Igne ve çuvaldiz
Orhan Miroglu, bir okula Esat Oktay Yildiran ismini verilmesinin, Diyarbakir’da bir bulvara Seyh Said isminin verilmesine karsi yapilmis bir misilleme oldugunu söyledi. Miroglu, AK Parti’yi tamamen pasif bir özne gibi tasvir ediyor. Devletin içinde kötü niyetli bazi mahfiller var ve onlar AK Parti’ye tuzak kuruyor ve basina çorap örüyorlar. Iyi de, AK Parti daha dün iktidar olmadi ki! 21 yildir iktidarda ve önünde bir bes yil daha uzaniyor. Evet, ilk iktidar oldugunda AK Parti’nin karsisina dik
Izmir-Buca’da bir ilkögretim okuluna, Diyarbakir 5 Nolu Cezaevi’nin iskencecisi, onlarca insanin hayatinin kaybetmesinden ve sakatlanmasindan sorumlu olan Esat Oktay Yildiran’in adinin verilmesi ve resmi zevatin katildigi bir törenle bu isim degisikliginin alayivalayla kutlanmasi, toplumda hakli bir infial uyandirdi. Bir haysiyet celladinin iskence ile bütünlesmis adinin bir egitim yuvasina asilmasi, farkli kesimlerin siddetli tepkisini çekti ve elestiri oklari Milli Egitim Bakanligina yöneltildi.
Bakanlik, bu haberin kamuoyuna yansidigi gün hemen devreye girdi ve gerekli incelemenin baslatildigina dair bir açiklama yapti. Bu isim degisikliginin tasvip edilmesinin mümkün olmadigini belirten Bakanligin müdahalesinin ardindan, bu vahim adim geri çekildi ve okula eski ismi -Belenbasi- iade edildi. Buca Milli Egitim Müdürlügü’nün sosyal medya hesabindan da törene iliskin yapilmis olarak yapilmis olan paylasimlar silindi.
Açiklamasindan bu isim degisikliginden haber olmadigi anlasilan Bakanligin, toplumsal duyarliligi dikkate alarak hemen konuya el atmasi ve hakikaten ‘toplumun adalet duygusunu inciten ve vicdanini yaralayan’ bu girisimi bosa çikartmasi, mühim. Sagduyulu bir tavir alan Bakan Yusuf Tekin’i tebrik etmek gerek. Ancak Bakan, bununla yetinmemeli, bir insanlik katilinin adini bir okula verecek kadar pervasizlasan kamu görevlileri hakkinda da, gerekli islemleri yapmali.
‘Yesil’in adi bir anaokuluna verilebilir’
Meselenin bir boyutu bu; fakat bir boyutu daha var. Hadisenin gündem gelmesinden sonra, kendisi de bir 5 Nolu magduru olan AK Parti MKYK Üyesi Orhan Miroglu da tartismaya katildi. Miroglu, bir okula Esat Oktay Yildiran ismini verilmesinin, Diyarbakir’da bir bulvara Seyh Said isminin verilmesine karsi yapilmis bir misilleme oldugu ifade etti.
Sözü geçmisken, bu Seyh Said ile ilgili koparilan firtinaya dair bir düzeltme yapmak iyi olur: Diyarbakir’da herhangi bir bulvara ya da meydana Seyh Said ismi kayyum tarafindan verilmis degil. Seyh Said ismi bir bulvara verildiginde Osman Baydemir, bir meydana verildiginde ise Gültan Kisanak ve Firat Anli isbasindalardi. Bu iki belediye meclis kararindan ötürü de, dönemin belediye baskanlari, bazi daire baskanlari ve belediye meclis üyelerinden olusan yaklasik 60 kisi hakkinda dava açildi ve bu dava halen devam ediyor.(https://medyascope.tv/2023/12/14/diyarbakirdaki-bulvara-seyh-said-adini-veren-baskanlar-ve-meclis-uyeleri-hala-yargilaniyor/)
Miroglu, bir iskencecinin adinin Izmir’de bir okula verilmesini, birilerinin AK Parti’nin attigi insani ve demokratik adimlari engelleme çabasi olarak niteledi. Bir okula bir iskencecinin adini uygun bulanlar ile Bursaspor-Amedspor karsilasmasinda beyaz Toroslar ile Yesil kod adli katilin fotograflarini tasiyanlarin, ayni zihniyet dünyasinda yasadiklarini ve ayni amaçlarin pesinde kostuklarini belirtti. Bu kisilerin durdurulmadiklari takdirde Yesil’in adini yarin bir anaokuluna verebileceklerini ve bunu da hiç sürpriz olmayacagini söyledi.
‘Hafiza inkârcilari’
Yildiran’in adinin okuldan sökülmesinin ardindan Miroglu bir açiklama daha yapti. Ona göre, eger 5 Nolu’nun magdurlari seslerini yükseltmeselerdi ‘yaptik oldu’ olacak ve ‘devletin içinde uyuyan hücreler halinde saklanmaya devam eden ‘hafiza inkârcilarinin’ marifetiyle okula asilan o isim asili kalmaya devam edecekti.’
Devletin dehlizlerinde karanlik odaklarin, hafiza inkârcilarin oldugu dogru. Bunlarin firsat bulduklarinda hemen hareket geçtikleri, demokratiklesme ve özgürlesme yolundaki kazanimlari ortadan kaldirmaya çalistiklari da dogru. Dün böyleydi, bugün böyle ve muhtemelen yarin da böyle olacak. Tamam.
Peki, ama bunda siyasal iktidarin hiç mi sorumlulugu yok? Asil tartisilmasi gerek bu!
Miroglu, bu ve buna benzer bir olay meydana geldiginde AK Parti’yi tamamen pasif bir özne gibi tasvir ediyor. Devletin içinde kötü niyetli bazi mahfiller var ve onlar AK Parti’ye tuzak kuruyor ve basina çorap örüyorlar. Iyi de, AK Parti daha dün iktidar olmadi ki! 21 yildir iktidarda ve önünde bir bes yil daha uzaniyor.
Evet, ilk iktidar oldugunda AK Parti’nin karsisina dikilen vesayet güçleri vardi. Ama herhalde artik böyle bir güçten bahsedilemez. Geçmisin vesayet güçleri, bugün AK Parti’nin aparatina dönmüs durumda. Hâlihazirda AK Parti’ye karsi ses çikarabilecek ne bir medya, ne bir üniversite, ne bir yargi ne de bir silahli ne de bir ordu var. Mutlak bir iktidara dönüstü AK Parti ve memleketi -geçmiste çok sert elestirdigi- bir parti-devletine dogru hizla sürüklüyor.
Iktidarin fikir ve zikri
Keza gözden kaçirilmamasi gereken bir husus daha var: Nasil oluyor da, kimi bürokratlar Kürtlere küfredercesine, bir katilin adini bir okula verebiliyorlar? Nasil oluyor da bunu düsünüyor ve gerçeklestirebiliyorlar? Onlari bu denli cüretkâr kilan,
acaba iktidarin yarattigi atmosfer olmasin? Kamu görevlilerine bu cesareti veren ve onlara yapacaklarinin yanlarina kar kalacagini düsündüren iktidarin söylemleri ve eylemleri olabilir mi acaba?
Mesela ‘iskenceye sifir tolerans’ sözünün bayrak yapildigi ve demokrasinin geçer akçe oldugu dönemlerde, bir bürokrat bunu aklindan bile geçirebilir miydi? Hadi geçirdi diyelim, bunu kararini alabilir, göze soka soka kutlamasini yapabilir miydi? Yapamazdi. Ama bugün yapabiliyor, çünkü iktidar her haliyle ona bunu yapabilecegi noktasinda muazzam bir özgüven veriyor. Kim bilir, Yildiran’in adini okula koyan sahis, bunun için bir de taltif bekliyordur.
Salt Yildiran vakasi degil, misal Yargitay’in hukuku ayaklar altina almasinda AK Parti’nin hiç mi payi yoktur? Eger, AYM’ye diklendiklerinde arkalarinda iktidar destegi göreceklerinden emin olmasalardi, ilk derece mahkemelerin hâkimleri ile Yargitay mensuplari, hukuk bu kadar rahat katledebilirler miydi?
Mevcut halde hükümleri geçerliligini yitiren bir Anayasa ve kararlarina uyulmayan bir AYM var. Dolayisiyla Anayasanin ve AYM’nin gerçek bir anlami da yok aslinda. Bir hukuk faciasi yasaniyor. Peki, bu faciada, iktidarin topyekûn AYM’yi tukaka etmesinin, Erdogan’in AYM’yi sürekli itibarsizlastirmasinin ve Bahçeli’nin’basta Baskan Zühtü Arslan olmak üzere- mahkeme üyelerini günübirlik tehdit etmesinin rolü yadsinabilir mi?
Hülasa, memleketteki özgürlük kaybi ve hukuk devletinin berhava olmasi, iktidarin fikrinden ve zikrinden kaynaklaniyor. Evvela bunu teslim etmek icap ederken hala hafiza inkârcilarindan sikâyet etmek ve hala magduru oynamak, artik agizlarda kabak tadi birakiyor.
Insan, baskasina çuvaldizi reva görmeden önce igneyi kendisine batirmali, degil mi?
——————————————————————
Marmara Yerel Haber- 30 12 2023
Vahap Coskun