EY INSANOGLU, KENDINE GEL! – 6. Bölüm: Nükleer Savas mi, Yoksa Iklim Degisikligi Sonucu Bir Dogal Kiyamet mi?..

Atom bombasi ilk kez 2. Dünya Savasi sirasinda ABD’de yapildi ve Japonya’ya karsi kullanildi. Nagazaki ve Hrosima kentlerine atilan bombalar bu kentleri yerle bir etti ve Japonya’nin teslim olmasina yol açti.
Savasin ardindan atom bombasina hidrojen bombasi eklendi ve
Batida ABD, Ingiltere, Fransa, Dogu’da Sovyetler Birligi, Çin atom ve hidrojen bombasi stoklari olusturdular. Böylece dünyamizda bir nükleer savas tehlikesi ve bu silahlara dayanan bir dehset dengesi olustu. Zamanla söz konusu nükleer silahlara Kuzey Kore, Israil, Hindistan ve Pakistan gibi ülkeler de sahip oldular.
Bu süreçte nükleer silahlara kimyasal ve biyolojik silahlar eklendi. 2020 yilinda Çin’de bas gösterip tüm dünyaya yayilan, milyonlarca can kaybina yol açan, hepimizin hayatini kötü biçimde etkileyen ve etkilerini hâlâ sürdürmekte olan Covid salgini, büyük ihtimalle söz konusu biyolojik silahlardan birinin laboratuvarlardan sizmasi veya sizdirilmasi ile meydana geldi; ya ABD ya da Çin ürünü idi.
Dünyamizda zamanla baska ülkeler de söz konusu silahlara sahip oldular veya sahip olma çabasi içindeler. Saddam zorbasi Irak’ta Kürt halkina karsi kimyasal silah kullandi ve Halepçe kentinde bir günde 5000 kisinin ölümüne, on binlerin yaralanmasina; topragin ve suyun, etkisini on yillarca sürdürecek biçimde zehirlenmesine yol açti.
Dünyamizda bugün de bir nükleer savas tehlikesi devam etmektedir. Böyle bir sey insanligin yani sira, dünyamizdaki tüm canli hayat için tam bir yikim olur. Havada kus, denizde balik bile kalmaz. Sovyetler Birligi dagilmadan önce, nükleer silahlarin karsilikli olarak sinirlandirilmasi, hatta tümden yok edilmesi için NATO kampina israrli öneriler yapti; ama ABD ve öteki NATO büyük baslari buna aldirmadilar; üstelik daha da ileri gidip ‘yildiz savaslari’ diye nitelenen, yani savas tehdidini uzaya tasimaya yönelen projelere giristiler.
Dünyamizda canli hayati bir bütün olarak tehdit eden yalnizca nükleer savas tehlikesi degil; ayni zamanda son yillarda çigirindan çikmis olan iklim degisikligidir; ki bu da yine insanlarin eseridir. Sanayi devrimi, gerekli tedbirler alinmadigi için (ne kadar alinabilirdi, o da ayri mesele) dünyamizda havanin, suyun, topragin kirlenmesine, dogal dengenin bozulmasina yol açti. Yer yer tarim alanlari, ormanlar, büyük kentlerin, oto yollarin, tas ve maden ocaklarinin olusturdugu betondan ve verimsiz yerlere dönüstü.. Çöp deryalari olustu. Öyle ki okyanuslar bile artik alarm veriyor.
Bunun sonucu olarak yildan yila artan sicaklik simdilerde etkisini çok çarpici biçimde göstermekte, giderek artan oranda kurakliga, yanginlara, firtinalara, sel baskinlarina yol açmaktadir.
Pek çok iç deniz ve göl, örnegin Marmara Denizi, Van Gölü, -Amazon dahil- irmaklar kirlendi, bazilari (Baykal Gölü, Tuz Gölü gibi) kurudu; birçok hayvan (balik, kus vs.) ya da bitki türü yok oldu veya olmakta
Dünyayi yöneten güçler, bu gidisin önlenmesi, dogaya zarar veren eylemlerin, örnegin atmosferin bilesimini bozan uzaya gaz saliniminin (sera gazi etkisi) engellenmesi için bilim adamlarinin yaptigi çagrilara aldirmadilar. Bu yolda olumlu bir girisim olan Paris Iklim Konferansi’nin kurallarina bile uymadilar. ABD yönetimi, ‘ekonomimize zarar veriyor’ diyerek bu anlasmadan çekildi. Oysa dünyanin en büyük ekonomisine sahipti ve o dönemde kisi basina ulusal geliri 50 bin dolardi (simdi daha fazla). Ama gözü doymaz kapitalistler, söz konusu geliri bizzat kendi ülkelerinde adil sekilde bölüsmedikleri gibi (en geliskin kapitalist ülkelerde bile yiginla, issiz, aç, sokakta yasayan insan var), ne dogayi, ne insanligi, hatta ne de kendi öz çocuklarini ve torunlarini düsünmekteler.
Bu gidisle belki bir nükleer savasa bile gerek kalmayacak; iklimdeki bozulma sonucu yildan yila artan dogal felaketler, masallarda anlatilan türden, tam bir kiyamete yol açacak.
Tekerlekli sandalyeye bagimli olan ve birkaç yil önce hayata veda eden ünlü Ingiliz fizikçi Stephen Hawking bu konuda insanligi uyarmis, ‘belki de son çikisi geçmek üzereyiz,’ demisti. Ama aldiran kim!
‘Dünyayi Akilli Insanlar mi Yönetiyor, Yoksa Güçlü Çilginlar mi?’ baslikli daha önceki yazilarimdan birinde tam da bu konuya deginmistim.
Ne yazik ki dünyamizi güçlü çilginlar yönetiyor.
11 Mart 2024
(Devam edecek)
Kemal Burkay