Iktidar basininda Amerika yine OK
Türkiye’deki ’emperyalizm’ (Bati ve özellikle de ABD) karsitligi çok ciddi bir ahlaki problemle malûl
Bir siyasi akimin, birkaç ay içinde ABD ile birlikte hareket etme pragmatizminden ‘ilkesel anti-Amerikanciliga’, oradan da ‘mutlak kötü emperyalizm’ söylemine siçramasi Türkiye’de siradan bir sey
Gazeteci Gürkan Zengin, bugünkü (1 Kasim) gazeteleri gözden geçirdikten sonra Twitter hesabina söyle yazdi:
‘Hükümete yakin medya Erdogan-Biden görüsmesini milleti uyutan mansetlerle duyuruyor. Verilen hava mealen su: ‘Amerika’yla meseleler hal yoluna sokulmustur, güzel günler bizleri bekliyor.’ Ayiptir ’
Gürkan Zengin’in isaret ettigi sey aslinda bir devridâim Iktidar basininda Amerika bir dost bir düsman
Bu ‘ayipli’ devridâimin en kristalize olmus halini Trump’in ABD baskani seçilmesinden sonra yasamistik. ‘Trump Reis’in iktidar koltuguna oturmasindan sonra bütün anti-Amerikan elestirilerini askiya alan, o kapsayici ‘üst akil’ kavramsallastirmasini bile unutan muhafazakâr iktidar ve medya çevreleri, Trump’in da ‘dost’ olmadiginin anlasilmasindan sonra hemen eski mevzilerine dönüverdiler. Bütün bunlar üç-bes ay içinde oldu; ‘Amerikan emperyalizmi’ bu süre içinde birkaç defa karakter degistirmis olamazdi!
Muhafazakârlar ve ABD
AK Parti, iktidarinin ilk 10 yilinda, öbür siyasi akimlarin tersine bu ahlaki problemin disinda kalabildi. Çünkü bu parti, öbür siyasi akimlarin tersine ‘ideolojik’ ve ‘ilkesel’ bir ’emperyalizm’ karsitligi söylemini benimsemiyor, dolayisiyla kimseyi ‘Amerikancilik’la suçlamiyordu. Tersine, kendi disindaki bütün akimlar tarafindan ‘Amerikancilik’la suçlaniyordu.
Bu söyledigimden o yillarda AK Parti’nin ABD ve Bati’nin isbirlikçiligi gibi bir siyasi pozisyonu benimsedigi sonucu çikmasin: Hayir, AK Parti iktidarinin yaptigi, ABD ve Bati’ya ‘siyaset’ ölçüleriyle yaklasmakti. Dolayisiyla ABD ve Bati kendilerine karsi ‘iyi’ oldugunda onlar da ABD’ye ve Bati’ya sempati duyuyor, tersine ABD ve Bati kendilerine karsi ‘kötü’ oldugunda bu kez antipati duyuyorlardi.
Ne var ki AK Parti’nin 2012-2013’ten itibaren demokratiklesme ve refah odakli bir siyasetten ‘dava’ odakli bir siyasete geçmesiyle birlikte her sey degisti. AK Parti’nin söylemi ulusalcilarin ideolojik söylemine yaklasti, parti adeta ‘ilkesel anti-emperyalist, anti-Amerikan’ bir pozisyona siçradi. Tabii madalyonun öbür yüzü de hiç gecikmeden kendini gösterdi; AK Parti ve onu destekleyen medya kendi disindaki siyasi akimlardan sunu ya da bunu ‘Amerikancilik’la suçlamaya basladi.
Iste o andan itibaren AK Parti de ‘Amerikancilik’ suçlamasi ahlaki bir poblemle malûl siyasi akimlar listesinin en üst sirasina yerlesiverdi. Çünkü bir yandan ABD’yi Türkiye’yi bölmek için ant içmis ve bu yolda strateji gelistirmis ‘üst akil’ olarak kodluyor, bir yandan da oradan gelen her yumusama sinyalinde gevsiyordu. Bu agir çeliski yukarida da degindigim gibi en çok Obama’nin iktidari Trump’a devredecegi sirada belirgin hale geldi. O dönemde ‘üst akil’ sözcügü hiç telaffuz edilmez oldu. Fakat Trump’in da beklenildigi gibi çikmamasi üzerine eski söyleme geri dönüldü.
Sonra Eylül 2017’de Cumhurbaskani Erdogan’in ABD’de Trump’la yaptigi görüsmeyle birlikte kisa bir süre için yeniden ‘iyi ABD’ günleri basladi (çünkü Trump o görüsmede ‘Türkiye ve ABD hiç olmadigi kadar yakin’ demisti ve bu cümle Yeni Safak’in manset haberi olmustu).
Ne var ki, iktidar yanlisi basinin mansetlere çektigi bu söze ragmen isler beklendigi gibi gitmeyince yeniden ‘ideolojik’ anti-Amerikanciliga ve anti-Baticiliga ricat edildi, ‘yerli ve milli’ olmayan herkes Amerikanci ve Batici ilan edildi.
Birkaç gün öncesine kadar hâlâ o günlerin içindeydik. Sonra Erdogan-Biden görüsmesi geldi ve bu defa ortada ‘bir parmak bal’ bile yokken ABD yine ‘iyi’ oluverdi.
2 11 2021-Serbestiyet
Alper Görmüs