Makale

Güvenlik ve özgürlük

Ingiliz siyaset filozofu T. Hobbes, güvenligin temel ihtiyaç oldugu düsüncesi üzerine bir siyasî teori gelistirdi. Ona göre, güvenligi saglayacak bir devlet otoritesinin olmadigi yerlerde insanlar birbirinin kurdu olur. Kisa, pis, sefil hayatlar yasar. Bu yüzden siyasî yönetimin ana görevi ve baslica mesruluk kaynagi insanlarin güvenligini saglamasidir. Topraklarindaki insanlarin güvenligini saglayamayan devlet siyasal itaat de talep edemez. Buna benzer düsünceler daha sonra baska filozoflar ve bilim adamlari tarafindan da tekrarlanmistir. A. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarsisinde güvenlik önemli bir yer isgal eder. Liberal düsünürler de güvenlik hizmetini devletin temel görevleri arasinda saymaktadir. Devlete mesru siddet kullanma tekeli verilmesinin sebebi budur. Devlet bir siddet aygitidir, amaci da toplumsal hayatta siddetin azaltilmasi ve sinirlandirilmasidir. Yani güvenligin saglanmasidir.

Gerçekten, güvenlik olmadan insanlar üretken ve emniyetli bir hayat sürdüremez. Gelecege iliskin planlar kuramaz. Mülk ve meslek edinemez. Ekonomik faaliyetlere girisemez. Hatta hayatini sürdüremez. Bu yüzden, insan haklari teorisi çerçevesinde, insanlar, kendi güvenliklerini saglama, onlara veya aile efratlarina zarar vermeye kalkisanlara direnme ve zarar verenleri bilfiil cezalandirma hakkina sahiptir. Ne var ki, bu, insanlara yüksek bir maliyet bindirir. Insanlarin kaynaklarinin önemli bölümlerini üretken faaliyetler yerine güvenliklerini saglama ve kendilerine yönelik siddeti önleme ve karsilama faaliyetlerine ayirmasini gerektirir. Oysa, rizaya dayanan siyasi yönetimlerin tesis edildigi yerlerde güvenlik saglama görevi devlete verilerek büyük kaynak tasarruf edilir. Uzmanlasma saglanir. Bu sayede güvenlik hizmeti hem üniform hem daha etkili hâle getirilir.

Ancak, devlete yüklenen güvenlik göreviyle bireylerin özgürlügü arasinda hassas bir dengenin tutturulmasi gerekir. Aksi takdirde güvenlik arayisi ve güvenlik adina yapilanlar özgürlüge zarar verebilir. Esasen güvenlik özgürlük gerilimi literatürde de siyaset pratiginde de tartisilan bir konu: Ne kadar güvenlik ve ne kadar özgürlük?

Devletler güvenlik konusunu vurgulamayi sever. Devletin güvenlikten sorumlu oldugu da siklikla hatirlatilir. Ancak, ilginç sekilde, güvenlik problemlerinin çogunu bizzat devletler yaratir. Devletlerin güvenlik mevzusunu sevmelerinin sebebi bunun devletin güç ve yetkilerini artirmanin en kolay ve mesru görünen yolu olmasidir. Her devletin gönlünde aslinda bir güvenlik devleti olma arzusu yatar. Diger taraftan, suçlarin arttigi ve/veya kitlevî asayis olaylarinin boy gösterdigi zamanlarda da ortalama insanlarda güvenlik arzusu ve arayisi artar. Kuvvetli bir otoritenin ortaya çikmasi ve asayis sorunlarini hizla çözmesi beklenir. Güvenligin tehlikeye girdigi yerde insanlar baska her amaci ve degeri güvenlik ugruna feda etmeye hazir görünür.

Türkiye on yillardir ciddî güvenlik problemleri yasiyor. Son olarak HDP’li bazi politikacilarin Kobani meselesi üzerinden tesvik ettigi söylenebilecek eylemler vahsi siddet gösterilerine sebep oldu. Binalar, araçlar, okullar yakildigi gibi olaylara hiçbir sekilde taraf olmayan çok sayida masum insan vahsice katledildi. Bu, toplumdaki güvenlik arayisini tahrik etti. Hükümet kanadi da bu olaylardan dogal olarak rahatsizlik duydu ve güvenlik güçlerinin yetkilerini artirmaya karar verdi.

Güvenlik güçlerinin yetkilerinin artirilmasi çok ciddî bir meseledir ve asla aceleye getirilmemesi gerekir. Her seyden önce mutlak güvenlik saglama fikri akildan çikartilmalidir. Yüzde yüz güvenlik yoktur. Güvenligi artirma yolundaki bazi adimlar özgürlüge büyük zararlar verebilir. Bu zararlar da bu sefer güvenligin altini oyabilir. Olaylarin çogu zaman sadece güvenlik güçlerinin kuvvet ve yetki eksikliginden kaynaklanmadigi söylenebilir. Artan güvenlik tedbirleri ve yetkileri kriminalleri caydirmaktan ziyade siradan insanlara zarar verebilir. Hatta kriminaller, artan tedbirleri adeta bir spor müsabakasi gibi görüp okuyarak onlari etkisiz kilacak yol ve yöntemler gelistirmeye çabalayabilir.

Yeni güvenlik tedbirleri tekliflerini baska yazi veya yazilarda ayrica degerlendirmeyi düsünüyorum. Simdilik söylemek istedigim su: Hükümet tedbirlerin liberal demokrasinin sinirlari içinde kalmasina dikkat etmeli. Güvenlik adina insan haklarina gereksiz kisitlamalar getirecek adimlar atmamali. Avrupa Birligi standartlarina bakarak bir yol haritasi hazirlamali. Güvenligin sadece güvenlik tedbirleriyle saglanamayacagini, toplumsal problemlerin çözümü yolunda adimlar atilmadan tüm güvenlik tedbirinin etkisiz kalacagini da unutmamali.

Kisaca, siyasî iktidar özgürlük güvenlik dengesini liberal demokrasinin sinirlari içinde kurmaya çalismali.

————————————–

Yeni Safak-19 Ekim

Atilla Yayla

Back to top button