Makale

Idlib’de yaklasan “küçük kiyamet”

Akdogan Özkan

Ankara ile Moskova’nin 5 Mart’ta imzaladiklari bir mutabakatla yürürlüge koyduklari “ateskes” ancak üç ay dayanabilmis görünüyor. Zira bölgede savas tamtamlari yeniden çalmaya basladi. Yaklasmakta olan savasin göstergeleri, Sam ve Ankara’nin bölgedeki askeri tahkimatlarini zirveye ulastirmis olmalari ve ufak çapli bazi çatismalarin yasanmaya baslamasiyla da sinirli da degil. Rus uçaklarinin ateskesin ilanindan bu yana Hama-Idlib-Lazkiye üçgenindeki kimi hedeflere yönelik ilk kez olarak hava saldirilari gerçeklestirmis olmalari da, 2020 yazinin Suriye’nin kuzeybatisinda son derece “sert” geçebileceginin habercisi.
Zaten Suriye’deki kimi muhalif kaynaklarin iddialari, Ankara’nin bölgedeki silahli gruplari, Rusya destegindeki Suriye ordu birliklerinin yakinda yeni bir kara taarruzuna girisecegi konusunda uyardigi ve hazir olmalarini istedigi yönünde. Savunma Bakani Hulusi Akar ile Genel Kurmay Baskani Yasar Güler’in bazi üst düzey komutanlar esliginde Suriye sinirindaki askeri birlikleri ziyaret etmesi, Ankara’nin da bölgede yeni bir operasyona hazirlanmakta olabilecegine isaret eder bir anlam tasiyor.
Kimi uzmanlar maliyeti nedeniyle Türkiye’nin kisa vadede yeni bir askeri operasyonu göze alamayacagini, daha ziyade sahadaki mevcut durumu korumaya çalisacagini ileri sürseler de, bölgedeki diger aktörlerin hazirliklari Suriye’de yazin sert geçeceginin habercisi. Muhalif cihatçilarin kurdugu El-Fethu’l-Mubin operasyon odasi, silahli gruplari saflari siklastirmaya ve koordineli hareket etmeye çagiran bir açiklama yayinladi bile.
Suriye Ordusunun, “Idlib Safagi” adini verdigi operasyonun önümüzdeki günlerde start alacak yeni safhasiyla, M4 karayolunun güneyindeki, Idlib’e hâkim sira daglarin yer aldigi Cebel Zaviye bölgesinin, yani bir anlamda Idlib’in “Bakacak Tepesinin” ve onun yani sira bu karayolunun denetimini saglamayi hedefleyecegi asikâr. Ancak Rusya destegindeki Suriye ordu birliklerinin bununla yetinmeyecek ve Lazkiye’nin kuzeydogusundaki Kibeyne mihveri ile el Gab Ovasi’ni da kontrol altina almayi isteyecektir.
Aslinda bu neyin savasi olacak?
Her ne kadar bu tür askeri hedefleri net olarak bilsek de, bunlar Suriye’nin bu yaz müttefikleriyle birlikte verecegi savasimin siyasal ve iktisadi boyutlarini anlayabilmemiz için yeterli olmayacaktir. Zira, Suriye ve müttefikleri için temel mücadele, bölgeyi ve dünyayi giderek daha fazla bir biçimde “yaptirimlarla yönetme” gayreti içinde olan ABD’nin 1 Haziran’da yürürlüge giren yeni, kapsamli yaptirim programi olan Sezar Yaptirimlari’na karsi bir hayatta kalma mücadelesi olacaktir. Ve bu mücadelenin, ülkenin batisindan dogusuna uzanan temel ticari arterler üzerinde tam denetim ve akisi saglamadan, kisa ve orta vade için ihtiyaç duyulacak soluk borulari açmadan kazanilmasi çok mümkün olmayacak.
Simdi bu anlattiklarimizla tam olarak ne demek istiyoruz, haziran ayinda neden isiniyor bölge, olan bitenin yaptirimlar ile baglantisi ne, ne demek soluk borusu açmak, onlari açmaya çalisalim.
Önce, haziranin Suriye için siyasi ve iktisadi açidan önemine odaklanalim.
Sezar Yaptirimlari ile M4 iliskisi
Bilindigi gibi, Sam Yönetimi’nin iktisadi tecridini derinlestirmek pesinde olan ABD Yönetimi’nin “savunma siyasetinin” bir parçasi olarak geçen yil sonlarinda nihai haline getirdigi “Sezar Suriye Sivil Koruma Yasasi” 1 Haziran tarihinde yürürlüge girdi. Bir kere söz konusu yasa en temelde gerek AB ülkelerinin gerekse de Körfez monarsilerinin Suriye’nin savas sonrasi yeniden imarina yesil isik yakici ikili yakinlasmalar ve anlasmalar içine girmelerini engellemeyi amaçliyor. Yani Washington bu ülkelere, “sakin ola, Sam ile iliskileri normallestirip ticarete ve ülkenin savas sonrasi imarina yol vermeye çalismayin,” diyor ve Suriye’nin izolasyonunu derinlestirmeyi hedefliyor. Zira, “Sezar Yaptirimlari” ile Suriye’ye dogrudan ya da dolayli olarak mal/hizmet satan her kisi ve kurum uluslararasi finans sisteminin mesajlasma altyapisi sayesinde siki bir sekilde izlenerek kara listeye alinacagi gibi, “terörün finansmani” temelli suçlamalarla da karsi karsiya kalabilecek, yargilanmasinin önü açilmis olacak.
“Sezar Yaptirimlari”nin bir hedefi de, Rusya ve Iran gibi Suriye ile hem ticari hem de askeri isbirligi içinde olan ülkeler. Bu ülkelerin Sam Yönetimi ile isbirligi içinde olan is adamlari ile ordu komuta kademelerindeki bazi subaylar ve askeri müteahhitler ilerki dönemde pekala bu yaptirimlarin pençesine takilabilir.
Yine de teslim etmek lazim ki, Sezar Yaptirimlari’ndan Sam Yönetimi’nin ardindan en çok etkilenecek olan ülkeler, savasla birlikte Sam ile ticari iliskisi artmis olan komsu Lübnan, Ürdün ve Irak gibi ülkeler olacaktir.
Iste Rusya bu sebeple, Akdeniz kiyisindaki Lazkiye’den Irak’in Musul kentine uzanan 682 km’lik uluslararasi karayolu M4’ü olabildigince hizli bir biçimde trafige açmak istiyor. Yaptirimlarla daha da zorlasacak sartlar altinda, Suriye’ye soluk aldiracak bir arter agini daha fazla vakit kaybetmeden devreye sokmayi umuyor. Bu hedefin bir parçasi olarak, Rusya, karayolunun Halep’i Haseke muhafazasina baglayan ve Tel Temir ile Ayn Isa kasabalari arasinda kalan 80 kilometrelik kesimini geçtigimiz haftalarda yeniden tasit trafigine açmisti. ABD güçlerinin engellemelerinden ötürü M4 karayolunun Kamisli’nin dogusunda kalan kisminda devriye gezip denetim saglayamayan ve bu nedenle onun kuzeyindeki 6 ve 716 nolu karayollarina yönelmek durumunda kalan Rus komutanlar, Idlib meselesini çözdükten sonra odaklarini kuzeydoguya çevirerek, de kasim ayindaki ABD seçimlerinin öncesindeki muhtemel elverisli sartlar altinda M4’ün dogu kesimini de halletmek istiyor.
Ancak tabii öncelikli hedef, M4’ün kuzeybatidaki bölümünü halletmek. Yani Lazkiye’den Halep’e olan yol kesiminde tam denetim saglayabilmek. Bunun önemli bir kismi 6 Mart’ta devreye giren ateskese kadar basarildi aslinda. Ancak Serakip’in batisindan Lazkiye’ye uzanan kesimi eksik kaldi.
Özetle, M4’ü yeniden ülkenin ekonomik arterlerinin bir parçasi kilabilmek, hem Suriye’nin müttefikleri ile olan iletisimini kuvvetli hale getirmek hem de bu ülkenin Sezar yaptirimlariyla daha da kirilgan hale gelecek iktisadi yapisina bir soluk borusu uzatarak “oksijen saglamak” demek.
M4’ün batisinda “eksik kalan is”
Bu çerçeveden bakildiginda, M4’ün Serakip’in batisindan Lazkiye’ye uzanan kesiminin trafige açilmasi, bir savasla dünyanin en yoksul ülkesi konumuna düsmüs olan Suriye için büyük önem arz ediyor. Çünkü bu sayede Akdeniz kiyilarinin Halep’e ve ülkenin kuzeydogusuna uzanmasi yeniden mümkün olabilecek. Bunun önündeki en büyük engel ise, M4’ün güneyindeki Cebel Zaviye bölgesinin halen cihatçi gruplarin elinde olmasi ve bu bölgelerdeki militanlarin son dönemde yogunlasan bir hareketlilik ve hatta seferberlik içinde görülmeleri.
Dolayisiyla Suriye’nin en büyük askeri müttefiki olan Rusya için, Idlib bölgesinde yaklasmakta olan yeni kara harekâtinin en önemli hedefi, Cebel Zaviye bölgesinin de Sam Yönetimi denetimindeki topraklara dahil edilerek M4’ün güvenli bir sekilde trafige açilabilmesinin saglanmasi olacaktir.
Aslinda Moskova bunun silahlara basvurmadan gerçeklesmesini mümkün kilmak amaciyla mart ayinda Ankara ile imzaladigi mutabakat metnine M4 karayolunun kuzeyinde ve güneyinde 6 km derinliginde bir güvenli koridor tesisine dönük bir madde ilave etmisti. Bu, Idlib bölgesindeki cihatçilarin özellikle Cebel Zaviye ile Cisru’s Sugur’u bosaltmalari anlamina geliyordu. Bir anlamda mutabakatla Ankara’ya, “terörist addettigimiz cihatçi gruplari bu bölgeden çikarma” sorumlulugu veriliyordu. Ankara üzerinde etkili olabildigi muhalif silahli gruplari buralardan çekilmeye ikna edecek, ardindan da, Türk-Rus askerleri Tronba’dan (Serakib’in 2 km batisi) Ayn El Havr’a kadar olan ve M4 boyunca 73 km uzanan yol üzerinde ortak devriye gerçeklestirmeye baslayacakti. 15 Mart 2020 tarihinde baslayacak devriyeler ile de, Lazkiye ‘ Halep karayolunun en kisa zamanda güvenli hale getirilip açilmasi saglanacakti.
Oysa basta Heyet Tahriru’s Sam (HTS) olmak üzere, kimi cihatçi gruplar gerek yol üzerinde gerçeklestirdikleri oturma eylemleriyle gerekse de düzenledikleri saldirilarla Türk-Rus askerlerinin uzun bir süre 1-2 km’yi asabilen bir ortak devriye gerçeklestirilmesini engellediler. Söz konusu gruplar eylemlerine ancak geçen ayin sonlarinda, Ankara’nin iyice tepkisini çektikten sonra son verdiler. Ancak bölgede gerilim yine de düsmedi, karayolu açilamadi. Zira HTS basta olmak üzere bazi cihatçi gruplar bölgede Rus askeri görmek istemiyorlardi. Ankara da bu tepkilerden nasibini aliyordu. 27 Mayis günü TSK konvoyunun M4’ten geçisi sirasinda, yola önceden dösenen el yapimi patlayicinin infilak ettirilmesi sonucunda bölgede 1 Türk askeri daha hayatini kaybetmis oldu. Ruslar olaydan bölgedeki Orta Asya kökenli cihatçilarin örgütü olan Türkistan Islam Partisi (TIP) militanlarinin sorumlu oldugunu ileri sürdüler.
“Mutabakat sonuç vermedi”
Böyle böyle Haziran’a geldik. 5 Haziran tarihinde bu kez Idlib’de bir zirhli ambulans aracina yapilan saldiri sonucu bir Türk askeri hayatini kaybetti, ikisi yaralandi.
Nihayetinde, Rusya 5 Mart tarihli mutabakatin ardindan geçen 3 aya ragmen, Ankara’nin çabalarinin M4’ü güvenli hale getirmede bir kez daha yetersiz kaldigi, sonuç vermedigi, cihatçi gruplarin bölgeyi ve silahlarini terk etmedigi kanaatine ulasiyordu. Bir baska deyisle, mutabakatla karar altina alinan hususlar, Moskova’nin bakis açisina göre, tahakkuk ettirilememisti.
Gelismeler bununla da sinirli degildi. Silahli gruplar son dönemlerde artin bir hareketlilik içinde görülüyordu. Kimi gruplar el Karkur köyü ile Zayzun elektrik santrali arasinda konuslu olan ve Suriye ile Rus askerlerinin bulundugu bölgelere yaklasiyorlardi. Bunun üzerine, geçtigimiz çarsamba günü Rus uçaklari ateskesin ilanindan bu yana ilk kez olarak Hama-Idlib-Lazkiye üçgenindeki kimi hedeflere yönelik hava saldirilari gerçeklestirdi. Erken saatlerde Sahil el Gab bölgesinde gerçeklestirilen saldirilarin amaci, muhalif silahli güçleri Suriye ve Rus askerlerinin bulundugu köylere ve yollara yaklastirmamak idi. Rus uçaklari ayni aksam Lazkiye’nin kuzeydogusundaki Kibeyne mihverini de bombaladi. Saldirilarin M4 karayolunun güneyindeki Zaytun santralini daha önce tahrip ettigi bilinen Türkistan Islam Partisi militanlarinin mevzilerine yönelik olarak gerçeklestirilmis oldugu tahmin ediliyor.
Askeri tahkimatta yogunlasma
Cebel Zaviye, Idlib’deki silahli gruplar içinde Ankara’ya bagliligiyla bilinen Suriye Milli Ordusu (SMO) unsurlarinin HTS militanlarina nazaran en yogun olarak bulundugu bölge olarak biliniyor. Bu daglik kesimlerdeki cephelerde agirlikli olarak Ahraru’s Sam, Feyleku’s Sam, Liva Sukuru’s Sam gibi bazi Suriye Milli Ordusu unsurlari bulunuyor. Onlarin batisindaki ön saflarda ise SMO disinda kalmayi tercih etmis HTS güçleri var. Ceysu’n Nasir (Zafer Ordusu) ile 1. ve 2. Sahil Tümenlerinin savasçilari da bu bölgede.
TIP’in de güçlü oldugu Gab bölgesinde ise Ensar el-Tevhid ile Ketaib el Fetih gibi küçük gruplar var. Daha kuzeyde ise Türkistanli, Özbek (Buhara Tugayi), Çeçen (Ecnad Kafkas) ve Türkmen (Ketaib el Iman) kökenli gruplar yer aliyor.
Suriye, Rusya’dan yakin tarihte aldigi son model Mig-29 savas uçaklarini geçtigimiz günlerde Hava Kuvvetleri bünyesine katarken, Hava Kuvvetleri bünyesindeki bazi savas uçaklari ile geçtigimiz cumartesi günü Cebel Zaviye ile el Gab Ovasi’ndaki HTS ve TIP mevzilerini bombaladigi bildirildi. Askeri uzmanlar, Mig-29’larin bölgede görev yapacak diger Suriye savas uçaklarina ekstra koruma saglayacak bir yapida oldugunu özellikle dile getiriyorlar. Mig 29’larin havadan havaya 120 km menzilli füzeler tasiyabiliyor olmasi, Ankara için çok iyi bir haber degil.
Bu arada, yerel kaynaklardan gelen haberler, bölgedeki ilk çatismalarin Idlib’in güney kirsalinda geçtigimiz cumartesi günü (6 Haziran) yasanmaya basladigi yönünde. Sam Yönetimi’ne bagli güçlerin Fuleyfel ile El Salihiye bölgelerindeki cihatçi güçleri erken saatlerde roket saldirilari ile vurdugu bildiriliyor. Suriye ordusunun ayni gün içinde Hama’nin kuzeybati kirsalindaki Sahil el Gab bölgesinde bulunan silahli gruplari da roketlerle vurdugu kaydediliyor.
Stinger füzeleri konuslandi
Suriye’nin kuzeybatisindaki hareketlilik Suriye ordu birlikleri ile sinirli degil. Idlib’deki askeri güçlerini uzun bir süredir takviye eden Türk Silahli Kuvvetleri bölgeye obüs ve hava savunma sistemleri de nakletmis durumda. Geçen hafta da aktardigim üzere, Suriye’de silahli muhalefet yanlisi Halep Medya Merkezi, TSK’nin Idlib’in en yüksek noktalarindan olan el Nabi Eyüp Tepesi’ne hava savunma sistemi kurdugunu açiklamisti. Son olarak, muhalefete yakin kaynaklar, Ankara’nin bölgeye kisa menzilli yerden havaya füze atan Atilgan PMADS savunma sistemleri de naklettigini, bu sistemlerin Sarmada yakinlarinda güneye dogru ilerlerken görüldügünü bildirdiler. Bu, Ankara’nin Suriye Hava Kuvvetleri’nin bölgedeki silahli muhalif gruplara yönelik olasi saldirilarini kisitlamaya dönük bir girisim. Kaideye Monteli Stinger (KMS) olarak bilinen Atilgan, hareket halindeki zirhli birlikleri hava akinlarindan korumak için gelistirilen ve uzaktan kumanda imkâni da olan 8 km menzilli bir sistem. Ankara’nin bu sistemleri subat ayinda da bölgedeki askeri gözlem karakollarina naklettigi ve Su-24M bombardiman uçaklarina yönelik olarak kullandigi kaydedilmisti. Atilgan da özellikle Suriye Hava Kuvvetleri’ne bagli helikopterler için iyi haber degil.
Suriye Insan Haklari Gözlemevi’nin (SOHR) yerel kaynaklara dayanarak verdigi yakin tarihli bilgilere bakilirsa, son ateskesin basladigi tarihten bu yana “çatismasizlik bölgesine” intikal eden Türk askeri araç sayisi 3 bin 8 yüz 95’e ulasti. Ankara’nin 2 Subat tarihinden bu yana Suriye topraklarina tasidigi askeri araç sayisi ise 7 bin 2 yüz 25 oldu. Ayni süre zarfinda Idlib ve Halep muhafazalarinda konuslanan Türk askeri sayisinin da 10 bin 40’ü buldugu ileri sürüldü.
Aktardigimiz tüm bu gelismeler, yukarida da belirttigimiz üzere 2020 yazinin “sicak” ve yüksek tansiyonda geçeceginin habercisi niteligini tasiyor.
——————————————————
T24 -8 Haziran 2020

Akdogan Özkan

Back to top button