yani askeri alanin içerisinde yasarlar. Bizim mahalleden bir dere geçer ”Nevala Din” deresi. O dereyle ilgili çok fazla hikâyeler anlatilir. Özellikle biz çocuklari bogulmaktan korumak için büyüklerimiz cinli oldugunu söylerlerdi. Bizim çocuklugumuz o kanyonda oynayarak geçti. O gün yine teyzemin çocuklariyla o derede oynuyorduk. Birden silah sesleri duyduk. Her zaman duydugumuz için önemsemedik önce oynamaya devam ettik. Daha sonra çok fazla artip yakinlasmaya baslayinca korktuk. Evden de uzaklasmistik. Kosarak eve dogru gittik. Giderken Lice’nin dogusunda dumanlarin yükseldigini gördük. Sonra Kara Hasan camisi var o tarafa yöneldik baktik herkes kaçiyor. Arabalar Lice’den çikmaya çalisiyor. Tabi insanlar evlerinin orda kaçismaya baslayinca biz de durmadik evde tabi. Bizim orda yasli bir dede vardi Xalê Sofi derdik biz ona. Hala gerçek ismini bilmiyorum sanirim 100 yasina yaklasmisti. Öyle yasliydi ki artik yürüyemez haldeydi, kahveye esi götürürdü. Baktik
Xalê Sofi eve gitmeye çalisiyor ama gidemiyor. Benle teyzem oglu koluna girdik.
O korkuyla adami kaldirmisiz, kosuyoruz.
Kiyamet günü gibiydi. Herkes Lice’den çikmaya çalisiyordu. Evleri yakiyorlardi.
Insanlari disari çikariyorlar, çikmak istemeyenlere de zor kullaniyorlar, esyalarini yada hayvanlarini çikarmak isteyenlere izin vermiyorlar, sonra da atese veriyorlardi.
Bildigim kadariyla Kale mahallesinde bir eve bazukayla ates etmisler ev yanmis adam ölmüs esi kör olmustu. Askerler mahallelere dalmaya basladi zirhli araçlarla Lice’nin evlerini sen gördün
Depremden dolayi prefabriklerdir.75 yilinda yapilmis ayakta durmakta zorluk çeken barakalardir. Halkin çogu hayvancilikla ugrastigi için evlerin yaninda tastan yapilmis ahirlarimiz vardir. Biz ahirin daha güvenli olacagi içgüdüsüyle ahirlara geçtik o gece.
Peki, ormanlari atese veriyorlar miydi Esref
Orman yakmak orada devletin gelenegidir.
Canlari sikildikça atese veririler. Dedigim gibi 13 yasina kadar ben Lice’de kaldim.
Orada yasayinca çatismalara alisiyorsunuz.
Ilginç bir seydir Lice’de çocuk olmak. Örnegin çatisma çiktiginda biz çocuklarla toplanir izlerdik. Izli mermi derler bu isik saçan mermileri izlemek hosumuza bile giderdi. Tabi bu savas sirasinda kullanilan silahlar etrafi etkilerdi. Mesela Lice’nin kuzeyindeki daglar çok yesildi eskiden. Oralar çok yanardi. Kullanilan mermiler yüzünden ormanlar her zaman yanardi. Ve asla müdahale etmezdiler.
E tabi güneyde içinde bizimde olan tarlalarimiz, agaçlik alanlarimiz meyve agaçlarimiz vardi. Oralari çok yaktilar. Ben çiktiktan sonra uzunca bir süre gitmedim. Oralari hep agaçlik hatirliyordum. Mese agaçlariyla doluydu. Yillar sonra gittigimde o agaçlarin hiçbiri yoktu. Ve bu uzun bir alandir .Ve inanilmaz güzeldi
Ben öyle çiplak gördügümde çok etkilenmistim.
Lice’nin yakilisindan daha çok belki de beni etkileyen yillar sonra memleketime döndügümde meselik alani bulamamdi.( Gözleri doluyor. Dudaklari titremeye basliyor)
Geri dönüp baktiginda o günkü çocuk
psikolojinle en çok neye üzülüyorsun?
Yani bir çok trajik hikayemiz var tabi.
Belki yarinlarda bilmiyorum basarabilir miyim ama yazmak istiyorum. Hatta ötesine geçip film yapabilir miyiz bilmiyorum ama biseyler yapmak istiyorum.
Teshir dünyanin en büyük cezasidir!
Bence de yasadiginiz vahseti yazin, çizin,filme çekin ve teshir edin! Umarim en kisa zamanda tüm bunlari yapabilirsiniz. Memleketinde yasayamadigin için üzgün müsün?
Ben hiç suçum yokken memleketimden sürüldüm. Ilk bes yil hatta yedi sekiz yil çok zor geldi. Alisamadim. Babamin maddi durumunun çok kötü olmamasindan kaynakli Diyarbakir’da hasbelkader aldigi daire maddi anlamda yasami kolaylastirip bizi sansli kilsa da ben memleketimi özlüyordum. Kaçip kaçip ilçe otogarina gider aksama kadar Lice dolmuslarinin geldigi yerde otururdum.
Peki Lice’nin bir çocugu olarak sence devlet Lice’den ne istiyordu?
Ya Lice hep asi bir yer olmustur biliyorsun ta Sex Said olayindan bu yana bir çok yerde ismi geçer. Hala bile öyledir. Çok radikal yönleri var. Benim bile ürktügüm korkutucu politize bir yönü var. Tabi o devlet açisindan da ürkütücüydü. Son seçimlere bakarsan orada sanirim Hakkari’den sonra en yüksek oyu BDP orda almisti. Yani yüzde seksenlere varan bir oy potansiyeli var. Çok politize bir yer.
Peki geçmisten gelen sinir ticareti isinin onlara kattigi devletin legalini ‘illegal- illegalini legal görme gibi muhtesem durusunun etkisi de var midir devletin Lice’ye olan düsmanliginda? Yani Bu zulmü uygulayarak bir türlü kirmadiklari Liceli direncinin kimliginin üzerinde tahakküm olusturmaya çalismis olabilir mi devlet?
Bir de tabi oldum olasi kaçakçi kimlikleri var.
Mahkum derlerdi bizim oralarda bilirsin. Bu kaçakçilik islerini yapanlar daglarda saklanirdi devlet tarafindan aranirdilar bir nevi devletin deyimiyle eskiya hayati yasardilar.
Geçmisten beri olan bisey o tabi.
Dogal olarak bir kültürde olusturdu. Uzlasmasizdirlar.
Devletle aralarinda hep mesafe vardir.
Dik basli, magruru ve onurludurlar.
Küçücük çocukta bile bu mesafeli ve onurlu durusu görebilirsiniz. Dolayisiyla tabi ki bu durus egemen güç için bir tehdittir! Kirmak ister.
Ama ben kendimden yola çikarak söyleyeyim bu zorbalik bu durusu daha fazla besleyip, keskinlestirmekten baska hiçbir ise yaramadi.
Devletle Licelilerin arasindaki mesafe artik bir daha asla kapanmayacak kadar açildi!
Tanik Yasar. Yas 74
Amcacim 22 Ekim 93 günü sen neredeydin?
Lice’deydim. Ben salça fabrikasinda bekçiydim. Askerler geldiler ve beni dövdüler. Dört subay ve on alti tane komando askerdi.
Beni dövdüler, sonra yere yatirdilar, öldüresiye dövdüler. komutanlari dedi ki;
‘bacagindan tutun baraja atin!’
Oradan bir asker dedi ki
”komutanim zaten gebermis. Baraja atmaya lüzum yok.’
Dedim ”siz geberirsiniz ben gebermem!” ayni bunu söyledim. Salça fabrikasini yaktilar. Beni biraktilar gittiler. Sabah bu adam (yanindaki muhtari isaret ediyor)beni ölüm halinde hastaneye getirdi.
(Muhtar söze giriyor.)
Bize haber geldi. Dediler ‘onu öldürmüsler,’ ambulansi hastaneden aldim. Gittim baktim sag. Yani cenaze almaya gittim. Baktim sag. Ölmemis. Yerde yatiyor perisan halde zorla nefes aliyor ve ölmek üzere.
(Amcaya dönüyorum.) Yani seni bir gün önceden orada öylece dövüp, ölmek üzereyken birakip gittiler. Bütün gece ertesi güne kadar orada öylece yattin amca öyle mi?
He.He. Bu ambulans getirdi. Sonrasini çok iyi bilmiyorum. Gözümü açtigimda Diyarbakir Devlet hastanesindeydim. Basinda doktor vardi ve soruyordu ”kim seni böyle dövdü?” tabi ben korkudan dedim ki ”kimse beni dövmemis! Ben agaca çiktim.Ondan sonra düstüm.
Sadr buramdan (sag kaburgasini gösteriyor) on dokuz gün ben kan kustum. Tam on dokuz gün! Sonra döndüm tabi memleketime. Orda tütün ekenler vardi, komutan beni onlarin yaninda yakaladi dedi ki ”ulan ibne sen beni sikayet etmeye mi gittin?” Dedim ”ben seni sikayet etmedim! Dedim ‘eger sen erkeksen askerlerini tut. Benle sen birbirimize girak kim kimi öldürdüyse. Ölenin kani digerine helaldir.’
(Amca olay sirasinda 55 yaslarinda) ‘Salin!’ dedi askerlerine. Dedim ”ulan ben sizi sikayet etsem sanki sizi tevkif mi edecekler? Biz kimin umurundayiz? Kral da sizsiniz padisahta!” U rezilligi de üstüme alip ben agaçtan düstüm dedim. U defolup gittiler!
Amca Lice’yi yakmadan önce periyodik olarak sizi taciz edip, halka iskence yapiyorlarmis dogru mu?
Ben sana diyorum ki beni ettiler!
Ben bir gariban bekçi dagin basinda
Yasli basli adam. Bana onu yapanin digerlerine ne yaptigini düsün? Hiç demedi ki bana ‘senin suçun nedir?’
Geldiler ve beni o hale soktular. Kim konusabiliyordu ki karsilarinda.
Zaten köyleri ve mezralari yakiyorlardi o zaman. Yavas yavas Lice’ye dogru geliyorlardi biz dedik ‘Lice ilçedir yakamazlar!’
Tewww!
Ben bizim köydeydim Lice’ye ekmek almaga geldim. Köyü atese verdiler bisey birakmadilar. Benim dayimin hanimi lastik ayakkabisinin içinden çocuklarina su içirdi. Bardak bile kalmamisti. Eve girdi Kur’anlari getirdi. Kur’anlari da elinden alip atese attilar. Aha bu gözlerimle gördüm! Lice’de olan rezillik dünyanin hiçbir yerinde olmadi. (Amca agliyor. Ben de agliyorum. Boynuna sariliyorum hiçkira hiçkira agliyoruz. Ellerimle göz yaslarini siliyorum)
Eklemek istedigin bi sey var mi Amca?
Allah’tan baska benim hiçbir umudum kalmamistir. Ne de söylesem havadir!
Olaydan sonra ben soförlük yaptim.
Lice’ye girerken beni durdurdular, kimliklerimizi sordular. Bi tene asker vardi, asker asker onun kimligi yokti izin kagidi vardi dedi ”iyi iyi” bi tene komutan söyledi terfisini bilmiyem ‘senin
günün az kalmis” asker de dedi ki ”komutanim tamam benim günüm az kalmis ya senin?’ Dedi ‘son Kürd halki ölene kadar benim günüm gelmez!’
Buna bak ben sahidlik ediyem!
Peki amcacim bu kadar korkunç olaydan sonra memleketinden ayrildin, isini gücünü birakmak zorunda kaldin. Burada Diyarbakir’da nelerle karsilastin?
Memleketin yakilmisti. Diyarbakir’da olsa baska bir kente gelmistin. Neler yasadin?
Dönmek istedin mi?
Kizim sen beni anlamisan herhalde!
Veran olmustu Lice veran! Köyü yaxtilar Lice’ye geldik..Lice’yi de yaktilar! Buraya geldik! Dönecek yer mi biraktilar bize Allah komasin!
Peki burada nasil oldu hayat? Yeni bir ise mi basladin? Ne yaptin?
Heç ne yaptim? Aç-susuz kaldik.
Emekli olmustum zaten. Sabah geliyem ha bu gördügün yere aksam döniyem!
Çocuklarin var miydi? Onlar ise girdiler mi?
Rezillikle okudular iste! Iki üç tanesi ögretmendir! Ne bileyim? Ne rezalet yasadik ben bilirim. Söylesem de havadir!
Olsun amaca. Kizinla konusur gibi
benimle konus. En azindan içinin zehiri
aksin!
Mal mülk birakmadilar (sesi bir bebegin sesi kadar masumlasiyor) birakmadilar ki oradaki topraklara kimse ekin eksin yaw! Devletin sanki umurundadir biz açkalmisiz. Zaten hepimiz öldürmeye çalistilar söyleyemidik. Bak simdi bu gün konusuyoruz seninle. Konusamidik! Içimizde tuta tuta verem olduk! (Agliyor amca. Gözyaslarini boynumdaki sarla siliyorum. ‘Amca çok üzgünüm! Çok üzgünüm amca ama konusman lazim! Konusmadan ölmeni istemiyorum! Içinde tutugun bu agirlikla daha fazla yasamani istemiyorum. Akit bana zehirini. Paylasmak için buradayim.)
Gittin mi bir daha Lice’ye hiç? Özlüyor musun?
Yas mas oldugunda ara sira gidiyorum. Baska bir bag yok. Birakmadilar. Insan memleketini nasil özlemez mi hiç. Bir tek sey biliyorum ben insan degilim! Insan olsam tüm bu yasadiklarima dayanamayip kendimi intihar ederdim! Hani onlara onlarin o zulümlerine karsi kendimi intihar ederdim! Gelidiler camlari kirdiler diyordum
‘yaw! bu camlari niye kiriyorsunuz?’
Derdimizi anlatamyirduk yaw!
Allah birakmasin! (Burada artik amca Kürdçe konusmaya ve beddularini siralayip Allah’a yalvarmaya basladi aglayarak! Ben artik amcanin omzuna sarilmis hiçkira hiçkira agliyordum!)
Amca dönecek misin Lice’ye?
Nereye döneyim kizim. Ne biraktilar?
Neyimiz kaldi orada?
Bana son olarak söyleyecegin bisey var mi amca?
Yok! Sende milletvekilleri gibi sigara kagidinin üzerine yaz. Bitince paketin çöpe at e mi?
Amca ben herkesin ve tüm insanligin adina senden özür dilesem? Ve desem ki; tüm Kürd çocuklarinin Lice’sini yaktilar sadece senin degil! Ve tüm kara çocuklar bu olayda en az senin kadar magdur ve çaresiz. Ama günü geldiginde her sey açiga çikacak. Ve biz senin tüm bu acilarina karsilik özgür bir ülkede yasayacagiz bir daha hiç kimse aci çekmeyecek. Ne degisir?
Derin bir iç çekiyor amca ve tek bir kelimeyle cevap veriyor gözünün yasini silerek,
”Heç!
Edebilirseniz, gücünüz yeterse heyfimizi alin!”
Kayit cihazini kapatiyorum. Aglaya aglaya Lice’li bir arkadasimi ariyorum.
‘Çok üzgünüm ‘diyorum. ‘Çok!’ ‘Biz artik üzülmek nedir bilmiyoruz’ diyor arkadasim. ‘Biz aci duvarini çoktan astik Kejê!’
Tanik Ahmet Yas:68
Amca 22 Ekim 93 te Lice ‘de ne oldu?
Ne olmadi kizim? Kiyamet koptu. Yeryüzünde cehennemi yasadik! Öglen saatleriydi. Bir gün önceden zaten bir polis minibüsünü taramistilar. Ama her zaman olan olaylar oldugu için aldiris etmemistik. Ertesi gün iste silah sesleri gelmeye basladi. Sonra yakinlasmaya basladi. Ogluma dedim ‘bu iste bi is var. Içeri girin’. Sonra panzerlerle, toplarla, helikopterlerle bizi çembere aldilar. Evleri atese verdiler. Can pazariydi. Bize hemen çikin diyorlardi hiçbir sey almamiza müsaade etmiyorlardi. Ellerinde beyaz bir toz vardi onu evlere serpiyorlardi ve evleri atese veriyorlardi. Bir anda bütün ev yanip kül oluyordu.
Yapanlar Asker miydi Amca?
Asker, komando, bir de böyle uzun boylu, daha önce orada hiç görmedigimiz adamlar gelmisti. Ama üzerlerinde asker kiyafetleri vardi. Bazilari ayni o sapiklar gibi üzerlerini çikarmislardi üst çiplak, kafalarina bir sey baglamislardi daldilar evlerimize. Lice’yi ablukaya aldilar. Üç gün üç gece yaktilar!
Insanlar çikamiyor muydu amaca Lice’den?
Ne çikmasi kizim? Ne çikabiliyorlardi, ne girebiliyorlardi. Telefonlari kesmistiler.
Bizi her taraftan çembere alip canimiza düsmüstüler. Cenazelerimiz orta yerde kaldi. Gidip alamiyorduk. Üçüncü gün Lice komple ceset kokuyordu. Üç gün üç gece o atesler sönmedi.2002 yilina kadar da saat besten sonra Lice’ye giris çikis yoktu. Kizim tofan koptu basimiza. Ahirlarda saklanmaya çalistik. Bize dediler ‘generalimizi öldürdünüz.’ Bize dediler ‘teröristisiniz.’ Bizim hiçbir seyden haberimiz yoktu. Kadinlarimiz çocuklarimizi aldilar bizden ayirip götürdüler. Erkeklerimiz baska yere götürdüler. Yerlere uzattilar üzerimizde gezindiler. Sonra bir vali geldi. Konusma yapti. Dedi ki ‘teröristler Lice’yi yakmis. Bundan sonra teröre yardim etmeyin.’ Kimse sesini çikaramadi.
Silahla zorlayip alkislattilar. Sadece bir genç kiz bagirdi dedi ki ; ‘sayin vali siz bizimle dalga mi geçiyorsunuz. Arkaniza bakin hadir Lice yaniyor. Sizin askerleriniz yakti!’ Sonra o kizin üzerine atladilar. Zayif, küçük bir kizdi. Saçlarindan sürükleyip götürdüler. Bu gözler ne gördü ne görmedi kizim? Ben gittim hakime, hakim kadindi. Dedim ”evimi yaktilar!” dilekçe elimdeydi.
Dedi ”amca senin evini kim yakmis?”dedim
”Bolu Komandolari yakti!” Dedi
”Düzgün konusl ne Bolu komandalari, teröristler gelip yakti!” ‘Bak ben dedim Bolu komandolari yakti. Ben gözümle gördüm!’ Dilekçeyi elimden aldi atti! Kizim hangi birini anlatam Kejê? Biz vazgeçtik, Allah kabul etmesin! Onlarinda evi yansin yikilsin! Ben her namaz kildigimda beddua ediyorum kizim! Allah hakkimizi koymasin!
Bizim elimizden beddua etmekten baska bisey gelmedi! Mahkemeye verdik. Taa Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’ne kadar gittik. Elimize üç bes kurus verip bizi gönderdiler.
Bilmiyem zaten noldu?
Kimisi aldi onu da kimisi almadi. Ne bileyim kizim? Ben yasliyim
Yorgunum beni konusturma!
Kaydi kapatiyorum. Konustugum herkeste görülmemis bir aci, içe kapanma ve yilginlik var! Yeniden o süreci onlara yasatmak, belleklerini tazelemek, acilarini harekete geçirip, zaten bir türlü kabuk baglamayan yaralarini yeniden kanatmak onlar kadar beni de yordu. Amed sokaklarinda aglayarak yürüyorum. Geceleri düzensiz ve çok az uyumaya basladim. Durduk yerde sebepsiz hiçkirarak agliyorum. Düslerimde yanan köyler, kaçisan insanlar, askerler, polisler, yari çiplak komandolar, ölen insan ve hayvan cesetleri görüyorum. Daha üçüncü gününde bütün dudaklarim patladi. Uçuk oldu. Damagim ince zar halinde dökülüyor. Daha fazlasini duymak istedigime emin degilim. Ama bu dosyayi bitirmem lazim! Hep beraber bellek tazelememiz lazim! Bizi özgür yarinlara tasiyacak tek seyin piril piril bir bellek oldugunu düsünüyorum. Unutmamaliyiz! Unutturmamaliyiz! Bosluga düstügüm her an kendime fisildiyorum ”Onlar bizi belleksiz mi saniyor?” Onlar bu zulmün unutulacagini, üzerinin kapanacagini mi saniyor! Onlar bizi balik hafizali bir halk mi saniyor? Onun için mi yüz yildir hep ayni yöntemleri üzerimizde kullaniyor? Bu sefer olmaz! Suya yazacagiz, agaca, topraga, havaya, buluta, dergilere, gazetelere, internete nereyi bulursak oraya yazacagiz! Duymayan kimse kalmasin! Elimizden geldikçe hep beraber bellegimizi diri tutacagiz! Gerçegin bu senin Kejê! Bu senin ülkenin gerçegi, bu senin halkinin gerçegi! Bu zorbanin gerçegi! Bu isgalcinin gerçegi! Teshir en etkili silahtir! Canin yaniyor diye, taniklarin cani yaniyor diye bunca korkunç bir gerçegin unutulmasina izin veremezsin! Hep beraber aglayacagiz.
Çiglik atacagiz.
Bagiracagiz,
Savasacagiz ta ki özgür ülkemize kavusana kadar!
Ertesi gün Lice davasinin avukatlari ile görüsmeye karar veriyorum. Bir avukat dostumuzun tarafindan avukatlardan birinden randevu aliyorum. Amacim AHIM meselesinin ne oldugunu , nasil sonuçlandigini anlamak. Tamam TC Lice’ye tazminat ödedi ama bunun hukuksal boyutu nedir? Oldukça misafirperver ve olgun yaslardaki avukatimiz beni karsiliyor. Ve basliyoruz olayin hukuksal boyutunu konusmaya, dosyalari incelemeye
.
Hocam öncelikle sizi taniyabilir miyiz?
Avukat Fethi Gümüs.
Diyarbakirliyim.
1974’den beri Diyarbakir’da avukatlik yapiyorum.
Lice’de 22 Ekim 93’de ne oldu Hocam?
Özetle su sekilde cereyan etmistir;
Bizim zamaninda canli taniklardan edindigimiz bilgiler ve bilahare devlet tarafindan tanzim edilen tutanaklardan biz olayin gerçek yüzünü anlamaya çalistik. Lice aslinda devlet nazarinda eskiden beri özellikle Sex Seid isyanindan dolayi basit deyimiyle damgalanmis bir ilçemiz. Ve ilginç bir durumu ben size söylemek istiyorum;
1971’de Diyarbakir sikiyönetim mahkemesinde DDKO ve IP üyeleri hakkinda açilmis olan bir davada MIT’in takriben 105 sayfa civarinda bir raporu konmustu çok gizli damgasiyla dosyaya. O dönem ben ögrenciydim. Buradaki avukatlar haber gönderdiler Istanbul’dan geldik raporun fotokopisini çikardik. O raporda Lice ile ilgili söyle bir bölüm vardi ‘Bir Kürd hareketi halinde, ilk etapta havadan bombalanacak Ilçe”.
Deyimi geçmisti ve altta da bir not vardi ‘
‘Lice’nin üst kismindaki daglarda hava boslugu var, buna da dikkat edilmesi lazim!” hiç unutmuyorum ilk etapta bombalanacak yer olarak rapor edilmisti! Ve aradan yillar geçti 93 yilinda Lice havadan degil karadan bombalandi!
Bahsettiginiz hava boslugu sebebiyle mi?
Büyük ihtimalle
Görgü taniklarinin beyanina göre ve bütün Lice’nin yerlisi olayin nasil gelistigini nasil basladigini bilemiyor. Yani is yerinde veya evinde birden bire top sesleri ve silah seslerinin geldigini gören, saklanmaya çalismis ama maalesef saklandigi yerler yakilmis yikilmis. Genel olarak orta merkez ve askeriyenin bulundugu yere yakin olan yerler
tamamen yakilip, yikilip, taranmis.
Iki mahalle çok agir hasar almis sanirim?
Yani o iki mahalle hemen hemen tamamen yerle bir edilmisti. Yakilmisti. Biri Kelvan, digeri Yesilburc.
Hemen onlarin arkasinda askeri birlikler vardi. Su anda da tamamen bos bir alan haline gelmistir. Sonradan bazi vatandaslarin anlattiklarina göre bir iki panzer operasyondan dönerken Lice’ye birkaç km uzaklikta taraniyor. Ve bir sey olmuyor. O hirsla o panzerler içeri girmis ve etrafi taramis.
Simdi bir yerden bir silah sesi gelince dagin etrafi tamamen yay seklinde askeri birlikler Lice’nin etrafini sarmis vaziyette konuslandirilmis. Sadece Lice/Diyarbakir yolunun kenari açik. Diger taraflar tamamen kapali vaziyette ve tek bir insanin Lice’nin disina çikmasi mümkün degil. Ya da tek bir insanin girmesi. Kisaca çembere alinmis vaziyette. Tamamen mayinlanmis ve tel örgülere alinmis, sadece Diyarbakir/Kulp yolu açik zaten tek yol var oradan girip oradan çikmak mümkün onun disinda örgüt üyelerinin girmesi mümkün degil, birilerinin girip çikmasi yasak. Zaten simdi elimizde belgeler var. Köylere yazi yazilmis.
‘Giris çikislar yasak!’
Yani buradan ve daha bir çok seyden anliyoruz ki Hocam, gayet planli bir hazirlik yapilmis. Bahtiyar Aydin suikastini biliyorsunuz?
Zaten olaydan önce periyodik olarak bir çok yer bosaltilmis. Tabii çevre köyler ve mezralar bosaltilmis.
Yani Hocam biz buna bir tür ön hazirlik diyebilir miyiz? Dosyalari incelerken böyle bir sey gördünüz mü?
Yani dosyalarda pek geçmiyor ama zamanla vatandaslarin beyanlarindan bunu açikça anliyorsunuz. Sonradan biz olaya el koyduktan sonra özellikle çevre köy ve mezralarin bu olay olmadan önce güvenlik nedeniyle tamamen bosaltildigina tanik olduk! Direnenlerin evleri de yakilip-yikilmis.
Peki, hukukçu gözüyle Aydin suikasti ve Lice’deki olaylari birbirine baglayabiliyor musunuz? Çünkü su anda generalin suikast dosyasi Ergenekon dosyasi kapsaminda incelenmeye alindi ve sanirim dava açildi. Bu dosya incelendiginde Lice’deki olaylarin perde arkasi da açiga çikar mi?
Simdi askeriyenin o dönemlerde yaptiklari malum tamamen kapali. Bir vatandasin, bir bürokratin yada siyasetçinin, müdahale etmesi, bilgi almasi, gidip gelmesi olayi arastirmak amaciyla o zaten mümkün degildi. Dolayisiyla duyumlara dayanarak söylüyoruz olaya müdahale eden generalmis, o olayin olmamasi açisindan oradaymis o anda tek bir kursunla vurulmus. Vurani da hemen vurmuslar o anda!
Askeriyenin içinde vurulmus degil mi general?
Tabi.
Ben üzerinde çalistigim bir dosya oldugu için söylüyorum.
Sanki generallin vurulmasi ile Lice’nin yakilmasi da gerekçelendirilmis ve mesrulastirilmis.
Ben öyle demiyorum. Iki ihtimal var birincisi; dediginiz gibi bu bahane edilerek yapilmis olabilir. Biri bu. Ikincisi; Lice yakilmaya baslandigi anda General karsi çikmis! Ve hemen öldürmüsler orda. Disari çikmis, bagirip çagirmis, müdahale etmis, bunu sonradan bazi askerlerden vatandaslar duymuslar ve o anda hemen infaz etmisler. Onu infaz edeni de infaz etmisler.
Duyumlara göre söylüyorum. Ve tutanagi ise söyle tutuyorlar; sonradan ben baska bir dosyada kod ismini vererek bir tanesi yer gösteriyor. Oradan ates ederek öldürülmüs güya general. O bahsedilen yerden orasi silah menzilinin çok disinda olan bir yer. Uzun menzilli top olursa belki. Güya örgüt üyeleri oradan ates ederek öldürmüsler ki bu mümkün degil.
Yani siz de bizzat içeriden vurularak öldürüldügünü düsünüyorsunuz?
E yani görünen o! Bence içeride infaz edildi ve bir anda sehrin içine yayildilar!
Belli bir iki tane çarsisi var Lice’nin panzerlerle giriyorlar, gören vatandaslar anlatiyor ‘beyaz toz’ atarak akabinde ates ediyorlar ve her yeri yakiyorlar. Toplar ve mermi izleri. Biz sonradan fotograf çektik. Su anda tümü tespitli. Top atislari ile yakilip yikilmis. Bu askeriyenin yakininda olan iki mahalle tümden ortadan kaldirilmis.
Su an dümdüz vaziyette. Sonradan ben orada tespit yaptim. Fotograflarini çektirdim.
Hocam evet ya. Tüm taniklar bu yanici beyaz tozdan bahsediyor. Ögrenebildiniz mi nedir?
Hayir.
Elinizde fotograflar var mi Hocam?
Valilige verdik! Delil olarak hepsi valilikte mevcut. Zaten fotolari çeken de devlet tarafindan görevlendirilen memurlar. Komisyon. Zaten gittiginizde o mahalleler dümdüz vaziyettedir. Sadece prefabriklerin su basmanlari görünüyor. Büyük bir alandir.
Yani tamamen haritadan silinmis!
Evet! Deyim yerindeyse aynen öyle.
Peki, hocam söyle bir beyan var. Size yansidi mi? Kadin ve çocuklari ayirip Demir çelik fabrikasina götürmüsler erkelerin taburda bekletildigi. Bir tür Yahudi soykirimindaki kamplarda oldugu gibi iki gurubun birbirinden ayrildigi
Benim dava dosyalarimda yok. Ama bu köylerde sürekli yapilan bir sey. Kadinlar erkekler birbirinden ayrilip iskenceye tabi tutuluyorlardi. Kadinlarin gözü önünde söylenmeyecek hakaret ve yapilmayacak rencide edici hareketlerde bulunuluyordu. Bu sürekli dava konusu ve görgü taniklari anlatiyor. Ama Lice merkezde bu yakma olayi sirasinda benim aldigim dava dosyalarinda yok!
Peki Hocam elinizde kadinlara yönelik Lice 93’e ait taciz ve tecavüze yönelik bir dosya var mi?
Bende yok. IHD’de olabilir.
Siz taniklardan böyle bir sey duydunuz mu?
Ben duymadim. Gerçegi söylemek gerekirse duymadim. Benim daha çok yakilan yikilan evler ve dükkanlar konusunda dosyalarim.
Peki, orasi yakilip yikilirken insanlar nereye götürülüyordu Hocam?
Insanlar sokaklara kaçiyorlardi.
Tamam da Hocam insanlari sonradan toparlayip belli bir alana götürüyorlar. Cenazeleri bile üç gün boyunca yerlerde kalip koktuktan sonra kaldirilabilmis.
E öyle tabi. Giris çikis yasak oldugu için biz sadece tanik beyanlariyla hareket ediyoruz. O zaman muhalefet partisinin genel baskani Deniz Baykal gitti ,üç dört kilometre kala Lice’ye geri çevirdiler. Yani biz oranin tanigi olamadik. Giremedik. Ama oradaki insanlar firsat buldukça kaçmaya çalismislar. Hatta bir kismini kaçarken yol kenarinda yakalayip infaz etmislerdi. Bilahare buraya o dönem Basbakan Demirel geldi. Onun yardimcisi Erdal Inönü ile birlikte geldi ben o zaman Baro baskaniydim. Bazi bakanlar benimle görüsmesini söylemislerdi. Ve o konuda yardimci olmuslardi. Ben de Diyarbakir’daki bütün kurumlar adina kendisiyle görüsüp kendilerine rapor vermistim. Amailginç bir sey oldu Erdal Inönü ile görüsürken
olayi izah ediyordum döndü bana dedi ki ”Baskan o panzerlerin o tank toplarin Türk ordusuna ait oldugunu nerden biliyorsun?”
Babasindan aliskanliktir Hocam Nasilsa Lozan, Istiklal mahkemeleri, Zilan, Dersim, yanlarina kaldi. Helbet bu da kalir diye düsünmüstür. Demediniz mi siz bizimle dalga mi geçiyorsunuz?
Evet ayni sekilde. Hiç Unutmam bana böyle bir cevap vermisti. Yani olayin tümünü onlara izah etmeme ragmen hiç kimsenin kili kipirdamadi. Sonradan Demirel Cumhurbaskani oldu. Tekrar görüsmem oldu bu konuda en ufak birkipirdamalari olmadi! Olmayinca AHIM’e müracaatta bulunduk!
Simdi Hocam. Geldik en önemli bölüme. AHIM süreci ve sonucunu bize anlatir misiniz?
O dönemde sadece Lice yakilip yikilmadi. Bir çok köy, mezra, Hani, Kulp, Hazro, Lice kadar olmamakla birlikte epey yakildi. Ben o dönemde baro baskani olarak 47 avukati topladim ve ‘yerinde tespit yapin’ dedim. AHIM’e gönderelim ama bir çok yerde arkadaslarimiz engellerle karsilastilar.
Emniyet güçleri engel oldu yapamadik.
Lice’yi kendime almistim. Belediye baskani vasitasi ile tespitler yaptirmaya çalistim.
Kendim bizzat görünmemek kosuluyla.
Kendisi de cesaretle yaklasti olaya.
Bir çok vatandasi tesvik ederek ve cesaretlendirerek mahkemeler vasitasi ile bayindirlik müdürlügünün tespitinin disinda mahkemeler vasitasi ile zarar-ziyani tespit ettiler.
Çünkü bayindirligin raporu eksikti ve tümünü yazmamisti. Zaten ertesi sene bir kez daha askeriye bir iki mahallenin büyük kismini tekrar yakti yikti. O konuda da raporlar bizde mevcut.18/07/1994’te Lice yeniden saldiriya ugrayip yakildi. O tespitidevlet yapmadi Belediye baskani bizzat kendisi yaptirdi. Ve listeleri bizde mevcut!
Hocam Lice’yi kaç kere yaktilar?
Bildigim kadariyla büyük çapta iki kez. Biri 93 biri de 94.Bir üçüncü de nispeten az miktarda belli yerde cereyan etmistir.
Yani üç kez.
Peki Hocam AHIM ne karar verdi?
Biz AHIM’e tasidik davalari belli bir süreçten sonra AHIM ”dostane çözüm’ önerdi.
Aman Tanrim! Neden?
AHIM bizden belge istedi. Yani ‘bunu kim yapti?’ ‘Nasil yapti, zarar ziyan’ falan
Bizim o dönem o kosullarda delil bulmamiz çok zordu, çünkü çalismamiz engelleniyordu. Yani Devletten malum belge ve bilgi almak çok zordu. Sadece vatandasin beyanini alarak biz müracaatta bulunduk meslektasimiz Hasip Kaplan takip ediyordu. Benim az sayida vardi. Daha dogrusu vekaletname alamadigim için dosyalarin hepsi bendeydi. Sonra Hasip Kaplan aldi.
Büyük mahkemeye cesaret edemedi açikçasi ve ilk etapta dostane çözümle anlasti.
Yani simdi siz bize o sirada Hasip Bey’in uzlasma taraftari olmasi mi dostane çözüm karari çikmasina sebep oldu diyorsunuz?
Evet! Hatta beni aradi dedi ki; ‘sen de müvekkillerinle görüs biz dostane çözüme gidelim…’ Ben dedim ki müvekkillerimle görüsme geregi bile duymuyorum.
‘Hatta bir tanesi su anda yanimda ona dahi söylemeyecegim’ dedim. Öyle yani.
Iki üç müvekkilim de yanimdaydi.
Inanmiyorum Hocam ya. Böylesi önemli ve tüm Kürdistan’in onurunu ilgilendiren bir davada nasil bu kadar uzlasmaci bir tutum sergilenir?
Simdi meger Hasip Bey imzalamis o tarihte. Benden de yetki almisti daha önce kendisi sürekli gidip geldigi için AHIM’e bana yetki ver, kendi dosyalarinla ilgili takip edeyim demisti. Ben de vermistim. Hatta AHIM’le iliskilerim bir senedir kesilmisti. Bana her hangi bir yazisma gelmiyor. Meger imzalanmis, Hasip Bey yetki belgesini vermis. Sonradan ben IHD’ye Osman Baydemir’in esi Reyhan Hanim’a bir dilekçe verdim. Orada Ingilizce bilenler vardi onu ‘Ingilizceye çevirelim bi gönderelim.’ ‘Bana niçin yazi gelmiyor? Neden irtibatimiz kesildi?’ derken Hasip aradi dolaysiyla meger imzalamis.
Dis isleri bakanligindan bana yazi geldi ben avukat arkadasi gönderdim. Imzalanmisti ve o imza çerçevesinde artik yapilacak bir sey yoktu.
Hocam bu çok ciddi bir konu ya. Ben kamuoyunun takdirine birakiyorum. Bunun Licelilere etkisi ne oldu?
Simdi, Hasip 10 bin sterline anlasmisti.
Kisi basi.
Yani is yeri midir? Ev midir? Ona bakmadan hiç detayina inmeden yani mahkeme detayina iniyor bu mahkeme bir mahkemeden önce dostane çözüm olunca karsilikli sulhla o sekilde anlasmis. Yani AHIM araci oluyor iki tarafin önerilerini aliyor kendisi bir ortalamaya karar veriyor ve iki taraf kabul edince imzalaniyor üç ay içerisinde de paralari veriliyor. Ve sonradan ögrendim ki Hasip imzalamis. Tabi o arada epey tartismalarimiz oldu.
Hakli olarak Hocam. Böyle bir tufanin karsiligi bu mu olacakti? Zavalli halkim!
Basvuruda bulundugumuz zaman hiç açikçasi tazminati düsünmemistim. Hatta sonradan ben bu avukatlari topladigim zaman bunun arasinda para varmis, tazminat varmis hiç onu düsünmedik öle bir seyde aklimiza gelmedi. Biz sadece dedik ki; bunlari gönderelim Avrupa’nin büyük kurumu olan Türkiye’nin de sözlesmesine imza attigi bir kuruma, biz Türkiye’de Kürdlere neler yapiliyor gösterelim. Bu amaçla yaptik. Hatta 2001 yilinda o talepler kabul edilip vatandasa para gönderildikten sonra bu sefer vatandas gelmeye basladi. Benim büromda böyle uzunca kuyruklar olusmaya basladi. Ben Diyarbakir’da ki kurumlari Baro ,IHD, çagdas hukukçular, herkese yalvarmaya basladim.
Bütün avukatlar zaman asimina ugramis diyorlardi sadece ben hayir
diyordum çünkü engelleme sürekli yapilmaktadir.
Devlet sürekli engelliyor bunu. Ekini ekemiyorsun
Köyüne gidemiyorsun böyle olunca zaman asimi çalismaz hukuken. Hatta iki gün burada seminer de yapildi. Ben tek basima kaldim açikçasi. En sonunda eger zamanasimini düsünüyorsaniz bile hiç olmazsa bunlari AHIM’e gönderin AHIM bunlari görsün. Çagdas hukukçular yanasti. Ben dosyalari onlara verdim. Gönderdik. Kendim de gönderdim. Binlerce dosya oldu AHIM’de. Tunceli, Malatya, Elazig’daki avukatlar benden bilgi ve örnek istediler. Çevreden böyle gidince AHIM’deki hakim büyük ihtimalle hükümetle iliskiye geçti. Bu kadar binlerce on binlerce dosyanin geldigini AHIM karar verdigi takdirde büyük tazminatlara hükmedilecek, çünkü bizim dosyada çözümün disinda Lice merkezde IHD nin de gönderdigi alti-yedi dosya sonradan Hasib’in anlastigi dosyalarin üç dört kati bir sonuçla sonuçlandi. Dolayisiyla devlet bir çözüm üretmek zorunda kaldi ve yasayi çikardi.
Yasa su, devlet terörden dolayi halkinin aldigi zararlari karsilamak zorundadir!
AHIM’de tüm dosyalari iç hukuktan dolayi yolu açilmistir diye red etti. Orda çözün dedi.
Ya Hocam nutkum tutuldu ya! Çok üzgünüm. Bir süreç ancak böyle bir magduriyete ragmen ve basarisizlikla sonuçlanabilir.
Bu nasil bir haldir?
Simdi iç hukukta aslinda kanunen iyi bir yol açildi.
Nedir Hocam o iyi yol? Ben burada bir iyilik göremedim?
Devlet kimden gelirse gelsin, vatandasina terörden dolayi o süre içinde verilen zararlardan tümünü ödeyeceksiniz! Manevi tazminat vereceksiniz.
Yani kimden gelirse gelsin sözü içinde sunu barindiriyor aslinda. PKK ya da Devletten öyle mi?
Simdi devletin risk nazaryasi diye bir sey var. Kusursuz sorunlu. Yani devlet yapmamistir! Ama devlet vatandasi korumakla sorumludur!
Tanrim ya! Tam TC ye uygun bir ayak oyunu. Iyilik bunun neresinde Hocam? Yani Lice’yi biz yakmadik! O zaman ben yaktim!
Dolayisiyla artik yapilacak çok sey de kalmamisti. Kanunda çünkü kimden gelirse gelsin sözü oldukça yuvarlakti ve ben mesulüm anlamindaydi. Fakat zarar tespitine gidildiginde çok az bir miktar yani real miktarin çok ötesinde kendine göre bir ölçü koydu. Bir düsünün öldürülen faili meçhuller için 14 milyarla basladi. Yani kanunda bu belirtilmis. Simdi böyle olunca AHIM’de eger yasaca belirli bir miktar ölçülmüsse ona karismiyor. Dolayisiyla bizim yolumuz da kapandi!
Yani vatandas kismen tatmin oldu açikçasi
.
Ben ne diyeyim ki? Söyleyecek söz bulamiyorum artik! Nefesim sikisiyor. Yani simdi siz neyin neresindesiniz Lice davalarinda Hocam?
Tazminatlarin büyük bir kismi ödendi. Bir çok dava ve talepler red edildi. Biz onu idare mahkemesine dava açtik. Idare mahkemesi %99’unu yine red etti .Ben bendeki dosyalari Danistay’a gönderdim su anda Danistay’dan gelen yine %99 red! Ve bu kez yeniden AHIM’e gönderecegiz.
Red gerekçesi ne Hocam?
Simdi devlet diyor ki Lice yakilip yikildigi zaman, onun tespitini ben bayindirlik kanaliyla yaptim. Bunlarin tartismasiz ben zararini karsiliyorum ve karsiladi.
Manevi tazminatlar ne olacak Hocam?
Manevi tazminatlara yasada yer verilmemis! Simdi bir de mahkemelerin yaptigi tespit var o sirada. Ben bunlari da kabul ediyorum. Bir de Belediye’nin yaptigi rapor var. Bunu günlerce aylarca ugrasip zoraki kabul ettirdim. Bir de Belediye’nin ikinci yanginda yani 94 yilinda yaptigi tespitleri ben sadece bunlari kabul ediyorum dedi ve bunlarin parasini verdi. Ama o arada baskavatandaslar da müracaatta bulundu dediler ki biz tespit yaptirmadik yeni yaptiracagiz. 2001 yilinda yeniden basladi tespit yapmaya. Valilik ve mahkemeler yedi sekiz sene geçtikten sonra yapilan bu tespitleri kabul etmediler. Çünkü o tespitlerde mahkeme 93 yilinda burasi yakilip yikilmis diye rapor vermedi.
Ah Hocam Ah! Bu nasil bir adalet? Bu nasil bir ayak oyunu ve nasil bir magduriyettir Allah askina? Neyse son durum nedir? Yeniden AHIM’e gidilebilir mi?
Su anda basladik. Yeniden basladik sürece.
Bu sefer bari dikkatli olun da Hocam. Yaziktir bu halk. Böyle bir incinme ve magduriyet baska nerde var? Hayirla ugurla sonuçlanir insallah! Bisey daha sorup bitirecegim Hocam. Bu Ergenekon dosyasi kapsaminda Aydin’in suikastinin yargilanmasi sizin dosyalariniza hukuksal anlamda bir fayda saglar mi acep? Yani Ergenekon’un Lice’yi yaktigi ortaya çikti diyelim bu size hukuksal anlamda faydali olur mu?
Hayir ! Hiç hukuksal anlamda faydasi olmaz ama siyasi açidan tabi ki olayin aydinlanmasi ve nasil meydana geldigi noktasinda büyük faydasi olacaktir.
Hocam devlet kabul etti mi Lice’yi yaktigini?
Hayir! Tüm bu davalara, süreçlere ve canli tanik beyanlarina ragmen halen kabul etmis degildir. Daha kötüsü hukuksal zeminde halen biz de ispatlayabilmis degiliz. Vatandas kamuoyuna çikip konussa. Sizin gibi arkadaslar bu isin pesine düsse, yazilsa, yayinlansa söylense ve bir kamuoyu olussa bu konuda maalesef çok eksigimiz var!
Son olarak Hocam. Lice’de yasananlarin en yakin taniklarindan birisiniz. Hukukçu degil de insan gözüyle, bir Kürd çocugu olarak bu olay üzerinizde nasil bir etki birakti?
Ilk günden beri bu Lice olayi hepimizi çok derinden sarsmistir. Olay sirasinda Lice’yi göremedim ama sonradan gidip kesif yapip, ölenlerin yakinlarini dinledigimizde olup bitenleri dinledigimizde, yani insan soke oluyor. Çok etkiliyor insani.
Sadece Lice de degildir. Sirnak, Kulp
Daha bir çok yer
Bunlar korkunç seyler
Tanimi yok!
Ben bunu Cumhurbaskani’na anlatirken Urfa milletvekili Cevheri hüngür hüngür agladi. Bunu kendim gördüm. Demirel’in umurunda degildi. Hatta sinirlendi.
Peki Hocam. Yordum sizi tesekkür ederim..
Gereken belgeleri alip çikiyorum
Çikmiyorum kendimi disari atiyorum. Nefes almakta güçlük çekiyorum. Bizimkilerde çok güzel bir atasözü var tam çeviri olmamakla beraber ”ben bu darbeden ölmem de bu dertten ölürüm!” diye. Lice davasi bunun gibi bir sey. Hem yan, yikil, basina gelmeyen kalmasin hem de bu yüzyilda derdini anlatip ispatlayama! Tanrim! Sanirim Kürdçe bilmiyorsun? Ya da bize kulagin kapali! Seni sana sikayet ediyorum! Bu kadar adaletsizlige karsi neden bu kadar suskunsun? Ne yapti ki bu halk sana? Seni çagirmaktan ve sana havale etmekten baska? Yoksa burada mi hata ettiler? Seni degil de birbirlerini mi çagirmaliydilar? Sana degil de birbirlerine mi gitmeliydiler? Yol, iz, büyük çogunlugu okuma yazma bilmeyen bir halk, baslarina gelen görülmemis zulüm ve iste yukarida hukukun ve adaletin geldigi nokta!
Lice’yi ben yaktim!
Lice’yi ben yaktim!
Lice’yi ben yaktim!
Lice’yi biz yaktik!..
Tanik Aydin Yas 29
Aydin 22 Ekim 93’te Lice yanarken neredeydin?
Olay sirasinda okuldaydim. Ilkokul üç teydik. Andimizi okuyorduk. Biz andimizi okurken her zamanki gibi top atislari yapiliyordu. Atislar her zaman yapildigi için umursamadik. Alismistik.
Top atislarinin altinda ”varligimi Türk varligina armagan olsun’ he mi Aydin?
He abla!
Ama bu sefer top sesleri yakinlasmaya basladi. Hani rutininin biraz disina çikti. Biz içeri girdigimizde ”hayat bilgisi’ ‘dersi vardi. Hocamiz Hayat Bilgisi dersine baslarken bir kursun gelip pencereden içeri girdi ve Hocanin kafasinin üzerindeki tahtaya saplandi. Orda Hocamiz bagirarak ”egilin!” dedi. Mahser günü gibiydi abla. Top sesleri, kursun sesleri, biz siralarin altina girdik. Aglamaya basladik hepimiz. Kiz ögrenciler çigliklar atiyordu bayilanlar vardi.
Hepimizi hocalarimiz okulun ana holüne topladilar.” Bir sey olmayacak biz sizin yaninizdayiz ”diye bizi teskin etmeye çalisiyordu hocalarimiz. Tabi hepimiz yüz üstü uzanmisiz hole. Toplar atilip, kursunlar sikiliyordu. Okulun tüm camlari asagi inmisti! 6 Eylül ilkögretim okulu üç katli bir okuldu. Hocam bizi kalorifer dairesine indirirken yukarida helikopter okulun çatisini taramaya basladi. Kasitli bir sekilde. Tabi orada bir hocamizi kaybettik. Merdiven basinda isabet eden bir kursunla.
Adini hatirliyor musun Hocanin?
Hayir abla. Açikçasi seninle konusmaya karar verene kadar ben hiç bir seyi hatirlamak istemiyordum!
Erkek mi kadin miydi Hocan?
Erkekti. Daha sonra ailelerin gelmesini bekliyorlardi çocuklari vermek için.
Aileler gelebildi o kiyamette okula?
Geldiler abla. O kursun ve ates yagmurunun altinda geldiler. Haliyle anne babada ciger oldugu için kendilerini ölüme attilar. Babamiz geldi okula orda ben ve küçük kardesimi o da ilkokul bire gidiyordu, babama verdiler. Babam kursunlarin altinda benim elimden tutup, kardesimi de sirtina alip egilerek kosmaya basladi. Üzerimizden bir sürü kursun geçiyordu. Top atislari evlere dogru yapiliyordu ve evler kagit gibi tipki o filmlerdeki gibi parçalaniyordu. Daha sonra biz eve ulastik. Tabi o sirada lise ve ortaokuldaki kardeslerime ulasamamistik. Çünkü onlarin okulu uzakti. Saglar mi öldüler mi bilmiyorduk. Disarisi cehenneme benziyordu.
Eve dogru giderken hiç yollarda ceset gördün mü?
Abla biz ara sokaklardan kosarak ve egilerek eve ulastik. Hiç bir sey görecek durumda degildik. Ama olaydan sanirim birkaç gün sonra ceset kokusundan nefes alinmiyordu Lice’de.
Söylediler. Simdi oraya geçmeden Aydin; evdesiniz ve iki kardesiniz kayip, evde ne yapiyorsunuz? Annen ne yapiyor?
Iki degil abla üç kardesimiz kayipti. Kelvan mahallesindeydik biz. Annem bizi mutfak tasinin altina sokmustu. O gece mutfak tezgahinin altinda hepimiz birlikte silah sesleri arasinda bekledik. Tuvaletimiz geliyordu annem evin içerisinde yerde sürünerek bizi götürmek zorunda kaliyordu.Çünkü eve her an bir roketatar degebilirdi. Kursunlardan korkmuyorduk artik. O gece mutfak tezgahinin altinda geçti. Sabah Hocalari kayip kardeslerimi getirdiler. Evimizin karsisinda Kur’an kursu vardi. Bizim evler depremden sonra yapildigi ve perefabrikoldugu için, ‘evdeki esyalari Kur’an kursuna tasiyalim’ dedik çünkü orasi betonarmeydi. O arada askerler toplanmamiz gerektigini söylediler.
Askerler evinize mi geldi?
Evet evet, kapi kapi çalip toplanin dediler. ‘Her seyi birakarak çikin’ dediler.
Orda bir tane rütbesini hatirlayamadigim komutan vardi, babama ”ne yapiyorsunuz?” dedi
Babam da ”esyalarimizi tasiyoruz” diye cevap verdi. Orda babamla alay edercesine gülerek dedi ki; ”ne yapacaksin esyayi, zaten biraz sonra hepinizi öldürecegiz!” Babam durdu. Yanimizda bir yasinda bir yegenimiz vardi, Komutan dedi ki; ‘ ben simdi gidiyorum, döndügüm de su çocugu
bile burada görürsem kafasina sikarim!” ve babam bundan sonra esyalari da birakti. Kadin ve erkekleri okullara topladilar.
Aydin bak burasi çok önemli. Seni üzüyorum ve zorluyorum biliyorum ama lütfen hafizani zorla. Bütün Lice halkini bir yere mi topladilar? Yoksa kadinlari ve erkekleri ayirdilar mi?
Tek bir yere degildi abla. Mesela bizim okul bizim mahalleye yakindi ”Demir çelik ilkokulu” bizi kadin ve çocuklari oraya topladilar. Erkekleri götürdüler. Ayirdilar. Orada topladilar. Biz o okulda tugayi görebiliyorduk.
Kadin ve çocuklarin basina asker diktiler mi Aydincim?
Evet abla.
Aydin çok zor bir soru soracagim. Özür dilerim ama bunu konusmak zorundayiz. Askerler kadinlara tacizde bunlundular mi?
(Susuyor
Terliyor. Basini yere egip, yutkunuyor.)
Evet abla!
Hatta o zaman genç bir kiz, asker ne yapti tam hatirlamiyorum, askere
bagirdi. Kizi Tugay’a götürdüler. Sonra askerler bizim yanimiza gelip ‘o kiza ne oldu biliyor musunuz? Sirayla tecavüz ettik’ dediler.
Erkekler nerde bu arada Aydin?
Erkekleri Tugay’a götürdüler. Diz üstü çöktürüp ellerini enselerinden baglatmislardi. Öylece bekletiyorlardi. Gruplar halinde götürüyorlardi. Gelen tüm erkekleri topluyorlardi. Dövüyorlardi. Görüyorduk. Biz o esnada baba ve abilerimize bakiyorduk camdan. Bir an bile gözümüzü ayirmamaya çalisiyorduk. Çünkü bir daha görememe ihtimali vardi.
Sonra onlari agiz üstü yere uzattiklarini gördük. Üstlerine çikip tepiniyorlardi.
Aydin sizi oraya getirmeden önce evler de yagma oldu mu?
Abla düsünün benim bir yillik evli abim vardi. Yengemin altinlarinin hepsi gitti. Ayrica Tugay’a getirdikleri adamlarin bile saatlerini, yüzüklerini söküyorlardi.
Aydin evleri yanarken gördün mü?
Evet abla?
Kim atese veriyordu?
Gözümle gördüm abla; askerler atese veriyordu. Ellerinde beyaz bir toz vardi.
Ilginç bir sey, onu evlere döküp atese veriyorlardi ama evler ayni kagit gibi yaniyordu.
Annem o zaman bize demisti ki
‘zaten her seyimiz yanacak bari evden Kur’an-i Kerimleri alalim, en azindan öbür dünyada bizden bunun hesabi sorulmasin.’
Biz boynumuza Kur’anlari taktik. Demir Çelige o sekilde götürüldük.
Ya sonra Aydin?
Abla sonra bilmiyorum vali mi geliyor Tansu Çiller mi geliyor? Biri geliyor diye hepimizi bir alana topladilar. Orasi polislerin ve askerlerin futbol oynadigi bir alandi. Bizi oraya topladiklarinda etrafimiz tanklarla çevrili, askerler basimizda silahla tabi. Hepimiz ölecegimizi düsünüyorduk. Herkes birbirine son bir kez bakiyormusgibi bakiyordu. Sonra bir adam geldi. Konusma yapti. Vali miymis neymis. Sonra bir genç kiz ona bagirdi. Kizi saçindan sürükleyerek götürdüler. Sonra da bizi dagittilar. Sokaklardaydik. Tüm evler yanmisti. Yiyecek hiçbir sey yoktu. Günlerce aç-susuz kaldik.
Sizi okula topladiklarinda yiyecek ve içecek verdiler mi?
Hayir abla. Hiç bir sey vermediler. Biz günlerce öyle aç susuz kaldik. Sadece okulun çesmesinden su içebiliyorduk onun disinda hiçbir sey yoktu.
Annelerin kucaginda bebekler var miydi?
Tabi tabi abla. Abla ben nasil anlatayim ki. Yahudi kampi gibiydi iste. Nasil anlatayim?
(Aydin agliyor. Ben agliyorum. Yanimdaki arkadasim agliyor)
Aydin simdi bana o günkü çocugun gözüyle söyle? Ne düsünüyordun olanlar hakkinda. Çocuk kafandan neler geçiyordu? Kimdi sence o adamlar ve sizden ne istiyorlardi?
Orda sunu anladim ben Kürdüm!
Bunun için bana bu yapiliyor. Çünkü askerler küfür ederken söylüyorlardi. Ben o gün bu gündür zavalli askerler degil ama ölen rütbeliler için asla üzülemiyorum.
Öyle büyük nefret ve kin uyandirdilar ki bizde. Ne suçumuz vardi anlayamadik. Ne yapmistik? Her insan gibi bizimde yasamaya hakkimiz vardi?
Bizi yakmadan önce bizimle beraber yasiyorlardi. Dükkanlarimizdan alis veris ediyor, bizimle sohbet ediyorlardi. Ne bileyim peynirini, yogurdunu bizden aliyorlardi.
Ne yapmistik onlara? Ne suçumuz vardi? Abla bizi öldürmeye çalistilar!
Hepimiz öldüreceklerdi ne oldu da vazgeçtiler bilmiyorum. Her seyimizi yakip-yiktilar. Biz ekmek bulamayinca da askeryeden karne veriler olaydan sonra ekmek alabilmemiz için. Hiç unutmuyorumben yalvariyordum ‘abi bir kagit daha ver bir ekmek daha alayim’
diye askere oda bana ”siktir lan ne bitane daha. Dua et sana bunu veriyorum. Gidin açliktan geberin!’
Abla ben onlari affetmiyorum! Bizi memleketimizden, evimizden barkimizdan ettiler.
Olaydan sonra da bizden vazgeçmediler. Abimi tutukladilar. Abim namaz kiliyordu.
Onlardan namaz için izin istemis
”Hadi lan pis Ermeni! Sen Müslüman misin ki namaz kilacaksin. Aç bakalim
göster sünnetli misin ki?” demisler.
Namaza bile izin vermiyorlardi. Bize hiçbir çare birakmadiklari için kaçtik memleketimizden!
Aydin senden bunlari sana yeniden yasattigim için özür dilerim! Allah
Kürdçe bilmiyor! Artik kesin kararimi verdim! Tesekkür ederim.
Abla özür dileme. Bizim artik konusmamiz gerekiyordu. Bak abla sana çok önemli bir sey daha söyleyecegim; benim akrabami içerde diri diri yaktilar. Senden ricam onu da arastirman. Askerler kapiya dikiliyor ve halamin ogluna diyorlar ki ‘evi bosalt!’ Diyor ‘babam ihtiyardir onu da bir çikartayim’ evi yakacaklar ya. ”kaç yasinda?” diyorlar. Halamin oglu ‘yetmisin üstünde ‘ diyor .Gülerek ‘ ya zaten bu gün yarin ölecek birak kalsin’ içinde deyip diri diri yaktilar. Benim halamin oglu kendisi soyadi da ‘Kozat’ söyleyeyim.
Aydin canim haberim var! Belge çantamda iste bak burada. Bir yil sonra
Lice’yi ikinci defa yaktiklarinda olmus.
Tutanak burada!
’16/07/1994 günü saat 14;30 siralarinda ilçemiz jandarma komando bölük komutanliginin batisinda bulunan nizamiye giris kapisinda bulunan nöbetçi kulübelerine Ilçemiz Kelvan mahallesi Lice lisesi istikametinden PKK terör örgüt elemanlarinca, uzun namlulu silahlar ve roketatarlarla saldirida bulunulmus, çikan çatisma esnasinda mermi ve roket kivilcimindan ates almasi sonucu, bazi evler yanmistir.19/07/1994 günü ilçemiz Cumhuriyet bassavciligina bir sahsin yanarak öldügü bildirilmesi üzerine, ilçemiz Kelvan mahallesi bila sayili yerde bulunan Zahit Kozat’a ait, evde yapilan incelemede, aslen Diyarbakir ili, Lice ilçesi, Kelvan mahallesi nüfusuna kayitli, Mehmet ve Ayse oglu 1332 dogumlu Tahir Kozat’in olay esnasinda evde bulundugu, çikan çatismanin paniginden dolayi, evin bitisiginde bulunan, hayvan damina girdigi ve çatinin ates almasi neticesinde binanin yandigi ve sahsin yasli olmasi sebebi ile disari çikamadigi çatinin göçmesi neticesi ile altinda kalarak yandigi tespit edilmis olup, tanzim edilen is bu tutanak, ileride yapilacak olan tahkikata esas olmak üzere tarafimizdan birlikteimza altina alindi. 19/07/1994 .
Hasan Yarbasar (Baskomser.Em.Amiri Vekili) Cemalletin Karatas (Komiser)
Hasan Dönmez (Polis memuru) Bilgehan Salepçi (Polis memuru) Ali Turan
Özgedik (Polis memuru)
Kaydi kapatiyorum ve Aydin’la birbirimize sariliyoruz. Bütün vücudu ter içinde. Bazen insan insan oldugundan dolayi utaniyor iste o an!
Tanik Hasan. Yas:36
Hasan 93 Lice yangininda neredeydiniz
ve kaç yasindaydiniz?
Lise ögrencisiydim.16-17 yasindaydim.
Olay oldugu gün gündüz vakti yanilmiyorsam Cuma günüydü. Emin degilim.
Bag zamaniydi. Millet bag bozumuna gitmisti.
Silah sesleri gelmeye basladi. Biz derse girdik Fen dersinde Hoca geldi içeriye.
Biz her zaman silah seslerine aliskin oldugumuz için önemsememistik. Ama bu sefer çok yakindaydi. Tedirgin olduk
Önce siralarin altina girdik. Sonra bodruma indik. Bir roket geldi tam okulun kapisina degdi. Kelvan mahallesi komple ates altinda kaldi.
Helikopter sesi duydun mu?
Kobralar yukaridan ayni Nisan yagmuru gibi bir buçuk gün mermi yagdirdi zaten! Havadaki kuslar bile nasibini aldi onlardan!
Yanan evleri gördün mü?
Yakiyorlardi!
Kim yakiyordu?
Asker
Ama normal asker degildi.
Üzerlerinde askeri kiyafetler vardi .Her biri izbandut gibi. Kimilerinde düz yesil, kimilerinde askeri kamufulaj elbise vardi.
Neyse. Biz o gün sabaha kadar okulda kaldik.
Sabah vakti biraz sakinlesince mahalle aralarindan, evlerimize geçtik.
Giderken her yerin alev alev yandigini gördük. Lice’nin üzerini simsiyah duman bürümüstü. Iste duyduklarimiz var sokagin basindaki demirci dükkaninda iki kisinin ellerini arkadan baglayip, kafasina sikmislar, hatta dediler ‘bir hamile kadina tandirin basinda roket i isabet etmis orada ikiye ayrilmis cesedi.’ Bir de ilkokul ögretmeni sanirim Aydinli miymis neymis, Türk. Lice’nin tam ortasinda basindan vurulup öldürülmüstü.
Peki, Hasan sonra?
Sonra biz eve geldik. O gece ahirda yattik. Ertesi sabah askerler geldi. Söyle uzunca bir sey vardi ellerinde bir beyaz tozu evlerimize atip yakiyorlardi. O neydi bilmiyorum ama bir anda bütün evi camlari, kapilari, demirleri kül ediyordu. Bir tane komsumuz vardi. Köylerini yakmislardi kisa süre önce onlarda gelip Lice’ye yerlesmisti. Onun evini yaktiklarinda hiç unutmam kizinin elini tutmustu adam demisti ki, ‘köyde evimi yaktilar Lice’ye geldim. Simdi evimi yaktilar nereye gideyim?’
Aglamisti. Hepimiz aglamistik onunla. O günde öyle geçti ahirda. Aç susuz hayvanlar gibi koyun koyuna. Sonra anons yapildi üçüncü gün. Topladilar bizi büyük bir alana. Biz ortada etrafta otomatik silahli askerler millet ha bire toplaniyor üst mahallelerden falan ama ilginçtir hala da asker yakmaya devam ediyor. Vali konusma yapacakmis. Vali de beyaz saçli.Nafiz Kayali’ydi adi. Hatta bir ara ben yillar sonra valilige gittim gördüm. Orada, beyaz saçli ‘aha bu’ dedim gelip konusma yapti o gün. Neyse iste
Ne dedi konusmasinda hatirliyor
musun?
Iste dedi ki, ‘eskiden Lice denince kaçakçilik akla geliyordu. Su an Lice deninceterör akla geliyor.’ Iste bizi suçladi.
‘Teröre yataklik yapiyorsunuz’ dedi. Ve iste onlardan bahsetti.
Sanirim tam o sirada bir genç kiz isyan ediyor. Bagirarak konusmak istiyor öyle mi?
Evet ama bizim bulundugumuz alan oraya uzakti. Bir hareketlilik oldu sonra dediler iste bir kiz Valiye bagirmis. Sürükleyip götürmüsler. Sonra neyse iste herkesi serbest biraktilar. Eve dönecegiz ama ev yok. Çarsiyi komple yakmislar. Hiç unutmuyorum çarsida bir zahireci vardi. Un, yag, seker satiyordu o zamanin parasiyla yanlis olmasam ya dediler 5 milyon ya da bes bin iste o dükkani ful etmisti ha! Hah iste o dükkan nasil yanardag patlayip lav kusuyorsa iste öyle patlayip disariya lav akiyordu. Seker, un, yag hepsi öyle lav gibi çarsidan asagi inmisti. Ne bileyim ablacim iste. Kiyamet yeri ha! Sonra bir çok sey duyduk tabi
Talanlar halki kandirip ‘altin para verin evlerinizi yakmayalim’ demisler halk vermis yine de atese vermisler.
Aradan üç dört gün geçti iste. Ne telefonlar çalisiyor, ne bir sey. Biz o cehennemin içinde öylece
(Hasanin anlindan akan ter su yüzünden boynuna akiyor!)
Hasan cesetler ne oldu?
Valla üç ya da dördüncü gün valiligin önünde traktörün römorkuna doldurmuslardi.
Çünkü artik Lice ceset kokuyordu.
Çagri yaptilar gelin cenazelerinizi götürün diye. Üç günden sonra yollar açildi. Iste giden gitti kalan kaldi! Her seyimizi kaybettik,oturduk iste! Allah koymasin!
Tanik Mehmet Yas 56
O gün Lice’de ne oldu?
Güzel kizim Sex Said baskaldirisinda ne olduysa aynisi oldu! O zaman büyüklerimiz bize anlattiginda bize hikaye gibi geliyordu. Yasadigimizda ögrendik ki gerçekmis. Ve bu topraklarda Kürdün basina yagan ates hiç biçim degistirmeden devam etti! Lice devletin cani sikildikça basina çöküp yaktigi bir yerdir! 22 Ekim 1993’te ben kamu kurulusunda çalistigim için yillik iznimi almistim. Bag bozumuydu.
Biz de meshur keyf sucugu var.
Pestil ve cevizden yapilir. Biz bayanlarla beraber bahçede bunu yapiyorduk. Top sesleri gelmeye basladi. Benim hanim dedi
”Memed her zaman top daglara atiliyordu. Sanki bu sefer asagiya, Lice’ye atiliyor.” Dedim ”Hanim sen yanlissin, top nasil asagi atilir?” yalniz bu arda sunu belirteyim, o günlerde mezralar ve köyler yakiliyordu zaten. Dolayisiyla oralarda evi yananlar Lice’ye yerlesmeye gelip olan biteni anlatiyorlardi. Ve biz zaten tedirgindik. Ama Lice ilçe oldugu için açikçasi böyle bir seye cesaret edemeyeceklerini düsünüyorduk. Nerden bilebilirdik ki bu kadar gözleri dönmüs? Bu kadar bizden nefret etmisler. Bu kadar düsmanlasmislar? Neyse o gün meger Bahtiyar Aydin vurulmus. Onlarin deyimiyle teröristler daglardan ates açip öldürmüsler. Halbuki komando taburu ”u”seklinde daglardan oraya kursun gelmez. Gerillalar asagidan gitse ancak 500-600 komandoyu öldürdükten sonra Bahtiyar’a ulasabilir ki bu da mümkün degil. Söyledikleri yalana çocuklar bile inanmadi! Fakat basina yansimasi ”gerillalar Lice’yi bastilar, Genarali öldürdüler, bir asker ve bir uzman çavusu daha öldürdüler.’ Uzman çavus dedikleri korumasi, asker dedikleri de onun soförüdür. Muhtemel onlari da orada hiçbir iz birakmadan öldürdüler. Ve Cantürk binasinin önünde duran polis minibüsünü kendileri tarayarak ve atese vererek sehre girdiler. Sözde gerillalar yapmis diye. Halbuki hiçbir tane ne polis ne asker yaralanmadi.
Hepsi düzmeceydi! Bos polis pikabini tarayarak kente girdiler iste!
Tabi Hanim o sirada ha bire ”Memed toplar asagi atiliyor!” diye feryat ediyor ben de israrla ”hanim sakin ol yanlisin var yine her zamanki gibi dagi tasi bombaliyorlardir!” diye israr ediyorum.
Sonra bir baktim hakketten toplar asagi atiliyor. Bunun üzerinden birkaç dakika geçmedi üç el silah sesi geldi, ondan sonra ortalik ana-baba gününe döndü! Üç helikopter havadan, her taraftan Lice’in her tarafi karakol ve askeriyedir zaten her taraftan yagmur gibi kursun yagmaya basladi! Yerde sürünerek içeri prefabrik evimize girdik. Ilk isim okulu aramak oldu çünkü çocuklarim okuldaydi dedim; ”aman Hocam çocuklari birakmayin!” Dedi ‘yok abe hepsini bodruma koyduk merak etme!” Sonra Demir Çelik okulunu aradim. Oradan da müdür muaviniyle görüstüm. Iki çocugumda orada okuyordu. Dedim ‘Hocam ‘Allah Rizasi için çocuklari birakmayin! Lice ates altinda.” Sonra çalistigim daireyi aradim Dedim; ”Lice yaniyor
Sesimizi duyurun! Hepimizi öldürecekler!”
Sonrada telefonlar kesildi! Ben babayim! O an hiçbir sey düsünmeden tamamen çocuklarimi düsünerek okula kostum. Birinin elini tutum öbürünü sirtima attim o kiyamette eve kadar bir sekilde getirdim. O sirada bir top barakaya degdi. Saç yuvarlandi. Kafami egmemle beraber sac ayagimin yanina düstü. Güzel kizim, tipki dolu gibi dört bir yandan ve gökten mermi yagiyordu! Kendimizi evin içine attigimizda bir roket atar eve isabet etti. Tipki filmlerdeki gibi saçlarimi siyirarak geçti hissettim. Hala yeri bellidir. Karsidan çikti
Bütün gece böyle devam etti. Ahirda yattik. Sabah bu sefer dükkanlari yagmalamaya basladilar. Önce yagmalayip sonra atese veriyorlardi. Can market vardi. Benim akrabalarim o zamanin parasiyla 450 bin liralik esya almisti, beyaz esya. O zaman büyük paraydi. Kalkti yukaridan bir yerden dükkanina bakti. Gözüyle gördü dedi ki, dayi gel bak askerler makasla kepengi kestiler ve beyaz esyalari yüklediler. Sonra da dükkani atese verdiler
Önce içindekileri yagmaladilar sonra da yaktilar! Gece yagmaladilar
Gündüz atese verip insanlari öldürdüler! Sabah erkenden kapilari çalip herkesi disari çikardilar. Erkekleri ayirdilar! Biz dedik ‘nasilsa bizi kursuna dizecekler bari cenazelerimiz yan yana olsun.’ Yetiskin ogullarimla yan yana dizildik. Bayanlari ve çocuklari Demirçelik okuluna bizi de hiç sayisini unutmam tam 176 erkek komando taburuna götürdüler. Askerin top oynadigi bos alana bizi tek tek dizdiler. Yere yatirdilar bizi, yüz üstü. Sayiyi bilmemin nedeni de asker tam teçhizat sirtimizda yürüyüp sayiyordu! 1.2.3
.176
Ve üzerimizde kosarak hopluyorlardi! Bazi yaslilar vardi idrarini tutamiyorlardi söylediler asker ”altina yap ulan it oglu it! Gece olsun zaten ölünüz buradan çikacak. Yaniniza birer keles koyacagiz hepinize terörist diyecegiz!”’ diye özellikle onlarin üzerinde daha fazla hopluyordu! O arda baska kadinlari götürürken Demirçelik’e benim bibim kizi bizi o halde gördü, bagirarak agladi agit yakti
. (Amca aglamaya basliyor. Iki dakika eli yüzünde hiçkiriklara boguluyor) Ellerimizdeki saatleri yüzükleri hepsini toplayip ceplerine koydular. Bize en iyi kelimeleri ”orospu çocuklariydi!” Bu durum iki gün devam etti. Yaslilara diyorlardi ki ‘kalkin tel örgüden çisinizi yapin.’ Çünkü Demirçelik’in camindan bayanlar bakiyordu. Özellikle oradan yapmalarini istiyorlardi ve kendileri de çislerini bayanlara karsi orada yapiyorlardi! O esnada birisi geldi. Komutandi belliydi. Rütbesi yoktu çünkü harp esnasinda rütbeleri söküyorlar ya. Bize ‘kalkin oturun’ dedi. Ikinci gün ilk defa yüzüstü pozisyondan kalkip oturduk ve nefes alabildik!
Bize dedi ki ”siz burada cennettesiniz.
Hele bir de binanin içini görün.
Eger onlardan kurtulan olursa, bir gün sorarsiniz onlara ne yaptigimizi anlatirlar!’
Bir yegenim simdi Denizli’de, içerideydi. Sonradan gördük bir paketSamsun sigarasini üzerinde söndürmüsler!
Demek ki hakkatten onlara nazaran biz cennetteymisiz! Saat dört oldu komutan gitti. Sonra siyasi polisler geldi. Hepimizi aradilar. Dedi ki (af edersin kizim ama her
seyi oldugu gibi anlatmak zorundayim.
Biz baba-kiziz aramizda ayip olmasin
kötü söz sahibinindir!) ‘Orospu çocuklari size sesleniyorum. Ananizi s.ikeyim.
Belediye de çalisan orospu çocuklari bu tarafa geçsin! Digerleri öbür tarafa!” Hatta o polis Lice’de o kadar çok insan öldürmüstü ki hep diyordu ”benim ölümüm olsa olsa Liceli orospu çocuklarinin elinden olur!” hakkatten de Bursa’da geberttiler onu! Belediyecileri bizden ayirdiktan sonra saat 6 civari bizi biraktilar! Yolda giderken yegenim kaynakçi dükkaninin önünde iki ceset görmüs. Birini oglum Metin’e benzetmis.
Kosmus yüzünü çevirmis bakmis
Metin degil. Daha sonra bana anlatti!
Kaç kisi öldürüldü Lice’de?
Devletin beyanina göre resmi 13 tane.
Yalniz o gün Cuma’ydi. Köylüler ve mezradakiler cumalari hem camiye hem alisverise gelirdi. Lice çok kalabalik olurdu.
Sanirim özellikle o günü seçtiler. Ne bileyim kizim biz belki 30 tane gözümüzle gördük meydanda. Çogu köyden geldigi için tanimiyorduk. Bir de bunun civar mahalleler ve Lice’den kaçmaya çalisirken yolda öldürülenleri var!
Birakildiktan sonra gidecek yer yok tabi. Bir tane Kur’an kursu vardi. Biz belki on aile oraya yerlesmistik. Bir teneke örgü peynir bulmustuk ve orda öylece kaldik iste! Dünya bizden biz dünyadan habersiz. Kizim ben sana bisey söyleyeyim. Bizim Fermanimiz çikmisti!
Karar vermislerdi. Sans eseri yasiyoruz.
Yasadigimiz vahsette yanimiza kar kaldi.
Sana en basit bir örnek vereyim. Bir ögretmen kendisi Türk. Çocuklari arkasina alip bagirarak meydan da ilerliyor ”atesi kesin!
Ates etmeyin ben Samsunluyum (tam bilmiyorum, Bursa mi Aydin mi Samsun mu? Bir yerliydi garip).Allah askina çocuklar var!..’ Ögretmeni orada öldürdüler.
O ögretmenin esine daha sonra sehit madalyasi verildigini biliyor musunuz?
Kizim ben artik duydugum hiçbir seye sasirmam!
Düsün Atatürk’ün kurmus oldugu partinin baskani Deniz Baykal ve kendi parlamentolarinin bakanlari içeriye giremedi! Giremedigi gibi kapida bir Adanali ‘fellah Kado’ dedikleri Lice halkinin çok yakindan tanidigi psikopat uzaman çavustan bir sürü küfür yedigine oradakiler sahit! Daha neyi tartisiyoruz?!. Yasli bir adami gözümün önünde kafasini yere vura vura öldürdüler?
Ne diyeyim? Ne demeyeyim? Allah koymasin! Yeter yoruldum kizim!
(Amca yine agliyor. Yillardir içinde tutugu tüm zehir gözlerinden asagi ip gibi süzülüyor! Ya Rab neredeydin?)
Tanik; Faika Anne Yas 55 (Bu bölüm Kürdçeden çevrilmistir!)
Faika Anne o gün Lice’de ne oldu?
Kizim biz çok iskence gördük. Çook!
(Baslar baslamaz aglamaya basliyor. Feryatla agitlar söylüyor. Agitlarini bir gün size dinletmek isterim. Bütün hikaye orda var zaten. Bir bölümünde aynen sunu söylüyor ‘Türk askeri geldi. Evlerimizi yakti, ogullarimizi öldürdü! Bizi sürdü! Allahim sen koyma Allah’im!’ Dakikalarca söylüyor ve hep birlikte agliyoruz.)
Silah sesleri duyduk ve birden kiyamet koptu. Çocuklarimin hepsi küçüktü. Camlara somyanin üzerindeki süngerleri yerlestirdim dedim kursun gelmesin. Çocuklarima sarildim.
Cehennemdi kizim.
Bütün gece yaktilar. Taradilar.
Hayatim boyunca basimiza geleni unutmayacagim. Allah düsmanima yasatmasin! Çocuklarimi bastirdim gögsüme. Aç susuz üç gün boyunca atesler altinda kaldik! Yasadiklarimiz sözlere dökülmeyecek kadar agir. Biz çok kuvvetli bir iskence gördük. Erkeklerimizi alip götürdüler. Bizi de ayirip çocuklarimizla beraber Demir Çelik okuluna götürdüler. Götürülürken bir kizimi ve bir oglumu o kalabalikta kaybettim. Ates atiyorlardi evlerimize ve bizi siraya koyup dövüyorlardi.
Hasa huzur burada bize yakismaz o sözleri söylemek bize duyulmamis küfürler ediyorlardi. Hepimiz canimizin pesine düsmüstük.
Korkudan küçük kizimi ve oglumu kaybettigimi söyleyemiyordum. Biz ta basindan beri bizi öldürmeye götürdüklerini düsünüyorduk. O yüzden o yolu da ölüme gidecegimizi düsünerek yürüyorduk. Sonumuz yoktu. Gelinim bayildi. Ona dogru ilerledim asker gelip bana öyle küfürler etti ki.
Walla o kelimeler bize layik degildi kizim ama felegin evi yikilsin!(yeniden agliyor anne) Bize diyorlardi ki ‘size tecavüz edecegiz’.
Taciz etti bir asker. Ayagimi terligime attim. Kendisine firlattim ve kaçtim!
Sonra bir erkek terligi teki buldum. Günlerce ayagimda bir teki kadin bir teki erkek terligiyle gezdim! Velhasil bizi soktular Demirçelik’e. Basimiza o sapiklari dikip kapiyi da üzerimize kilitlediler. Aç susuz bebeklerimiz
agliyordu. Bu sefer çildirip bize dipçiklerle vurarak ”susturun su piçleri, yoksa öldürürüz’ diyorlardi. Çogu anne bebegini gögsüne bastirip bayilana kadar sikiyordu. Içerisi havasiz sicak. Karsi camdan erkeklerimiz görüyorduk askeriyenin bahçesinde. Yüz üstü yere yatirmislar üzerlerinde tepiniyorlardi.
Dipçiklerle vuruyorlardi. Bizi canlari sikildikça dövüyorlardi. Ha bire bizi namusumuzla tehdit ediyorlardi. Ben anneyim. Bu gördügün kizim o zaman 15 yasinda çok güzel bir genç kizdi. En büyük korkum gözümün önünde onun tecavüze ugramasiydi.
Baglarimizi, evimizi atese verip hepimize iskence yapmistilar ama biz her seyden vazgeçip namusumuzun pesine düsmüstük! Her an durup durup bizi tecavüzle tehdit ediyorlardi.
Geceyi orda o hayvani kosullarda geçirdik. Gündüz bizi erkeklerimizin yanina götürüp bir alanda topladilar vali gelmis.
Konusacakmis. Ben zaten Türkçe bilmem o yüzden ne konustugunu anlamadim. Zaten per perisandik.
Orda bir kiz Vali’ye karsi çikmis dogru mu anne?
He kizim. Aha bu benim büyük kizin okul arkadasiydi.
O zaman 14-15 yasinda bir genç kizdi. Isyan etti. Köpekler gibi toplanip basina sürükleyerek götürdüler. Benim yegenlerimden biri onu sorguda görmüs. Yedi gün boyunca durmadan iskence yapmislar çocuga. Burada anlatilmasi zor seyler iste!
Anne o kizi bulabilme sansim var mi?
Valla bilmiyorum kizim. Ben bi daha hiç görmedim. Kizim onlar Iman, Islam ,Kur’an sahibi degillerdi. Onlar insan degillerdi!
Ne kadindan anliyorlardi,ne çocuktan, ne Allah’tan korkuyorlardi, ne insandan utaniyorlardi!
Onlar insan degildi kizim!
Onlar vahsiydi! Senin isin zor.
Allah sana kolaylik versin kizim. Çok kan döküldü, çok zulüm oldu. Sen bu isin içinden
kolay kolay çikamazsin. Kimse bu isin içinden kolay kolay çikmaz! Bu bir tufandi ve yanlarina kaldi! Acisi bize kaldi! Kimse onlarla basa çikamadi Allah çiksin! Hala her namaz kildigimda onlara beddua ediyorum! Nerdeyse 20 yil geçti bu olayin üzerinden.
20 yildir biz çocuklarin babasiyla bu konuyu hiç konusmadik! Bir gün bile. Sen gelmek için haber gönderdiginde bütün gece uyumadik ikimizde. Her seyi yeniden yasadik!
Onlar dünyada görülmemis vahseti, zulmü bizim üzerimizde uyguladi, biz yerlerine utandik! Anne ne gördü ne görmedi güzel kizim. Insan yagdir! Yaninca yag gibi eriyor.
(Agliyor anne! Feryat ederek, agit yakarak agliyor! Agliyoruz hepimiz. Bu insanüstü
aciya teslim olmaktan baska elden ne gelir…)
Anne hiç düsündün mü bu vahsiler sizden ne istedi? Neden bunu yaptilar size?
Biz Kürd idik kizim. Biz onlarin dedigi yola gelmedik! Zorlarina gitti. Baktilar varligimizdan dilimizden vazgeçmeyecegiz basimiza bunu getirdiler.
Sana deseler ki her seyi unut. Gel kardes olup beraber yasayalim kabul eder misin anne?
Demezler kizim demezler! Biz onlarin ne olduklarini gördük. Her seye ragmen biz
kabul ederiz kardes oluruz onlar biz biz oldugumuz sürece bizimle kardes olmazlar!
Sana bunu yapanlardan birini yolda görsen ve tanisan ne yaparsin?
Hiçbir sey kizim. Ne yapabilirim? Az degildi! Az bir zulüm degildi! Sadece Allah’in
huzurunda ölene kadar hakkimi helal etmem!
Eve girerken antrede büyük bir tablo asiliydi
O benim için Lice’de yasananlarin analarimizin üzerinde biraktigi etkiyi en iyi anlatan seydi. Zaten ressamlar öyledir, sizin sayfalar dolusu yazip anlatmakta yetersiz kaldiginiz durumu birkaç firça darbesiyle öyle muhtesem özetler ki, nutkunuz tutulur. Nerden buldun o tabloyu anne?
Anasi ölsün. Oglum çizdi! Simdi ögretmen. Ben de o tabloya her baktigimda içim yanar!
Anne agliyor. Boynuna sariliyorum.
Gözyaslarini öpüyorum. Yaslarimiz birbirine karisiyor. Acilarimiz birbirine! Umudumuz birbirine
Evden çikarken tabloyu düsünüyorum. Ihtiyar bir Kürd annesi. Bir duvarin dibine çökmüs. Esmer elleriyle yüzünü kapatmis.
Sanki insanligin düsüsünü ve utancini görmek istemiyor!
Tanik Dilek Yas;34
Olaylar oldugunda kaç yasindaydin
Dilek?
15
Su an üniversite mezunu, piril piril bir Veteriner Hekimsin.
Dilekcim, olay gününe ait neler anlatabilirsin?
O k u l d a y d i m .Helikopter sesleri,tank top seslerine karisti. Okuldaneve bizi babam kursunyagmuru altinda getirdi. Evleribeton olan komsularasigindik. Sonra kenti atese verdiler.Bir gün sonradagelip kapi kapi bizi toparlayip DemirÇelige götürdüler.
Bir genç kiz olarak ne hissettin? O güne dönersen eger en baskin korkun neydi?
Ölüm korkusuydu! Sonrada tecavüz korkusu çünkü sürekli bu yönde tehdit edilip hakarete ugruyorduk! Ben o kesme keste dokuz aylik yegenim kucagimda kayboldum. Sokakta yürürken iki taraf askerlerle doluydu ve her yer alev alev yaniyordu. Silahlarini halka dogrultmuslardi. Öyle bir çaresizlik ki anlatamam. Tek basima küçücük bir çocuk kucagimda. Bana silahlarini dogrultmuslar! Insan çok korkunca robot gibi oluyor. Bos gözlerle olani biteni izliyordum. Aklimda hep tek bir soru vardi ”neden?
Neden biz?” Evleri atese verdiklerinde tüpler patliyordu. Yer gök silah, top, helikopter ve tüp patlama sesi. Kabus gibiydi. Savasi görmeden ne oldugunu kimse bilemez. Anlatmak ayri sey yasamak ayri!
Demir çelik’te ne kadar kaldiniz?
Kejê Hanim bana zaman konusunda bir sey sormayin. Çünkü yillardir düsünürüm ama o ani ait zamani tanimlayamam! Durmustu!
Bilmiyorum ama çok kaldik.
Size yemek su herhangi bir sey verdiler mi?
Hayir! Aç susuz bekletildik. Bebeklerle beraber. Verseler de nasil yiyecektik ki.
Bogazimizdan mi geçerdi? Orda kimsenin ben açlik ya da susuzluk duygusu hissettigini sanmiyorum!
Orda cinsel kimliginize yönelik saldiri oldu mu?
Tabi ki. Zaten ettikleri küfürler bile basli basina bir saldiriydi. Canlari sikildikça tecavüzle tehdit ediyorlardi.
Her hangi birine tecavüz oldu mu?
Söylediler, duyuyorduk ama gözümle görmedim!
En çok seni sarsan ve unutamadigin olay neydi?
Bütün erkeklerin ve babamin ellerini baslarinin üstüne koydurtup tek sira halinde alaya götürülmesi! O görüntüyü tek bir gün bile unutmadim. Ben babami çok severim. (Agliyor, babami düsünüyorum. Agliyorum!)
Ne kaldi sana bu olaylardan geriye?
Kin ve nefret!
Kendini güçlü mü güçsüz mü hissediyorsun?
O anda güçsüz. Çünkü karsindaki silahli.
Ve senin elinde insanligindan baska hiçbir sey yok! Çok agir sözler hakaretler ediyorlardi. Kafamizi kaldirip bakmaya bile cesaret edemiyorduk. Biz bisey dersek, ailemizi gözümüzün önünde öldürürler korkusu vardi. Ve daha baska korkular
Ama sonraki yillarda bu travma ve aci beni inanilmaz güçlü kildi!
Hayatta hiçbir sorun beni sarsamaz artik.
Tüm sorunlar gözümde küçücük kaldi.
Hiç kimse bunlara siz bize ne yapiyorsunuz neden yapiyorsunuz bunu diye sormadi mi?
Kimse hiçbir sey diyemezdi. Yahudi toplama kamplarini andiriyordu. Hepimiz teslim olmustuk zaten. Kendimizi kadere birakmistik ve kesinlikle ölecegimizi düsünüyorduk çünkü ölüm siradan bir sey haline dönüsmüstü.
Dilek bir gün o yasadiklarinla ilgili ne görmek istersin? Ne olsun istersin?
Ben Lice’de yasanilanlarin desifre edildigi bir film ya da belgesel görmek isterim!
Hatta böyle bir belgesel olursa taniklik yapmak isterim. Ama film olursax örnegin ben o senaryoda oynamak istemem. Çünkü zaten bir kere en aci haliyle oynadim!
Bu olayla ilgili sende kalan en net duygu ne Dilekcim?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne asla güvenmemek!
Bir gün çocugun oldugunda Lice olaylarini ona anlatacak misin?
Sizce anlatilir mi?
Ben çocugumun geçmiste halkinin basina gelenleri bilerek büyümesini ve saflarini ona göre belirleyip reflekslerini ona göre gelistirmesini isterim.
Bunu düsünecegim. Hem o travmayi ona yasatmak istemem hem de bilmesini isterim!
Umarim çocugun duydugunda vatanimiz özgür olur ve biz bu insanlik ayiplarini her alanda teshir ediyor oluruz!
Insallah! Bunca aciya karsilik ben bunu çok isterim! Belki o zaman çektigimize degdigine inanirim.
Tanik Mustafa Yas 27
Mustafa neler oldu o gün?
Ilkokul ögrencisiydim ben ikinci sinifa gidiyordum. Sabah asker ve polis çocuklarini gelip tek tek aldilar okuldan. Okulun görevlisi Liceliydi. Huylandi. Ögretmenlerin yanina gelip ‘neden bütün asker ve polisler çocuklarini aldi? Demek ki bir seyler olacak çocuklari çikarin buradan’ dedi. Ögretmenler dedi ki ”Hayir! Hepsinin
mazereti var. Aileleri bildirdi.” Adam israr edince ögretmenler ona ”sorumlulugu aliyorsan çikar ögrencileri” dedi. Adam dedi ki ”ben aliyorum!” bizi topladi tam çikarken taranmaya baslandik! Okulu da bizi de! Biz kaçarken tariyorlardi. Mahalle aralarina kaçmaya basladik. Bir ahira sigindik.200 kisi bir ahirdaydik. Bir süre sonra havasizliktan nefes alamamaya basladik!
Boguluyorduk. Bazi ögrenciler bayilmaya basladi.
Artik yapacak bisey kalmamisti.
Bizi birakti amca disariya. Ilk nefesimi hayatim boyunca unutamam! Öyle keskin öyle güzeldi ki
Içime havayi çektigimde cigerlerim yanmisti. Ben kosmaya basladim. Gökyüzünden mermi yagiyordu.
Bir asker yasli bir adama ates etti. Gözümle gördüm. Asker ahirin kapisini açmasini istiyordu.
Yasli amca da ‘anahtar yok’ diyordu.
Önce amcaya ates etti. Sonrada ahirin kapisindaki kilide. Aglayarak kosuyorduk bir arkadasimla. Bir yasli kadin ben ve arkadasimin kolunu tutup çekti içeriye.
Bizi ahira ineklerin arasina sakladi. Bire gece orada yattik. Üç inegin ortasinda ben ve arkadasim uyuduk. Hatta yasli kadin kapinin önüne gitmisti. Sirf bize kursun gelmesin diye kapinin önüne yatmisti. Silah sesleri yaklastikça gelip bize sarilip bize siper oluyordu ahirda. Silah sesleri biraz kesilince beni serbest birakti. Hatta arkadasimin nenesi gelip bizi aldi. Bizi kendi evine götürdü. Biraz orda kaldim. Oradan bana dediler ki ‘sen tek basina git eve. Çocuksun sana karismazlar. Biz gelirsek tehlikeli olur.’ Eve dogru kosarken ev yolunda karsima aniden bir panzer çikti. Ben hemen saklandim odunlarin arasina iki büklüm.
Nasil kokmusum
Agliyorum. Asker geldi yaklasti. Igrenç igrenç siritarak bana bakti.
Güldü. Silahi üzerime çevirdi. Sonrada arkasini dönüp gitti. Kosmaya basladim! Bagiriyordum ‘annnneeeeeee! Annneeeeeee! Anneeeee!’ Annem kapiyi açti. Boynuna sarildim ve avazim çiktigi kadar bagirip agladim!
Annen seni görünce ne yapti?
Agladi, annem de ne yapsin? Zaten bitkin ve perisan görünüyordu. Ben ne annemi ne de abimi hiç öyle görmemistim.
Abim çok korkmustu. Evin yanindaki ahira yerlesmislerdi. O iki günü onlar orda geçirmisti. Ben de orda kaldim. Zaten üçüncü gün kapi kapi gelip bizi toplamaya basladilar. Bizi büyük bir alana götürdüler.
Ben babami gördüm orda. Babami gördügümde çok mutlu olmustum. Askerler etraflarini sarmisti. Babam bizi görünce ayagi kalkti onu görebilelim diye. Kostum babamin dizine sarildim. Aglayarak ”bavo me j’wêr bibe!”(baba bizi buradan götür!” diye bagirarak agliyordum.
Babam basimi oksadi. ‘Tamam’ dedi.
Beni yatistirdi. Zaten ertesi günde kaçtik oradan!
Mustafa Canim ne hissediyorsun hatirladiginda
Abla her düsündügümde bogulurum!
Içimi tuhaf bir korku sarar. Tüylerim diken diken olur. Ben sadece size sunu söyleyeyim biz öyle bir vahset gördük ki benim yasim o zaman el verseydi su an burada olmazdim! Artik adina öfke mi dersiniz, intikam duygusu mu dersiniz ne derseniz?
Askere gittin mi?
Yok daha gitmedim.
Gitmeyi düsünüyor musun?
Gitmemek için elimden geleni yapiyorum.
Üniversite okudun mu?
Okudum.
Lice’yi bir daha ne zaman gördün?
Bir yil sonra. Yanan evlerden kalan enkazlardan bakir toplayip satiyorduk çocuklarla.
Demek ki hayat böyle bisey.
Hiç unutamadigin bisey var mi?
Evet Vali konustugunda kizin biri isyan etmisti. O kizin saçlarindan tutulup, götürülmesini hiç unutmadim. Yillarca düsündüm o kiz ne oldu diye.
Tanik Mualla Yas 49
Ablacim 93 Lice olaylarinda neredesiniz ve kaç yasindaydiniz?
29 yasindaydim ve Lice’deydim.14 yillik evli ve en büyügü 13 en küçügü 8 dört çocuk annesiydim. En büyügüm okumuyordu yanimda evdeydi. Geri kalan tüm çocuklarim okuldaydi. Su anda doktor olan oglumda Diyarbakir’da amcasigildeydi.
Ablacim o gün ne oldu?
Sanirim bir çok kisi sana anlatmistir.
Iste herkesin anlattigi gibi aniden silah sesleri ve kiyamet koptu. Evde oturuyorduk.
Zaten bir aya yakindir köyleri bosalttiklarini ve yaktiklarini duyuyorduk. Ben esime diyordum ”Lice’yi de yakabilirler!’ Gittikçe çember daraliyor biz de
risk altindayiz ‘ felan. O diyordu ki ”çocuk oyuncagimi. Koca ilçe buraya dokunamazlar. ” Sabah içimde müthis bir sikintiyla uyandim. Esime dedim ‘ gitme daireye’ .O da kizdi bana. Dedi ‘yeter senin bu evhamlarin!’ Sonra da gitti. Lice’nin asagi kisimlarindan derinden silah sesleri duymaya basladik. Sonra bir anda silah sesleri yaklasti ve birden Lice ates topuna döndü. Helikopterlerle, panzerlerle, Askerlerin saGa sola silah sikmasiyla bir anda oldu her sey. Resmen yaniyor her taraf
Iki çocugum okulda, babalari dairede, benle büyük oglum evde.
Aklima gelen tek sey, çocugumu alip bahçedeki beton duvarin altina oturmak oldu.
En azindan daha saglam olabilecegini düsündüm.
Bir baktim bos kovanlar önümüze düsmeye basladi. Havadan resmen yagiyor. Baktim olacak gibi degil. Bizim bir komsumuzun siginagi vardi evinin altinda.
Duvarlari atlaya atlaya barakalari geçtik, siginaga ulastik. 6 metrekare gibi bir yerde otuz kisi. Böyle tikis tikis, yapis yapis otururduk bütün gün. Baktik aksam oldu. Silahlar durmuyor. Aç susuzuz. Yirmiye yakin çocuk.
O arada öbür çocuklariniz yaninizda yok. Ne düsünüyordunuz? Çocuklarinizin nerde oldugunu düsünüyordunuz?
‘Yok’ dedim ‘artik! Onlar yasamiyor!
‘ Biz diyorduk ki, ‘sadece bu siginaktakiler canli. Herkes öldü. Mümkünü yok bu atesin altinda canli barinamaz’ diye düsünüyorduk. Eger kurtulabilirsek ben ve oglum bir de Diyarbakir’daki oglum tek basimiza kaldik diye düsünüyordum. Aksam oldu. Çocuklar agliyor durmuyorlar. Su istiyorlar, ekmek istiyorlar. Baktik olacak gibi degil benden yasça büyük bir ablamiz vardi dedim ‘abla kalk gidelim yan komsumuzun betondan yapilan bir ahirlari vardi. Evde de ev sahipleri yok’. Dedim ‘hadi gidip oranin kapisini kiralim. Oraya biseyler serelim bu çocuklarin duracagi yok havasizliktan bogulacaklar. Silahlar durmuyor.
‘Kapisini kirdik ahirin. Bos bir ahirdi. Evden sürünerek halilarimi getirdim yatak dösek getirdim. Duvarlardan atlayarak getiriyoruz. Düsün ben o zaman yaklasik elli kilo falandim. Kirk kilo dösegi can havliyle duvarin üzerinden kaldirip komsuma verdim. O kadar korkmusuz.
Hava karardi. Evlatlarim hala yok. Hava karardi diyoruz da aksam basar basmaz çarsiyi atese verdiler. Mermi isiklari. Lice yaniyor. Bütün evler yaniyor. Otuz kisi o ahira yerlestik. Baktim çocuklar aç olmuyor.
Agliyorlar. Ben barakamizin bahçesine biber domates falan ekmistim. Tandir ekmegi pisirmistim evdeydi. Gittim o kiyamette onlari getirip verdim duvarin üstünden.
Etegime o karanlikla bostandan ne bulduysam, domates, patlican, biber, elimiz gezdiriyorum iste ne bulursam toplayip toplayip etegime doldurdum. Duvari atlayip çocuklarin önüne verdim. Dedim yesinler bari bu gece yatsinlar sabaha kadar. Sonra gidip su getirdim. Ben ha bire ugrasiyorum, gidip geliyorum. Benden baskada kimse çikamiyor korkudan. Suya giderken bir baktim derinden derinden bir inilti bir ses geliyor.
‘Imdaaat! Imdaaat! Imdaaat! ‘
Ama takatsiz kalmis artik. Öyle bir ses, aglama feryat ki insanin içini parçaliyor.
Ben çok korkak bir kadin degilim. Gittim sese dogru. Basimi uzattim ki ne göreyim bir bayan oturmus tam çarsiya giden yolun üzerinde feryat ediyor.
”Beni birakin kocamin cesedini alayim!”
Kocasi ögretmenmis. Okul çikisi kocasini vurmuslar.
Yeni tasinmislardi. Hiç gelip gitmemistik birbirimize. Bitisigim bir de yan yana oturuyoruz. Baktim o ögretmen hanim.
Bizim duvardan atladim gittim yanina.
‘ Hoca hanim! Hoca Hanim’ diye selendim,
baktim döndü arkasina suursuzca yüzme bakti dedi
”efendim’ ‘dedim;
‘Hoca hanim sen kimi çagiriyorsun? Kimden yardim bekliyorsun? Onu
vurdular sana mi aciyacaklar. Su kucagindaki kiz çocuguna aci. Sizi de vururlar!
Hadi gel benimle.’
Ben biliyorum tabi kocasinin öldügünü söylemislerdi. Kadin feryat etmeye basladi;
”Hayir, köpekler benim kocami orada yiyecek! Yerde cesedi yatiyor! Biraksinlar
alalim!’
‘Hoca Hanim gel’ diyorum. Dinletemiyorum.
Ilginçtir o sesini kesiyor silahlar
duruyor. O ‘imdaaaaaattt!’ Diye feryat edince
tekrar silahlar patliyordu. Baktim olmuyor ben de yanina gittim. O ates hattinda
yolun basina çiktim. Kadini aldim çeke çeke zorla yanimiza getirdim. Kocasi evin bir oglu. Türk.. Diyordu ki ‘tayinimiz buraya çiktiginda ailesi diyordu ki; ‘oglumuzu götürüyorsun Kürdlerin içine, bunlar benim oglumu öldürecekler!’
Bakin onu kendi devleti öldürdü.”
Feryat ediyordu ‘bu onlara kalmayacak! Avrupa ‘da bile duyuracagim. Her yerde anlatacagim diyecegim ki ”benim kocami Kürdler degil, kendi devleti öldürdü!”
Tabi kadin sokta. ‘Tamam’ diyoruz, sakinlestiriyoruz imkani yok durmuyor.
Sabaha kadar feryat etti .Biz kendi acimizi unuttuk onun acisina daldik! Sabahi zar zor ettik. Hava aydinlanir aydinlanmaz bu tutturdu
‘hadi gidelim kocamin cesedine bakalim.
Bakalim bütün mü yoksa hayvanlar yedi mi?’
Dedim ‘biseycik olmaz Hoca Hanim.Yok! durmadi bu. Baktim olmuyor onu aldik gittik birkaç kadin. Yoldayken birden kendime geldim dedim, ‘o kocasinin yanina gidiyor peki benim kocam nerde?’ Koruma dürtüsüyle kendi derdimi unutmusum. Baktim kalabalik bir kadin gurubuyuz. Herkes ona yardim ediyor.
Öyle bir anda silkelendim dedim ‘ ya benim kocam? Çocuklarim?’ Biliyor musun Kejê o çok ilginç bir duyguydu. Kadin orda yabanciydi. Bizim memleketimizdi orasi. Tanidiklarimiz vardi. Akrabalarimiz vardi. O yalniz ve yabanciydi. Onu koruyacagiz diye kendi derdimizi unutmustuk
.Kocasi sanirim Samsunluydu.
Tam cesedine yaklastik. Adam yerde yatiyordu.
Kadin feryatla üzerine kapandi!BÊMAL
Kadinlar kadinin üzerine üsüsüp cesetten ayirmaya çalisiyorlardi. Ben o zaman kendime geldim. Çarsiya belediyeye dogru yöneldim. Zaten dümdüz bir cadde. Belediyenin bir firini vardi caddenin basinda.
Orda askerler beni durdurdu! Silah dogrulttular
‘dur’ diye. Bu arada her yer yanmis gece boyunca dumanlar tütüyor. Lav halinde dükkanlardan atesler yola dökülüyor
Ben o yanginin içinde tek basima yürüyorum. Asker ”dur” dedi. Dedim ‘müsaade edin gidip kocama bakacam. Belediye görünüyor hemen karsida.’
Dedi ‘bizi de zor durumda birakma dön evine!’
Bunlar erler tabi özel harekatçilar degil?
Evet normal asker. Dediler ‘öldüyse zaten öldü. Sagsa gelir görürsün.’ Birakmadilar. Yalvardim aglayarak. Baktim birakmiyor çaresiz evime döndüm. Dedim hiç degilse eve gelirlerse beni bulurlar. Eve geldikten sonra bir saat geçti geçmedi baktim bir feryat bir aglama;
‘Anneeeeeee!’
Kizim geldi. Baktim küçük kardesi yok. Kizdim dedim nasil birakirsin kardesini
o daha çok küçük. Agliyor kizim diyor ki;
”anne kimse kimseyi görmedi. Askerler, polisler gelip aldilar olaydan önce çocuklarini. Hademe anladi. Alip götürdü bizi.’
Biraz sonra ‘Annneeeeee!’ Diye bir feryat geldi. Küçük oglumun sesi. Nasil agliyor ama. Çocuk lal olmus. Sadece ‘anne, annem, annem, anne’ diye bagiriyor. Sesini duymamla kendimi disari attim! Kapiyi açar açmaz üzerime atti kendini oglum.
Daha 8 yasinda. Gece boyunca bir ahirda saklamislar okuldan alip.(Gördügüm en cesur ve sakin tanik olmasina ragmen. Mualla abla da burada aglamaya basladi) Içeri aldim oglumu. Dedim ‘Allah’a sükürler olsun iki çocugumda geldi. Kaldi babalari.’
Çocuklarim bembeyazdi. Iki üç gün konusamiyorlardi o sokla. O geceyi evde geçirdik. Sabah oldu. Baktim panzer sesi geldi. Dis tahta kapi açildi. ‘Dedim kim o’.
Dedi ‘açin kapiyi. ‘Açtim. ‘Arama yapacagiz içeride kim varsa çagirin’ dediler.
‘Kimse yok’ dedim ‘buyurun arayin.’ Içeri girdiler bir on dakika kaldi kalmadilar çiktilar. Demek benim yatak odasinda kapisinin arkasindaki kol çantami buluyorlar.
Yatagin üzerine bosaltiyorlar. Kimligi görüyorlar.
Ben kimlikte Istanbul nüfusuna kayitliyim.
Bunlar onu görünce hadi diyorlar çikalim. Sadece esimin dolabinda olan viskileri kafalarina çektiler, esimin parfümlerini falan siktilar üzerlerine. Esimin sifreli bir çantasi vardi içinde de kizimin çeyizleri onu biçakla yirtp derisini açiyor.
Içeridekiler özel harekatçilar mi askerler mi?
Özel harekatçilar. Uzun böyle olaganüstü iri yari. Kolsuz atletler üzerlerinde.
Iste bana baktim dedi;
‘yenge hanim niye demediniz ben burali degilim?’
Ben de onlarin insana her seyi yapabileceklerinin bilinciyle hiç sesimi çikarmadim
‘Siz ögretmen misiniz’ dedi?
‘Hayir’ dedim.
‘Hemsire misiniz?’
dedim ‘hayir.’ ‘
‘Peki senin burada ne isin var?
dedi.’
‘ Esim burada görevli dedim.
‘Tamam o zaman yenge hanim ben buradan bildiriyorum siz merak etmeyin
kimse bir daha size dokunmayacak.’
Özür dilediler bahçeye çiktilar bana evimden ayrilmamami hiçbir yere çikmamami
söylediler.
Dedim ‘ya esim?’ ‘Merak etmeyin gelir’ dediler.
‘Sadece siz evinizde olun kapinizi da kapatmayin!’
Tam gidiyorlardi aklimdan bu Istanbul kimligi ile belki esimi de kurtarabilirim ihtimali geçti.
Kejê BÊMAL
‘Sizden bir sey rica edebilir miyim Esimi bana gönderebilir misiniz?’
‘ Esiniz nerde çalisiyor’ dediler.
‘Belediye’ dedim.
‘Insanlar var mi orda’ dedi?
‘Mutlaka vardir’ dedim.
‘Esim ve çalisanlarin hepsi orda’
Gülerek ‘abla onun yeri çok iyi hiç merak etme’ dedi.’ Sen kendine bak’ dedi.
Onlar evden gülerek ayrildi on dakika geçti geçmedi öyle bir gümbürtü, o zaman top muydu neydi bilmiyorum belediyeye indi!
Belediye onlarin bas düsmaniydi! Ben onlara bilmeden bilgi vermisim meger. Eger oradakilerin birine bisey olsaydi ben ömrüm boyunca vicdan azabi çekerdim. Yaklasik 50 kisiye yakin belki daha fazla insan Belediyedeymis.
O bombalamadan sonra belediye yanmaya baslayinca dumandan nefes alamamislar
bunlar mecburen belediyenin ikinci katina çikiyorlar. Bakiyorlar duman geliyor.
Balkondan asagi hepsi tek tek atliyorlar asagi. Bu arada askerler fark ediyor oradan atladiklarini bunlari yakaliyorlar. Ellerin baslarinin üstüne koydurtup, tek sira halinde yürütüyorlar. Siraya dizip tugayin karsisindaki bos alana götürüyorlar. Lice’nin tüm erkeklerini oraya topladilar. Bayanlari da toplamaya basladilar. O arada can havliyle bir genç çocuk kendini bahçe duvarindan atti.
Hiç konusmadan onu odunluga sakladim ve
bir baktim panzer yine geldi. ‘Buyrun ‘
dedim. ‘Evi arayacagiz’ dediler.
O anda neler hissettin?
Hepimizin beraber yanacagini!
‘Çocuk gitti’ dedim. Ama ben de beraberinde gittim. Çocuklarim da gitti. ‘Arayin
ama dedim on dakika önce aradilar’
Türkçemin çok düzgün olmasi dikkatlerini çekti. Bir de rahat davraninca bir tanesi
evin esigine adim atti. Disaridaki seslendi
”Gel iste aramislar! Gidelim ‘dedi. Bu bir adim daha atti. Ve aniden geri döndü.
Çekip gittiler.
Nasil görünüyordular abla? Bize tarif edebilirimsin?
Zaten ben minyon bir kadinim. Ama ya korkudan onlari öyle görüyordum ya da
dev gibi adamlardi. Iri yari, insan zaten ürküyor onlari gördügünde.
Rahatlar miydi? Yaptiklari isten hosnut mu görünüyordular?
Dogruyu söylemek gerekirse zevk alarak yapiyorlardi. Hepsinin psikopat oldugunu düsünüyorum.
Olanlar normal insanlarin yapacagi isler degildi!
Ablacim size iki kisiyi soracagim son olarak? Ögretmen kadini bir daha gördünüz mü? Bir de odunluktaki çocuk ne oldu?
Kadini ertesi gün per perisan gördüm bir daha da görmedim. Çocukta panzer gider gitmez kaçti.
Son olarak unutamadiginiz hafizaniza kazinan ne var?
Bunlar sokaga girdi ve bizim size ilk baslarda anlattigim sigindigimiz ahira yöneldiler.
Kapi kapali ve arkadan sürgülü.
Çünkü ev sahibi yoktu . Hatirlarsaniz bizde arkadan girip, ahirin kilidini kirarak girmistik evlerine. Kapiya tekmelerle vurdular.
Dayanamadim evimden çiktim.
‘Ne yapiyorsunuz ‘dedim?
Dediler ‘kapisi kilitli her yeri yakma emri aldik.’ Baktim yakacaklar Içeride insan dolu.
Dedim ‘kardesim orda 20-30 kisi insan var. Hepsi ahirda kaldilar gece boyunca.’
‘O zaman niye ses çikarmiyorlar’
dedi.”Korkuyorlar kardesim nasil ses çikarsinlar? Ödleri kopmus hepsinin
.Musade edin ben çagirayim’ dedim.
Gittim kapiya
”Bibê Xanim
Bibê Xanim ‘diye seslendim Kürdçe.
Baktim korkuyla ‘Ha?’ Dedi.
Kürdçe dedim ‘kapiyi açin sizi içeride yakacaklar yoksa.’
Kejê BÊMAL
Bir süre sessizlik oldu ve kadin gelip sürgüyü açti. Özel harekatçilarla birlikte bahçeye girdik. Insanlarin yüzünü görünce artik isyan ettim. Askerlerden birinin kolundan
tutup çeke çeke yan tarafa götürdüm. Dedim ki ”Kardesim bizim suçumuz günahimiz ne? Bu yasadiklarimiz insanliga sigar mi? Bu insanlar iki gündür hayvanlarin barindigi yerde saklaniyorlar. Büyük oglum da aralarinda.
Allah rizasi için bize dokunmayin!”
Hiç sesini çikarmadi.
Kapi açilmasa insanlarla beraber yakacaklar miydi abla?
Tabi ki yakacaklardi!
Neyse birakip çekip gittiler. Yan taraftaki cami hocasi evde yoktu. Kapiyi bir tanesi bir vurusta yere indirdi. Içeri girdiler. Levhalari, Kuran’i Kerimleri, ayetleri yerlere attilar. Silahlarinin kabzasiyla cami çerçeveyi dagittilar. Duvardaki gaz lambasina kadar kirdilar. Sonra tüm komsulari benim evimin önüne yigip çekip gittiler. Her yeri yikip kirip döküp gittiler. Üçüncü gün panzer yeniden geldi. Hepimizi toplayip meydana götürdüler. Meydana girdigimizde Lice’nin tüm erkekleri çömelmis oturuyordu meydanda. Bizi fark eden esim ayaga kalkti. Esimi ilk kez o an gördüm!
Ne hissettin abla?
Sadece Allah’ima sükrettim. Ben öldügünü düsünüyordum. Evlerine atilan roketten sonra, Amcamin ve ogullarin öldügünü, esinin ve küçük kizinin yaralandigini orda ögrendim. Gerisini zaten biliyorsunuz!
Vali konusma yapiyor o arada.
Bizi suçluyor. Bir tane genç kiz kalkti.
Dedi ki ‘Allah askina arkanizi dönüp Lice’ye bakin! Lice yaniyor. Bir tane gerilla gösterin. Lice’yi sizin askerleriniz yakti!’
Kizin böyle demesiyle daha sözü bitmeden sürükleyerek götürdüler. Özel harekatçilar üzerine üsüsmüstü. Kiz çirpinip bagiriyordu ‘dokunmayin bana’ diye.
‘Elinizi sürmeyin ben gelirim!’
Çok cesurdu! Hepimizin gözü önünde sürükleyerek götürdüler!
Ablacim kizi taniyor musun?
Ablasini taniyorum.
Seni yordum ve üzdüm ablacim kusura bakma. Ömrümde tanidigim en cesur kadinlardan birisin. Çok tesekkür ederim.
Evden çikiyorum. Yönümü bilmeden yürüyorum amaçsizca Amed sokaklarinda.
Ben kendimi çok kötü hissediyorum. Dinlediklerim içimde bir seyin kirilmasina sebep oldu. Özgüvenim sarsildi. Acilen toparlanmam lazim. Düsünüyorum. Bunun bir çaresi var aslinda! Benim acilen herkesin bahsettigi kahraman Liceli kizi bulup konusmam lazim! Ezilen ve yerle bir edilen onurumu tamir edecek tek kisi su anda o! Bunu biliyorum. Bir kez daha gelecek o günkü valiye bagirdigi isyani ve cesaretiyle bana seslenecek! Toparlan! O benim direncim. Bulmam lazim ama nasil?
Daha adini bile bilmiyorum. Rüzgarla haber göndersem? Gel desem? Nerededir acaba? Neler oldu sonrasinda? Simdi ne yapar? O nu öyle merak ediyorum ki? O
isyanin ve cesaretin sahibi bir kizi zaman ne kadar degistirebilir ki
Üç gün sonra telefonum çaliyor. Tanimadigim bir numara. Sert bir kadin sesi.
-Beni ariyormussunuz?
Hemen anliyorum. Bu O! Benim tanriçam.’
‘Konusmamiz lazim’ diyorum. ‘Ben kötüyüm. Bu dosyayi sen olmadan kapatirsam, bir daha hiç birimiz kendimize gelemeyiz. Bir kez daha gel ve isyanimizin sesi ol!’
‘Tamam’ diyor. Randevulasiyoruz.
Ona dogru giderken bu güne kadar hiçbir röportajimda bu kadar heyecanlanmadigimi
fark ediyorum. Elim ayagim birbirine giriyor. Randevulastigimiz parkta oturuyorum
ve her gelen kadina bakiyorum o mu diye. Tam o sirada fark ediyorum uzaktan.
Bu o diyorum. Yürüyüsünden belli.
Yere çok saglam ve kararli basiyor. Emnim o. Ayagi kalkiyorum yaklasiyor. Tanrim
ufak tefek minicik bir kadin! Yüzünde gülümseme sariliyoruz.
Çok heyecanliyim! Konuya nasil girecegimi
bile bilmiyorum. Hadi o ana dönelim.
Vali gelmis ve konusma yapiyor.
‘Burayi teröristler yakti. Siz de artik onlarla araniza mesafe koyun’ diyor.
Lice’nin üstünde dumanlar tütüyor. Tüm halk bir alanda toplatilmis. Herkes ölümü bekliyor! Nasil bir iç güdüdür bu ki tüm korku duvarlarini asip çigliga dönüsüyor?
Bizi o alanda üç günlük görülmemis zulümden sonra o alanda topladilar. Hem vali hem tugay komutani vardi. Bir nevi ”Liceliler size müstahak’ türevinden bir konusma yapti. Ta Sex Said’den basladi
günümüze kadar geldi.
‘Siz hep böyleydiniz. Kaçakçiydiniz. Sex Said döneminde de isyanciydiniz.
Askerlerimize pusu kurulan yerlerden Liceli esnaflara ait posetler çikiyor.
Esnaf satmazsa, sizler katirlariniza bindirip götürmeseniz, ekmek vermeseniz yardim etmeseniz bunlar barinamaz” yani velhasil bize ‘size müstahakti’ türünden bir konusma yapiyordu
Bu sirada askerleri evleri yakmaya devam ediyor ve talan ediyorlardi Lice’yi. Talan deyince degerli seyleri bir kenara birakin, islerine yarayacak her seyi aliyorlardi. Küçücük bir tirnak makasina bile tenezzül ediyorlardi. Evden çiktiklari anda da atese veriyorlardi. O alanda oturan insanlar korkuyla yükselen dumanlara bakip hangi mahalle acaba bizim evimiz mi korkusu yasiyorlardi.
Hatta dumanin renginden ev mi bahçe mi oldugunu bile biliyorduk.
Siyah dumansa ev ve dükkandir.
Beyazsa bahçelerimizdir!
Vali konusurken karar verdim itiraz etmeye. Bende bir bel çantasi vardi.
Annem para ve altinlari birakip içine bana vermisti. Yapacagim hareketten sonra basima neler gelecegini gayet iyi biliyordum.
O sirada nasil anlatsam size? Bilinç ve beden birbirinden ayrilmisti. Bilinç olarak diyorum ‘konusursam öldüm.’ Bedenim ve yüregim durmuyor ama. Ruhum kanatlanmis. Vücudumdan yayilan öfke dalgasi konusmazsam beni bogacak. Direk annemin yanina gittim. Çantayi ona verdim. Annem anladi. Elimden tutu ‘nereye gidiyorsun diye?’ sordu. Dedim ‘gidip bu Vali’ye agzinin payini verecegim. Bizimle dalga mi geçiyorlar?’ Annem kolumdan tutmaya çalisti anneme de bagirdim.
Zaptedemedi.
Kaç yasindasin o zaman?
15
Ben Vali’ye dogru ilerledigimde konusma bitmisti. Zaten bir özel harekatçi ordusu onu koruyordu. Beni durdurmaya çalistilar! Bagirmaya basladim
”Bi dakika sayin Vali!” diye seslendim.
Özel harekatçi beni tutup savurdu.
Vali sesimi duydu
”bi dakika birakin gelsin bakalim ne diyecek?” diye seslendi.
Gittim, dedi ”Evet kizim? Seni dinliyorum nedir?”
Dedim ”Sayin Vali siz bu gün buraya ne için geldiniz?”
”Buraya bir pasamiz sehit oldu. Onun için geldik! Onun yasini tutuyoruz”
Ben de dedim ki ”Bir Pasaniz öldü degil mi? Bir pasa öldü diye mi Lice’yi bu hale soktunuz? Su an Lice’de bütün sokak aralari açik bir sekilde ordu tarafindan isgal edilmis. Tek tek evler talan edilip yakiliyor. Bir pasanin ölmesi demek bütün bunlari hakli kilar mi? Pasaniz ölmüsse basiniz sag olsun! Ama bu can kaybi bu isgali hakli kilamaz!” dedim ve daha cümlem bitmeden özel harekatçilar agzimi kapatmaya, beni çekistirmeye çalistilar. Vali dedi ki
”Birakin birakin bakalim içinde daha neler varmis?’
”Ya’ dedim ‘benim size söyleyecek tek seyim var. Buraya gelip bizimle dalga geçemezsiniz! Bizi buraya doldurmussunuz dalga geçer gibi özel harekatçilarin silahlarinin namlularinin zoruyla kendinizi alkislatiyorsunuz.
Biz buraya getirilirken öldürülecegimiz düsünerek getirildik! Özellikle yaslilarimiz Sex Said isyani tecrübesi yüzünden kesin bizi toplayip öldüreceginizi
düsünerek buraya geldi.” Tam o sirada iste birden hepsi üzerime çullandi. Sadece bagirabildim ”bana dokunmayin! Kendim gelirim!’ ‘Emniyet zaten karsisi kendim yürürüm! Öldürecek misiniz beni? Hazirim! Ben yürüyerek gelirim!” derken iste o kasla göz arasinda bir baktim emniyetin içerisindeyim. Zaten orya gelirken yolda yetisenler zaten bir sekilde saldiriyor. Yetisemeyenler arkamdan küfür ediyorlardi. Tükürüyor hakaret ediyorlardi. Beni götürürken tabur komutani halka dönüp”Bakin iste! Görüyorsunuz degil mi? Siz daha arlanmamissiniz! Ne yapsak
az size. Bacak kadar terörist gelmis Valiye kafa tutuyor” diye bagiriyordu.
En son bunu duydum. Emniyetin içerisine girdigim anda beni alt kata götürüp kelepçeyle orada bulunan bir boruya bagladilar.
Ayakkabilarimi çikarmami istediler o arada vuran vurana tabi. Zaten ben basima gelecekleri bildigim için kendimi ölüme hazirlamistim umurumda bile degildi.
Emniyetin önünde insanlar agiz üstü yere yatirilmis, üzerlerine brandalar çekilmisti
ve üzerlerinde kosuyorlardi. Ilk oraya girdigimde ben tektim. Bir saat geçmeden orasi doldu zaten. Hepsi erkek. Bu sefer bana yer aramaya basladilar. Tek kadin oldugum için. Içerisi agzina kadar insan doldu. En son üst katta tenis masasi olan bir yere götürüp beni oraya kelepçelediler.
Gerisi benim sorunum. Bundan sonrasi hiç kimseyi ilgilendirmez!
Kaç gün kaldin orada?
Bilmiyorum!
Bir gece özel harekatçinin bir geldi.
Elimi çözdü. Zaten kelepçe tutmuyordu dogru dürüst bileklerim çok inceydi. Asiri zayiftim. Beni alip götürdü. Ben dedim herhalde yine iskenceye gidiyorum. Beni emniyetin kapisina götürdü.
”Hadi gidebilirsin! Özgürsün’ dedi!
Gidersem arkamdan ates edip beni öldürecegini biliyordum. Gitmedim!
‘Hayir!’ dedim. ‘Ben bu gece yarisi tek basima gitmem. Arabayla beni evimin
kapisina götürüp aileme teslim edin!’
Bana bagirmaya basladilar.
‘Biz sana git diyoruz sen gitmiyorsun!
Derdin ne senin?’
Dedim ‘Hayir gitmeyecegim!’ Siz beni aileme götüreceksiniz. Ya da ailemi çagirin gelip beni teslim alsinlar.’ Küfür etmeye basladilar. ‘Biz sana yapacagimizi yaptik daha ne olacak’ gibilerinden dalga da geçtiler.
Tekrar beni alip kelepçelediler. Ertesi gün hepimiz toplayip tabura götürdüler.
Oradan helikopterle Diyarbakir’a getirildik.
Diyarbakir’a getirildigimde de hepsi basima toplanip ‘Valiye karsi çikan kiz’ diye beni birbirlerine gösteriyorlardi!
Tugay komutani geldi. Bana dedi ki ”sen o musun? Hani Vali’ye kafa tutan kiz? Valla helal olsun sana! Vali bana ana avrat düz gitse ben sesimi bile çikarmazdim!” diye dalga geçti.
Diyarbakir’da bir haftadan fazla kaldigimizi düsünüyorum. Sanirsam çevik kuvvetin kaldigi yerdi. Çünkü hücreler vardi.
Hücrelerde düzenli olarak iskence yapiliyordu. Insanlarin çigliklari, korkunç bir sekilde sonuna kadar açilmis bir müzik. Bülent Ersoy’un ”sefam olsun oh oh!’ ‘sarkisi tarzinda sarkilar. Ya da bazen radyoda frekans ararken çikan cizirti. O da istisnasiz böyle son ses devam eder. Bir kadin vardi. Yanimdaydi. Ona bir krem vermisler. Ertesi gün mahkemeye çikaracaklar yaralari kapansin diye.
‘Sirtima sürer misin’ dedi.
Sirtini bir açtim. Korkunçtu. Simsiyah!
Adi Reyhan’di. Dicle Üniversitesi Biyoloji bölümünde okuyordu. ‘Niye getirildinburaya’ dedim?
‘Evi bastilar Ahmet Kaya’nin kasetleri ve iki kitap buldular’ dedi. Insanlar gelip gidiyordu. Orada benden baska düzenli kalan yoktu. Reyhan biraz uzun kaldi. Ben kaç gün kaldim bilmiyorum.
Sanirim on güne yakin. Bir gün hepimizi toplayip DGM’ye gönderdiler. Ben savcinin odasina girdigimde yüzüme bakmadan, kagidi karistirip okuyor bana hizli hizli. Adimi söylüyor. Terör örgütü ile kirsalda faaliyet yürütmek, kepenk kapatma, ekmek verme
Böyle biseyler sayiyor hizli hizli! Okudu okudu en son ”ee bunlarin hepsini sen mi yaptin?” derken kafasini kaldirdi ve beni gördü. Adam dondu kaldi.
‘ Sen misin bu dosyadaki’ dedi.
‘Evet’ dedim.
‘Kaç yasindasin çocuk sen?’ dedi.
’15’ dedim.
‘Okula gidiyor musun?’
‘Evet’ dedim.
‘Seni nerden aldilar?’ Ben de anlattim.
Direk disaridaki polisleri çagirdi.
”Yaw siz benle dalga mi geçiyorsunuz?
Bacak kadar çocugu getirdiniz anladik da insan bari mantikli suçlamalarla getirir. Bu dosya bu çocuk? Bir halt yediniz bari mantiga uydursaydiniz.” diye onlara kizdi .Polis ”biz ne yapalim Savcim.
Lice’den sepetleyip göndermisler ‘dedi.
Savci yarim saat bana nasihat etti.
‘Kizim olabilir. Devlet bazen yanlislik yapabilir.’ Falan filan diye. Ama iste ‘bu
saten sonra olanlari unutup önüne bakacaksin!
Bak gençsin. Okumana bak.’ Iste böyle nasihatlar. Sonra mahkemeye çiktik.
Mahkemeden sonra ‘hepiniz serbestsiniz’ dediler.
Seni Valiyle konusturan öfken miydi?
Evet! Ölümü hiçe sayacak bir öfkenin sonucu olan isyan!
Kaç kardessiniz?
11
Baban ne is yapiyor?
Imam. Zaten asagilik herifler en çok bunu kullandi. Sorgudan sonra bana ”seni niye öldürmedik biliyor musun? Nasilsa baban bizim elimize düstügün için seni öldürecek! Biz senin canini bagislayacagiz.
Bakalim seninkiler bagislayacak mi?” deyip duruyorlardi.
Bu olaydan sonra hayatin nasil degisti?
Bu güne kadar getirdigim devrimci kisiligimi ve sarsilmaz irademi onlara borçluyum.
Ben Lice’ye gittigimde herkesbenden korkudan uzak duruyordu. Bu beni hiç etkilemedi. Çünkü derinlerinde besledikleri saygiyi hissedebiliyordum.
Ailenin tavri nasildi?
O günden bu güne ailem bir kez bile bana orada olanlari sormadi. Hiç konusmadik!
Sadece annem bazen kizdiginda bana ‘milletin kahramani sen miydin? Beni hiç dinlemedin’ diye çekisir.(Gülüyor)
Evet milletin ve benim kahramanim sensin Liceli Kiz! Bak olaydan nerdeyse yirmi yil sonra yaptigin onurlu isyan ve direnis beni sana getirdi. Herkes hala senden bahsediyor. Lice’nin dünden bu güne asi çocuklarina çok yakisir bir isyandi!
Yasadigin hiçbir aci bosuna yasanmadi.
Halkinin senden haberi var!
Evli misin?
Iiih!
Evlenmeyi düsündün mü hiç?
Iiih!
Siyasal çizgin olaydan sonra nasil sekillendi?
Sence? (gülüyor. Ben de gülüyorum)
Ya zaten o olaydan önce bile çocuk halimle Lice’de bazi eylemler olurdu katilirdim.
Lice politize bir yer. Çogu zaman
okuldan kaçip eylemlere katilirdim.
Gözlerin ne kadar güzel! Su yesili. Piril piril!
Tesekkür ederim.
Bu gün olsa ayni seyi yine yapar miydin?
Daha beterini yapardim! Yaptigim seyden hiçbir sekilde pisman degilim! Keske
o dönemde hepimiz ayaklansaydik! Ya beraber ölseydik ya da kurtulsaydik. Halen
bile düsünüyorum diyorum biz ne kadar balik hafizali bir halkiz. Unutuyoruz! Geçmisi
çok çabuk unutuyor hiç yasamamis gibi davraniyoruz!
Onlar kendilerini, devlet-i aliye olarak görüyorlar! Halen Kürd halkini teba-kulköle- sömürge olarak görüp bu sistemi bize dayatiyorlar!
Onlarla kardes olur musun?
Asla! Ben tarihsel süreç içerisinde fiziksel kopus kadar duygusal kopusun da olduguna inaniyorum. Yani ben sahsen mesela bir Türkle oturup konusabilirim ama onlara asla güvenim olmaz!
Yani bu yasadiklarin ayni zamanda senin Türk halkiyla da göbek bagini kesti.
Yani bazen atip tutuyorsun; insandir, sudur, budur diye ama dürüst olmam gerekirse bu saatten sonra paylasacak bir seyim yok onlarla. Türk halki bence her gün insanlik suçu ve vahset isleyen ordusuna dur demedikçe, bu ayibin ve günahin suç ortagidir!
Aynen! Hatta içten içe destek verdiklerini ve bu durumdan memnun olduklarini düsünüyorum ben. Biz Kürdler bunca zulmü ve aciyi yasadigimiz halde onlarla yasamanin yollarini ariyorken onlarin bu tarzi beni acitiyor. Bence artik herkesin saflarinin netlesmesi gerekiyor!
Seni Kurdistan’da nasil bir kimlik teskin eder?
Bagimsizlik! Amaca giden yolda, kimileri ‘federasyon’ kimileri ‘özerklik’ der ama ben inaniyorum ki ”Her Kürdün Gönlünde Bagimsizlik Yatar’ ‘Her halkin kendi kaderini tayin hakki olduguna inaniyorum ben!
Hayatinin bundan sonrasinda ne planliyorsun?
Kurdistan’da Kürd sorunu devam ettigi sürece, gidip evimde oturamam! Ayni çizgide kendi inançlarim ve yöntemimle mücadeleye devam edecegim. Baska sansim da yok zaten. Her kürde sesleniyorum, gidip evinize saklansaniz bile bir gün mutlaka bir sekilde kapiniz çalinir! Sizin kapiniz çalinmadan siz haklariniz için gidip kapilari çalin! Atalarimizdan bize kalan direnis mirasini vatanimizdan bu zülmü kovana kadar tasimak boynumuzun borcu. Torunlari Sex Saidi utandirmasin! Bu topraklarin özgürlügü için mücadele eden bir çok kisinin gidip sarilacagimiz bir mezar tasi bile yok! Direnisbizim onlara olan vefa borcumuz!
Ve bitti!
Ben bu Lice dosyasini çalisirken yerle bir oldum! Beni yerden kaldirman için seni çagirdim. Sana ihtiyacim vardi. Geldin ve bana güç verdin. Eminim bu dosyayi okuyanlara da! Tesekkür ederim Lice’nin direnis tanriçasi! Bir kaç fotograf alabilir miyim?
Al tabiî ki. Ben onlardan 15 yasinda korkmadim simdi mi korkacagim. Ama bir sartim var. Sen de yanimda otur ve kocaman gülelim! Düsmana inat! Demesinler
onlari üzebildik!
Sana söz güzel kiz! Bir an bile yoruldugumu düsünüp rehavete kapilirsam senin o direnç fiskiran su yesili gözlerini düsünecegim! Söz!
-Resmi kayitlara göre Lice merkezde 17 ölü/36 yarali/Yanan 401 konut 260 is yeri. Bu Lice Bayindirlik müdürlügünün tespiti. Dolayisiyla gerçek rakamalar bunun çok çok üstünde. -Lice Kurdistan’in dört parçasinda yasayan tüm Kürd çocuklarinin Lice’sidir! Dolayisiyla bu dava sadece Licelilerin degil tüm Kürd çocuklarinin davasidir!
Tipki bosaltilip yakilan binlerce köy, mezra, öldürülen aslinda faili belli ama kayitlara meçhul olarak geçen binlerce Kürd insani gibi ve Kürd çocuklari bu ve benzer davalarin takipçisi olacak! Unutmayacak!
Unutturmayacak!
Nihai sonuç; Kürdistan her yandiginda küllerinden yeniden dogan Zümrüd-ü Anka’dir!
Not; Bu dosya hazirlanirken pek çok tanikla görüsüldü. Bu taniklarin bir kismi isminin kullanilmasini istemedi. Bu nedenle o taniklarin beyanlarina (arsivimde sakli olmak kaydiyla) yer verilmedi.
DENG DERGISI 87.SAYI- AGUSTOS 2012
Dengê Kurdistan