GEÇMISTEN GÜNÜMÜZE DÜNYA DEGISTI -1-

1. BÖLÜM : GIRIS
Üzerinde yasadigimiz yer küre bugüne degin çok büyük degisimlere ugradi. Dünya bugünkü haline dönünceye dek çokça evrimler ve degisimler geçirdi. Kuskusuz ki bu degisimler sayesinde bu günkü sükunete varildi. Bir tek degisim ihtiyaci oldugu halde hala köhne statükolarinin devaminda israr eden bölge ve ülkelerde bölgesel, etnik ve ulusal çalkantilar hala devam etmektedir. Basta Ortadogu olmak üzere hala Afrika ve Asya’nin bir takim bölgelerinde ulusal, etnik ve dinsel çatismalar ne yazik ki devam ediyor. Bu Ülkeler degisime gitmemekle basta kendi halklarina ve vatandaslarina en büyük kötülükleri yapmaktadirlar.
Dünya ülkeleri kendi içlerinde istikrar saglamak için bir çok yönetim modelleri denediler. Her ülke kendi gerçekligine uygun yönetim sistemleri denedi, verimli olmayan sistemlerden vazgeçerek daha gerçekçi ve verimli yönetimlerde karar kildi. Imparatorluklar, Kralliklar, Diktatörlükler ve benzer olumsuz yönetimlerden birer birer vaz geçildi. Kimi dünya ülkelerinde Krallik rejimleri adina rastlansa bile çogunda bu ad bir simgeden ibaret kaldi, krallikla yönetilen ( Ingiltere, Hollanda, Isveç vs. ) bir çok ülkede bile demokrasi, esitlik ve adalet sistemleri köklestirildi, yerel ve bölgesel bazda esitlik ve demokrasiye özen gösterildi, bu ilkelerden vazgeçilmezlik anayasal güvencelere baglandi.
Dünya ülkelerinin bir arada baris içinde yasayabilmesi için basta BM olmak üzere bir çok örgütler olustu ve bu örgütler uluslar arasi isbirligi, güvenlik,bir arada yasama, hukuk ve adalet konusunda çesitli caydirici sözlesmeler ve ilkeler gelistirildi. Uluslararasi sözlesmeler bu gün bir çok dünya ülkeleri bakimindan baglayici bir karekter içermekte ve yaptirim gücü gelistirmektedir.
Diger yandan, Dünya ülkeleri bölgesel, askeri, ekonomik ve kitasal ve cografik temellerde çesitli birlikler, paktlar ve isbirligi örgütleri olusturdu. Nato, AB,IMF,NAFTA,Sanghay,Arap Birligi ve buna benzer bir çok örgüt bölgesel isbirligi ve ekonomik dayanisma örgütleri olarak varliklarini sürdürmekteler.
Ülkeler bazinda bir arada yasamak durumunda olan bir çok bölge, ulus, ulusal azinlik, etnik kesim ve farkli kültürel etnisitelerin kendi iç hukuklarini gelistirdi, bir arada yasarken esitlik, adalet ve özgürlük temelinde yeniden yapilanmalara yöneldi. Bu merkezi yönetimler yerine ademi merkeziyetçilik ya da dogrudan demokrasi olarak hayat buldu.
Elbette ki bir çok halkin ve etnik yapilarin özgürlük, esitlik, adalet ve demokrasi yolundaki kazanimlari, kimi yerlerde baskici ve statükocu yönetimlere karsi sert mücadele yollarindan da geçti. Basta Avrupa kitasi olmak üzere bir çok yerdeki bu silahli direnisler, sonuçta barisçil zeminlerde ve siyasal görüsmelerle çözüldü. IRA, BASK, ve benzer bir takim silahli örgütler müzakereler yolu ile barisçil ve adil mücadele yöntemlerine dönmeye ikna edildi ve Avrupa silahli mücadele yöntemlerine büyük ölçüde veda etti. Uygar,insani ve adil çözümler, esitlik ve özgürlük temelindeki yeniden yapilanmalar sonucunda Avrupa farkliliklari ile bir arada yasama rejimlerini benimsedi.
Ne yazik ki hala kimi ülkelerde farkli etnik yapilara karsi mevcut statükocu, baskici ve zorba yönetimler hala var ve bu nedenle bu tür ülkelerde de hala kapismalar ve çatismalar devam ediyor. Afrikada, Ortadoguda ve kimi Asya ülkelerinde degisime razi olmayan bir takim ülkelerdeki çatismalarin varligi degisime direnmekten kaynaklaniyor. Bölgemizde basta Iran, Suriye,Türkiye ve Israil gibi ülkelerde,iç baris henüz saglanmis degil. Adi geçen ülkelerde Filistin ve Kürt uluslarinin ulusal ve demokratik haklarina saygili olmayan rejimler, üniter ve tekçi yapilarinda israr etmekte,kendi içlerindeki farkli kökenlerden gelen uluslara ve halklara karsi hala baskici davranmaya devam etmekte ve farkli kimliklere soylu,adil,esit ve demokratik bir yasam hakkini çok görmektedirler.
Bugün ortadoguda baris ve sükunetin saglanmamasinin nedeni bölgedeki farkli etnik ,dinsel, mezhepsel ve ulusal sorunlarin özgürlük ve yerinden yönetimlere olanak verilmemesinden kaynaklanmaktadir. Ortadogu barisi Kürtlerin ve Filistinlilerin kendi kaderlerini özgürce belirleme hakkinin taninmasindan geçmektedir. Bu saglanmadan bölgeye huzur ve güvenli bir yasam gelemez. Bu nedenledir ki bu sorun ilgili ülkelerin mevcut rejimlerinin ve üniter yapilarinin ihtiyaca cevap verecek tarzda yeniden yapilanmasini zorunlu kilmaktadir. Iran ve Suriye’de baskanlik sistemi, Türkiye ve Israil’de ise parlamenter sistem oldugu halde bu ülkelerin hiç birinde de bu güne dek özgür,adil ve demokratik mekanizmalar uygulanmamaktadir. Uluslar arasi sözlesmelere ragmen bu ülkelerde hala ciddi bir devlet terörü uygulanmakta ve buna karsi ise silahli mücadeleler devam etmektedir. Ortadogu, ilgili ülkelerin mevcut statükolarini sürdürmek konusundaki israrlarindan ötürü kan gölüne dönmüs durumdadir.
Oysaki Dünya ülkeleri demokratik temayüller gelistirmek konusunda önemli deneyimler gerçeklestirdi. Birçok ülke kendi özgül kosullarinda, ulusal ve etnik sorunlarini çözdü ve simdi de enerji ve potansiyelini ülkelerinin mutluluk ve refah düzeyini yükseltmek için çabalamaktadir. Birçok ülke sirtindaki kamburlarindan kurtuldu, resmi görüsünü degistirdi, yapisal reformlar yolu ile esitlik ve özgürlük rejimlerine kavustu. Bunca degisim gösterdi ki çatismadan, savasmadan, kapismadan da, barisçil yollarla çözüm mümkündür. Her ne kadar savas barisa göre çok kazandiran bir sektör olsa bile halklara faturasi agir gelmektedir. Savas baronlara kazandiran bir sektör, halklara kaybettiren bir felakettir.
Türkiye Avrupa ve Asya arasinda kalan bir ülke. Bir yüzü Asya’ya ,orta dogu’ya, diger yüzü, balkanlara,Avrupa’ya bakmaktadir. Bir yandan AB’ye girme konusunda elli yili askin bir süredir bir düs beslemekte, diger yandan orta doguda Müslüman ülkelerle bir platform içinde olmak istemektedir. Türkiye uzun vadede orta doguda yaptirim gücü olan bir aktör olmak istiyor. Türkiye bölgede küresel bir güç olma emelinde. Bu düs gelecekte gerçeklesebilir de. Ancak Türkiye sirtindaki kamburlarindan kurtulmadikça düsleri gerçek olamaz,amaçlarina ulasamaz. Türkiye’nin sirtindaki en büyük kambur kuskusuz Kürt sorunudur. Bu sorun adil ve demokratik bir biçimde, esitlik temelinde çözülmedigi sürece Türkiye’de güvenli bir istikrar saglanamaz.
Türkiye AB üyesi olmak istiyorsa Kürt sorununu çagdas ve uygar bir biçimde çözüme kavusturmak zorundadir. Keza bölgede Küresel bir güç olmak istiyorsa da yine Kürtlerle dost ve barisik olmak zorundadir. Salt Güney Kürdistan’la dost olmak tatminkar degildir, kendi içindeki Kürtlerle de barisik olmak zorundadir.
Çünkü tarihte ilk kez bu gün Kürtlerin çikarina ve lehine olan Türklerin de çikarina ve lehinedir. Kosullar Türkler ve Kürtler bakimindan bir kader birligi yapmayi dayatmistir.
Dünya ülkeleri acaba ulusal ve etnik sorunlari nasil ve hangi modellerle çözmüsler, bu yazida bunu isleyecegiz. Bu arastirmamiz belki Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesi konusunda bir düsünsel arka bahçe olusturabilir ya da bu sorunun çözümüne yardimci olabilir.
Yazinin bundan sonraki bölümleri dünyadaki yönetim modellerini konu alacak.
Latif Epözdemir