Makale

Güçlünün degil, dogrunun yanida olalim

Önce “Kürdistan bagimsizlik mücadelesi veriyoruz” diyerek diger Kürt örgütlerini “reformist ve teslimiyetçi” ilan eden, arkasindan binlerce Kürt gencini devlet destegi ile daga çikarip savastiran bu yapinin sonuç olarak biraktigi enkaz onbinlerce Kürdün yasamini yitirmesi, binlerce köyün yakilip yikilmasi ve yüzbinlercesinin yerlerini yurtlarini terk etmesi oldu. Yüzbinlercesi zindanlarda, iskencelerde çürüdü. Bazilari da uzun yillar dönemiyecekleri sürgünlere yollandi.

Bir an geçmiste yapilan hatalara göz yumalim, biraz empati yapmaya çalisalim, PKK ve çevresini anlamaya çalismak için çaba harciyalim.
Diyelim ki gerçekten ödenen bunca bedel Kürdistan’in bagimsizligi içindi ve bu alanda bazi kazanimlar elde edildi. 20 milyonluk halkin ulusal çikarlari için elle tutulur talepler olsa bunu da anlar.
Ancak gelinen noktada gerçek hiç de böyle degil.
Abdullah Öcalanin özgürlügü Kürt meselesinin önüne geçmistir.
Evet bunca yikimdan sonra elbette toplumun talebi silahlarin susmasi ve baris ortaminin olusmasi yönündedir. Ancak insanlar silahlarin susmasi veya atilan bazi adimlarin Kürt sorunun çözüldügü anlami çikarilmamali.Daha dogrusu ortada Kürt sorununun çözümüne yönelik hiç bir ciddi adim olmadigi halde her seyi basarmislar gibi lanse etmeleri dogru degil. Yaptiklari; kendilerini dizayn eden güçlerin bir piyonu olmus ve Kürt ulusal mücadelesini provake etme görevini yerine getiriyor.

Bu çevre “mücadelenin üçüncü evresine geçilmistir” diyiyor ya..
Bu üçüncu evre Kürt ulusal mucadelesini Türklestirme projesidir.
Bunu yaparken her zaman oldugu gibi Kürt ulusal mücadelesine mesafeli ve soven bir yaklasim gösteren “Türk solu”nun destegini almadan yapamaz. Çünkü bu kirli pazarligi ancak sinifsal bir mücadele elbisesine büründürerek kamüfle edebilirler.
Bunu MIT pazarligi sonucu kurdurduklari HDP kanaliyla yapmaya çalisiyorlar.
Lafi fazla uzatmiyayim. Gelinen sonuç; bu kadar gelisme karsisinda umut arayan Kürtlerin büyük bölümü bunca bedelin heba edildigini görmeye tahammülü olmadigi için, bu dönem de bu çevreye evet diyecege benziyor. Geçmiste verilen bunca bedeller, sehitlerinde üzerinden yakilan agitlarla meyve toplamaya çalismalarini göstermeleridir.
Tabi bunun yanisira baska bir Kürt örgütünün güçlenmesine tahamülleri yoktur. Onlara karsi bütün hakaret, iftira ve tehdit kanallarini seferber etmekten geri durmazlar. Hatta zaman zaman fiziki saldiriya geçerler. Bu yöntemlerini yillardir sürdürüyorlar, ancak bugüne kadar ne Kürdistanli örgütlerin güçlenmesini engelleyebildiler, ne de onlari inançlarindan vazgeçirebildiler.

Benim asil korkumu yavas yavas dillendirmeye basladilar. Cumhurbaskani Erdogan’in açiklamalarindan sonra bu çevre de “Kürt sorunu yok” demeye basladi. Bu süreçte PKK tabaninda bir restlesme yasandigini hepimiz biliyoruz. Bu tamamen yurtseverliklerinden ve bu dava için inanarak ölüme giden insanlarin büyük bir hüsran ile karsilasmasidir. Bu hüsranin giderek Kürt meselesine karsi bir antipatiye dönüsmesidir. Çünkü bu yapi Kürt halkinin bütün deger yargilarini futursuzca alt-üst etmistir. Öyle bir duruma gelecek ki Kürtlerin hiç birseye güveni kalmiyacak.

Önceleri bagimsiz Kürdistan, sürgünde Kürt parlementosu, konfederalizm, ulusal konsey, demokratik cumhuriyet, KCK, çözüm süreci, Imrali Mit arasindaki gel- git ve itifak süreci derken bir Türklesme projesi olan HDP süreciyle noktalandi. Bu sureç yillar öncesi Yalçin Küçük, Dogu Perinçek gibi Türk derin devletinin kidemli ajanlarinin yapamadigi ve yarim biraktigi bir sürecin Ertugrul Kürkçu ve Hakkan Fidanin el altindaki dostu olan Sirri Süreyya Önder kanaliyla Kürtleri Türklestirme projesi olarak bir sekilde devreye sokuldu.

Her yurtsever geçmisin arsivine bakmali ve tarihi sorgulamalidir.
Yillarca bu yapiya karsi tavir almis insanlar, bugün yanar döner bir sekilde bu partiden aday olma yarisina girmeleri nasil açiklanabilir?.
Geçmislerine saygi duymayan bu tür insanlara güven olmaz..
Geçmisine saygi duymiyanlarin gelecegi de olmaz , pas pas gibidirler.
Çikarlari nerdeyse o yöne giderler.
Bu tür kisiler haklidan degil de güçlüden yana, korkak ve kaypak olurlar.
Güç merkezi degistikçe döner, sonunda firildak olurlar.
Ben bu firildaklar ile ilgili fazla yorum yapmak istemiyorum.

Sonuç olarak bütün Kürdistanli kardeslerime seslenmek istiyorum.
7 Haziranda yapilacak seçimlerde tercihinizi dogru yapip hayal kirikligi yasamamalisiniz. Esit sartlarda bir federasyon, demokrasi ve baris için HAK-PAR’da birlesmek gerek.

Güçlünün degil, dogrunun yanida olalim..

Sêxo Burcak

Back to top button