Makale

Fasist Daire

Osmanli’dan bu yana hiçbir sorunu uzlasiyla çözememek ve çok boyutlu sorunlari sadece asayis ve güvenlik zaviyesinden görerek siddet yoluyla çözmeye çalismak zihniyet kodlamasi devam ediyor
Türkiye sürekli bir fasit daire içinde dönüp duruyor. Temel ve kadim sorunlarini tartismaktan, çözüm üretmekten çok sig, yüzeysel, kirmizi çizgiler içinde kalan tartismalarla debeleniyor. Çatisma ve gerilimleri besliyor, isbirligi ve uzlasiyi ret ediyor. Hakikatlerle yüzlesmekten, vicdanini özgürlestirmekten, ruhunu arindirmaktan korkuyor. Içerde ve disarida mizmiz bir çocuk gibi sürekli sikayet ediyor. Herkesin kendisine düsman oldugunu, bütün dünyanin kendisini bölüp parçalamak istedigini düsünüyor. Sarildigi ip çocukluk hastaligi kabul edilen ilkel bir milliyetçilik oluyor. Siyasi partiler baligin ancak suda yasayabilmesi gibi milliyetçilik içinde var olabiliyorlar.
Kültür ve gelenekte sorunlari açikça tartisip uzlasmak ve isbirligi yapmak yok. Aksine sorunlari ve hakikati gözden uzak tutup, halinin altina süpürmek, daha sonra devasa boyutlariyla ortaya çiktiginda da ötekilestirdiklerini yok saymak, asagilamak, tepelemek var. Ideolojisi ne olursa olsun tekçi bir dayatmayla herkesi benzer hale getirmek, benzemek istemeyeni çete yöntemleriyle yargisiz infaz etmek var.
Gelenek, muhalif ve öteki gördügünü tuzaga düsürmek, kumpas kurmak, hile yapmak, enseden kallesçe vurmak, bes on adam toplayip ellerine geçirdikleriyle bir kisiyi linç etmeye kalkmak üzerine devam etmekte. . Öte yandan mertlik, yigitlik, erkeklik hamasetinden geçilmiyor.
Osmanli’dan bu yana hiçbir sorunu uzlasiyla çözememek ve çok boyutlu sorunlari sadece asayis ve güvenlik zaviyesinden görerek siddet yoluyla çözmeye çalismak zihniyet kodlamasi devam ediyor. Hak taleplerini karsilayarak, isbirligine özendirerek bir çatismayi önlemek varken 50.000 kisinin ölümüne yol açan bir basiretsizlik ve aymazligi bitmez tükenmez bir çatismaya dönüstürmek nasil izah edilebilir.
Hiçbir kurumumuz, siyaset, bürokrasi, ordu, polis, okul, üniversite, aile demokratik kültür ve deger üretemiyor. Entelektüel yok denecek kadar az. Aydin gücün kirmizi çizgileri ya da ideolojik saplantilari içinde konusup yazabiliyor. Akademisyen, hukukçu daima konjonktürel gücün etkisi ve korkusu altinda.
Sivil toplumunuz ‘sivil’ degil, var olan ise ciliz. Meslek tesekkülleri, dernekler, vakiflar güce çikarla veya ideolojik olarak bagli. Bu nedenle ‘kamusal müzakere’ ortami yok. Oysa kamusal müzakere iktidar gücünü sinirlayan ve ona mesruiyet saglayan bir isleve sahip.
Bütün bunlarin yani sira ülke toplumun kilcallarina kadar yayilan koyu bir idari vesayet örgütlenmesi, tam bir kolonyal sistem ve kati bir merkeziyetçilikle, merkezden atanan valiler ve kaymakamlar araciligiyla yönetiliyor. Böyle bir modelle iktidarin dengelenip denetlenmesi, dikey güçler ayriliginin saglanmasi mümkün olmadigi gibi egemenligi katilimci bir anlayisla halkla paylasmadan otoriterligi engelleme imkani bulunmamakta.
Ne yazik ki bu mesele bir demokrasi meselesi olarak degil sadece Kürtlerin dile getirdigi onlara ait ve ülkenin bölünmesine neden olacak bir sorun olarak algilaniyor ya da algilatiliyor. Oysa bu mesele tam anlamiyla ülkenin demokratiklesmesiyle ilgili. Türkiye siyaseti, akademisi, medyasi ve sivil toplumu ademi merkeziyet meselesinin çoklu ve katilimci bir demokrasi için ne kadar hayati oldugunun henüz farkinda degil.
Mevcut durum bu kadar olumsuzken, demokrasi ve hukuk yoklugu dayanilmaz bir noktaya gelmisken, ülke bir yili askin bir süredir denetimi Parlamentoca yapilamayan KHK’larla fiili bir sekilde yönetilmekte. Güvenlik sektörünün basta MIT olmak üzere seffaf ve hesap verebilir bir sekilde sivil ve demokratik bir denetime tabi olmasi hayati önemde. Bu noktada bir gelisme yasanmasi gerekirken denetime tamamen kapali olan MIT’in bu haliyle Cumhurbaskanina baglanmasi hatta MIT Müstesarinin taniklik yapmasinin dahi onun iznine tabi tutulmasi bu kurumun siyasi ve hukuki denetim disinda tutulacagini göstermekte.
AKP iktidari, baskanlik sistemi olarak adlandirilmasi mümkün olmayan, bütün gücün tek kiside tecessüm ettigi, dikey ve yatay erkler ayriliginin bulunmadigi, siyasi ve hukuki denetim mekanizmalarinin yok edildigi fiili bir durumu mesrulastirmaya çalismakta. Ister asker ister sivil eliyle olsun, hukuk güvenliginin yok edildigi, hak ve özgürlüklerin kullanilamadigi, siyaset alaninin ortadan kaldirildigi, istihbarat örgütlerinin denetlenemez bir sekilde tek bir güce baglandigi bir rejim demokrasi olarak nitelenemez.
Tablo ortada. Bundan sahih bir demokrasi ve mesru bir hukuk düzeni çikmaz. Siyaset kadrosu yetersizlikleri, çapsizliklari, kisisel çikarlari ve antidemokratik zihniyet kodlari nedeniyle toplumun sorunlarini uzlasarak çözemiyor. . Hakikatler devlet sirri adi altinda gizleniyor, hirslar dizginlenemiyor. Peki toplum kendi içinden yeniden insayi yapacak, uzlasiyi ve isbirligini saglayacak insanlari ve örgütleri çikarabilecek mi? Bunu beceremezsek fasizm kilikli otoriter bir rejimde birbirimize zarar vermeye devam eder, siyasi birligi ve barisi saglayamayiz.
——————————————————-
Arti gerçek-30 Agustos

Ümit KARDAS

Back to top button