Duhok’un ilk festivali
Yabanci bir memlekette hep yaptigim gibi bildigim iki Bati dilini söyledim. ‘English? Deutsch?’ Bizi Erbil havaalanindan Duhok’a götürecek taksi soförü basini hayir anlaminda salladi ve ‘Türkçe’ dedi. Açik söyleyeyim, Türkçe Olimpiyatlari’nda sarki söyleyen Afrikalilari degil, onlari gözyaslari içinde izleyenleri etkileyici buluyorum ama Erbilli bir Kürt’ün Türkçe konusmasindan düpedüz etkilendim. Gerçi iki saatlik yol boyunca Ibrahim Tatlises ve Bülent Ersoy dinlerken emperyalist coskum yerini derin bir iç sikintisina birakti ama olsun.
Duhok’a, 9-16 Eylül tarihleri arasinda yapilan 1. Uluslararasi Film Festivali’ni izlemek üzere gittim. 380 bin nüfuslu Duhok’un tek sinemasi Newruz, Baas rejimi sirasinda porno filmler gösterildiginden artik kullanilmiyor. Festival gösterimleri üniversitenin konferans salonunda yapildi. Festival Baskani Adil Hassan, ‘Duhok, dini hassasiyetlerin yüksek oldugu bir kent. Kur’an okutsak bile artik o sinemanin imaji degismez, kimseye orda film izletemeyiz. Biz mucizelere inanan bir toplumuz. Su andaki durum da Duhok için bir mucize: Sinema salonu yok ama film festivali var’ diyor. Insaati tamamlanmasi beklenen alisveris merkezlerinden birinde üç tane sinema salonu bulunuyor. Böylelikle gelecek yilki festivale kadar bu sorun çözülmüs olacak.
Hassan, Bagdat’ta tiyatro okumus, festival baskani olmasinin yani sira Duhok’un Kültür Müdürü. Türk sinemacilardan destek beklediklerini söylüyor ve ekliyor: ‘Bizim cografyada ticari iliskiler kuruluyor. Bir sürü Türk firmasi burada is yapiyor ama kültür insanlari gelmiyor. Bizim maksadimiz kültürü yaratanlari da buraya çekmek.’ Gerçekten, Duhok’ta kaldigimiz Jiyan oteldeki dus bonelerinden tutun da irili ufakli Urfali, Antepli kebapçilara, insaat sirketlerine kadar hemen her yerde Türkiye ‘nin izini görmek mümkün.
En iyi kisa film ‘Sessiz’
Festival programinda Dogu Akdeniz ülkeleri agirlikli olmakla birlikte, dünyanin dört bir yanindan gelen filmlere yer verilmis. 80 sonrasinda Diyarbakir Cezaevi ‘ndeki Kürtçe yasaginin yansimalarini konu alan ‘Sessiz’ adli filmiyle bu sene Cannes’da En Iyi Kisa Film ödülünü alan yönetmen Rezan Yesilbas, babasiyla birlikte Duhok’taydi. ‘Babam da burayi görmek istedi, birlikte geldik. Anadilimin konusuldugu bir festival oldugu için ben çok önemsiyorum ve desteklemek istiyorum’ diyor. ‘Sessiz’, Duhok Uluslararasi Film Festivali’nde de Kisa Film dalinda en iyi film ödülünü aldi.
Festival’in Türkiyeli katilimcilarinin süphesiz en ilginçlerinden biri, ‘Çonçagon’ adli belgeselin yönetmeni Erdogan Yildiz’di. Erdogan, 45 dakikalik filmi, Berlin’de bir kafede çalisarak kazandigi paralarla finanse etmis. ‘Çonçagon, benim köyümün adi. Hopa’ya bagli. Filmi, çogu akrabalarim olan kadinlarla çektim. Amacim, tamamen yok olmadan önce oradaki hayati belgelemekti’ diyor. Türkiye’den ilgiyle izlenen bir diger film de Emin Alper’in ‘Tepenin Ardi’ adli filmi oldu.
Kürt kadin yönetmenler
Festivalde gösterilen Kürt filmlerinin yönetmenlerinin büyük çogunlugu erkek. Tek tük Kürt kadin yönetmenden Iranli Shilan Saadi, Mahabad’daki kadin sünnetini konu alan ‘An Alley Behind Our House/Evimizin Arkasindaki Sokak’ adli kisa filmiyle festivale katilmis.
Duhok sokaklarinda, gittigimiz lokantalarda, festival izleyicileri arasinda da kadinlarin sayisi iki elin parmaklarini geçmiyor. Bina Qeredaxi, festival organizasyonunda çalisan 15 kisinin arasindaki tek kadin. 24 yasindaki Bina, Duhok Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi okumus, hiphop hayrani. Ingilizceyi de hiphop dinleyerek ögrenmis. ‘Sadece bu festivalde gösterilen filmlere özgü degil, genel olarak Kürt kadin yönetmen az. Erkeklerin çektigi filmlerde ise Kürt kadinlari hep ask hikâyelerinde karsimiza çikiyor. Pozitif ve güçlü kadin karakterlerin sayisi çok az’ diyor. Bina, kendini Kürt kadinlari için bir rol model olarak görüyor: ‘Benim de bir ailem var, ben de bu toplumda yasiyorum ve mücadele veriyorum. Ancak mücadele ederek haklarimiza kavusabiliriz’ diye konusuyor.
‘Trattoria’ adli filmi gösterilen Soleen Yusef, festivaldeki Irakli tek Kürt kadin yönetmen. Soleen’in ailesi, o dört yasindayken, 96’da Almanya ‘ya iltica etmis. 15 yasinda Berlin Kürt Film Festivali’nde sinemayla tanismis. ‘O sirada terzilik egitimi aliyordum. Üç yil terzilik okudum, bugün ‘Bir etek dik,’ desen dikemem. Ailem bir meslek sahibi olmamda israr ettigi için gidiyordum. Berlin Kürt Film Festivali’nde Mitos Film’le ve yapimci Mehmet Aktas’la tanistim. Mehmet’in sayesinde sinemaya olan ilgimi kesfettim, hayatim degisti. Önce Mitos Film’de çalismaya basladim, ardindan da Baden-Württemberg’deki film akademisinde yönetmenlik okudum.’
Soleen, simdi yine Mitos Film’in yapimciliginda Alman televizyonu ve film fonlarinin yardimiyla gelecek yil çekecegi ilk uzun metrajli filminin hazirligini yapiyor.
Demirkubuz, Ceylan bekleniyor
Duhok Uluslararasi Film Festivali, yapimci/senarist Mehmet Aktas’in danismanliginda düzenleniyor. Berlin merkezli Alman film sirketi Mitos’un ortaklarindan Mehmet Aktas, uzun yillardir Almanya’da yasiyor. Basarili birçok yapima imza atan gazeteci kökenli Aktas, geçen yil Hisam Zaman’in ‘Siyar’s Way/Siyar’in Yolu’ adli filminin çekimleri sirasinda Duhok’a geldiginde festival fikri ortaya çikmis. ‘Kürt sinemacilarin kendi ülkelerinde Türk, Iranli ve diger önemli dünya sinemacilariyla bulusmasi çok önemliydi. Benim dilegim, bir gün Zeki Demirkubuz , Nuri Bilge Ceylan , Semih Kaplanoglu gibi Türk sinemasinin önemli temsilcilerinin de buraya gelmesi’ diyor.
————————————-
Radikal-23 Eylül
Esmahan Akyol