Her seyin bir sebebi var

Konu ne olursa olsun, ortaya çikan her seyin üzerine oturdugu bir maddi temel var. Dünyada hiç bir sey, birisi istedi diye ortaya çikmaz. Birisi istemedi diye de ortadan kalkmaz . Bu nedenledir ki, insanlarin duygu, düsünce ve davranislarini, içinde bulundugu maddi kosullar belirler.
Son yillarda üçünçü dünya ülkelerinden Avrupa kitasina dogru akan insan göçünün, bazi ülkelerde patlayan bombalarin ve Ortadogu’da yasanan yerel savaslarin da kendine özgü bir maddi temeli var. Sorunlara bu açidan bakmadan, önümüze çikan ekonomik, sosyal ve siyasal olaylarin dogru bir analizini yapamayiz ve sorunlara uygun projeler üretemeyiz.
Hepimizin bildigi gibi, sömürgeci emperyalist ülkeler, yillardan beridir üçüncü dünya ülkelerinin yeralti, yerüstü kaynaklarini talan ediyorlar. Burada yaratilan degerleri Avrupa kitasina transfer ediyorlar. Bu sömürü sonucunda Avrupa ülkeleri giderek zenginlesiyor, üçüncü dünya ülkeleri ise sefalet içinde yasamaya devam ediyor Ve aradaki makas giderek açiliyor.
Ortadogu, yeralti yerüstü zenginlikleriyle, sömürgeci emperyalist devletlerin istahini kabartan bir cografyadir. Bu nedenle yillardan beridir bu cografyada insafsiz ve acimasiz bir sömürü çarki çevriliyor.
Bu emperyalist odaklar, üçüncü dünya ülkeleri içinde kendilerine hizmet edecek bir isbirlikçi tabaka yaratiyorlar. Baslarina da bir diktatör tayin ediyorlar. Sömürü çarki dönmeye basliyor. Kurulan bu çark araciligiyla emekçilerin ve mazlum halklarin kani emiliyor.
Elbette, bu gidise itiraz edenler, kurulu düzene bas kaldiranlar da çikiyor. Egemenler bu tür kisi ve kurumlari terörist ilan ediyorlar ve siddetele cezalandiriyorlar. Gerektiginde kan döküyorlar. Sonra da bunu bahane edip kitlesel katliamlara girisiyorlar.
Ortadogu’da yasanan son olaylar, mazlumlarin degil, zalimlerin uygulamaya koydugu sömürü ve soygun politikalarinin bir ürünüdür.
Dünya egemen çevreleri, üçüncü dünya ülkelerinde Avrupa’ya akan göç karsisinda panige kapildilar. Bir çikis yolu bulmak için, iç içe geçen bir sürü tezgah kuruyorlar. Bu nedenle it iziyle at izi birbirine karismis bulunuyor.
Türkiye’nin durumu ise tam bir facia. Türkiye, çözemedigi, çözmek istemedigi Kürt sorunu nedeniyle, bir batakliga saplanmis bulunuyor.
Kemalistler baslangiçta Kürtlere söyle sesleniyorlardi ‘Gelin iki müslüman halk olarak, müstevlilerin eline esir düsmüs padisahimizi kurtarip ortak bir devlet kuralim. ‘Kürtler, bu teklifi kabul ettiler ve TC’nin kurulusuna ciddi katkilar sundular.
Lozan Antlasmasi’nin kabulünden sonra Kemalistler, ‘Kürt diye bir halk yoktur, onlar dagli Türklerdir.’ demeye basladilar. Kürdistan üzerinde vahsi bir diktatörlük insa ettiler.
Kürtlerin legal demokratik alanlarda kendini ifade etmesine, hak aramasina izin vermediler. Onlara sidetten baska yol birakmadilar. Kürt ulusal istemlerini terörizm, baskaldiranlari da terörist ilan ettiler.
Kisacasi Kemalistler, Kürtlere ihanet ettiler. Kürtleri yok sayip yok etmeye kalktilar. Sürgün, iskence, hapishane ve katliam projelerini yürürlüge koydular. Kürtler de hakli olarak bu uzlasmaz politika nedeniyle Kemalist düzene karsi baskaldirmaya basladilar.
Kürt önder kadrolari batiya sürgün edildi. Köyler, kasabalar yerle bir edildi. Ormanlar, tarlalar yakilip yikildi. Kitlesel katliamlar yapildi. Kürdistan, fasist bir karanliga gömüldü.
1946’da çok partili rejime geçilmesi, 1950’de DP’nin ikdidara gelmesi sonucunda, göreceli bir özgürlük ortami dogdu. Bunun üzerine, Kürt ulusal hareketi yeniden kipirdanmaya basladi. Bu kipirdanma, 1960 yilindan itibaren ivme kazanmaya basladi. Kurulan legal ve illegal Kürt parti ve sivil toplum örgütleri tarafindan sürdürülen ulusal mücadele sonucunda, Kürt sorunu acil çözüm bekleyen bir konu haline geldi.
Herkes sunu aklina iyice yerlestirmesi gerekiyor. Insani ve ulusal haklari için ayaga kakan bir halki yenecek bir silah henüz icat edilmemistir ve edilemez. Kürtleri susturmak veya yok etmek için her yol denendi, durum ortada.
Kürtler iki asirdan beridir, insani ve ulusal haklari için savasiyor. Kürt sorunu artik bir dünya sorunu haline gelmis bulunuyor. Bu sorun çözülmeden, bölgeye ve dünyaya baris ve sükunetin gelmesi mümkün degildir.
Sonuç olarak, birileri istedi diye Kürt sorunu ortaya çikmis degildir. Ve birileri istiyor diye de ortadan kalkmaz. Bu sorunu ya biz çözeriz, ya da baskasi gelip çözer, herkes bunu aklina iyice yerlestirsin.
Yilmaz Çamlibel