Makale

Fransa’da OHAL tuzagi, Türkiye’de OHAL lütfu

Türkiye’de iktidar olaganüstü halin üç ay uzatilmasini elestirenlere yanit olarak, Fransa’da Kasim 2015’te ilan edilen olaganüstü halin halen yürürlükte oldugunu, kimsenin bunu elestirmemesini örnek veriyor. Fransa’da, Temmuz 2016’da sona erdirilmesi düsünülen ‘acil durum’, 14 Temmuz gecesi Nice kentinde bir saldirganin kamyonla onlarca kisiyi ezmesi üzerine, yeniden ve bu kez alti ay uzatilmisti. Sorusturmada saldirganin ISID’le dogrudan veya dolayli iliskisi bulanamadi. Saldirganin yasadigi büyük ruhi bunalim ortaminda ISID’in daha önceki eylemlerinden esinlendigi, önceden dinle hiç alakasi olmasa da etrafindaki bazi kisiler tarafindan yönlendirildigi düsünülüyor.

Simdi Fransa’da sorun, Mayis 2017’de yapilacak cumhurbaskanligi seçimleri ortaminda ‘acil durum’un nasil kaldirilacagi. Çünkü hemen bütün gözlemciler ve Fransiz güvenlik bürokrasisindeki birçok sorumlu, aslinda olaganüstü halin yürürlükte olmasinin artik hiçbir yarari olmadigini, alinabilecek bütün önlemlerin alindigini, risk olusturan kisilerin hemen hepsinin izlendigini, isim isim tespit edildigini belirtiyorlar. Ama Cumhurbaskani Hollande’in korkusu, ‘acil durum’un kaldirilmasindan hemen sonra bir terör saldirisi olmasi ve muhalefetin bunu seçimlerde tepe tepe kullanmasi. Aslinda bu sorun bastan olaganüstü hali bir ay gibi kisa bir süre için ilan etmemekle ilk günden ortaya çikmisti. Simdi Fransa’nin olaganüstü hal tuzagina yakalandigini söylemek mümkün. Insan haklari örgütleri bu konuda hükümeti agir biçimde elestiriyorlar.

Gelelim Türkiye’de Cumhurbaskani’nin dile getirdigi Fransa bahanesinin geçerligine. Avrupa Konseyi Insan Haklari Komiseri Muiznieks, Türkiye’deki OHAL uygulamasi hakkinda geçen günlerde yayimladigi raporda, bu bahaneyi geçersiz buluyor. Fransa’da acil durum ilan edildiginde ve yenilendiginde uygulamayi elestirdigini hatirlatarak, iki örnek arasinda benzerlik olmadigini vurguluyor. Fransa’da ‘acil durum’ yasasinin hükümete kararname ile yürütme yetkisi vermedigini, idareye verilen olaganüstü yetkilerin tamamen parlamentonun tanimladigi alanlarla sinirli kaldigini ve yakindan izlendigini hatirlatiyor. En önemlisi, kapsami, dogrudan veya dolayli olarak etkilenen kisi sayisi, ihlal edilen insan hakki vakalari ve bunlarin siddeti açilarindan iki örnegin karsilastirilmaz oldugunun altini çiziyor.

Türkiye’de olaganüstü hal ilan edilmesine neden olan vaka, bir darbe girisimiydi. Paris saldirilari ise insani bedeli agir ama siyasal düzeni tehdit etme imkâni olmayan çok daha sinirli bir terör eylemiydi. Bu nedenle Türkiye’de alinan önlemlerin daha kapsamli olmasi anlasilabilir. Buna karsilik, darbe girisiminin hukuk devletinin yürürlükten kaldirilmasina bahane edilmesi, darbecilerin basarisiz kalmasi ama darbe eylemiyle tasarladiklari düzenin yürürlükte oldugu sonucunu ortaya çikariyor.

Ama Fransa ile baska bir konuda karsilastirma yapabiliriz. ISID militanlarinin Paris saldirisindan bir ay önce, 10 Ekim’de Ankara’da yerli ISID militanlarinin yaptigi son derece kanli saldiri sonrasinda alinan tavirla, Fransa’da devlet sorumlularinin 13 Kasim Paris saldirilarinin hemen ardindan sergiledikleri tavri karsilastirabiliriz.

13 Kasim gecesi saldirganlar daha aktif haldeyken François Hollande televizyondan halka, ‘dehset verici’ gelismeler yasandigini açiklayip, bu ‘korkunç sinava’ karsi herkesi birlik içinde, sogukkanliligini kaybetmeden, kararli bir yanit vermeye çagirdigini söylerken, olaganüstü hal ilan edilecegini açiklamisti. Türkiye’de ise iktidar kaybettigi seçimleri yeniden kazanmak için ‘kokteyl terör’ gibi iddialar esliginde hedef sasirtma yapiyordu. Ankara Gari önünde terör saldirisinin gerçeklesmesinde güvenlik bürokrasisinin en azindan açik ihmal ve belki kasitli ihmal olarak degerlendirilecek davranislarin üzerini örtüyordu. Bugün de sadece baris için toplanmis ISID barbarlarinin kurbani olan insanlari bir yil sonra olay yerinde anmayi yasaklayarak, iktidar kimi koruyor, kimin yaninda yer aliyor?

Aslinda OHAL konusunda Fransa ve Türkiye karsilastirmasina, Tayyip Erdogan’in darbeyi ‘Allah’in bir lütfu’ olarak nitelendirmesiyle baslayinca her sey daha iyi anlasiliyor.

—————————————–

Cumhuriyet-11 Ekim

Ahmet Insel

Back to top button