Makale

Etkisiz teröristler, etkili terör

Bu ülkede, gündemin ilk siralarindan hemen hemen hiç düsmeyen bir sey var: Terör. Bizim yaslarimizda olan hemen herkes, her gün radyo ve televizyon haberlerinde terörist eylemlerle ilgili haberler duymus ya da izlemistir. Keza hemen her gün gazetelerin mansetlerinde terörist eylemlerle ilgili haberler göze çarpmistir. Terör bu ülkede hemen hemen her gün can almistir.

Eskiden çatismalar sirasinda öldürülen örgüt militanlari için ‘ölü ele geçirildi’deniliyordu. Son zamanlarda öldürülen militanlar için’etkisiz hale getirildi’ ibaresi kullaniliyor.

Türkiye’de geçmisten günümüze pek çok terör örgütü olmus. Terör pek çok farkli kaynaktan dogup, uygun ortamlarda faaliyet göstermistir. Sag terör, sol terör, dini kaynakli terör etnik kaynakli terör…

Bu yazinin konusu terör örgütlerini tanitmak ya da terörü tanimlamak degildir. Ben bir terör uzmani da degilim. Terör ve terörizm tanimi konusunda evrensel bir konselsüs de yoktur.

Yine siddete bulasan her örgütde her devlet veya uluslararasi örgüt tarafindan terörist olarak kabul edilmiyor. Söz gelimi, Hamas, Israil tarafindan terör örgütü olarak kabul ediliyor. Ama Filistin’de mesru hükümetin parçasi. Keza Lübnan Hizbullah’i Islam ülkelerinde terörist örgüt gibi görülmüyor. Bu örgüt de Israil için teröristtir. Müslüman Kardesler Misir’da terör örgütü olarak kabul edilirken, pek çok Islam ülkesinde sempati ile karsilanmistir. Örnekler çogaltilabilir.

Bu yazinin konusu Türkiye’de terörle mücadele ve terörün günlük yasamimiz üzerindeki etkisidir. Daha özel olarak etnik terör üzerinde kafa yormaktir.

Ülkelerin sistemleri, yönetim sekilleri iç baris ya da iç çatismaya ortam saglarlar. Thomas Paine: ‘Yanlis bir hükümet sistemi tarafindan insanlar birbirlerine düsman hale getirilmedigi sürece, insan insanin düsmani degildir.’ der.

Bu ülkede 1985 yilindan günümüze kadar süren, resmi jargonla isimlendirecek olursak etnik bir terör vardir. Ne yazik ki 1985 yilindan bu yana on binlerce insanimizin canina, binlerce köy ve mezramizin bosalmasina, Milyarlarca dolarlik maliyete, üretimin pek çok yerde durmasina ya da yavaslamasina vs. zararlara neden olmustur. Halen de zararlari göz önündedir.

Bu etnik terör veya siddet gidasini, Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerinin, siyasal haklarinin taninmamasindan aliyor. Bu ülkede halen Kürt ve Kürdistan kelimeleri sistem tarafindan güvenlik tehdidi olarak algilaniyor. Ülke kati merkeziyetçi, üniter bir devlet. Tüm yetkiler tek merkezde toplanmis, seksen milyon yurttasin tamami yasal olarak Türk kabul ediliyor. Bu ülkede siyaset ve yönetim kazan kazan ilkesi üzerinde kurulmamistir. Kürtlerin kaybi üzerine kurgulanmistir. Böyle olunca sürekli sonuç sifirdir. Kürdün kaybi sistemin kazancina karsilik geliyor. Iste Thomas Paine’nin belirtigi sonuç çikiyor. Hükümet etme sekli ülkemizde çatismayi körüklüyor.

1790 Fransiz devriminden bu yana dünyada etnik selfdeterminasyon bir hak olarak kabul ediliyor. Ünlü 14 maddelik Wilson Prensipleri de uluslarin kendi kaderlerini tayin hakkinin altini çiziyor. Ülkelerin sinirlarini cetvelle çizilemeyecegi, üzerinde yasayan halklarin etnik kökenlerine göre, yani milliyetlere göre belirlenecegini belirtiyor. Birden fazla etnik yapidan olusan ulusal devletlerin üniter degil, federal olarak örgütlenmesi gerekiyor. Ne var ki kurulusundan beri Türkiye Cumhuriyeti bu prensiplere aykiri yapilandirildi. Tekçi ve inkarci.

Etnik Terörün bas aktürü olarak PKK kabul ediliyor. PKK’ya karsi mücadele 1985 yilindan beri amansizca devam ediyor. Bugüne kadar elli binin üzerinde militani öldürüldü. ( etkisiz hale getirildi.) Binlerce üye ve yandasi tutuklu ya da hükümlü. Fakat örgütün etkisi kirilmiyor. Örgüt her zaman yeterli militan bulabiliyor. Bunun nedeni örgütün basarisi degildir. Sistemin yanlisligidir.

Sistem nüfusun üçte birini olusturan Kürtlerle adil ve esitlige dayali siyasal ve idari yapilanmaya izin vermiyor. Örgüt ise kendini Kürtlerin haklarinin hamisi olarak tanitmistir. Insanlari gerçekler degil algilar harekete geçiriyor. PKK ilk kurulusunda Bagimsiz Birlesik Kürdistan için mücadele ettigini deklere etti. Bu söylem Kürtler arasinda sempati buldu. Kürtler örgütü halen ayni eksende görüyor. Oysa örgüt 1999 yilindan beri bagimsizlik çizgisinden vazgeçtigini, hatta otonomi bile istemedigini söylüyor. Devlet Halen bölücü terör olarak tanimliyor. Devlet de bu tanimlamasi ile Kürt Halkinin zihnindeki kurtarici PKK imgesini perçinliyor.

Hiç süphesiz Kürtlerdeki milli bilincin kökenleri 16. yüzyila kadar gider. Kürtler hemen hemen her dönem kendi içlerinde otonom bir yasam yasamislar. Osmanli döneminde de Kürt beylikleri özerkti. Ne zaman ki bu beyliklerin özerklikleri üzerindeki vesayet artirilmaya çalisildiysa, çatismalar da basladi.

Devlet Kürtlerin siyasal ve demokratik haklarini Hukuki teminat altina almazsa terör bitmez.

Teröristler etkisiz hale getirilebilir; ama terör de etkisini sürdürecektir. Yapilacak sey Kürtlerin haklarini esitlik temelinden taniyarak, örgütün elindeki Kürt hamili söylemini elinden almaktir. Böylece hem Kürtlerin devlete karsi mücadelesi için neden kalmaz, hem örgütün de elinde Kürtlere yapilan haksizlikla mücadele kozu kalmaz. Böylece terörün etkisi kirilir. Teröristleri etkisiz hale getirmek için bu kadar agir bedeller de ödenmez. 11.07.2017

Av. Abdulmenaf KIRAN
HAK-PAR Gnl.Bsk.Yrd.

Abdulmenaf Kiran

Back to top button