HAK-PAR Baskanlik Kurulu Bildirisi

Hak ve Özgürlükler Partisi Baskanlik Kurulu 23-24 Agustos 2014 günleri Ankara’da Genel Merkez’de yaptigi toplantida, önümüzdeki Ekim ayinin 26’sinda toplanacak 6. Büyük Kongremizin hazirlik çalismalarini ve kisa süre önce sonuçlanan Cumhurbaskanligi seçimi sonuçlari ile son politik gelismeleri, özellikle de ISID adli terörist örgütün Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldirilarini degerlendirdi, kamuoyuna asagidaki bildiriyi yayinladi:
Cumhurbaskanligi seçimi
Kamuoyunca bilindigi üzere Partimiz 10 Agustos’ta yapilan Cumhurbaskanligi seçimleri için sandik basina gitmeme karar almisti. Bunun gerekçelerini Parti Meclisimizin 20 Temmuz 2014 tarihli sonuç bildirisinde açiklamis, yalnizca mecliste grubu olan partilere aday gösterme hakkinin taninmasini demokratik bulmadigimizi ve mevcut adaylardan hiçbirinin taleplerimizi dile getirmedigini belirtmistik.
Seçimlere katilma orani % 73 ile daha önceki seçimlere göre oldukça düsük oldu, 14 milyon seçmen oy kullanmadi. Bu da yalnizca mevsimin yaz olmasi ve tatil olayi ile açiklanamaz. Bu düsük oran pek çok seçmenin bu seçimlere olan ilgisizligini, mevcut üç adaydan hiç birine de oy vermek istemedigini gösteriyor.
Seçimlerin ilk turunda AK Parti adayi Recep Tayyip Erdogan % 52 civarinda oy alarak seçildi. Böylece hem Erdogan, hem AK Parti yeni bir seçim basarisi sagladilar. Seçimin ardindan Ahmet Davutoglu AK Parti’nin yeni genel baskani ve basbakan adayi olarak belirlendi.
Erdogan ve partisi seçim öncesi ve sonrasi, ‘Yeni Türkiyeyi’ kurma, ‘vesayete’ son verme, çözüm sürecini kararlica sürdürme gibi slogan ve vaatlere agirlik verdiler. Bu ve benzeri vaatler, kitlelerin beklentileri yönünde gerçek bir degisime yönelik olacak mi, yoksa bir kez daha hos sözler olarak mi kalacak? Sayin Erdogan Cumhurbaskani, Sayin Davutoglu da Basbakan olarak bu konuda ne rol oynayacaklar? Bunu önümüzdeki süreç gösterecek.
Bize göre bu ülkede yenilik ve degisim Kürt sorununun esitlikçi çözümü ve çagdas bir demokratiklesme ile mümkündür. Ülkeye baris da ancak böyle gelir. Bunun için çagdas anlamda demokratik bir anayasaya ve gerçekten sorun çözücü cesur projelere ihtiyaç var.
Oysa görünen o ki, Hükümet çözüm süreci ile su anda sadece PKK’ye silah biraktirmayi amaçlamistir. Biz de elbet öteden beri siddet yoluyla sorunun çözülemeyecegini söylüyor, PKK’nin tümden silah birakmasini ve çatisma ortaminin bir kez daha geri gelmemesini, bunun için iki tarafin da sorumlu davranmasini istiyoruz. PKK silah birakmada ayak sürümemeli. Devlet ise bunun için gerekli yasal zemini hazirlamali. Öyle ki dagdakiler tümden insin, cezaevindekiler çiksin ve yurt disindakiler serbestçe dönsünler. Ayni zamanda bu insanlar için de serbest siyasetin yolu açilsin. Bu yapilmadikça, iki taraf bakimindan da oyalama yöntemlerine basvuruldukça, çatisma ortaminin her an geri dönmesi riski vardir.
Öte yandan Kürt sorununun çözümü sadece PKK’nin silah birakmasi ve siddetin son bulmasi degildir. Sorunun özü Kürt halkinin temel haklarinin taninmasidir. Bu da bize göre federal bir çözümle mümkündür. Oysa su diyalog sürecinde ne PKK’nin, ne de hükümetin böylesine gerçekçi bir çözüme yönelik projeleri olmadi. Öyle olunca çözüm konusunda iki tarafin söyledikleri de inandirici degil. Böylesi bir tutum ve anlayisla Kürt sorunu çözülemez, ülke çagdas bir demokrasiye ve barisa ulasamaz.
ISID’in Kürdistan’a yönelik saldirisi
Ortadogu ve Kuzey Afrika’daki son büyük degisiklikler ve altüst olus, 1. Dünya Savasi sirasinda emperyalist güçlerin ve yerel isbirlikçilerinin olusturdugu sistemin çöktügünü gösteriyor. Irak-Sam Islam Devleti (ISID) adli örgüt de bu altüst oluslar sirasinda, El Kaide’nin bir bileseni olarak ortaya çikti. Savundugu Vahabi-Selefi görüsler ve siddete dayali, acimasiz eylem tarzinin kökeni uzak geçmise, Islam’in ilk dönemine kadar uzanmaktadir. Bu örgüt, Irak ve Suriye’deki iktidar ve mezhep kavgalari ortaminda güçlendi, bölgede nüfuz yarisi içinde olan kimi devletlerce desteklendi, Musul’u ele geçirdikten sonra para ve silahça daha da donandi.
ISID’in Agustos basinda Kürdistan’in Sengal yöresine ve Mahmur’a yönelik saldirisi özellikle Êzdi Kürtler bakimindan yeni ve büyük bir trajediye yol açti. Kürdistan Bölgesel Yönetimi böyle bir saldiri beklemiyordu. Bölgede bulunan pesmerge güçleri bu saldiriya hazirlikli degillerdi. Bagdat hükümetine bagli ordunun Musul’u terki sirasinda ISID’in eline Amerikan ordusundan kalma modern silahlar da geçmisti. Kürt askeri güçleri ise bu tür silahlardan yoksundular. Bu nedenle iyi bir savunma yapamadilar ve çekildiler.
Adeta panik halindeki bu çekilis, bölgedeki Êzdi Kürtlerin göç yoluna düsmelerine yol açti ve tam bir trajediye dönüstü. Terörist saldirganlarin eline geçen Êzdi erkeklerinin yüzlercesi katledildi, kadin ve kizlar ise esir edilip götürüldüler. Kadin, çocuk ve yaslilardan yüzlercesi kaçis yolunda veya sigindiklari Sincar Dagi’nda açlik ve susuzluktan kirildilar. Onbinlercesi ise degisik yollardan Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin denetimindeki güvenli yörelere ulastilar. Simdi orada, benzer sekilde göç yoluna düsmüs diger bölgelerden Kürtler, Türkmenler ve Sii Araplarla birlikte yüzbinleri bulan bir mülteci kitlesi olusmus bulunuyor.
Son saldiriyla ISID denen örgütün ne denli vahsi ve sapkin bir örgüt oldugu bir kez daha dünyanin gözleri önüne serildi. Birlesmis Milletler Örgütü bir soykirima dönüsen bu durumla ilgili geç de olsa harekete geçti. Öte yandan ISID’in isledigi insanliga karsi suçlar için Uluslar arasi Ceza Mahkemesi harekete geçmeli, bu örgütün sorumlulari ve bu katil sürüsü yargilanmali.
Olaylarin vehameti görülüp anlasildiktan sonra Batili bazi devletler hem mültecilere yardim, hem de Kürdistan Hükümeti’ne askeri destek için harekete geçtiler. Pesmerge toparlanip karsi saydiriya yöneldi ve ABD havadan bombardimanla pesmergeye destek verdi. Böylece ISID’in ilerleyisi durduruldu ve geriletildi. Ancak Sengal hala kurtarilmis degil.
Bu saldiri Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin askeri bakimdan önemli zaaflarini da ortaya koydu. Bagdat Merkezi hükümeti yeter silaha ve orduya sahip oldugu halde ne ülkenin diger bölgelerini ne de Kürdistan’i savunabilecek durumda degil. Kürdistan bölgesi ise, gerekli silah ve donanima ve egitime sahip düzenli bir ordu olusturabilmis degil. Oysa bu olmadan Kürdistan’in kazanimlari ve haklari savunulamaz. Kürdistan Hükümeti’ne ve bu bölgedeki tüm siyasi partilere ve liderlere düsen, bu hayati görevi bir an önce basarmaktir.
Diger yandan, ISID’in söz konusu baskini ve ortaya çikan güvenlik zaafi nedeniyle, zaten Kürdistan Bölgesel Yönetimine dost olmayan, burada öteden beri bagimsiz ya da fedaral bir Kürt ulusal varligi istemeyen bazi çevreler, yogun bir dezinfarmasyona basvurarak, bire bin katarak Kürt bölgesel yönetimini ve onun pesmerge güçlerini karalamaya, yipratmaya yönelik çaba içindeler. HAK-PAR olarak, bu çevrelerin tutumunu kiniyor, Kürdistan hükümetine ve Baskan Mesud Barzani’ye olan dayanismamizi dile getiriyoruz. Bu dar günde Güney’deki halkimizin buna ihtiyaci var.
Bunun yani sira Êzdi halkimizin bu zor dönemi atlatmasi ve yaralarini sarmasi için maddi ve moral destege ihtiyaci var. Tüm barissever, hümaniter çevreleri onlara destek olmaya çagiriyoruz.
24 Agustos 2014
Dengê Kurdistan