Makale

Görünmezlik iksirini içmis Vanlilar!

Türkiye’de baGzi insanlar görünmezlik iksirini içmis gibiler. Mesela Tekel isçileri baskentin ortasinda çadirlar kurup, günlerce eylem yapmis ve medyaya görünmemeyi basarmislardi! O kadar geriye gitmeye de gerek yok. Istanbul’un ortasinda yüz binlerce insan yine medyaya görünmemeyi basarip sokaga dökülmüstü! Mesela Aleviler yillardir devlete ne yapsalar görünemiyorlar. Bir ara Kürtler görünmezlik iksirini içmislerdi. Kart kurt seslerini duyuyordunuz ama is görmeye gelince ‘ii-iihh’ mümkün degildi. Su aralar ana haber bültenlerinde mesela her gün Basbakan Erdogan’in o gün ne dedigini ayrintilari ile duyup görebiliyorsunuz ama Van’da 40 gündür dönüsümlü açlik grevinde olan 100 aileyi bir türlü ayni ekranlarda göremiyorsunuz. Bunu söyleyince baGzi sunucu arkadaslar asiri alinganlik gösterip küsüyorlar. Oysa görünmezlik iksirini yenmenin çok basit bir yöntemi var. Gözle, akilla degil, kalbinizi açip vicdaninizla bakmaniz yetiyor. Bunun da derdi büyük elbette. Isin içinde azar isitmekten kovulmaya kadar uzanan genis bir olasiliklar evreni var.

Van’daki konteynir kente dogru yürürken iste aklimdan böyle seyler geçiyordu. Van bundan iki yil önce iki ayri deprem ile sarsildi. Yüzlerce kisi hayatini kaybetti, binlerce kisi evsiz kaldi. Olayin oldugu ilk anlarda oradaydim.

O günlerde de yagmurun altinda omuzlari sarsila sarsila aglayan köylüler görünmezlik iksirini içmislerdi. Herkes Basbakan Erdogan’in söyledigini görüp duyuyordu da köylüleri görmek yine bir tek bize düsmüstü.
Neyse eski defterleri açmayalim…

Sonrasinda neyse ki Van’da gerçek tablo kisa zamanda herkes tarafindan görüldü ve müdahalenin çapi ve içerigi genisledi.
Iki yil sonra ne yapildi ne yapilamadi diye merak edip Van’a gelirken ilk duragimin konteynir kent olmasinin en büyük nedeni, günlerdir kiyida kösede olan açlik grevindeki insanlarin dertlerini onlardan dinlemekti.

Fakirlik bir kader gibi yasaniyor bizim ülkemizde. Bir yazar arkadasimin yillar önce söyledigi gibi issizlik en büyük cezaevi. Konteynirde beni fakirligin nefesi karsiladi. Zaten insanlik disi diyebilecegimiz konteynirlerde elektrikleri kesileli 44 gün olmustu. Kadinli-erkekli 50 kisilik bir grup, küçük bir odaya toplanmis, bir kurtariciyi bekler gibi beni bekliyordu.

Konteynirlerin arasinda yürüyerek dinledim dertlerini. Ev veya is istiyorlardi. Devletin verdigi sözlere güvenmiyorlardi. Sartlarinin biraz olsun düzelmesini, sonra da düzelen sartlarinin bir daha bozulmamasinin hayalini kuruyorlardi.

Hepsini dinledim.
Sonrasinda önce Van’a, sonra Ercis’e geçtim. 2 yil önce dagin basinda yapayalniz, çaresiz buldugum Alaköy’e ugradim. Toplu konutlari, yeni yapilan yurt binalarini gezdim. Valiyle, belediye baskanlariyla görüstüm. Ercis’te bir sokak kahvesinde küçük çapli bir ‘Siyaset Meydani’ bile yaptim.

Depremin ikinci yilinda verilen sözlerin ne kadarinin tutuldugunun, nelerin yapilip nelerin yapilmadiginin bir listesini çikardim.

Van ve Ercis’te dünyaya örnek gösterebilecegimiz bir afet sonrasi Kentsel Proje yürütülmüs.

Köyler, Ercis, Van yeniden yapilmis. Is siki tutulmus, pek çok hasarli bina yikilmis. Yikilmayanlara girip oturan yok. Anlasilan denetleme siki yapiliyor. Su anda açlik grevindekiler dahil çözüm bekleyen ailelerin sayisi 300 bile degil. Yani yüzülüp yüzülüp artik kuyruguna gelinmis. Birkaç hamle ile bir günde çözülebilecek bir konu, bürokrasinin labirentlerinden bir türlü çözüm asamasina gelemiyor.

Bu kadar çok evi bu kadar kisa zamanda yapip sahiplerine teslim etmek inanin kolay is degil. Yillardir estetik kaygilarla yerden yere vurdugum TOKI’yi Van’daki performansindan dolayi kutlamak gerekiyor. Ancak bizde bütün bu degisim ve dönüsüm genelde sadece ‘Insaat ya Resulallah’ parantezinde yani müteahhitlik olarak görüldügü için ortaya devasa bir sosyo-ekonomik yeni sorunlar çikarmis. Bu sorunlar, yapilan yeni konutlardaki yasam biçiminden ekonomik öngörülere kadar pek çok altbasligi içeriyor. Pek çogunuza tuhaf gelebilir; ama mesela en çok yakinilan, yeni konutlardaki aidatlar. Daha önce hayatlarinda aidat kavrami olmayan çogu issiz veya asgari ücret ile çalisan insanlarimiz için bu aidat meselesi uykularini kaçirtacak kadar büyük bir mesele olmus. Bu konutlarin parasinin nasil ödenecegi de ayri bir dert. Devlet 2 yil para almamis ancak simdi 82 ayda taksitle geri ödenmesini istiyor. Pek çok depremzede kara kara düsünüyor.

Van ve Ercis’te depremin ikinci yilinda devreye ekonomistlerin ve sosyologlarin girmesinin tam zamani. Degisen sosyal dokuya uygun sürdürülebilir bir ekonomik modelin olusturulmasi sart. ‘Devlet bu yeni modelin neresinde duracak?’ sorusuna da bir cevap bulabilirsek eserlerin altinda imzasi olanlari ayakta alkislayabiliriz.

Ama hepsinden önce, konteynirde açlik grevindeki görünmezlik iksirini içmis 100 aileyi görmemiz gerekiyor. Onlar aç ve susuzken kimsenin bogazindan bir sey geçmiyor…

——————————————————-

Radikal-4 Ekim

Cüneyt Özdemir

Balkêş e ?
Close
Back to top button