Evren öldü. 12 Eylül yasiyor
Kenan Evren öldü. Türk siyasi hayatinda, ‘iskence, darbe, tahkir’ gibi vasiflarla anilan, siyasi açidan ‘hayirla yad edilmeyen’ nadir isimlerinden birisiydi Evren.
Darbeden sonra ‘kerhen’ devlet baskani ve cumhurbaskani olmasi nedeniyle cenazesi devlet töreniyle kaldirilacak.
Bu bile hakli olarak ciddi bir tepki konusu olacaktir.
12 Eylül cuntasinin Türkiye’ye çikardigi fatura günlerdir gazetelerde yer aliyor. Bunlar arasinda iskenceler, idamlar, kitlesel hapisler, inanilmaz yasaklar ve magduriyetler var. Sistematik iskencelerden yargisiz infazlara, kayiplara uzanan insanlik suçlari ve bu dönemde yasanan agir hukuk ihlalleri 12 Eylül’ün ilk boyutudur.
12 Eylül’ün insanlik suçlari faturasi kadar on yillarca süren, hala devam eden agir siyasi faturasi da bulunuyor.
Evren vesilesiyle bir kez daha hatirlamak gerek.
Bu faturanin hülasasi sudur: 12 Eylül, Güney Amerika ülkelerinde bile sona erdigi dönemde ünlü milli güvenlik rejimini Türkiye’de bir nakis gibi isleyecek, yasal ve anayasal düzeyde tümüyle tesis edecektir.
Nitekim 12 Eylül cuntasi, yani Millî Güvenlik Konseyi üç yil boyunca ülkenin hukuki mevzuatini adeta bastan asagiya degistirmis, memleketi temel hak ve özgürlükleri iyice kisitlayan, yargi denetimini daraltan, yürütmeye, idareye ve kolluk güçlerine hak sinirlamak da dahil olmak üzere asiri yetkiler veren yasalarla donatmisti.
Ardindan bu yasalari anayasanin kaynagi kilmis ve bir anayasa hükmüne dönüstürmüstü.
Devlet Denetleme Kurulu (DDK), Yüksek Ögretim Kurulu (YÖK), Hâkimler ve Savcilar Yüksek Kurulu, Hakimler ve Savcilar Kanunu, Danistay, Bölge Idare Mahkemeleri, Idari Yargilama Usûlü Kanunlari, Sikiyönetim Kanunu, Devlet Baskani’nin atama ve denetleme yetkilerine iliskin kanunlar bunlar arasindadir.
Bugün hâlâ cumhurbaskani yetkilerinin, Partiler Kanunu’nun, DDK’nin, Yüksek Askeri Idare Mahkemesi’nin, esas olarak varliklari koruduklarini hatirlatmak 12 Eylül rejiminin etkileri ve tortulari hakkinda siniriz yeterli bir fikir verir.
Milli güvenlik rejimi, söz konusu yasalarda ve anayasada da izinin sürülebilecegi gibi bireyin ve toplumun, zihni, kültürel, siyasî faaliyetlerini kodlanmaya soyunan, devleti kutsal sayan, düsünce suçlarini mesrû kilan, bilim ve sanat özgürlügünü kurallara, kosullara tâbi kilan bir mantigin eseriydi.
Milli güvenlik ideolojisine iliskin en kritik düzenleme 1983’te çikarilan Millî Güvenlik Kurulu Kanunu’ydu.
Bu yasanin bir gerekçesi söyleydi:
’12 Eylül 1980 öncesi devlete müteveccih iç tehditlerin ulastigi boyutlar ve tehditler karsisinda Millî Güvenlik Kurulu’nun tetkik, arastirma ve incelemeleri sonucu tespit ettigi ve büyük çogunlukla 12 Eylül’den sonra uygulanan tedbirlerin, zamanin yürütme, yasama ve yargi organlarinca yerine getirilmemesi veya istenen sekil veya düzeyde uygulamaya konmamasi sonucunda hasil olan durumlarla tekrar karsilasmayi önlemek için
’
Bu yasa hala yürürlüktedir
Türkiye yaptigi onca yasal degisiklige ragmen hala Evren’in anayasasiyla yönetilmektedir ve bu anayasanin döküntüsü yasalar orta yerde durmaktadir.
Evren’in ölümü en azindan bize yeni bir anayasaya neden ihtiyaç duydugumuzu hatirlatmali
Bir anayasanin sadece baskanlik sistemi ya da parlamenter sistem gibi vurgularla devlet içi iktidari degil, devlet-toplum iliskilerini düzenledigini hatirlatmali
—————————————-
Yeni Safak-12 Mayis
Ali Bayramoglu