Makale

Eskerê Boyik’in Feryadi

Kürtlerin büyük çogunlugu Eskerê Boyik’i tanir. Kendisi, Sovyet Ermenistan’inda dogup büyümüs, ünlü bir Kürt sairidir.

Ben, Esker’i 40 yildan beri ismen, 30 yildan beride sahsen taniyorum. Esker, Kürt ulusal çikarini, her türlü çikarin önüne koyan, yurtsever bir Êzîdî Kürdüdür.

7 eylül günü, Ortadogu’da yasanan son olaylarla ilgili olarak, Almanya’nin Wuppertal kentinde düzenlenen toplantida, bir kere daha görüsme olanagini bulduk.

Esker, bu toplantida tüm dinleyicileri etkileyen bir konusma yapti. Ben de bu konusmadan çok etkilendim ve duygulandim. Esker’in konusmasi, suda bogulan, ateste yanan, deprem altinda kalan bir insanin imdat çigligina benziyordu.

Esker, önce Êzîdîlere yönelik uygulamaya konulan katliamlarla ilgili kisa bir bilgi verdi. Özellikle Sincar bölgesindeki vahsetle ilgili kendisine ulasan bilgileri dinleyicilere aktardi.

Kendilerine yönelik saldirilardan canini kurtarmak için, evini barkini terk edip daglara siginan insanlarin yürek yakan diramini dile getirdi. Açliktan ve susuzluktan ölen ihtiyar, kadin ve çocuklardan bahsetti. Insanlarin içine düstügü umutsuzlugu ve çaresizligi salona tasidi.

Daha sonra, konusmasini büyük bir aci ve kederle söyle sürdürdü. ‘ Asirlar boyunca, Osmanli sultanlariyla Kürt mirleri, Êzîdîler hakkinda defalarca ferman çikardilar. Êzîdîler olarak, asirlardan beridir katliamlarla yüz yüze yasiyoruz. Katliamlardan kurtulmak için oraya buraya kaçip duruyoruz.

Kürt ve Êzîdî düsmani barbarlar, bu günlerde bizi anayurdumuzdan kovmak için vahsice saldiriyorlar. Artik kaçacak yerimiz de kalmadi. Yok olmakla yüz yüze geldik.

Uygar insanlik alemi bu vahsati seyrediyor. Bu vahseti durdurmak için biz Kürtlerin de ciddi bir projesi yok. Aksine içimizde utanç verici tartismalar yapiliyor, hos olmayan sözler söyleniyor, bizi ayristirmaya iten laflar ediliyor.

Örnegin, bundan bir kaç yil önce, Güney Kürdistanli bir imam, camide verdigi bir vaazda, cemaate ‘Bir Êzîdîdiyi öldüren müslüman, rogrudan dogruya cennete gider.’ demisti.

Ben, bu durumu bir mektupla Güney Kürdistan yöneticilerine, sivil toplum kurumlarina bildirmis, durumun arastirilmasini istemis, söylenenler dogru ise, gerekenin yapilmasini rica etmistim. Ama hiç bir kimseden bir tek cevap bile alamadim.

Daha sonra, Kürt aydinlarindan Wezîrê Eso ve Celêlê Celîl ile birlikte, Mesut Barzani, KDP ile Kürdistan Parlementosu yetkililerine ortak bir mektup yolladik. Ayni seyi onlardan da istedik. Ne yazik ki onlardan da bir cevap alamadik.

Yasanan son olaylar nedeniyle, Êzîdî Kürtlerle Müslüman Kürtler arasinda bir ayrisma yasaniyor. Özellikle Êzîdî Kürtler, ciddi bir güvensizlik ve umutsuzluk içine girmis bulunuyorlar. Bazi art niyetli kisi ve çevreler de bu yarayi kasimaya çalisiyorlar.

Bu tür olaylarin devam etmesi durumunda, Êzîdî Kürtlerle, Müslüman Kürtler arasinda bir güven bunaliminin çikmasindan korkuyorum. Bu tür sapkin politikalarin güçlenmesi ve yayginlasmasi halinde, Kürtler olarak bir iç savasa bile sürüklenebiliriz.’

Degerli sairimiz, bu ve buna berzer tehlikelere dikkat çekiyor, feryad-i figan ediyordu. ‘Hewar! Hewar!’ diyip duruyordu. Insanlarin aklina, vijdanina, merhametine, insanlik onuruna sesleniyordu. Ayaga kalkmamiz ve bir seyler yapmamiz gerektigini söylüyordu.

Daha sonra konuyu Kürtlerin devletlesme konusuna getip, konusmasini söyle noktaladi. Yillarca önce yazdigim bir siirimde söyle demistim:

Ez dizanim, ez dizanim, Ben biliyorum, ben biliyorum,
Kurdistan wê çê be. Kürdistan kurulacakç.

Dün de buna inaniyordum, bu gün de inaniyorum. Ama aklimi karistiran bir sey var. ISID denilen vahsiler, Sincara saldirdiginda Pêsmerge güçleri bu güruhu durduramadi. Sivilleri kaderiyle bas basa birakip geri çekildi.

Bana söylermisiniz, yurttaslarini baski ve katliamlara karsi koruyacak bir gücüne sahip olmadan, nasil devlet kuracagiz ve o devleti nasil yasatacagiz?’

Yilmaz Çamlibel

Balkêş e ?
Close
Back to top button