Hangi Türkiye’yi tercih edelim?
Kemalistlerin, solcularin, askerlerin, dindarlarin, bu ülkedeki her grubun benzerlikler içeren kendi otoriter melodisi olur. Ancak yine hepsinin ayni oranda benzesen hukuk ve demokrasi beklentileri de vardir. Fasillarla yen degistirirler. Simdi ikinci faslin zamanidir.
ürkiye’de olumsuz gelismeler kadar olumlu olanlar da var. Bazi hamle ve hadiseler umutlari kirarken digerleri umutlari yükseltiyor. Ama bu ikili durum, gelismelerin birbirini dengelemesi ve durumun idare edilmesi seklinde olmuyor. Umut verici gelismeler çapi ve alanini her geçen gün genisletiyor ve galebe çalacak bir istikamette ilerliyor.
Böyle bakinca karsimizda iki Türkiye görüyoruz.
Ilk Türkiye’de topluma, siyasete ve özgürlüklere meydan okunuyor. Farkli olanin ve elestirinin susturulmasi ve cezalandirmasi siradan bir islem haline geliyor.
Bu Türkiye’yi neden tercih edelim?
CHP Istanbul Il Baskani Canan Kaftancioglu’nun, 7 yil önce çektigi, söz ve duygunun özgür ifadesinden öte anlam tasimayan iki satirlik sosyal medya mesajlarindan dolayi 9 yil hapse mahkum oldugu bir düzenin neresi benimsenebilir?
‘Devletin manevi sahsiyetini asagilamak’, ‘devlet baskanina hareket’, ‘Türklügü karalamak’, ‘toplumu kin ve nefrete sürüklemek ve tahrik’ gibi kagit üzerinde son derece agir, ancak gelenegimizde ve fiilen hafif ve siyasi olan suçlamalar, askeri dönemlerden sivil otoriter evrelere kadar hiç islevini degistirmeden devam ediyorsa, bu ülkede hangi demokrasi kirintisindan söz edelim?
Çesitli ceza yasalarinda 301., 312., 159.’cu maddeler olarak varligini sürdüren bu yasa hükümlerinden bizzat ben kaç kez yargilandigimi hatirlamiyorum bile. 12 Mart’tan 12 Eylül’e, 28 Subat’tan bugünlere hiç degismeyen, siyasi öneriyi ve siyasi elestiriyi kriminalize eden bu tezgahtan, Yasar Kemal, Orhan Pamuk, Çetin Altan, (unutmayalim) bir siir okudugu için Tayyip Erdogan gibi dönemlerinin muhalif ve sorgulayan tüm yazar, çizer, düsünür, siyasetçileri geçtiler. Sadece siz oldugunuz için sigaya çekildiginiz bir tezgahta, baskasini sadece o oldugu için sigaya çekmenin, dövüldügünüz sopayla baskalarini dövmenin, sistem ve zihniyet olarak neye isaret etigi açiktir.
Seçimlerin üzerinden daha dört ay geçmeden, her biri yüzde 50’yi askin oyla seçilmis belediye baskanlarini görevden alan, yerine vali atayan, meclisten geçen es baskanlik yasa hükmünü yok sayip bunu uygulayanlara dava açan, onlarca milletvekilini hapse tikan, sorunun telaffuzunu bile suç haline çeviren bir politikayi, eger aklinizi yitirmediyseniz, Kürt meselesinin çözümü olarak nasil görürsünüz?
Siyasi iktidar, kimi vakiflar ile belediyeler arasindaki parasal iliskilerin sorgulanmasini Islami kesime baski ilan ettigi zaman, suiistimalleri inancin arkasina sakladigi vakit bunun neresine inanacaksiniz?
Ülkenin mevcut yönetim ve siyaset anlayisindan uzak düsen, bir dönem AK Parti’de ülkenin en basarili islerine imza atmis, sonra bir sekilde tasfiye edilmis siyasilerin sorumluluk hissiyle yeni siyasi parti kuruma girisimlerini, elestirilerini, ihanet ve bölücülük olarak tanimlamayi hangi siyasi akla ve demokratik anlayisa sigdiracaksiniz?
Karsimizdaki bir Türkiye bu.
Ancak, toplum hayatinda ve siyasete statik hiç bir sey yoktur. Her sey karsi agirligiyla vardir ve agirlik ürüyor.
Istanbul basli basina bunun bir örnegi ve sahnesi. Imamoglu, Kaftancioglu gibi isimler CHP’nin geleneksel yapisini ve zihniyetini zorluyorlar. Varliklari ve dilleri, özellikle Imamoglu’nun seçim basarisi, bu basari sirasinda kurulan toplum-siyaset-umut iliskisinin ürettigi siyasi güç ve enerji CHP Genel merkezinin siyasi söylemini etkilemis, hatta degistirmis görünüyor. Ve merkezden çok çevrede bir siyasi kuvvet olusumuna yol açiyor. Asil önemlisi Imamoglu, Kaftancioglu ve digerlerinin siyasi iktidarin karsisina çikis biçimleri ve bunun yarattigi etkilerdir. Bu çikisi, ideoleojik vurgularla degil, somut meselelerle, kanitli örneklerle, yeni önerilerle, toplum ve siyaset arasindaki yeni köprülerle yapiyorlar. Sorular soruyor, sorguluyor, cesaretli kararlar almayi, hamleler yapmayi biliyorlar. Kötünün ve yanlisin üzerine somut örneklerle gitme, farkli bir yönetim tarzini sergileme, siyasi dili degistirme, ülkenin makro sorunlarinda (Imamoglu’nun Diyarbakir ziyaretinde oldugu gibi) ortada olma, tavir alma konusunda etkili bir sekilde ilerliyorlar. Uzlasi, merkezin yeniden insasi, seffaflik, demokrasi, özgürlük ve sistemin özerk parçalardan olusmasi gibi aranan, belki de olusan, yeni döneme ait bir siyasi paradigmanin temel unsurlarini içeriyor, yeniyi temsil ediyorlar. 2000’lerin basinda iddialariyla, önerileriyle, toplum-siyaset bagiyla, yerel ve evrensel degerleri sentezleme istegiyle AK Parti’nin yaptigi gibi…
Bu gelisme, söz konusu karsi agirligin, yeni kaçinilmaz girdilerin sadece bir veçhesi.
Diger veçhede, Babacan ve Davutoglu’nun çikislari var. Babacan’in Sali günü Karar’da yayinlanan söylesisi, baslattigi siyasi yürüyüsün yeni bir etabini olusturuyor, birkaç ay içinde siyasi parti kuracagini ilan ediyordu.
Babacan ve Davutoglu’nun çikislari ikili bir mantik üzerine oturuyor. Önce ortada Türkiye’nin bugün geldigi noktayla ilgili bir itiraz meselesi var. O zaman bu çikislar, bir yaniyla, AK Parti’yi kuran, basarisina önemli katkida bulanan bir grup siyasetçinin, ‘bizim hayalimiz, yapmak ve varmak istedigimiz yer, hedef bu degildi’ tarzi bir itiraz ve sorumluluk hamlesi olarak görülebilir. Ancak diger taraftan yeni bir siyasi dilin, arayisin temsilcisi olma iddiasini tasiyorlar. Bu açidan Babacan’in su sözlerinin altini çizmek gerek:
‘AK Parti’nin kurulus döneminin sartlari ile bugünün sartlari çok farkli. Su anda toplumun tümünün ortak dertleri var. Her alanda yeni stratejiler, yeni programlar, yeni planlar yapilmasi gerekiyor. Yeni bir gelecek vizyonu gerekiyor’ (…)
‘Dürüst, akilci, serinkanli, sakin ve incelikli bir dil kullanacagiz, Türkiye gerginlik politikalarindan yorgun düstü’ (…)
‘Türkiye içine kapandigi zaman fakirlesir, demokrasi zayiflar…’
Davutoglu’nun manifestosu da ayni tinida.
Bir yanda Davutoglu ve Babacan, diger yandan Imamoglu iki farkli siyasi egilimden gelen, ancak özgürlükler, seffaf yönetim, hukuk devleti konusunda benzer, ortak iddialari isimler. Bir aslinda bir zemindir, siyasi anlamda ‘yeni’nin, ‘yükselen siyaset’in altini çizen önemli bir zemin…
Toplumun da bu Türkiye’yi tercih ettigine, bekledigine, yeni siyasi bakisi taçlandiracagina süphe yok.
——————————————————————–
Marmara Yerel Haber-12 Eylül 2019
Ali Bayramoglu