Makale

Hem iç hem dis mesele: Kürt sorunu

Gökhan BACIK

Eylül 2019 itibari ile Kürt sorununun Türkiye açisindan ürettigi iki büyük dinamik var:
Birincisi, Suriye’de Kürtler hem askeri hem siyasi bir olusum meydana getirmeyi basardilar. ABD, AB ve Rusya gibi uluslararasi aktörler ile de görüsme yetenegi kazanan bu olusum, bir tür de-facto devlet görünümünde.
Ikincisi, daha ziyade Kürtlerden oy alan HDP’nin CHP’nin merkezinde oldugu siyasi ittifaka destek vermesi, Cumhurbaskani R. Tayyip Erdogan’in seçimlerde kaybetmesine yol açiyor.
Dolayisi ile Türkiye bir yandan Suriye’de Kürtlerin siyasi bir yapi olarak konsolide olmasini durdurmaya çalismakta diger yandan HDP ve seçmeninin AKP karsiti rol oynamasini engelleyecek senaryolar üzerinde kafa yormakta.
Konunun Suriye ayagina bakarsak Ankara ilk acil eylem olarak güvenli bölge kurmak pesindedir.
Ne var ki, 1990larda Irak’ta yasanan güvenli bölge türü yapilardan çikarilan derslere bakarsak, Suriye’de de bir benzerini ‘ yine Kürtlerle ilgili olmak üzere ‘ kurmanin mantigini anlamak mümkün degil.
Ankara’nin güvenli bölge ile ilgili kurdugu büyük hayallerin dogru çikmasina imkan yok.
Güvenli bölge, güvenli bölgenin sinirlarini ve bu bölgenin güvenligini saglayacak üçüncü devletlerle iliskileri de ilgilendiren bir uluslararasi fenomen oldugu için pratik olarak uzun vadede ‘ tipki Irak’ta oldugu gibi ‘ Kürt siyasi varligini daha da güçlendirecektir.
Burada bazi noktalar bulunuyor: Ilk olarak, güvenli bölge merkezinde Kürtlerin oldugu bir siyasi varlik hakkinda uluslarasi görüsmeler, teamüller ve bazi hukuki metinler üretilmesine yol açacaktir.
Zamanla bu uluslararasi müktesebati üçüncü ülkeler de dikkate almaya baslayacaktir. Bir bakima güvenli bölgeler, bir tür uluslararasi tanimaya yol açan uygulamalardir.
Bu baglamda 1990’larda Irak’ta, 1993’te Bosna ve Hersek’te kurulan güvenli bölge tecrübelerini hatirlamak lazim.
Güvenli bölgelerin neden oldugu türlü sonuçlar üzerine çalismalar yapan Cambridge Üniversitesi’nden Profesör Stefano Recchia bir makalesinde bu tip örneklerin ayrilikçi yapilari daha da güçlendirebildigini ortaya koymustur.
Dolayisiyla, güvenli bölgenin ve sinirlarinin ötesi Kürtler için elverisle hale gelecektir. Bir zamanlar Irak’ta oldugu gibi güvenli bölge Suriye’de bir tür proto devlet yaratabilir.
Bir bölge varsa bir siniri vardir ve bu sinirin ötesi her zaman size kapalidir.
Bu faktörleri dikkate alirsak güvenli bölgenin bulunmaz Hint kumasi gibi dile getirilmesi esasen bir çaresizligin sonucudur. Muhtemelen Türkiye bu formülü kisa vadeli bir toparlanma taktigi olarak kullanmak istiyor. Vaziyete göre bir diger ciddi neden ise hükümetin iç kamuoyuna bir basari hikayesi satmak istemesi.
Kürt sorununun iç politik boyutuna gelirsek, devletin bir numarali amacinin Kürt sorunu üzerinden gerilim çikartarak AKP karsi ittifaki bozmak oldugunu anlamak zor degil.
Yaklasik bes yildir yasanilan seçimlere bakarsak Kürt seçmenin ‘ ve dogal olarak HDP’nin ‘ Erdogan üzerinde bir tür veto yetkisi kazandigini söylemek abartili olmaz.
Dolayisiyla, bu dönemde Kürt siyasetinin taktik hedefi Iyi Parti ve CHP’nin milliyetçi seçmenleridir.
Kayyim atamalarina karsi Istanbul Büyüksehir Belediye Baskani Ekrem Imamoglu’nun Diyarbakir ziyareti, muhalefetin bu taktigin farkinda oldugunu gösteriyor.
Bu açidan Imamoglu’nun seçilmis HDP’li Baskan ile Diyarbakir sokaklarinda yürümesi 1990lardaki sosyal demokrat SHP ile Kürtler arasindaki yakin siyasi diyalogu hatirlatti.
Ancak burada Iyi Parti kadar büyük bir sorun ise CHP’nin artik örgüt ve taban olarak sosyal demokrat bir parti mi oldugu yoksa ulusalci bir parti mi oldugudur? Bir bakima CHP’nin ideolojik kimligini anlamak için Kürt sorunu ciddi bir turnusol kagidi olarak görülebilir.
Bu arada süphesiz devlet, Kürtler üzerinden siyaset yapmayi devam ettirecektir. Vaziyete göre etkili pek çok insan, Kürtler üzerinde baskiyi artirmanin CHP-Iyi Parti ve dolayli HDP ekseninde bir kopmaya neden olacagina inanmakta.
Bunun muhtemel en olumsuz sonucu maalesef Kürtlerin neredeyse seytanlastirilmasi gibi feci bir yere savrulmak oluyor.
Kürtlere sürekli PKK ile ayrismasini tavsiye eden devlet, izledigi politika ile paradoksal olarak ortalama vatandasin Kürtleri son derece olumsuz bir biçimde algilamasina yol açiyor. Bu gerilim dilinin varacagi nokta ortalama vatandasin ‘bütün Kürtler teröristtir’ demesi noktasina ulasmasidir. Bunun üzücü bazi emareleri de görünüyor.
Belli ki devlet, kisa ve orta vadede Kürt sorunun çözülmeyecegini düsünmekte. Bu nedenle geçmiste, örnegin 1990’larda, oldugu gibi bazen düsük ve hatta bazen orta düzeyde çatismaci bir siyasete sürdürülebilir olarak görebilir.
Ilginç biçimde burada bes parti (HDP, CHP, Iyi Parti, AKP, MHP) arasina sikismis siyasi denklemi sarsacak etmen, seçmen bazinda ilgi görecek yeni bir partinin ortaya çikmasidir. Bu açidan Ali Babacan veya Ahmet Davutoglu gibi aktörlerin kuracagi partilerin Kürt sorunu konusundaki gelismeler çok ciddi etkisi olacaktir.
Yeni partiler Orta ve Bati Anadolu’da Kürt sorununda daha ilimli bir söylemi benimseyen yeni seçmen kümeleri olusturabilirler. Hatirlamak gerekiyor ki kayyim atanmasina karsi Ahmet Davutoglu, verdigi tepkide bu uygulamanin demokrasiye aykiri oldugunu belirtmistir.
Daha önemlisi, yeni partiler, bes partili denge oyununda Erdogan’in sürekli denedigi ittifak bozma ve yeni ittifak kurma siyasetine son verebilirler. Unutmamak lazim bir seçimde yüzde 5 oy alabilen yeni bir partinin varligi Erdogan için bir felaket senaryosudur.
————————————————————-
Marmara Yerel Haber- 11 Eylül 2019

Gökhan Bacik

Back to top button