HAK-PAR : Birlesmis Milletler Güvenlik Konseyi’nin ‘üç maymun’ politikasini protesto ediyoruz

BASINA VE KAMUOYUNA
Türkiye’nin Suriye’de Afrin bölgesine yönelik askeri müdahalesi ikinci haftasina girerken Fransa’nin girisimiyle Suriye sorunu Birlesmis Milletler Güvenlik Konseyi’nin gündemine tasindi.
Ancak, ayni zamanda, 1. Dünya savasindan bu yana, bölgede olusan Kürt karsiti statükonun yaraticilarinin bu toplantisi da sadece’ itidal’ çagrisi ile sonuçlandi.
HAK-PAR olarak Birlesmis Milletler Güvenlik Konseyi’nin bunca kan ve gözyasina, insani dram ve hukuksuzluga ragmen izledigi üç maymun politikasini protesto ediyoruz. BM vesayet altindadir ve emperyal güçlerin çikarlarini gözetmekten ileri gidememektedir.
ABD, Rusya, Ingiltere, Fransa, Iran ve Türkiye basta olmak üzere neredeyse tüm dünyanin askeri güçlerinin ‘terörle mücadele’, veya ‘insani yardim’ söylemleriyle müdahil oldugu, pek çok silahli örgütün, vahsi terör yapilanmasinin ‘özgürlük’ veya ‘kurtulus’ sloganlariyla faaliyet gösterdigi Suriye’de, yikim, kan ve göz yasi devam ediyor.
Kendi elleri ile olusturup, silahlandirdiklari silahli gruplar ve vahsi terör yapilanmalari ile ‘mücadele’ gerekçesiyle Suriye’deki varliklarini sürdürmeye çalisan ve kanli, kirli operasyonlarini mesrulastirmak için her türlü yalan ve entrikayi hayata geçiren, sözüm ona bu ‘kahraman’, ‘barissever kurtaricilar'(!) utanmadan kendilerini demokrasi havarisi olarak gösterme sahtekarligini sürdürseler de,bu inandirici degildir. Sagir sultan bile amaçlarinin bölgenin zenginliklerinin yeniden paylasilmasi oldugunu bilir.
Büyük emperyalist güçlerin, bölgedeki petrol, dogal gaz kaynaklarini ve nakil güzergahlarini kontrol etmek amaciyla gerçeklestirdikleri bu insanlik ayibi, bu yikim devam ederken Türkiye, politikalarinin temelini olusturan Kürt karsitligi ile hareket etmeyi sürdürüyor.
Afrin harekatinin temel nedeni, Suriye’de Kürtlerin kendi topraklari üzerinde özerk veya federal bir statü sahibi olma ihtimalini ortadan kaldirmaktir. Türkiye’nin daha önce gerçeklestirdigi Firat Kalkani harekati da, Güney Kürdistan’in bagimsizlik referandumu sirasinda izledigi politikalar da, bu tespiti dogrulamaktadir.
Türkiye kendi içindeki Kürt sorununa adil demokratik bir çözüm üretmek yerine geleneksel yok sayma ve bastirma siyasetini güderken, Irak’ta, Iran ve Suriye’de de, Kürtlerin kendi topraklari üzerinde kendilerini yönetme çabalarini, kazanimlarini kendisi için ‘beka’ sorunu olarak görmektedir.
Bu politika hem adil degil hem de Türkiye’nin yararina degildir.Bu yanlis politikalarda israr etmek, ekonomik ve siyasal bakimdan ciddi kayiplara neden olabilir
Zira Türkiye’nin ‘bekasi’ için yapilmasi gereken; içeride ve sinirlari disinda askeri ve militarist politikalara sarilarak; kaynaklari savas mekanizmalarina akitmak suretiyle kan ve gözyasi üretmek olmamalidir. Türkiye tüm komsulariyla düsmanlasmaktan vaz geçmeli, batiya sirtini dönmemeli, Suriye batakligina sürüklenmekten geri durmalidir. Türkiye kendi bölgesine huzur ve güvenin gelmesi için, içte ve dista demokratik ve özgürlükçü bir siyaset gütmeli, bölgede Kürt meselesinin adil bir sekilde ve barisçil yöntemlerle çözülmesi için çaba göstermelidir. Türkiye kendi içindeki Kürtlerin de kolektif haklarini taniyarak güvence altina almalidir.
Türkiye’yi yönetenler Dünyanin degistigini, bölgede 1. Dünya savasi sonrasi olusan Kürt karsiti statükonun çöktügünü görmelidir. Bu nedenle eski siyaset tarzlarinin yeni dünyada yarar getirmeyecegini görmeli, siyasal anlayisini sorun olmaktan çikarip sorun çözecek bir sekle dönüstürmelidir.
Yeniden sekillenme sancilari içinde olan Ortadogu’da Kürtlerle dost olmayanlarin huzur ve barisa kavusmasi ve de , kalkinmasi mümkün olmayacaktir.
Kürt sorunu hem Iran, Irak, Suriye ve Türkiye’nin hem de tüm Ortadogu’nun temel sorunudur ve bu sorun çözülmeden bölgenin barisa kavusmasi mümkün olmayacaktir. Kürt sorunu mutlaka adil bir çözüme kavusturulmalidir.
Savas ve siddet politikalari sorunlari agirlastirmaktan baska bir ise yaramaz.
Dogru olan diyaloga dayali barisçil yollarla kalici, adil çözümler üretmektir.
Öte yandan PYD, bati Kürdistan’da hiçbir Kürt grubuna yasam ve mücadele hakki tanimamakta, kendileri disindaki Kürt gruplarina terör uygulayarak, faaliyetlerini engellemekte, kendi topraklarini savunmaya hazir Roj pesmergelerinin dahi alana intikaline izin vermemektedir.
PYD öncelikle namlularini kendi disindaki yurtsever Kürt gruplarina çevirmekten vazgeçmelidir.
PYD, DUHOK ve ERBIL Mütabakatlari çerçevesinde Kürtlerin mesru haklari için mücadeleyi esas almali, Kürtlerin ulusal birligini olusturmak üzere engelleyici tutumunu terk etmeldir. Dün ESAD rejiminin ihtiyaçlarina göre hareket eden, bu gün ise ABD’nin stratejilerini hayata geçiren, onun adina RAKKA basta olmak üzere Arap kentlerinde savasan ‘yerel güç’ olarak izledigi yanlis politikalarin Kürtlerin yararina olmadigini görmelidir.
25 Ocak 2018
HAK-PAR BASIN BÜROSU
Dengê Kurdistan