Makale

Hak-Par’in Kongresi’ndeki Demokrasi

Hafta sonu (4 Kasim 2012) Ankara’da yapilan Haklar ve Özgürlükler Partisi’nin yapilan kongresine davet edilenler arasindaydim. Nusaybin’den kalkan , Kiziltepe, Derik, Urfa ve Gaziantep’ten kongreye katilacak olan partililerin bindigi otobüse bindim. Yolculugun masrafi tamamen parti tarafindan karsilanmisti. Coskulu bir sekilde baskent Ankara’ya dogru yolculuk basladi. Yolculuk boyunca tanismayanlar birbirleriyle tanisti; tanisanlar ise ülke ve toplum gündeminde yer alan sicak konular üzerinde sohbet ettiler.

Ayni gün Ankara’da MHP’nin de kongresi vardi. Gölbasi’na varmadan zaman zaman MHP’lilerin araçlariyla yan yana geliyorduk, onlar da kongrelerine katilacaklardi. Otobüsümüz Hak-Par’in bayragiyla sarilmisti. Bizi bu sekilde gören MHP’liler simgeleri olan ‘Kurt Isareti’ni bize yapiyorlardi. Hak-Par’lilar buna orali bile olmadilar ve olgunlukla karsiladilar. Ankara’nin girisinde siki güvenlik önlemi anlaminda hiçbir durumla karsilasmadik ve kongrenin yapacagi Kocatepe Kültür Sanat Merkezi’ne yakin bir yerde arabalardan indik; bu arada Hak-Parlilari tasiyan baska bir otobüsle birlikte idik. Bir sah eser olarak nitelendirilebilecek Kocatepe Camii’nin önünden geçerken hatira fotografi çekmeyi de unutmadik. Kocatepe Kültür Merkezi’nin önünde ülkenin dört bir tarafindan gelen partilileri tasiyan araçlar park etmisti. Kongre saat 10’da baslayacakti; henüz bir saten fazla zaman vardi.

Kocatepe’de ‘Bijî Kurd û Kurdistan’ slogani

Kürt halkinin ‘ölümsüz’ önderlerinden Mele Mistefa Berzani(adi halk arasinda böyle telafüz edilmektedir) zamaninda Kürtler arasinda atila gelen ve klasik bir deger tasiyan ‘Bijî Kurd û Kurdistan’ slogani Hak-Parlilar tarafindan atiliyor, adeta Kocatepe’nin heybetine meydan okuyordu. Bir yandan da partililer davul zurna esliginde oynayarak kongreyi karnavala dönüstürüyordu. Demokrasi sehitleri için saygi durusuna salondakiler Kürt Ulusal Marsi Ey Reqîb’ esliginde saf tutuyordu. Bu adeta Kürt sorununa Federal bir çözüm çagrisiydi sanki..

Kongrenin baslamasina az kala davet edilen konuklar kendilerine hazirlanan yaka kartini taktiktan sonra isimlerinin yazili oldugu koltuguna geçiyordu. Kimler davetliydi kongreye? Iste bazilari:

Safin Dizayi- KDP
Adnan Dali- Suriye Kurdistani Azadi Partisi
Muhammed Nur Huseyin-Partiya Yekiti ya Suri
Hamit Geylani- BDP

Eski milletvekillerinden Dengir Mir Mehmet Firat, Abdurrahman Kurt, Esref Erdem, Nurettin Yilmaz, Mahmut Duyan, Yazar Naci Kutlay, Remzi Inanç, Sanatçi Seher Dilovan, MGC Baskani Cemil Aydogan’in yani sira bir çok STK temsilcisi, Avrupa’dan bazi parti temsilcileri…

Kongre salonunda önce dev bir Kürdistan bayragi asildi; ancak birkaç dakika sonra bayragin kaldirildigina tanik olduk. Bu konuda hiçbir yetkili açiklama yapmadi. Neden kaldirildi acaba? Diye sormadan edemiyoruz.

Otuz yillik aradan sonra Türkiye’ye dönen entelektüel Kürt siyasetçi Kemal Burkay’la mevcut genel baskan Bayram Bozyel, partililerin alkislari arasinda birlikte salona girdi. Burkay’in Hak-Par’in yeni genel baskani olacagi kesin gözle bakilirken posterinin salona asilmamasi dikkat çekti.

Divan olusumundan sonra kongre mevcut genel baskam Bayram Bozyel’in açilis konusmasiyla basladi. Bozyel, partisinin kisaca tarihçesini vurguladiktan sonra ana hatlariyla Ortadogu’yu da degerlendirerek Kürt Sorunu baglaminda Suriye’deki olan-bitenlerle ilgili genis bir sunu yapti. Bozyel konusmasinda ‘Eninde sonunda Suriye halklari kazanacak ve Kürt halki özgürlügüne kavusacaktir. 5. Kongre vesilesiyle Suriye’de, Kürt halkinin özgürlük ugrunda yürüttügü hakli mücadeleyi selamlamak istiyorum.’ Cümlesi ile Kürtlerin ulusal birligine vurgu yapti. Hak-Par olarak demokrasi ve Kürt sorununun çözümü yönünde atilan adimlari maksimalist davranarak reddetmek yerine desteklediklerini açikladi ve ancak ‘Gelinen noktada AK Parti hükümeti reform çizgisi konusunda bir kafa karsiligi içinde. Türkiye tekrar siddetin çikmaz sokagina girdi. Sayin Basbakan, son dönemde Kürt sorununun çözüldügünden dem vuruyor. Kürtçe egitime karsi aldigi negatif tutumu ile hükümetin gerçeklikten ve çözümden ne denli uzaklastigini gösteriyor. Ona göre çözülmeyen tek sey ‘terör’dür ve ‘terör sorunu’ örgütlü devlet terörü ile çözülebilir ancak. Son bir yil içinde siddetin çigirindan çikmasinin nedeni, hükümetin yöneldigi bu güvenlikçi tercihtir. Böyle bir yolun ise Roboski’ye uzanmasi artik kaçinilmazdi.’ Diyerek de devletin Kürtlere karsi uyguladigi geleneksel politikanin karakterini ve iflasini ortaya koydu.

Konusmasi için bu kez Kemal Burkay alkislar ve sevinç gösterileri esliginde kürsüye davet edildi. Yaklasik bir saat konustu Burkay. Konusmasinda hem hükümete hem de siyasi Kürt partilerine öneri ve elestirileri vardi. Diyalog yoluyla uygarca ve adil bir çözüm bularak iki yüz yildir devam eden bu sorunu sona erdirebilir, ülkemize kalici bir baris getirebiliriz dedikten sonra bunun için silahlarin karsilikli olarak susmasi, Türk devleti ve hükümeti, Kürt halkinin mesru haklarini tanimak için gerekli köklü, sorun çözücü adimlari atmasi gerektiginin altini çizdi.

Burkay’in PKK’ye Çagrisi

Savasi sürdürmekte yarar gören çözüm karsitlarinin her zaman var oldugunun altini çizen Burkay, bunun için PKK’nin elindeki silahi bahane ettiklerini belirtti. Bundan dolayi PKK’ye çagri yapti:

‘Kürt kesiminde silah kullanan PKK ise, bu yöntemle sonuç alamayacagini kabul edip, silahlari tümden birakmali. PKK’nin silahli eylemlerinin simdiye kadar Kürt halkinin hakli davasina nasil bir etki yaptigi bir yana, bu asamadan sonra silahlarin getirecegi olumlu hiçbir katki yoktur. Silah artik çözümün önünde engeldir. Savasi sürdürmekte yarar gören çözüm karsitlarinin elindeki en büyük bahane budur.’

Hükümete Elestirisi

On yil önce iktidara gelen ve ülkenin askeri vesayetten kurtulmasi, demokratiklesmesi yönünde önemli reformlara imza atan AK Parti’nin Kürt sorununa iliskin olarak da bazi ezber bozucu, küçümsenmeyecek adimlarin da attigini vurgulayan Burkay, elestiri oklarini hükümete de çevirmeyi ihmal etmedi:

‘Bir Kürt atilimi baslatti, TRT Ses’i açti, bazi üniversitelerde Kürt Dili bölümleri açildi. Kürt sorunu geçmisiyle kiyaslanmayacak sekilde serbestçe tartisilir oldu. Ne yazik ki bu süreç uzun sürmeli olmadi, son dönemde tikandi. Bunun çesitli nedenleri var. En basta, baris ve çözüme karsi olan statükocu çevreler açilim sürecini engellemek, bosa çikarmak için elden geleni yaptilar. Hükümet ise hem güçlükler karsisinda kararli davranmadi, hem de Kürt sorununun çözümüne uygun kapsamli bir proje ve programa sahip degildi. Bu nedenle durdu ve atilan bazi olumlu adimlari siralayarak ‘Kürt sorunu artik yok’ deme noktasina geldi.’

Ana Muhalefet ise… ‘Kürt sorununun çözümüne yönelik olarak umut vaad eden bir tutumu yoktur. CHP, bu sorunun ortaya çikmasina ve kangrenlesmesine yol açan geçmisteki tutumu ve sorumlulugu bir yana, son yillarda, özellikle AK Parti’nin baslattigi açilim döneminde de statükocu, son derece tutucu bir rol oynadi. Hemen her olumlu adimin karsisina dikildi. Sayin Kiliçdaroglu geçen yil seçimler sirasinda Kürt sorununun çözümüne yönelik bazi olumlu açiklamalar yapti. Ama bu devam etmedi. CHP’nin bu sorunu çözmeye yönelik bir projesi yok.’ Diyerek hem net konustu hem de noktayi koydu.

BDP’ye de Söyleyecekleri vardi…

‘Kürt siyasi hareketinin legal plandaki temsilciligine soyunan BDP’ye gelince… O da ne yazik ki bir politika olusturmakta özgürce davranamiyor ve Imrali’ya veya baska yerlere bakiyor. Bu nedenledir ki BDP’nin ve onun öncüllerinin siyaseti habire degisiyor. Önce Öcalan’in tercihine uygun olarak ‘Demokratik Cumhuriyet’ dendi,ardindan ‘Demokratik Özerklik’ diye bugüne kadar siyasi literatürde ve uygulamada var olmayan, içi bos bir seyden bahsedildi.’ Burkay, BDP’ye yaklasimlarinin asla düsmanca degil dostça oldugunun özellikle altini çizmeyi unutmadi. Kisaca BDP’ye yönelik hemen her akli basindaki kürdün adeta yaklasimini özetledi sanki.

Kendi Çözümleri ise..

Hak-Par olarak su anda ülkede Kürt sorununun çözümüne iliskin derli toplu, gerçekçi bir programa sahip olan tek parti olduklarini vurgulayan Burkay,

‘Federatif biçim ülkemizin ve bölgenin kosullarina uygundur. Böylece her iki halkin ortak bir hayati insa etmeleri ve baris içinde bir arada yasamalari mümkündür. Böylece kimsenin ‘Vatan ve millet bölünecek’ diye bir korkuya, telasa kapilmasina yer olmayacaktir. Bu bakimdan dünyada pek çok örnek vardir ve biri de biz olacagiz. Federatif çözüm, dil ve kültür olarak farkli halklarin ve uluslarin bir arada yasamasinin biçimidir.’ Diyerek de net konustu.

Herkes kongrede Kemal Burkay’a karsi hiç kimsenin baskan adayi olmasini beklemezken, divanin kural geregi ‘baska aday var mi’ anonsundan sonra Mehdi Sarikaya adli bir Hak-Parli genel baskan adayi oldugunu divana bildirdi. Herkes bunun, önce bir saka oldugunu ve Mehdi Sarikaya’nin Burkay lehine çekilecegini sandi. Ancak bu olmadi ve seçime iki adayla gidildi. Iddiali oldugunu belirten Sarikaya, ancak kendi oyunun disindan hiçbir delegeden oy alamadi. Bu arada partilerinin mevcut yönetimi hakkinda bazi delegeler söz hakki alarak kürsüye çikti. Bunlardan bir Agri delegesi ile gençlik kollarindan bir gencin elestirel konusmalari deyim yerindeyse kongreye damgasini vurdu. Elestirileri Bozyel ve Burkay dikkat ettigim kadariyla siyasal olgunlukla karsiladilar. Daha önce BDP’nin temsil ettigi gelenekten hiçbir partinin kongresinde (iki-üç kongreye katilmistim) böyle elestirel bir tavra tanik olmadim, desem yanilmam. Bu gelenekte birakalim elestirel konusmayi, hiçbir delege aklindan bile geçiremez. Elestirenin ise sonraki çalismalarda bulunup bulunmayacagi meçhul. Bilinen ise kongresinde partisini kürsüde elestiren bu Agrili delege 10 yildir arkadaslariyla birlikte çalismalara devam ediyor/etmektedir.

Oysa BDP’nin temsil ettigi gelenegin retoriginde hemen her kavramin önünde ‘demokratik’ kelimesi yer almakta. Örnegin Demokratik Siyaset, Demokratik Belediyecilik gibi…Söylemde bu böyle olabilir; ancak önemli olan bunun hayata geçirilisidir. Ben Hak-Par’in kongresini bu anlamda ‘Ideal Demokratik’ demiyorum kuskusuz. Ancak bir Kürt olarak ben bu manzaraya sevindim ve umut ediyorum ki böylesi elestirel tavirlar bundan böyle bütün Kürt siyasal partilerin her platformunda ortaya çikacaktir.

Bugüne kadar, yasadigimiz Ortadogu bölgesinin siyasi özelliklerini dikkate alarak Kürtler de ‘karizmatik Lider’ tipinin bir izdüsümü dogrultusunda partilestiler. Mele Mistefa Berzani, Abdurrahman Qasemlu, Abdullah Öcalan gibi liderlerin siyasi görüsleri ile sekillenen partilerde çagdas anlamda demokratik özellikleri ön planda olamayacagi açiktir. Karizmatik liderlerin sözleri adeta yandaslari tarafindan ‘kanun’ gibi kabul edilir ve uygulanir. Bu anlamda demokratik ortami beklemek hayalcilikten öte bir anlam ifade etmez. Yasadigimiz çagda Kürtler, çagdag demokratik degerler ile bunlarin karsiti olanlar arasinda gelgitler yasamaktadir. Bu süreci hiç kuskusuz atlamak gerekir. Bu sürecin Kürt halkinin hanesine kazanimlar olarak yazilmasi dilegiyle

Faraç Çobanoglu

Balkêş e ?
Close
Back to top button