Makale

Hayatimda tanik oldugum en korkunç kare

“At üzerinde Ksanthos’tan ayrildiktan sonra, nehir boyunca tam 15 mil çok güzel yerlerden geçerek ilerledik. Bir mil boyunca issiz bir bölgeyi ve yarisi belli belirsiz bir antik sehri geçtik. Oldukça derin ve büyük kivrimlarla akan sari renkli nehri takip ederek, bazen yükselen tepeler ve sik agaçli ormanlarla tabloya benzer bir görüntünün içinde ilerledik. Simdi önümüzdeki bu vadi; Küçük Asya’da bu zamana kadar gördügüm en güzel vadi. Bu gece çadirimi kuracagim yerin ne kadar güzel bir yer oldugunu, nasil tarif edecegimi bilmiyorum’.

Bu satirlar, Ingiliz seyyah Sir Charles Fellows’un “Journal Written during an Excursion in Asia Minor 1838″ (1838’de Küçük Asya’ya yapilan bir Seyahatte Tutulan Günce” kitabindan…

Fellows’un bahsettigi yer de, bugünkü Mugla’nin Seydikemer ilçesi…

Bizse, bu ilçeyi geçtigimiz günlerde su haberle tanidik:

“Mugla’nin Seydikemer Ilçesi’nde, jandarma ve polisin ortak düzenledigi operasyonda, terör örgütü PKK üyesi olduklari degerlendirilen 7 kisi gözaltina alindi…Operasyon sirasinda yoldan geçenler tarafindan çekildigi ileri sürülen fotograflar ise sosyal medyada kisa sürede yayildi.”

Bahsedilen fotograflar, yerde çirilçiplak soyulmus yatan kisilerin resimleri malum…

“Sosyal medyada kisa sürede yayilan” fotograflari görünce, tokat yemis gibi oldum sahsen. Ve ne zaman da, bu resimler tekrar önüme çiksa, ayni sok halini yasiyorum.

Sok olmamin sebebi çesitli tabii; bir sebep de, o fotograflarin bana Türkiye’nin paramparça halini çagristirmasi. O resimler, yerde çirilçiplak ters kelepçe ile yatan insanlari görmek beni, insan olarak çok utandirdi ve ayni zamanda tuzla buz olmus bir toplumu, bir ülkeyi gördüm o fotograflarda…

Uzayip duran bir OHAL sürecindeyiz ve çok sert seyler yasaniyor. Tarihimiz de, öyle güllük gülistanlik degil; bir sürü aci ve sorun…

Ancak, bu resimler hayatimda tanik oldugum en korkunç karelerdendi. Bir gazeteci olarak çok resme, çok sert görüntülere bakmak zorunda kaldim ama bu fotograflarda olan sey, gelecekten de adeta bir yansimayi içinde tasiyordu.

Mesele su; su örgüt veya bu örgüt -hangi terör örgütü söz konusu olursa olsun, bir kere “terörist” diye etiketlenince, her türlü kötü muamele o insana reva görülüyor. O kisi, gerçekten terör örgütü üyesi midir degil midir- önemi kalmiyor.

Terörle mücadele edilirken, örgütlerin insan kaynaginin azalmasi üyelerinin “öldürülmesinden” çok, katilim oranlarinin düsürülmesi ile alakalidir. Kaldi ki, bugünün Avrupasi’ndan bir örnegi ele alalim: ISID gibi “uzlasilmaz ve müzakere edilmez” kabul edilen bir terör örgütünün üyelerine yönelik olarak bile “deradicalization/radikallesmenin geri çevrilmesi” gibi rehabilitasyon yöntemleri uygulaniyor.

Ebu Gureyb Hapishanesi’ni ve orada yasananlari, sonuçlarini animsayalim…Ve o hapishanede, o fotograflari çeken ABD Ordusu mensuplari sonunda ülkelerinde yargilandi ve ceza aldi…

Seydikemer’deki kimselerin kimlikleri, kimin nesi olduklari ile ilgili bilgi akisi da saglanamadi. Ya bu insanlar, PKK üyesi falan degil, siradan Kürtler ise? Bu fotograflarin, siradan Kürtlere bu muamelenin reva görüldügü düsüncesini tüm topluma yayacagi fark edilmiyor mu?

Söylenebilecek çok sey var tabi…

Ama ne yazik ki, tek konusanlar sadece bu tür fotograflar…

————————————————————

Arti Gerçek; 9 Ekik 2017

Sezin Öney

Back to top button