Makale

EY INSANOGLU, KENDINE GEL! ‘ 3. Bölüm Dünyamizdaki En Tehlikeli Yaratik: Insan

Dünyamizdaki En Tehlikeli Yaratik: Insan

Dünyamizdaki en tehlikeli yaratigin hangisi olduguna dair soru zaman zaman gündeme geliyor. Buna verilen cevap ise insan.

Ne yazi ki böyle… ‘Vahsi doga’ belgesellerinde aslan, kaplan, kurt, ayi, yilan, timsah gibi çesitli yirticilari izliyoruz. Evet bunlar ve daha birçok canli türü de saldirganlar, baska hayvanlari öldürüyor, onlarla besleniyorlar. Bazan insanlara da zarar veriyorlar. Doganin yasasi böyle…

Ama bunlarin hiç biri insan kadar baska hayvanlara, hatta bizzat insanin kendisine, bir bütün olarak dogaya zarar vermiyor.

Insan türü hem dogadaki bitkilerden, sebze ve meyvelerden besleniyor, hem de diger hayvanlardan besleniyor; yani bir etobur. Bunun için önceleri dogada hazir buldugu yenebilir ot ve meyvelerden besleniyor ve avcilik yapiyordu. Ama zamanla insan nüfusu çok artti ve avcilik insanlarin et ihtiyacini karsilamaz oldu, Insanlar beslenmek için bitkileri ekip çogaltmaya, yani tarima ve hayvan beslemeye agirlik verdiler.

Ama bir yandan da beslenme ve barinma alanlarini genisletmek, yagma ve talan için diger insan kolonilerine saldirdilar. Savaslar böyle basladi ve gelistirilen silahlarla birlikte zamanla daha da tehlikeli ve yikici hale geldi. Savasta öldürmekle, yendiklerini kiyimdan geçirmekle kalmadilar, ayni zamanda onlari kölelestirdiler. Topluluk içinde güçlüler üretim araçlarini, hayvanlari, topragi, köleleri kendi mülklerine aldilar. Ilk sinifli toplum, köleci sistem böyle dogdu. Bir yanda köle sahipleri, diger yanda karin tokluguna onlara çalisan köleler… Ayni zamanda ordusu, yargisi vs. kurumlari ile köle sahiplerinin gücünü temsil eden, onlara hizmet eden devlet aygiti.

Bu sistemde köle sahipleri hem kölelerin emek ürünlerine el koyuyorlardi, hem de onlara satabiliyor, hatta öldürebiliyorlardi.

Zamanla köleci sistem yerini feodal sisteme birakti. Bir yanda krallar, imparatorlar, sah ve sultanlar, derebeyleri, diger yanda onlarin topraginda ve onlara çalisan topraksiz köylüler ile esnaf ve zanaatkâr gibi ara siniflar…

Bu dönemde de savaslar sürüp gitti. Savaslar krallarin, imparatorlarin, sah ve sultanlarin, feodal beylerin çikarina yapildi; cepheye sürülenler ise onlarin hizmetindeki topraksiz köylülerdi.

Zamanla, sanayi devrimi ile birlikte feodal toplum yerini kapitalist topluma birakti. Bir yanda üretim araçlarina, sermayeye sahip olan kapitalistler, diger yanda onlara çalisan isçi sinifi. Ve yine küçük burjuvazi dedigimiz ara siniflar…

Bu dönemde gelisen sömürgecilik sistemiyle birlikte savaslar dünyanin dört bir bucagina yayildi. Tüfek, top, savas uçagi gibi geliskin silahlara sahip olan Avrupali sömürgeciler, ulastiklari Amerika, Afrika ve Asya ülkelerini, Avustralya’yi yagmaladilar, insanlarini acimasizca kirimdan geçirdiler, kölelestirdiler. Ayni zamanda dünyayi bölüsmek için kendi aralarinda bogazlastilar. Napolyon savaslari, Birinci ve Ikinci Dünya Savaslari gibi, yüzbinlerin, milyonlarina ölümüne ve anlatilmasi güç bir yikima yol açan savaslar bunun ürünüdür.

Bu savaslarin sonucunda Avusturya-Macaristan, Osmanli ve Rus imparatorluklari gibi feodal imparatorluklar çöküp dagildi ve kapitalist sistem dünya da daha da yayginlasti.

Bu dönemde ayni zamanda insanlik, sinifli sistemden kurtulmak, esit ve sömürüsüz bir toplum sistemini, sosyalizmi kurmak için önemli ataklar yapti. Önce 1917 Ekim Devrimi gerçeklesti ve Sovyetler Birligi olustu. 2. Dünya savasinin ardindan ise Dogu Avrupa ülkelerinin, Çin’in ve diger bazi ülkelerin de katilmasiyla dünya sosyalist sistemi olustu.

Ne yazik ki insanlik ve bir bütün olarak dünyamiz için büyük umutlar yaratan bu sistem, daha sonraki olumsuz gelismelerle kalici olamadi.

Herkesin bildigi bu gelismelerden uzun uzun söz etmem gerekmez.

Gelecek yazimda insanoglunun günümüzde yaygin biçimde süregiden, bizzat insan olarak bizim yasamimizi ve dogayi olumsuz biçimde etkileyen akil almaz islerinden söz etmeyi sürdürecegim.

1 Mart 2024

Kemal Burkay

Back to top button