Etnik ve seküler aktör olarak Kürtler: ‘Yeni Ortadogu’ya dogru
Sabanci Üniversitesi Ögretim Üyesi ve Istanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. E. Fuat Keyman, IKBY’nin tüm dünyanin itirazlarina karsin gerçeklestirdigi bagimsizlik referandumunu ve siyasi etkilerini analiz etti.
Mesud Barzani liderliginde Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin örgütledigi ‘Bagimsizlik Referandumu’ 25 Eylül’de gerçeklesti.
Referandum’da su soru soruldu: ‘Kürdistan Bölgesi ve Kürdistan Bölgesi disinda kalan Kürt yerlesimlerinin bagimsiz bir devlet olmasini istiyor musunuz?
Yanit büyük ölçüde ‘Evet’ oldu. 25 Eylül 2017 bagimsizlik referandumu, hem bölgesel ve küresel hem de Türkiye için çok ciddi yansimalari ve sonuçlari olacak ‘yeni bir dönemi’ baslatacak. ‘Yeni Ortadogu’nun kurgusunun gerçeklik kazanmasinda önemli bir esik asilmis olacak.
Her ne kadar, referandum sonucunda, Kürt devleti insasinda ‘uygulamaya geçis’ uzun sürecektir, Barzani, bu konuda beklemeyi ve uygun zamani bulmayi tercih edecektir. Ama, netice olarak, süreç baslamistir.
ABD VE RUSYA ETKISI
Irak’daki referandumun belli bir zaman sonra Suriye’de de tekrarlanacagini belirtelim.
Peki, bu referandum nasil ve niçin mümkün oldu?
Bes noktanin altini çizmek gerekiyor:
1) Irak Bölgesel Kürt Yönetiminin bagimsizlik referandumunu mümkün görmesindeki en önemli neden, Irak ve Süriye’de çökmüs, kendi iç islerini ve sinirlarini kontrol etme kapasitelerini büyük ölçüde kaybetmis devletlerin olmasidir. Irak ve Suriye’de yasanan ‘çökmüs devlet’ sorunu, üniter devlet ve akansal birlikteligi zor kilarken, bölgelerde devlet kurulma olasiligini arttirmaktadir.
2) Irak ve Suriye, kendi bagimsiz ya da egemen devletleri tarafindan degil, büyük ölçüde, (Irak) Amerika ve (Suriye) Rusya güdümünde yönetilen yerlerdir. Buna her iki yerde de, Iran’in varligi eklenmelidir. Bu da bize, referandum kararini, Barzani’nin ve Kürt aktörlerin, Amerika ve Rusya ile müzakere içinde aldiklari gerçegine götürecektir.
Bir de üçüncü nokta olarak eklemeliyiz ki: 3) bölgedeki diger kültürel kimliklerden farkli olarak, son dönemde Ortadogu’da tektonik taslarin yerinden oymasi, sinirlarin yeniden çizilmesi, DEAS’a karsi mücadele, v.b. süreçlerin sonucunda, Kürtlerin giderek ve hizli bir biçimde, ‘bölgenin önemli aktörü’ konumuna geldiklerini söyleyebilirz. ‘Kürtlerin zamani’ bölge siyasetinde son dönemde zaten baslamisti, ve bagimsizlik referandumu için ‘uygun tarihsel baglami’ olusturmustu.
Dördüncüsü, Kürt aktörlerin, özellikle DEAS’a karsi savasta basarilari, hem Amerika, hem Rusya ile yaptiklari ittifaklar, hem de, genel olarak, Bati’nin ve uluslararasi toplumun yaninda yer almalari, ‘bölgesel aktör olarak Kürtler’ gerçegi ve algisini giderek güçlendirdi.
Besinci olarak, Türkiye’de pek tartisilmayan, genellikle göz ardi edilen, ama yurt disindaki Kürt algisinin çok önemli bir boyutu olusturan su noktayi vurgulayalim: DEAS’a karsi mücadelelerinin yaninda, Kürtlerin Ortadogu’da yükselen önemini yaratan bir önemli unsur da, Kürt aktörlerin uluslararasi topluma kendilerini sadece ‘etnik kimlik’ olarak degil, belki de daha önemli olarak, ‘seküler (laik) kimlik’ olarak sunmalaridir.
Bati ve uluslararasi toplum Kürtlere, ‘etnik ve seküler bir kimlik’ olarak bakiyor, Kürtleri bu sekilde algiliyor. DEAS’in Bati’daki ‘terör’ eylemleriyle 11 Eylül 2001’den bugüne uluslararasi toplumda dokunan ‘Islam fobisi, korkusu, karsitligi’ni birlikte düsündügümüz zaman, uluslararasi toplumun Kürtlere sadece etnik degil, ayni zamanda ve daha önemli olarak seküler kimlik olarak baktigini görebiliriz.
——————————————————–
Karar-27 Eylül 2017
Fuat Keyman